Mustafa Özcan Aydınlık'a konuştu:Ege’ye tatile gelenlere yerel kültürü öğretelim
Gümüşlük’ün uluslararası bir müzik festivali var. Her sene olur. Dünyanın en ünlü sopranoları, orkestra şefleri gelir.Ama Bodrum'da, Bodrum kültürünü, eğlence düzenleyerek veya kültürel sergi ile tanıtım yok.”
İzmir TRT sanatçısı Mustafa Özcan söyleşimizin bu bölümünde, türkülerimizi sevdirmenin yollarını, geleneksel düğünlerimizde davul, zurna ve atların önemini anlattı. Değerli sanatçımız, TRT Yurttan Sesler Topluluğu’nun yaşamasının şart olduğunu, gelenek olmadan, gelecek olmaz diyerek, güzel dilekleriyle bizlere veda ediyor.
E.A. Türk Halk Müziği söylemek sizin için ne ifade ediyor?
Ben türkü söylediğim için kendimi şanslı hissederim. Halk şiirinin en yalın, en arı halinin türkülerle işlendiğini gördüm. Bunu bir başka müzik türü üzerinde göremezsiniz, bulamazsınız. Size Ressam-- Şair Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun güzel bir şiiri ile yanıt verebilirim:
‘’Ah bu türküler Türkülerimiz
Ana sütü gibi candan
Ana sütü gibi temiz
Türkülerde tüter dağ dağ, yayla yayla köyümüz, köylümüz, memleketimiz.
Şairim,
Zifiri karanlıkta gelse şiirin hası
Ayak seslerinden tanırım
Ne zaman bir köy türküsü duysam
Şairliğimden utanırım.’’
TÜRKÜYÜ SEVDİRMEK İÇİN YAPILACAKLAR
E.A. Çok güzel bir şiir. Daha çok hangi yörelerin türkülerini söylemeye tercih ediyorsunuz?
Başta Muğla ve havalisi olmak üzere genel olarak Ege ve Teke yöresi türkülerini söylemekteyim.
İkinci olarak ta Orta Anadolu türkülerini de sesime ve tavrıma yatkınlığı nedeniyle söylemekteyim. Ancak bir TRT Sanatçısı olarak ta türkü ayrımı yapmadığımı ifade etmek isterim.
E.A. Solistlik dışında TRT’de başka bir göreviniz var mı?
Solistlik dışında TRT’de koro şefliği yaptım, beş yıl boyunca İzmir Radyosu Yurttan Sesler Topluluğu’nu yönettim, radyo program sunuculuğu ve yapımcılığı da yaptım.
E.A. Türkülerin gençlere sevdirilmesi ve daha fazla tercih edilmesi için ne gibi adımlar atılmalı?
Bunun tek ögesi sorumlu yayın kuruluşlarının yayınlarında, halk müziğini öne çıkartması ve kaliteli örneklerini yayınlamaları gerekir.
MEYDANLARDA HALK OYUNLARI GÖSTERİLERİ
İ. Can: Ülkenin değişik yörelerinden ve yurtdışından Ege’ye tatile geliyorlar, onlara yine kendi yörelerinin müziğini dinletiyoruz. Neden kendi yerel kültürümüzü onlara tanıtmıyoruz. Niye meydanlarda halk oyunları gösterisi yapmıyoruz, hatta öğretmiyoruz? Tatilden dönen insan tatil yöresinin yerel kültürünü de yanında götürsün değil mi?
Bazı zamanlarda sen Bodrum, Gümüşlük’te yaşıyorsun. Gümüşlük’ün uluslararası bir müzik festivali var. Her sene olur. Dünyanın en ünlü sopranoları, orkestra şefleri gelir. Olsun mu, olsun! Başım üstüne. Ben bunları seven, bilen ve değerini takdir eden bir insanım. Ama Bodrum'da, Bodrum kültürünü, eğlence düzenleyerek veya kültürel sergi ile tanıtım yok. Sepetçioğlu diye kıvrak, çok güzel halk oyunları var. Ne meydanda ne Cumhuriyet bayramlarında hiçbir yerde görülmez.
E.A. Ailenizde, anne, babada türkülere ilgi nasıldı? Nereden aldınız bu yeteneği?
Yetenek bazında bahsedersek baba tarafında şarkı, türkü güzel söylenirdi. Amcalarım güzel söylerdi ama profesyonellik yoktu. Müzik yeteneğimi onlardan aldım, şarkıları, türküleri onlardan duydum.
ORKESTRA İLE DÜĞÜN 1970’LERDE BAŞLADI
E.A. Bu yolda babanız size destek verdi galiba?
Tabii ki, aile desteği hiç şüphesiz gördüm. Bizim müzik algılamamız, yereli algılamamız düğün kültürlerimizdedir. Düğün dışında çok fazla halk müziği baskınlığı bizim yörelerimizde yok.
Orkestra geleneği çok eskidir mesela bizim oralarda. 70'li yıllarda orkestrayla düğün yapılırdı bizim oralarda. Ama onun öncesinde de düğünlerin üç gün yapıldığı dönemlerde de üç kişilik bir keman, cümbüş ve küçük bir bateri den oluşan bir kız evi düğünü, yine üç kişilik iki zurna, bir davul dan oluşan bir oğlan evi düğünü, ikili düğünler yapılırdı. Bir davul zurna grubu, bir ince çalgı grubu.
E.A. Yörenizin düğün kültürüne bir küçük bir paragraf olarak girebilir miyiz?
En eskisinden tutarsak, bir ince çalgı grubuyla ve davul zurna ile meydan tarzıyla yapılan düğünler. Küçük bir ses sistemiyle ince çalgı, kemanın, cümbüşün eşlik ettiği ve baterinin yanında olduğu, orkestraların temellerinin atıldığı bir şekilde olurdu. Zamanında da kadınlar bölümüne çengi diye gelen kemancı hanımlar olurmuş. Çalıp söylerlermiş. Erkek düğünlerinde ise davul zurna çalmak çok eskiden beri var. O dönemlerde ev içi eğlencelere çengilerin geldiği, keman ile çalıp söyledikleri kına gecelerinde malum enstrüman varsa var, yoksa tepsilere, küçük tencerelere vurarak oynarlar ve eğlenirlerdi.
E.A. Bizim dönemimizde davul zurna eşliğinde atlarla gelin alınırdı.
Biz at dönemine denk gelmedik, traktör ve otomobil dönemindeyiz. Bizde traktörle çeyiz gezdirilmesi yaparlardı. Gelin de arabaya bindirilirdi. Turgutlu, Yatağan’da ve Muğla’nın birçok yerinde yerleşik yaşama erken geçilmesi sonucu bazı eski geleneklerin günümüze aktarımı daha az olmuş.
GELENEK OLMADAN GELECEK OLMAZ!
E.A. Son olarak da Aydınlık okurlarına mesajınız nedir?
Aydınlık okurlarına mesajım türkülerimizi hep dinlesinler. Bizim dileğimiz bu. Ancak geleneksel boyutu sindirmekte kent toplumumuz zorlanıyor, daha doğrusu gençlerimiz zorlanıyor. Olsun, varsın caz gibi okusunlar. Varsın pop gibi okusunlar ama türkü hep okunsun. Ancak bu geleneksel yapı bir şekilde sürdürülmeli. Yayın kuruluşlarında, TRT çatısı altında geleneksel icra tarzı korunmalı. Aydınlık grubunun da yayını var, geleneksel türkülerimizi onlar da yayınlasınlar. Ara sıra denk geliyor, tabii ki sanatçı bulmakta zorlanıyor olabilirler ama uyduruk, yalan yanlış insanları da yayına çıkarmanın türkülerimize bir katkısı yok. Eline bağlama alan herkes çıkmamalı. Çıkarıyorsa da madem yayın gücün var, madem kanalın var oraya adam gibi çalanı, söyleyeni çıkar.
Dolayısıyla geleneksel veriyorsan, geleneklerin özünü ver. Modern veriyorsan, türkü her zaman türküdür. Değişmeyen tek şey gelişim, değişimdir. O zaman bıraksın, piyanoyla çalsa türküdür, saksafonla da çalsa türküdür. Onun türkü gerçeğini değiştirmez. Yayılmasına katkıda bulunur ama gelenek olmayınca o da bir gün tıkanır. Geleneksel boyutun, ağız tavrın, bağlama tavrının, solist tavrının da yaşaması gerekiyor ki üstteki o diğer nüveler de gelişsin, aktarılsın. Bunun için TRT Yurttan Sesler Topluluğu’nun yaşaması şart. Gelenek olmadan, gelecek olmaz!
E.A. Çok teşekkür ediyoruz. Ağzınıza, gönlünüze, yüreğinize sağlık. Size müzik yaşamınızda sağlıklı, uzun, üretken ömürler diliyoruz.
Ben teşekkür ederim.
“Zorunlu sebeplerden dolayı söyleşilerimize iki hafta ara veriyoruz.
İki hafta sonra TRT Sanatçısı Bayram Salman ile devam edeceğiz.
Türküyle kalın.”
Göktepe’nin çamları
(Yayla Güzellemesi
Yöresi: Muğla
Kaynak Kişi: Mehmet Topçuoğlu
Notaya Alan: Mustafa Özcan
Makamsal Dizi: Uşşak
Türü: Aşk-Sevda
Ses Genişliği: 6 ses
Göktepe in çamları
Sayılmıyor dalları
Yar üstüme yar sevmiş
Kırılıdavesin kolları.
Nakarat
Hadi yarim eğlenelim
İstersen evlenelim
Yaylalara yaz gelmiş
Göktepeye gidelim.
Göktepe de kar olsam
Yağsam yağsam savrulsam
Yazgüneşi görmeden
Yar koynunda erisem
Nakarat.
Göktepeden soğuksu'ya
Urgan gereyim urgan
Nazlı yarim üşümüş
Üstüne sereyim yorgan.
Nakarat.
Bahçaların Bamyesi
Yöresi: Muğla, Bodrum
Kaynak Kişi: Yerel Sanatçılar
Derleyen ve Notaya Alan: Mustafa Özcan
Makamsal Dizi: Uşak
Türü: Aşk-Sevda
Ses Genişliği: 5 ses
Bahçalarım bamyesi nenni de nenni,
Bugün gelin alması nennide nenni,
Hızı gelin oluyor nenni de nenni,
Oynepduru anası nenni de nenni.
Bahçalarda gök biber nennide nenenni,
Şimdi kızlar pek kibar nenni de nenni
Kibar olsa ne çıkar nenni de nenni oğlanlara
İtibar nennide nenni.
Ev süpürür toz eder nenni de nenni
İşmar eder göz eder nenni de nenni
Gelin olmuş gidiyor nenide nenni
Hem gider hem naz eder nennide nenni.