Narinlerin köylerine Cumhuriyetin ışığını sokmalıyız
Diyarbakır'ın Tavşantepe Köyü'nde öldürülen minik Narin olayı tüm ulusu kedere boğdu, herkesin sinirlerini oynattı. Belli ki Cumhuriyet'in ışığı, Devrim'in 100'uncu yılını devirmemize rağmen hala bu köye ulaşmamış
Bu yazının amacı, ülkemizde yeni Narin vakalarının yaşanmaması için, merkezinde köy okulu olan yeni bir köy modelini önermektir. Tavşantepe gibi köyleri yok edelim. Yerlerine doğru ölçek, tasarım ve konumda olan, Cumhuriyetin ışığını alabilen yeni köyler kuralım.
Neden bu lanetli olay Tavşantepe'de oldu? Bunun çeşitli sebepleri olabilir ama gelin bu konuya bir de şehircilik yönünden yaklaşalım. Narin'in küçük köyü acaba Devlet'in kurumlarını sokabileceği ve köyü dönüştürebileceği bir ölçekte midir?
Gelin şu köyün kaç haneli olduğunu hesaplayalım. Haritalar uygulamasından Tavşantepe köyünü buldum. 45 tane dam var. Biri cami, biri okul. Kaldı 43 dam. Bunların 40 tanesinde fiilen birilerinin yaşadığını varsayalım, etti 40 haneli köy. 40 hane için devlet okul yapmış, öğretmen atamış, cami yapmış, imam atamış, muhtar maaşı ödüyor, elektrik, su götürmüş, valla bravo. Hane başına 6 kişiden (bölge ortalaması) ne yapar? 240 nüfus.
Gelin hesaplayalım bu köy okulunda kaç öğrenci olabilir? İlkokul çağındaki çocuk oranı Türkiye'de 6,5%. Hadi kırsal bölgede daha yüksek olsun, 9% alalım. Yani Tavşantepe köyünde ilkokul çağındaki çocuk sayısı 240x0.09=22 çocuk. İlkokul 4 sene desek her yaş grubundan 5,5 çocuk yapar. Yani bir sınıfta 5, diğerinde 6 çocuk diyelim. Ne büyük devletimiz var ki Diyarbakır'ın minicik bir köyünde 6 öğrenci için sınıf öğretmeni kadrosu açmış. İstanbul'da en pahalı özel okulda yok bu konfor.
Tavşantepe okuluna devletimiz gerçekten her yaş grubu için 1 öğretmen ataması yapmış olabilir mi? Pek olası gelmiyor. Köylerde eskiden birkaç sınıf birleştirilip 1 öğretmen bakardı, herhalde aynı usul burada da devam ediyordur. 2 yaş grubuna 1 öğretmen desek, sınıflar 11 kişiye çıkar. Hala küresel standartlarda son derece "özel" bir durum. Benim çocukluğumda kırk kusur kişiydik sınıflarda. İngiltere'de ilkokullarda 30 kişi oluyor sınıflarda. Peki varsayalım bütün ilkokul için 1’den 4'e kadar hepsi için tek öğretmen olsun yanı 4 yaş grubundaki 22 çocuğun hepsine aynı sınıfta aynı öğretmen ders veriyor olsun. Yanı bir köşedekilere heceleme öğretirken diğer köşedekiler geometrik alan hesapları yapıp kompozisyon yazıyor olsunlar... Valla bu iş zor...
Türkiye'de sanıyorum okul sistemi 4+4+4 yıl. Muhtemelen bu Tavşantepe okulunda ortaokul sayılabilecek ikinci dörtlük de vardır. Yine 22 çocuk orada olduğu varsayalım. Bir öğretmen de oraya atamış olsun devlet. Yani 5. sınıftan 8'e kadar tek öğretmen. Kolay gelsin öğretmenimize, işi zor.
40 HANELİ KÖY OLMAZ
Gelmeye çalıştığım nokta herhalde anlaşılmıştır. Kırsaldaki 40 haneli köyde ne okul olur ne cami olur ne köy kahvesi olur. Ölçek yeterli değil. Devlet bu kadar küçük ölçekli yerleşim yerine memur atayamaz. Varsayalım okul var. Hangi öğretmen gidecek böyle bir köyde öğretmenlik yapacak? Öğretmenimize yazık. Sizce böyle bir ortamda bu öğretmen senenin kaç günü hasta olup rapor alıyordur ve dersler boş geçiyordur?
Hatırlarsanız birkaç sene önce taşımalı eğitim denen bir uygulama denenmişti. Muhtemelen Tavşantepe örneğindeki gibi küçük köylerdeki öğrenciler civar kasabalara taşınarak eğiğim verilmeye çalışıldı ve doğal olarak getir götürün yarattığı zaman kayıpları, riskler ve maliyetler yüzünden bu iş yürümedi. Anlaşılan tekrar film başa sarılmış ve minicik köylere hizmet götürülmeye çalışılmış. Durum ortada. Cumhuriyetin aydınlığını köylere götürmesi gereken Devlet kurumu birincil olarak okullardır. Ama bu kadar küçük ölçekte sistem çalışmıyor, işte örneği ortada. Köyün hemen hepsi zaten akraba. Bu tür ortamlarda olası tarikat yapılarının varlığı da bir risk. Trajediler ve karanlıklar içinde bir aile yapısına Devlet dokunamamış.
Durumu biraz daha derinden inceleyelim, dönelim haritalar uygulamasına. Tavşantepe köyünden bir tarafa 2 Km gittiğinizde Karpuzlu köyü var. Çok daha büyük bir yer belki Tavşantepe'den 8 kat daha büyük. Diğer yöne 2 Km giderseniz Sarıdallı köyü var ve Tavşantepe'den az büyük, yani yine küçük bir köy. Sarıdallı’nın bitişiğinde bir otoyol var ve otoyolun hemen yanında Tellikaya köyü var. Belki 60 haneli yine küçük bir köy. Tavşantepe'nin diğer yönlerinde yani kuzey ve güneyinde 2 Km mesafede yine küçük köyler var hatta biri Tavşantepe'den dahi küçük. Bisiklete binseniz 2 Km yol, kaç dakika sürer bu köyler arasında gitmek?
EN KÜÇÜK KÖY 800 NÜFUSLU OLMALI
Akıllı bir şehirleşme ve planlama yapımız olsaydı ne olması gerekirdi? Bu köylerin birkaç tanesi birleşirdi ve misal en az 800 nüfuslu bir köy oluşturulurdu. 240 nüfuslu köy ve 800 nüfuslu köy arasında çok fark olur, izah edelim. 800 nüfuslu köyün ilkokulunda kaç çocuk olur? 800x0.09=72 çocuk olur. Yani her yaş grubuna 18 çocuk. 18 çocuk için yine biraz lüks oluyor ama devlet pekâlâ 1 öğretmen atayabilir. Yani İlkokulda 4 sınıf için 4 öğretmen. Ortaokulda 4 sınıf daha, etti 8 öğretmen. 800 nüfuslu köyde yine bir cami olur, yine bir imam olur, yani ortada imamın parasını hak edeceği miktarda cami cemaati de olur. Dahası da var. Ortaokul dahil 144 çocuk olan köyün okuluna devlet bir hemşire de atayabilir ve o hemşire de otomatik olarak köyün sağlık ocağı vazifesi görür. Polis demeyelim ama bir bekçi yine köy ahalisi içinden eğitilip görevlendirilebilir. Veteriner de görevlendirilebilir. 800 nüfuslu köyün bakkalı da olur, fırını da olur, çay ocağı da olur, ara sıra dükkâna gelen berberi de olur. GSM anteni de olur ve internet iyi çeker. PTT veya kargo ofisini ölçek kaldırmaz ama okulda hem bekçilik yapacak hem spor öğretmenliği yapacak hem köyün PTT görevlisi olacak (erkek) bir kamu kadrosu açılabilir. Bu ölçekte tarımsal faaliyette köylüler arasında daha çok işbirliği imece ortamı beklemeliyiz. Yani yokluk ve fukaralık içindeki 240 kişilik köyden 800 kişilik köy ölçeğine çıktığımızda birçok uzmanlığı ve hizmeti maliyet etkin şekilde köye ulaştırabiliyoruz, köy daha sosyal hale geliyor. Köyde üniversite mezunu olan en az yarım düzine insan oluşuyor. Çocuklar doğru dürüst her sınıfta öğrenmeleri gereken konuları öğreniyorlar. İşte ancak bu köye Cumhuriyetin ışığı sokulabilir.
İngilizcede hayli kullanılan, Afrika kökenli olan bir deyim vardır: "It takes a village to raise a child" derler yani "bir çocuğu büyütmek için bir kasaba gerekir". Dağ başındaki evde tek başına çocuk yetişmez. Afrika'nın birçok yerel dilinde bu anlama gelen deyimler vardır. Mantıklı bir deyim değil mi? İşte bu yüzden Narin'in trajedisinden kolaycılığa kaçmadan toplum olarak dersleri çıkartmalıyız ve tedbirleri almalıyız. Alınacak çok ders var ama bu yazıdaki tez, yaşanan çevrenin, asgari köy ölçeğine dönüştürülmesinin bu tür vakaları önemli ölçüde azaltacağıdır.
Narin'in köyü olan Tavşantepe'de yaşayanlar aptal mı? Neden yokluklar içinde bir köyde yaşamayı seçmişler? 2 Km ötelerinde gayet yeterli ölçekte olan ve sosyal imkanlar sunan bir köy var. Elbette aptal değiller. Tavşantepe köyü nehir kıyısında. İlgili ailenin binlerce dönüm tarım arazisi var, sulu tarım ile mısır ve pamuk yetiştiriyorlar ve muhtemelen hayli tatminkar para kazanıyorlar. Köylerini tarım arazilerinin içinde tutarak zamandan ve yol parasından tasarruf ediyorlar. Muhtemelen tarım arazilerinin güvenliğini, dereden su çeken pompanın çalınmamasını vs. daha iyi sağlıyorlar. Belki sulamada çokça şişen elektrik faturasından da çeşitli yöntemler ile tasarruf ediyorlardır. Bu sistemde yanlış olan olay, Devletin Tavşantepe köyüne okul yapması, öğretmen ataması yapması, bütün hanelere elektrik, su, telekom götürmesi, cami yapması, imam ataması olayıdır. Devlet bu minicik yere bir yerleşim yeri muamelesi yapmış ve hizmet götürmüş. Götürmeseydi burada yaşayan 240 kişi, yandaki köyde daha doğru bir ölçek ekonomisi içinde daha düzgün kamu hizmetleri alarak yaşıyor olacaktı.
Bu tür trajedilerin oluşma olasılığının yüksek olduğu minik ve izole köyleri dönüştürmek ve Cumhuriyet ışığını sokabilmek için politika yapıcılarımıza ne önerebiliriz?
ÖNERİLER
1) İzin verilen en küçük yerleşim ölçeği belirlenmeli. Yani bu birime köy diyorsak, izin verilen en küçük köy ölçeği belirlenmeli. Bundan daha küçük yerlere ne cami ne okul götürülmemeli ve çocuklu ailelere iskân izni verilmemeli. Dağ başında elektriksiz, susuz, kanalizasyonsuz yaşamak isteyen çocuksuz kişiler oturabilirler ama çocuklu ailenin yaşayabileceği en küçük birim, merkezinde okul olan köy olmalıdır.
2) Köyün merkezi ilkokul olmalıdır. Bir yaş grubundan en az 20 öğrenci olmalı dersek, 800 nüfus, en küçük yerleşim merkezi yani köy olarak ilan edilebilir. Bunun altındaki yerleşim yerlerine devlet hizmet götürmeye kalkarsa büyük kamusal israf oluşur ve sonucunda çocuklara ne düzgün eğitim verilebilir ne de köy üretken olabilir. Orta çağ döneminden kalma bir tarikat yuvası olabilir ancak.
3) 800 nüfusa sahip olmayan tüm yerleşim yerleri birleştirilmelidir veya nüfus transferleri ile 800 kişiye tamamlanıp köy statüsü kazandırılmalıdırlar. 800 nüfus altındaki yerleşim yerlerindeki okullar, camiler vs. tüm kamu kadroları belirli bir geçiş planı doğrultusunda iptal edilmelidir. Elektrik, su, belediye hizmetleri plan doğrultusunda kapatılmalıdır.
4) Taşınacak köylerdeki vatandaşlar kendi tarım alanlarından uzaklaşmış olacaklardır, bu mağduriyeti gidermek için tarımsal parsellerin tekrar planlanması, birleştirilmesi, takas edilmesi, kooperatif hissesine dönüştürülmesi vs. tedbirleri alınabilir.
5) 800 kişilik köylerdeki üretimin, verimin, işbirliğinin artması için kooperatif yapıları kurulabilir.
6) Devlet, küçük köyleri taşıma amacıyla belirli taşınma destekleri sunabilir. Terk edilen köyler de toplumsal faydanın en çok olacağı şekilde değerlendirilebilir. Yurtiçi turizmi destekleyecek kullanım alanları yaratılabilir. Küçük köyler iptal edilirken vatandaşa çeşitli seçenekler sunulabilir. İsteyen planlanan yeni köye taşınır ve destek ödemesi ile yeni evini yapar. İsteyen destek ödemesini alıp başka hazır bir köye taşınabilir. Yeni planlanacak köyde misal devlet taştan veya tuğladan köy evlerinin zemin katını yapar, isteyen aileler ihtiyaç ve bütçelerine göre üzerine kat çıkar, yanlarına yeni eklentiler yapar vs.
7) Bu yazıdaki okul ve sınıf hesaplamalarını yaparken elbette kız ve erkek ilkokul öğrencileri beraber aynı sınıfta okuyacaklar varsayımı kullanılmıştır. Anadolu'da Cumhuriyet ışığının giremediği yerlerdeki okulların durumunu bilemiyorum. Kız ve erkek öğrenciler ayrılırsa durum ölçek ekonomisi ve sosyal açıdan iyice fecaat haline gelir.
KÖY ENSTİTÜLERİNİ HATIRLAYALIM
8) Cumhuriyetin kalkınma döneminde, yani ikinci dünya savaşının bitmesi ile Türkiye'nin ABD'nin vassalı haline getirilmesine kadarki dönemde Köy enstitüleri mevcuttu ve öğretmenlere tarla, tarımsal alet, besi hayvanı vs. verilebiliyordu. Özel eğitimli öğretmenler hem çocukları hem de bütün köy halkını kalkındırıyordu yani tam anlamıyla Cumhuriyetin ışığını köye getirmekteydiler. Truman yardımları döneminde Amerikalılar bizim eğitim sistemine de el attılar ve Demokrat Parti'nin de desteği ile (CHP'nin son yıllarında da Köy enstitüleri güdükleştirilmiştir) sistem sonlandırıldı. Köy Enstitüsü bugün dahi bazı çevrelerde alerji yaratan bir kelimedir, belki ismini değiştirmeliyiz ama esas olarak halen küçük köy okullarında ihtiyaç duyulan buna benzer bir sistemdir, yani küçük köydeki yegâne eğitimli insan olan öğretmenleri köyün sosyal ve ekonomik hayatının daha çok içinde olması ve önderlik yapması gerekir. Devletin kuracağı düzen de bu öğretmenleri köyde güçlendirecek şekilde olmalıdır.
9) Köy okullarındaki öğretmenler sizce o köyde yaşıyorlar mı? Misal Tavşantepe'deki okulun öğretmenleri sizce Tavşantepe de yaşıyorlar mıdır? Ben hiç zannetmem. Bu derece sapkın bir köyde yaşayacağına, 2 Km ötedeki büyük köyde yaşaması ve arabası ile git-gel yapması çok daha mantıklıdır. Mantıklıdır, ancak kamu menfaatine değildir. Kamu menfaatine olan, öğretmenin aynı köyde yaşamasıdır. Bunun mümkün olması için ise köyün en az 800 nüfuslu düzgün, temel sosyal ihtiyaçları karşılayabilen, yaşanabilir bir köy olması gerekir. Ayrıca bu öğretmenin kocası veya karısı ne yapacak? İdeal olarak onun da aynı köye faydalı olabileceği bir kamu hizmetinde olması ve atamaların buna göre yapılması uygun olur. Misal karı-koca aynı okulda öğretmen olabilirler. Eşlerden biri veteriner olabilir, hemşire olabilir, ziraatçi olabilir vs...
SOSYAL HAYATIN YENİ MERKEZİ: MİNİ KAMPÜS MODELİNDE OKUL
10) Köy okulunun, koyun sosyal hayatının merkezi olması gerektiğini ve köyün merkezi ve kolay ulaşılan bir yerinde olması gerektiğini belirtmiştik. Köy okulunun tasarımı, şehir okulundan elbette farklı olmak durumundadır çünkü ihtiyaçlar, beklentiler ve sunulacak hizmetler farklıdır. Bir dönem köy okullarını, imece usulü ile köylülere yaptırdık veya iş insanı bağışları ile idareten dört duvar okullar yaptık. Artık bu dönem geçti. Köylere yeni yapılacak ve yenilenecek okulların kanımca mini üniversite kampüsü gibi yapılması uygun olur. Yani az katlı olan, belki iki, en fazla üç katlı olan, birkaç bina, arada avlular, spor alanları vs. Yani bahçeleri, avluları ile geniş bir alana yayılmalı, köy merkezinde olmalı, yüksek tavanlı olmalı ama alçak yapılar olmalılar. Sınıflar haricinde, giriş katında -1 katında çok amaçlı salon olmalı. Öğretmenlerin ailecek kalacağı lojmanlar aynı kampüste olmalı. Köy muhtarı için ayrı bir giriş kapısı olan ama kampüs içinde olan bir oda olabilir. Okul kütüphanesi ve bilgisayar sınıfından köylüler belirli saatlerde faydalanabilmeliler. (Tüm okul kütüphaneleri Bilim ve Teknik dergisi, Teori dergisi, Bilim ve Ütopya dergilerine abone olmalılar). Köye bir kamu personeli (misafir öğretmen, müfettiş veya bakanlık personeli vs..) geldiğinde kalabileceği ilave bir oda kampüste olmalı. Öğretmenlerin konforu için her türlü imkân, tasarımsal olarak desteklenmeli. Misal, öğretmenlerin sosyalleşebileceği bir dinlenme odası, belki spor odası. Okulda, köyün sağlık ocağı olarak da kullanılabilecek bir revir odası (ayrı sokak girişi de olan) bulunmalı. Okulun duvarlarının etrafındaki yeşil alan da okula ait olmalı. Okul arazisinde uygun bir yere yüksek bir direk üzerine tüm köyü ve yolları görebilecek yüksek çözünürlüklü 360 derece kamera olabilir. (Narin olayında okul kamerasının çektiği görüntüler ise yaradı). Ayrıca okul çatısının düz yapılması ve acil tıbbi durumlarda ambulans helikopter inişine ve dron ile kargo, ilaç vs. teslimine uygun olması değerlendirilebilir.
11) Kampüs modelinde inşaa edilecek köy okullarındaki önemli birimlerden biri de anaokulu kreşi olabilir. 3, 4 ve 5 yaş çocuklar, okul öncesi dönemde ayrık olan bu kampüs binasında sosyalleşebilirler. Anneler böylece üretken köy işleri için zaman yaratabilirler. Bu imkân da okul personeline, küçük çocuklu aileleri gözlemlemesi ve iletişim kurması için fırsat yaratır ve yine aile içi şiddet durumlarına erken müdahale edilebilecek ilave bir kanal oluşur.
12) Okul personelinin köy halkı ile sıkı iletişim kurması ve köyün sosyal yapısının okul merkezli olması nasıl sağlanabilir? Okula bu işler için ilave bir harcama bütçesi verilmesi uygun olur. Bu bütçe dahilinde okul, köy halkına saatlik bazda işler yaptırabilir. Misal okul temizliği işleri, köydeki gönüllülere ücreti karşılığı yaptırılabilir. Her seferinde farklı kişilerden hizmet alınması da daha uygun olur böylece köyde çocukların ailelerini okul personeli daha iyi tanır ve çocuklara karşı olası aile içi şiddet vakalarını daha erken tespit edebilirler. Temizlik haricinde farklı işler için de okul bütçesinden köylülere çeşitli işler verilebilir. Boyama olabilir, tamir olabilir, "teacher assistant" denen, öğretmen olmayan ama öğretmen gözetimi altında çeşitli sınıf içi ve dışı akademik destek hizmetleri sunulması olabilir. Okulun çevre düzenlemesi, bahçıvanlık hizmetleri olabilir. Öğretmenlerin kendi ev işlerini (temizlik, ütü, çamaşır vs.) köylülere yaptırması, köy berberini, bakkalını sık kullanmaları için de ilave bütçe verilebilir.
13) İlkokul çocuklarına günde en az 1 kez okulda yiyecek verilmesi uygun olabilir. Bunun için gerekli malzemeler, yumurta, ekmek, yoğurt, meyve, süt vs. yine köylülerden, köy üretimi olmak şartıyla satın alınabilir. Çok amaçlı salonda bu işlem yine köylü desteği ile çocuklara sunulabilir. Ayda iki kez çocukların doğum günleri ortak olarak bahçede veya salonda kutlanır ve pasta vs. yine köylülerden veya köy fırınından satın alınır. Sonuç olarak ne kadar çok okul ile köydeki haneler arasında ilişki olursa, köydeki çocukların güven içinde gelişimi süreci garanti edilebilir.
KONFOR İÇİNDE ÖĞRETMEN
14) Neden küçük köye donanımlı ve geniş okul yapıyoruz? Bunu biraz şuna benzetebiliriz. Hani iş insanı taşrada fabrika açar ama fabrikaya yüksek nitelikli genel müdür bulamaz çünkü bu tür yöneticiler büyük şehirden ayrılmazlar bu yüzden patron havuzlu villalar, yüksek maaş filan kesenin ağzını açar. Okul işi de kısmen böyle. Zaten öğretmenimizi küçük köye gönderiyoruz, olabilecek en yüksek mekânsal konfor, güvenlik ve çalışma şartları kolaylığını sağlamak lazım. Köyde pek bir şey olmasa dahi öğretmen, işyeri olan ve aynı kampüsteki lojmanında rahat ve mutlu yaşasın. Büyükşehirdeki okullarda olmayan konforu, geniş ve ferah mekanları sağlamalıyız. Bunun maliyeti de pahalı değildir. Altı üstü yerli malzeme ile yapılan, 100 sene ömrü olan inşaatlar bunlar. Bunlar doğru yatırımlar ve doğru kullanılmış kamu kaynakları olur. Biz bu öğretmenlerden sadece çocuklara okuma, yazma, matematik öğretmelerini beklemiyoruz, köyün çehresini, kaderini değiştirmelerini bekliyoruz. Ayrıca mekân konforlu olursa bu öğretmen kadroları daha kolay dolar, motivasyon artar Köylülerin gözünde okul öğretmeninin saygınlığı, gücü artar.
15) Köy okulunun tasarlanmasında diğer bir yöntem şu olabilir. Köy meydanı dediğimiz arazi de okula ait yapılır ve köy inşaatı yapılırken köyün meydanındaki temel dükkanlar da aynı kampüse dahil olarak yapılır. Misal köyün fırını, bakkalı, berberi vs. Bu dükkanlar da okul yönetimi tarafından köylülerin işletmesi için kiralanır veya tahsis edilir. Böylece okulun köyün sosyal hayatına etkisi daha da artırılmış olur.
MUHTAR
16) Devletin memurlarını sayarken öğretmen ve imamdan bahsettik ama muhtarı unuttuk. Muhtara memur denemez ama sonuçta devlet muhtara maaş verir ve muhtar kamusal hizmet üretir. Narin'in köyünde belli ki yanlış bir muhtar seçimi yapılmış ve devlet muhtar maaşınını yanlış kişilere kaptırmış. Narin’in köy muhtarının, muhtarlık hizmeti ürettiğini düşünen var mı? Belki bu tür köylerde, köyde yerleşik yaşayan bir okul personelinin de muhtarlığa aday olması ve muhtarlık hizmetinin de okul kampüsünde haftada birkaç saat sunulması daha uygun olabilir. Bu sayede okul personeli muhtar, görevi icabı tüm aileler ile az veya çok iletişim haline girer ve evlerde ne olup bitiyor bir hissiyatı oluşur. Köylülerin de okul personeli arasından sayılan (ve tercihen kadın) bir kişinin muhtar seçilmesi için motive edilmeleri uygun olur.
17) Kadın okul öğretmenlerinin köy kadınlarının evlerinde misafir olmaları, gözlemde bulunmaları, öğrenci gelişimi konusunda ve diğer ailesel konularda rehberlik yapmaları uygun olabilir ve bu tür okul dışı çalışmalar için öğretmenlere ilave ödenek ayrılabilir. Ziyaret notlarının da ileriki yıllarda gelecek öğretmenler için "kaptanın seyir defterine" işlenmesi uygun olur.
EŞ DURUMU
18) Önerdiğimiz köy okulu modeli, şehir okullarından farklıdır. Gereken öğretmen yetkinlikleri de farklıdır. Bu bağlamda, bu tür okullar için ilgili bakanlığımız bünyesinde ayrı bir bölüm açılabilir ve hem ilgili okul yatırımları hem öğretmenlerin özel eğitimi, eşleri ile beraber atanmaları, rotasyon konuları yönetilebilir.
19) Önerilen modelde bazı küçük köylerin tümden yeni bölgelere aktarılması gerekecektir. Köylerde maddi konular dışında mezarlık gibi manevi önemi olan konular da vardır ve bunların da gerekli hallerde taşınması konusu gündeme alınabilir. Özellikle muhafazakâr köylerdeki değişim sürecine halkın ikna edilmesi için ilgili dini otoritelerin de projeyi desteklemesi uygun olur.
TÜİK
20) TÜİK kurumumuz, ilgili bakanlık birimlerimiz ve belki de yetkilendirilecek ilgili Üniversite birimlerimiz, kayıp çocuklar ve aile içi şiddet konularındaki şikâyet ve ihbarları temel alarak nitelikli istatistik üretme işine başlamalı veya devam etmelidir. Konu, evet sevimsizdir, ama bu verileri saklamanın kimseye faydası yoktur, hatta topluma zararı vardır. Bu yazıda önerilen model bir kamusal yatırım gerektirecektir ve bu yatırım ülke çapında önceliklendirilirken elbette istatistiklere ihtiyaç duyulacaktır.
SONUÇ VE ÖZET
Bu yazıda, Cumhuriyetin ışığının ülkeyi ve özellikle geri kalmış küçük köyleri aydınlatması için Okul merkezli bir model önerdik. Bu Okul, herhangi bir okul olmadı, özel amaçları olan, özel tasarlanmış bir okul oldu. Okul personelinin köy halkı ile en çok miktarda ilişki kurmasını sağlamak için normal okullarda olmayan birimler ve yetkilendirmeler önerdik. Anaokul kreşi, sağlık ocağı, köy evlerini ziyaret eden öğretmenler, köylülere çeşitli hizmetler karşılığında gelir imkânı sunan Okul bütçesi vs. Muhtara kampüsten oda verdik. Okulu gereğinden fazla büyük, ihtişamlı ve konforlu tasarladık ki öğretmenler için çekici olsun ve köylülerin gözünde öğretmenlerin itibarını artırsın. Okulun verimli çalışması, her yaş grubuna bir öğretmen atanabilmesi, taşımalı eğitim saçmalığının engellenmesi için de minimum nüfuslu olmak zorunda olan köy ölçeği önerdik. Okul merkezli model önermemizin temel sebebi şudur ki, aile içinde çocuklara uzanabilecek, aile içi şiddet, kayıp çocuk olaylarına etki edebilecek yegâne kamu kurumu okullardır. Bütün ülkelerde, internetin zararlı etkileri ile beraber çocuklara ve kadınlara yönelik şiddet olayları artmaktadır ve bu büyümekte olan tehdide karşı okul kurumundan millet olarak beklentilerimizi yükseltmemiz. Okulları, çocuk eğitimi ötesinde toplumsal hayatın, düzenin, güvenliğin merkezinde olan, bütün evlere, ailelere uzanan, çokça bağlantılı, sosyal matriksin ortasında bir kurum olarak yeniden tasarlamayı değerlendirmeliyiz.