NATO’dan yeni dünya itirafı
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile ABD Genelkurmay Başkanı Mark A. Milley, Çin ve Rusya'nın uluslararası düzeni değiştireceğini belirtti
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg önceki gün NATO Dışişleri Bakanları Zirvesi öncesi yaptığı basın açıklamasında, Çin ve Rusya’yı ‘mevcut uluslararası düzeni değiştirmek’le suçladı. ABD Genelkurmay Başkanı Mark A. Milley de Temsilciler Meclisi’nin savunma bütçesi oturumunda iki ülkenin ‘birlikte uluslararası düzenin kurallarını değiştirdiğini’ söyledi.
Stoltenberg açıklamasında, “Çin’in Rusya’nın saldırganlığını kınamaya gönülsüz olduğunu görüyoruz. Ayrıca ulusların kendi yolunu seçme hakkını sorgulama konusunda da Rusya’ya katıldılar. Otoriter güçlerin kurala dayalı uluslararası düzeni zorlarken demokrasilerin bir arada durması ve değerlerimizi savunması her zamankinden daha önemli. Bu yüzden (toplantıda) NATO’nun Asya-Pasifik’teki ortaklarıyla işbirliğini derinleştirmek üzere anlaşacağımızı tahmin ediyorum.” ifadelerini kullandı.
ABD Genelkurmay Başkanı Milley de Çin’i uzun vadeli ve stratejik açıdan bir numaralı rakip olarak tanımlarken, “Şu anda her ikisi de önemli askeri yeteneklere sahip olan ve mevcut dünya düzeninin kurallarını temelden değiştirmeyi amaçlayan iki dünya gücüyle, Çin ve Rusya ile uğraşıyoruz.” diye konuştu.
ABD ve NATO’dan gelen ‘yeni uluslararası düzen’ açıklamasını, Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Semih Koray, Maltepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Ünal ve Moskova Üniversitesi Araştırma Görevlisi Dr. Mehmet Perinçek Aydınlık'a değerlendirdi.
‘ATLANTİK’İN KARABASANI YENİ DÜNYA KURULUYOR’
Prof. Dr. Semih Koray, NATO Genel Sekreteri ve ABD Genelkurmay Başkanı’nın açıklamalarını “ABD’nin dünyaya dayattığı ve 70 yıldır jandarmalığını yaptığı neoliberal uluslararası düzen artık sürdürülemez hale gelmiştir. Amerika, 155 ülkede yürüttüğü askeri operasyonlara rağmen hegemonyasının çöküşünü durduramıyor. 42 ülkeye uyguladığı yaptırımlara her gün yenisini eklemesi ‘yaptırma gücü’ olmadığının en açık kanıtıdır.” sözleriyle değerlendirdi.
ABD’nin uzun süredir “kendi düzenini dayatamadığı yerde kaos çıkartma” çizgisini izlediğini belirten Prof. Dr. Koray, bugünkü sürecin ABD ve NATO’nun kaygılarını çok daha derinleştiren bir aşamaya ulaştığını belirtti. “Çünkü ABD ve NATO da dahil bütün dünyanın gözleri önünde bir ‘Yeni Dünya’ kurulmaktadır.” diyen Koray, sözlerine şöyle devam etti:
“Yeni Dünya, kaosun Atlantik Sistemi’nin alternatifi olmaktan çıkması demektir. Yeni Dünya, kurumları ve kurallarıyla oluşturulacak daha adil ve eşitlikçi bir uluslararası düzenin adım adım yaşama geçirilmesi demektir. Atlantik Sistemi’nin dayattığı ve kendi hegemonyasına hizmet eden sözde ‘demokrasi’ anlayışının yerini, halkın düzeyinin yükseltilmesi ve içindeki cevherin açığa çıkmasını sağlayan yeni ve çağdaş bir demokrasinin alması demektir. Hegemonyacılığa kesin darbe indirecek bir Yeni Dünya, bugün ABD ve Atlantik Sistemi’nin karabasanı haline gelmiştir.”
‘KUL SIKIŞMADIKÇA HIZIR YETİŞMEZ’
NATO'nun ilk defa “Çin’in küresel ölçekte büyüyen etkisi ve zora dayalı siyasetlerinin sistemin güvenliği ve demokrasiler açısından tehdit oluşturduğu” konusunu gündemine alacağını bildiren Prof. Dr. Semih Koray, şöyle devam etti:
“ABD ve NATO’nun, yaptırım siyaseti de kısa erime odaklıdır. Kendileri de bu yaptırımların sürdürülemezliğinin farkındadır. Üstelik bu yaptırımların dolar saltanatını güçlendirmek yerine, Yeni Dünya’nın bu yaptırımlara karşı geliştirmek zorunda bırakılacağı yeni yöntemler sonucunda bu saltanata önemli darbeler indireceğini de sezinlemektedirler. Girdikleri yolu belirleyen, başka çarelerinin olmamasıdır. Kul sıkışmadıkça, Hızır yetişmez. Yeni Dünya, maliye, ekonomi, ticaret, ulaşım, demokrasi, kültür, özetle yaşamın bütün alanlarında uluslararası düzlemde yeni kurum ve kurallar geliştirmenin eşiğine getirilmiştir. Dünyamız bugün bu sürecin sancılarını yaşamaktadır.”
‘İKTİDAR FORMÜLÜ DEĞİŞTİ’
Çin ve Rusya’nın, Yeni Dünya’nın ön cephesinde yer almaları nedeniyle Atlantik Sistemi’nin hedef tahtasına konulduğunu vurgulayan Koray, “Türkiye de Atlantik Sistemi’nin hedef tahtasındadır. Onun için ülkemizin de kısa erimli, geçici ve sözde getirilerin parıltısına aldanmadan, kendisi açısından altın fırsatlar sunan Yeni Dünya’nın merkezinde yer alacak bir yola girmesi büyük önem taşımaktadır.” diye konuştu. Koray, sözlerini şu analizle bitirdi: “Aslında Macaristan’da Orban, Sırbistan’da Vucic’in kazandığı seçim zaferleri, bir zamanların ‘Amerika’nın arkasında durmadığı güç iktidar olamaz’ formülünün yerini, ‘Amerika’nın arkasında durduğu güç iktidar olamaz’a bıraktığının bir göstergesidir.”
‘ÖLÜMCÜL BİR HATA OLUR’
Prof. Dr. Hasan Ünal da NATO Genel Sekreteri’nin Asya-Pasifik’le işbirliğini derinleştirme açıklamasıyla ilgili olarak “Sonuçta bir Avrupa-Atlantik ittifakı olan NATO’nun Çin’e karşı konuşlandırılması ölümcül bir hata olur.” dedi ve daha fazla genişleme gibi bir dayatmanın NATO’nun sonunu getireceğini kaydetti. “NATO zaten gereğinden fazla genişlemiş bir örgüt. Bir savunma ittifakı bu kadar genişlememeliydi.” değerlendirmesin bulunan Ünal, “Genişlemesinin üyeler arasında ortak hareket etme ve Rusya’yı kışkırtma konusunda çok yanlış olduğunu gördük. Örneğin NATO ülkelerinden Türkiye ve Macaristan yaptırımlara uymuyor. NATO’nun içinde bu manada kırılmalar var. Ortak hareket için kararlar alınması gerektiğinde bunun çok zorlaştığı bariz.” sözleriyle kararın ayrışmaları derinleştireceğini ifade etti.
Prof. Dr. Ünal, şöyle devam etti: “Örneğin Türkiye’nin Rusya’yla ilişkileri ve çıkarları, Atlantik’in, ABD’nin bakış açısı gibi değil. Aynısı Çin için de geçerli. Bu sadece Türkiye için değil, Avrupa kıtasındaki pek çok ülke açısından da böyledir. Örneğin Fransa’nın Çin’le ilişkilerinde İngiltere gibi mi düşünüyor? İngiltere’yle yakın zamanda AUKUS konusunda birbirlerine düştüklerini hatırlamamız lazım. Dolayısıyla NATO’yu bu şekilde konuşlandırmaya kalkışmak ölümcül bir hata. Uygulamaya çalışıldığı takdirde NATO içinden çok ciddi çatlak sesler çıkacaktır. Ya da NATO, ortak eylem ortaya koyan bir ittifak olma özelliğini kaybederek üyelerin bir şeyler içip dağıldığı bir gevezelik kulübünü dönüşecektir.”
‘DÜZENİ KIRIP DÖKEN ABD’NİN KENDİSİDİR’
Prof. Dr. Ünal, “Dünya düzeninde var olması gereken ne kadar kural varsa bunların tamamını kırıp döküp yok eden Amerika’nın bizzat kendisidir. Ve bu konuda ABD’nin geçmişi kesinlikle iğrençtir. Irak’ta, Libya’da, Suriye’de, Afganistan’da yaptıkları bir uluslararası mahkemenin denetimine tabi tutulsa bunların içinde soykırım sonucu çıkarılacak katliamların olduğunu göreceğiz.” dedi ve ekledi: “Rusya’nın kendi açısından NATO’nun genişlemesine karşı duyduğu endişelerden ve algıladığı tehditlerden kaynaklanan bir hareketi kurallara dayalı dünya düzenine kafa tutmak şeklinde yorumlamak aptalca. Bunu kimse kabul etmez dünyada. Zaten hem ulusal hem uluslararası düzeyde yapılan bütün anketlerde de dünya kamuoyunun ya da ülkelerin bunu böyle görmediği, olup bitenlerin çoğunluğundan ABD’yi sorumlu tuttuğunu biliyoruz. ABD’nin enformasyon oluşturma ve yayma konusundaki tartışmasız üstünlüğüne rağmen bu böyle oluyor. Enteresan olan şey Amerikan kamuoyu bile etkilenmiyor artık.”
‘ABD KENDİNİ GÜLÜNÇ DURUMA DÜŞÜRÜYOR’
“Çin’in kuşatılması meselesi, ABD açısından bir gereklilik ise, ABD buyursun müttefiki İngiltere’yle birlikte yapsın.” diyen Ünal, “Ama Amerika unutmasın ki orada yine kendi hatalarından kaynaklanan yeni oluşumlar var. Örneğin Hindistan ile Çin’in yakınlaşması, Hindistan ile Pakistan arasındaki ilişkilerin yumuşaması, Pakistan’da Amerika’nın yapmak istediği anayasal darbenin tamamen püskürtülmesi. Bunların yarattığı etkinin o bölgedeki güç dengesi üzerindeki sonuçları Amerika açısından çok ölümcül hale gelmiş olabilir.” ifadelerini kullandı.
ABD’nin Çin’i en yakın dostu ve müttefiki Rusya’ya karşı çevirmeye çalışmasının anlamsız ve gülünç olduğunu belirten Ünal, “Çin’in bu oyunu görmemek için akılsız olması lazım. Birincisi, ABD’nin bahsettiği gibi kurallara dayalı bir dünya düzeni yok. Bunu tamamen etkisiz hale getiren Amerika’nın bizzat kendisidir. İkincisi, Çok kutupluluğa evrilmiş olan dünya gerçeklerini anlamamakta ısrar ederek kendisini saçma ve gülünç derecede inanılmaz hale getiren ABD’nin bizzat kendisidir.” sözleriyle değerlendirmesini tamamladı.
‘TEK KUTUPLU DÜNYANIN YIKILMASI PANİK YARATTI’
Dr. Mehmet Perinçek, Atlantik kurmaylarının açıklamalarını “ABD ve tek kutuplu dünya projesi inisiyatif kaybediyor. ABD’nin Afganistan’dan kaçması, Kazakistan’da başarısız olması, Suriye, Irak ve Türkiye’de sözde Büyük Kürdistan Projesi’nin bozguna uğraması bunun ilk önemli işaretleriydi. Rusya’nın Ukrayna harekatı aslında tek kutuplu dünyanın bittiğini ilan etmişti. Şimdi ABD ve NATO, tek kutuplu dünyayı kaybetmenin verdiği panikle yeni adımlar atmaya çalışıyor.” sözleriyle değerlendirdi. “Bu noktada Rusya ve Çin’in ortak hareket etmesi Batı kampı için en önemli korkulardan bir tanesi.” diyen Perinçek, şöyle devam etti: “Çünkü Trump döneminde de, Biden döneminde de Rusya ile Çin’in arasını bozmak, birini bir tarafa çekip diğerini yalnızlaştırmak taktiklerini uygulamaya çalıştılar. Fakat bunların hiçbiri başarılı olmadı. Tam tersine Pekin ve Moskova tarihinin en yakın işbirliği dönemini yaşıyor. Bu da ABD ve tek kutuplu dünya açısından büyük bir kabus. Çünkü bu iki ülkenin birlikte hareket etmesi durumunda, Pentagon’un da yaptığı simülasyonların da gösterdiği üzere, ABD konvansiyonel olan bir savaşı kesinlikle kaybediyor.”
‘BATI’DA ESTİRİLEN RÜZGÂR GERÇEKÇİ DEĞİL’
NATO’nun yaşadığı bu paniğin bu bakımdan anlaşılır olduğunu vurgulayan Perinçek, ABD’nin kaybettiği cepheleri de sıraladı:
“Pakistan’da İmran Han’a yönelik girişimler başarısızlığa uğramak üzere. Macaristan ve Sırbistan’da küreselleşmeciler seçimleri kaybetti. Bakıyorsunuz, Körfez Ülkeleri, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ABD’nin dümen suyunda ilerlemiyor. Tam tersine Çin ve Rusya ile ilişkilerini geliştiriyoruz. Afrika’ya baktığımızda yeni bir uyanışla karşı karşıyayız. Türkiye gibi bölgesel dengeleri değiştirebilecek çok önemli bir güç Batı’nın yaptırımlarına katılmamış durumda.
“Bütün bu tablo tek kutuplu dünyanın bir daha ortaya çıkmamak üzere yıkıldığını bize gösteriyor. Buna karşı NATO’nun tekrardan inisiyatif alma çabası içine girdiğini görüyoruz. Fakat bu adımların boşuna olduğunu söylemek gerekir. Çünkü çok kutuplu bir dünya kurulurken dengeler de doğal olarak küreselleşmecilerin aleyhine değişiyor.
“Aslında NATO’nun bu kararı Batı basınında yaratılan havanın da gerçekçi olmadığını göstermiş oldu. NATO’nun tekrardan bir araya geldiği, birleştiği, Batı’nın büyük bir inisiyatif kazandığı, Rusya’nın batağa saplandığı vs. gibi yalanların ve yanlış analizlerin veya propagandaların da gerçekçi olmadığını da NATO kendi ağzından itiraf etmiş oldu. Kendi kurdukları düzenin Rusya ve Çin tarafından değiştirildiğini kendileri de bu açıklamalarında itiraf etmiş oluyorlar. Bu da yeni bir dünyanın kurulduğunu herkese müjdelemiş oluyor.”