NATO komutanına mayın gemisi dersi
Eski NATO Komutanı James Stavridis, İngiltere'nin Ukrayna'ya hibe ettiği mayın avlama gemilerinin Karadeniz'e girişi için Türkiye'nin zorlanmasını istiyor. Ancak Stavridis'in öne sürdüğü tezler ne Montrö hükümleri ile ne de daima gündeme getirdiği 'kural temelli dünya' ile uyuşuyor
Türkiye'nin Montrö Boğazlar Sözleşmesi hükümleri gereğince İngiltere'nin Ukrayna'ya hibe ettiği mayın avlama gemilerini Karadeniz'e sokmayacağını açıklaması, dünya basınında büyük etki yarattı. ABD'den Çin'e, İngiltere'den Rusya'ya kadar dünyanın en büyük medya organları Ankara'nın kararını sayfalarına taşıdı. Sosyal medyada günlerdir süren tartışma da henüz sonuçlanmadı. Eski NATO Avrupa Yüksek Askeri Komutanı James Stavridis gibi popüler isimler, son Blinken ziyareti öncesinde, Ankara'da konunun gündeme getirilmesi için kamuoyu yaratmaya çalıştı.
Stavridis, dün yaptığı paylaşımda, “Umarım Bakan Blinken, İngiliz mayın tarama gemilerinin, tamamen NATO müttefiki Türkiye'nin kontrolünde olan Karadeniz'e girmesine izin vermesi için Türkiye'yi teşvik etmiştir.” diye yazdı.
Eski NATO Komutanı, daha önce bu talebinin gerekçesini şöyle açıklamıştı: “Türkiye'nin, Kraliyet Donanması mayın avcılarını engellemesi Montrö Sözleşmesi'nin kötüye kullanılmasıdır. Mayın avcıları tamamen savunmaya yöneliktir. Bunların kullanımı Ukrayna'nın ekonomisini canlı tutmasını sağlamaktadır. Bir NATO müttefiki olarak Türkiye, rotasını tersine çevirmeli ve bu gemilerin geçişine izin vermelidir.”
Stavridis'in talebine, dünyanın en çok ziyaret edilen denizcilik sitesi gCaptain'ın Genel Yayın Yönetmeni John Konrad da katıldı. Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin şu an etkinleştirilen tek maddesinin sadece savaşan ülkelerin savaş gemilerinin girmesini engelleyen 19. Madde olduğunu vurgulayan Konrad, şu değerlendirmede bulundu: “Savaşan ülkeler yalnızca Rusya ve Ukrayna'dır ve mayın avcıları savaş gemisi değil donanma yardımcılarıdır. Birleşik Krallık savaşan bir ülke olarak tanımlanmamıştır. Dolayısıyla Türkiye, Sözleşme'yi mayın avcılarını engellemek için bir bahane olarak kullanamaz. İngiltere bunu Ukrayna'ya bağışlıyor - savaşan bir ülke - ama Türkiye, petrol gemileri gibi Rus deniz yardımcılarının geçişine izin veriyor, bu nedenle bir Ukrayna mayın avcısını memnuniyetle karşılamalıdır.”
TÜRKİYE HANGİ MADDEYİ UYGULUYOR?
Stavridis de bu paylaşımı alıntılayarak, “John Konrad her zamanki gibi haklı.” ifadeleriyle desteğini sürdürdü. Rusya, 24 Şubat 2022 tarihinde Ukrayna'da başlattığı harekâtı “özel askeri operasyon” olarak nitelemiş, herhangi bir savaş ilanında bulunmamıştı. Dönemin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da 26 Şubat'ta yaptığı açıklamada, ortada bir “savaş”ın olup olmadığının hukuki bir tanım gerektirdiğini vurgulayarak, “NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’i dikkatlice dinledim, NATO ve Birleşmiş Milletler belgelerine de baktım. Şu anda 'savaş' tabiri kullanılmış değil.” bilgisini paylaşmıştı.
27 Şubat'ta ise Çavuşoğlu, “Biz bunu uzmanlarımızla, askerlerimizle, hukukçularımızla değerlendirdik. Bu bir savaşa dönüştü. Biz bu konuda bir kanaat getirdik işin doğrusu. Bu bir askeri harekat değil, resmen savaş hali var.” ifadelerini kullanmıştı.
Bu kararın ardından Ankara, Montrö Boğazlar Sözleşmesini'nin “savaş durumu” ile ilgili 19. Maddesi'nin devreye girdiğini duyurmuştu. 19. Madde şöyle diyordu: “Savaş zamanında, Türkiye savaşan değilse, savaş gemileri 10-18. Maddelerde belirtilen koşullar içinde, Boğazlardan tam bir geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) serbestliğinden yararlanacaktır. Bununla birlikte, savaşan herhangi bir Devletin savaş gemilerinin Boğazlar'dan geçmesi yasak olacaktır.”
Çavuşoğlu da, 19. Madde'yi işlettiklerini doğrulamış, ancak ilgili maddenin bir istisna tanıdığını da belirterek, “Nedir bu istisna? Eğer savaş gemisi, savaşın tarafı olan ülkedeki bağlı olduğu limana, üsse gidecekse, o zaman bu geçiş engellenemiyor.” bilgisini paylaşmıştı.
Sürecin şeffaf olması gerektiğini de vurgulayan Çavuşoğlu, Rusya'nın Karadeniz'deki üslere bağlı gemilerinin Akdeniz'de bulunduğunu bildirmiş, “Tabii burada suistimalin de olmaması lazım. Yani 'Üsse gideceğim, gemimi demirleyeceğim.' deyip de Boğaz'dan geçtikten sonra savaşa dahil olmaması lazım. Biz, Montrö'nün tüm hükümlerini bu şekilde, şeffaf bir şekilde uygulayacağız.” ifadesini kullanmıştı.
Türkiye, bu kararının ardından Ukrayna ve Rusya'dan gelen tüm talepleri geri çevirdi ve Karadeniz'e hiçbir gemi sokmadı.
PEKİ SAVAŞIN TARAFI OLMAYAN ÜLKELER?
19. Madde, savaşın tarafı olmayan ülkelerin savaş gemilerinin Karadeniz'e girişine yönelik herhangi bir kısıt getirmiyordu. Ancak 21. Madde, “Türkiye, kendisini pek yakın bir savaş tehlikesi tehdidi karşısında sayarsa, işbu Sözleşme'nin 20. Maddesi hükümlerini uygulamak hakkına sahip olacaktır.” diyordu.
20. Madde'de ise “Savaş zamanında Türkiye savaşan durumda ise, 10-18. Maddeler hükümleri uygulanmayacaktır; savaş gemilerinin geçmesi tümüyle Türk Hükümeti'nin kararına bağlı olacaktır.” deniliyordu. Yani Türkiye, pek yakın bir savaş tehdidi altında olduğunu belirterek üçüncü ülkelerin savaş gemilerini yine Karadeniz'e sokmayabilirdi. Bunu yapması için Bağıtlı Yüksek Taraflar ile Milletler Cemiyeti Genel Sekreteri'ne bir bildiri göndermesi gerekiyordu. Milletler Cemiyeti Konseyi'nin de üçte iki çoğunluğunun alınan önlemlerin haklılığına onay vermesi isteniyordu. Ancak Türkiye bu yolu seçmek yerine diplomasiyi işletti ve tüm dünyaya çağrı yaparak ve NATO'dan da özel bir ricada bulunarak, bu süreçte Karadeniz'e gemilerini sokmamasını istedi. Böylece üçüncü devletlerin gemileri de bugüne kadar Karadeniz'e giremedi.
İNGİLİZ DEĞİL UKRAYNA GEMİSİ
Bu noktada Batı'da, İngiliz mayın avlama gemilerinin Türk Boğazlarından geçirilmemesine yönelik iki temel itiraz oluştu. Birincisi, İngiltere savaşan devlet olmadığı için, İngiliz mayın avlama gemilerinin Karadeniz'e girmesine izin verilmesi gerektiği yönünde oldu. Ancak İngilizler, gemilerini Ukrayna'ya hibe ettiler ve HMS Grimsby ve HMS Shoreham olan gemilerin isimleri Chernigov ve Cherkasy olarak değiştirildi. Bu nedenle ilgili gemilerin “savaşan devletin” kısıtlamalarına tabi olmasına karar verildi.
19. Madde, daha önce bağlama limanlarından ayrılmış savaş gemilerinin geri dönebilmesine izin verse de, bu iki geminin ne bağlama limanı Ukrayna'da bulunuyor ne de daha önce Karadeniz'den çıkış yaptılar. Eğer İngilizler, İngiliz bayrağı altında gemilerini Karadeniz'e sokmak isterse de, bu gemilerin sadece 21 gün kalabileceğini ve bu dayatmanın Türkiye'nin kendisini 21. Madde'yi uygulamaya mecbur hissedebileceğini bilmeliler.
MAYIN AVLAMA GEMİLERİ SAVAŞ GEMİLERİDİR
Diğer itiraz noktası ise mayın avlama gemilerinin “savaş gemileri” değil “yardımcı gemiler” olarak kabul edilmesi gerektiği yönünde oldu. Bu konuda Stavridis, “Mayın avcıları tamamen savunmaya yöneliktir.” diye yazarken, Konrad “Mayın avcıları savaş gemisi değil donanma yardımcılarıdır.” iddiasında bulundu. Ancak Montrö Boğazlar Sözleşmesi, gemi sınıflandırmaları konusunda 1936 tarihinde İngiliz Milletler Topluluğu, ABD ve Fransa arasında imzalanan İkinci Londra Deniz Antlaşması'ndaki tanımları esas almış ve bu tanımları Sözleşme'ye EK II olarak koymuştu. Burada yapılan tanımlar mayın avlama gemilerinin “savaş gemisi” kategorisinde olduğunu doğrularken, Sözleşme'nin 9. Maddesi de yardımcı gemilerin gerçekte ne olduğunu şöyle ifade ediyordu: “... sıvı olsun olmasın, yakıt taşıma için yapılmış olan yardımcı gemileri [Batiments Auxiliaires]...” Yani mayın avlama gemileri donanma yardımcıları değildi. Nitekim Sandong sınıfı mayın avlama gemilerinin başında da HMS (Majestelerinin Gemisi) yazıyordu. Yani bu gemiler, Kraliyet Donanması'nın ana unsurlarındandı. Donanmanın yardımcı unsurları ise “Kraliyet Filosu Yardımcıları” adlı ayrı bir filo içine görev yapıyor ve RFA ön adını kullanıyordu. Belki de Stavridis'in görmezden geldiği en yalın gerçek buydu. Mayın avlama gemileri RFA değil, HMS idi.