NATO ve İsrail ile ilişkinin sonucu: Reisi'nin ziyareti iptal
AK Parti’nin 'denge politikası', İran’a da mesafeli yaklaşıma neden oluyor. Suriye, Irak, Güney Kafkasya ve Filistin gibi yerlerde Tahran ile eşgüdümün kazandıracağı birçok alan varken Ankara’nın tutuk davranması, ilişkilerin geliştirilmesinin önüne geçiyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “28 Kasım’da gelecek.” diye açıklamıştı ama İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi Türkiye’ye gelmedi. İki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesinin ötesinde Batı Asya’da Gazze ve Suriye başta olmak üzere birçok önemli meselede çıkarları örtüşen Türkiye ve İran’ın Batı karşısındaki konumunu güçlendirmesi öngörülen bu ziyaretin yapılmamasında, AK Parti Hükümeti’nin NATO ve Batı ile uzlaşma arayan çizgisinin etkili olduğu değerlendiriliyor.
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin 28 Kasım'da yapacağı ziyaretin ileri bir tarihe ertelenmesinin ardından gözler bir kez daha Türkiye'nin dış politikadaki adımlarına çevrildi. 7 Ekim’de başlayan Aksa Tufanı Operasyonu’ndan sonra 9 gün gibi geç sayılabilecek bir sürede iki ülke liderleri arasında ilk temas kurulmuştu. 16 Ekim’de telefonda görüşen Erdoğan ile Reisi, ikinci görüşmeyi ise 9 Kasım’da Ekonomik İşbirliği Teşkilatı kapsamında bulundukları Özbekistan’da yüz yüze yaptı. Son temas ise yine telefonda 26 Kasım’da oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suudi Arabistan’daki İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısından dönüşte uçakta gazetecilere İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin 28 Kasım’da Ankara’ya geleceğini duyurmuştu. Ancak bu ziyaretin ertelendiği bildirildi.
İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, yaptığı açıklamada, görüşmenin 29 Kasım’daki Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ndeki Gazze toplantısının sonrasına bırakıldığını belirtti. Ancak perde arkasında, ziyaretin ertelenmesine Ankara’nın neden olduğu iddia ediliyor.
ANKARA’NIN GÜVEN KIRICI ADIMLARI
Filistin konusunda İsrail aleyhine sert sözler yükselse de Ankara henüz beklenen söylem-eylem birlikteliğini oluşturamadı. İsrail’e ambargo uygulanması, Türkiye’deki İncirlik ve Kürecik Radar Üssü’nün tam denetim altına alınması, Suriye ile ilişkilerin normalleştirilmesi gibi kritik adımları atmaktan geri duran AK Parti Hükümeti, eleştiri oklarının Türkiye'ye çevrilmesine neden oldu. İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan’ın 1 Kasım’daki Ankara ziyaretinde eşgüdüm halinde hareket etme kararı çıksa da, ortak adımların hızlı hayata geçmediği görüldü. Bölgede kritik konumda olan Ankara ile Tahran’ın oynayacağı roller ile birlikte Filistin’de süreci tam manasıyla Asya cephesinin lehine çevirebileceği değerlendirmeleri yapılırken, Reisi’nin Ankara ziyaretinin ertelenmesi, tartışmaları da beraberinde getirdi. Erdoğan ile Reisi’nin Özbekistan’da yaptığı görüşmede İran Cumhurbaşkanı, İsrail’e giden gaz, petrol ve gıda sevkiyatının durdurulması gerektiğini ifade etmişti. Ancak Türkiye’den bu yönde bir adım gelmedi. Ankara’nın zaman zaman sorunun ana kaynağı olan ABD ve Avrupa ülkeleri ile Filistin meselesinde daha yakın çalışma arayışı da, bölge ülkelerine karşı güvensizlik yaratıyor. Son olarak ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in 6 Kasım’daki Türkiye ziyaretinde, Washington’un Ankara ile Tahran’ın ilişkilerini bozmaya yönelik taleplerle geldiğine dair tartışmalar olmuştu. Reisi ziyaretinin ertelenmesinde, İsrail’e ambargo konusundaki görüş ayrılıklarının yanı sıra bu konunun da etkili olduğu değerlendirmeleri yapıldı.
AYRI TUTUMLAR İSRAİL’E YARAR
Türkiye ile İran’ın pozisyonunu Aydınlık’a değerlendiren Tahran Üniversitesi’nden Prof. Dr. Fuad İzadi, eğer iki ülke arasında gerekli eşgüdüm sağlanmazsa İsrail’in hedeflerine ulaşacağını belirtti. İran’ın siyasi ve askeri yönden Filistin direniş gruplarını 7 Ekim’den önce de desteklediğine işaret eden İzadi, “İran, Filistin davasını bütün imkânlarıyla destekledi ve yardım etti. Türkiye'de de geleneksel olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi tavrı, halk bazında Filistin’i desteklemek noktasındaydı. Tarihi geçmişinde Türkiye’nin HAMAS ve ABD ile irtibatına bakılırsa, Türkiye eğer İran ile eşgüdüm içinde davranırsa Filistin davasına yardım konusunda etkili olabilir. Bazı şeyler var ki İran yapmak istemiyor. Mesela, ABD ile görüşmeler gibi konuda Türkiye bunları yapıyor ama İran yapmıyor. Eğer İran ve Türkiye arasında irtibat olursa etkili olunabilir. Eğer ayrı ayrı bir durum söz konusu olursa İsrail hedeflerine ulaşacaktır.” dedi.
İSRAİL’E AMBARGO ÇAĞRISI
İsrail’in onlarca yıldır işlediği cinayetlerin bir türlü durdurulamadığını söyleyen Prof. İzadi, “İslam dünyası insanları bu durumdan rahatsız. Halklar kendi çapında bir şeyler yapıyor. Ancak devletlerin görevi ciddi adımlar atmak ve Filistin’i sahiplenmektir. Ama maalesef bazı Müslüman ülkelerin Filistin davasına ciddi olarak yardım etmek bir kenara İsrail’in enerjisi kaynaklarını sağlıyorlar. Azerbaycan mesela ve diğer bazı Orta Asya ülkeleri… Bu enerji yolu İslam topraklarından geçirilmemeli. Boykot edilmeli ve hızlı bir şekilde bu uygulanmalıdır. İsrail elçilikleri kapatılmalı normalleşmeden dönülmeli, elçileri de bu ülkelerden ihraç edilmeli. Elbette diğer buna benzer eylemler ve Filistin davasına daha çok yardım edecek diğer adımlar atılmalı.” değerlenmesinde bulundu.
ANKARA’NIN TUTUK TAVRI ONLARA CESARET VERİYOR
Türkiye ve İran, Rusya ile birlikte Suriye için kurulan Astana Süreci'nin baş aktörlerinden oldu. Bunun yanı sıra yine 3 ülke öncülüğünde ABD’nin krizde baş aktör olduğu Kafkasya için 3+3 platformu inşa edildi. 2017 yılındaki Barzani’nin Irak’ta bölünme referandumu Türkiye ile İran’ın birlikte silah göstermesi sonucu etkisiz kılındı. Ankara ile Tahran’ın yakın koordinasyonu başta Filistin meselesi olmak üzere bölgeye Doğu Akdeniz’den Umman Denizi’ne kadar geniş bir alanda ABD tehditleriyle başa çıkma fırsatları tanıyor. Aynı zamanda Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik dar boğazdan çıkış için İran, ucuz enerji kapısı konumunda. Ankara her ne kadar karşı olduğunu duyursa dahi ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımlarının bazı bölümlerine uyuyor. Bu da başta ekonomik göstergeler olmak üzere birçok alanda olumsuz yansıyor. Ankara’nın İran’a karşı tutuk tavrı, Türkiye içindeki mezhepçi, Batıcı ve Atlantikçi düşünceye sahip kimi çevrelere cesaret veriyor. Yazılı ve görsel basında İran karşıtlığını köpürten Türkiye gazetesi ve Haber Global gibi yayın organlarının Washington’un işaret ettiği noktaya atış yapması, Ankara Tahran ilişkilerine de zarar verme potansiyelini taşıyor.