NATO’nun 71 yıllık Türkiye bilançosu: Darbeler, terör ve gözyaşı!
'NATO'da kalalım' diyenlerin argümanı veto hakkı... Peki veto hakkı sayesinde ne kazandık? İki darbe, bir darbe girişimi, üzerimize salınan terör örgütleri, bölgede yalnızlaştırılmak, patlayan bombalar, kaybettiğimiz binlerce can... Bunlara değdi mi?
Türkiye bir kez daha NATO’yu sorguluyor. 71 yıl geriye baktığımızda ise NATO üyeliği bize “güvenlik” değil, güvensizlik getirdi! Bu süreçte darbeler, kışkırtmalar, kanlı suikastlar, bölücü terör ve yozlaşma yaşandı. Komşularımızla ilişkilerimiz geriledi. Bağımsız hareket etme refleksimiz zayıfladı. NATO’nun patronu ABD'nin işgalleri, burnumuzun dibine kadar geldi. Onun yarattığı sorunlar bölgemizdeki istikrarı bozdu. Türkiye’nin bütünlüğü ciddi şekilde tehdit altına girdi. Kıbrıs ve Akdeniz’de milli çıkarlarımız karşısında duvar gibi duran bir örgütle karşı karşıya kaldık. Bugün ciddi olarak yanıt verilmesi gereken soru: Biz hâlâ bu örgütten ne bekliyoruz?
Ortadaki olgu, NATO’da artık “beyin ölümünün” gerçekleştiği şeklinde... Bunu Fransa Cumhurbaşkanı Macron 7 Kasım 2019 günü söyledi. NATO’nun güvenlik değil, ABD’nin müttefiklerini denetleme örgütü olduğu da bir gerçek… Ukrayna krizi ve ardından gelen savaşta bu da kanıtlandı. Avrupa ülkeleri derin ekonomik krizi göze alarak ABD trenine bindiler… Uluslararası ilişkiler uzmanları NATO’nun artık işlevini çoktan yitirdiğini ve anlamsız hale geldiğini dillendiriyorlar. En önemlisi de önümüzdeki süreçte dünyanın çok kutupluluğa gittiği gerçeği! Atılan adımlar bunu gösteriyor. NATO’nun işlevsiz hale gelmesinin en önemli nedeni, dünya dengelerinin değişmiş olması...
‘BATI’NIN DEVRİ GEÇTİ’
Ekonomik gelişmenin Asya’ya kayması çok şeyi değiştirdi. Ekonomik güç olamayan ABD ve AB ülkeleri, siyasette de belirleyici olamıyor. Bunu Fransa’nın eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy 28 Kasım 2019’da “Batı’nın 300 yıllık egemenliği bitti” sözleriyle dile getirdi. Sarkozy, Madrid’deki Francisco de Viktoria Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada “Yüzyıllar boyunca Batı’da olan dünya ekseni, bugün Doğu’ya kaymış bulunuyor. Gezegende yaşayan yedi milyar insandan dört milyarı Asya’da ve sadece 800 milyonu merkezde yaşıyor. Artık dünya ekseni değiliz ve bunun demografik nedenleri var.” sözleriyle açtı... İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da buna 13 Şubat 2022 tarihinde anlamlı bir yanıt verdi: “Batı ile aramızdaki 300 yıllık makası kapatıyoruz.”
İşte bu süreçte Türkiye hızlı davranarak kendisini tehdit eden örgüt haline gelen NATO’nun fişini çekecek mi? Bizim için anlamlı olan bu! Bunu hep birlikte göreceğiz!
NATO’NUN BİZE FATURASI
İşte NATO’nun Türkiye’ye verdiği zararlar:
- 1952: Türkiye, Atatürk dönemiyle başlayan “emperyalist ülkelerle askeri işbirliğine girmeme” siyasetini, İkinci Dünya Savaşı galibi olan ABD’nin kurduğu NATO şemsiyesi altına girerek terk etti. Ardından Türkiye’de yoğun şekilde “komünizm öcüsü” propagandasıyla Sovyet Rusya düşmanlığı pompalandı. 1990 yılında Sovyetler Birliği’nin çöküşüne kadar Rusya ile istenilen seviyede ekonomik ve siyasi ilişkiler gelişemedi. Türkiye, Batı’dan da bir şey alamadı. Faturası bize ağır oldu. Bugün ise karşılıklı ticaret açısından en başta gelen ülke durumunda Rusya…
- 1953: Türkiye, NATO’ya girmek için 1950’de Kore’ye ABD yanında asker gönderme kararı aldı. 3 yıl süren savaşta 700’ün üzerinde şehit verdik. İki bine yakın da yaralı… Savaş Kore’nin savunulması değil, ABD’nin bölgedeki hegemon güç olarak Sovyetler Birliği ve Çin’in karşısına çıkma girişimiydi. Bu süreçte Kore ikiye bölündü ve ABD, Güney Asya’ya yerleşti. 1990 sonrası yeni dünya düzeninde birleşmek isteyen iki Kore’nin arasına ABD hançer gibi girerek bunu engellemeye çalıştı.
İÇİMİZDEKİ GLADYO
- 1955: Türkiye’nin NATO’ya girmesiyle birlikte NATO’nun gizli yapılanması olan Gladyo Türkiye’de hızla örgütlenmeye başladı. Kıbrıs hadisesinde, 6-7 Eylül 1955 olaylarında bu örgüt kendisini gösterdi ve İstanbul’da kanlı kışkırtmayla Rum azınlıkların işyerlerine saldırılar tertipledi. Türk-Yunan ilişkilerini bozdu. Binlerce Rum vatandaşımız ülkemizi terk etti. Türkiye’nin dünyadaki imajı bozuldu. Oysa Türkiye, Yunanistan’la sorunlarını aracısız çözen ülkeydi. O günden bugüne Türk-Yunan ilişkileri gelişmedi.
- 1962: Türkiye’nin NATO’ya girmesiyle birlikte Türkiye’de NATO ve ABD üsleri pıtrak/mantar gibi artmaya başladı. 21 üs ve tesis olduğu açıklandı. Küba ile yaşanan füze krizinde Türkiye’ye yerleştirilen nükleer başlıklı füzelerin bulunduğu ortaya çıktı. ABD bunları krizi geriletmek için geri çekeceğini açıkladı. Ayrıca Rusya semalarında düşürülen U-2 casusluk uçağının İncirlik’ten kalktığı da ortaya çıktı. Bu durum da Türkiye’yi NATO’nun ön cephesinde Rusya’ya karşı güvenilmez ve riski yüksek ülke haline getirdi. Olası bir ABD-Rusya çatışmasında ön cephe olarak yıkımın en ağır faturasını ödeyecek ülke durumuna soktu.
NATO TATBİKATINDA TÜRKİYE HEDEF
- 2017: NATO öyle ileri gitti ki 2017 yılında Norveç’te düzenlenen NATO’nun Trident Javelin-2017 (Üçlü Mızrak) tatbikatının jenerik senaryosunda düşman ülke, açıkça Türkiye olarak tanımlandı: "S-400 edinme yönünde önemli aşamalar kat eden ve S-400 üreticisi ülke ile yakınlaşan" bir düşman ülkeye NATO tarafından açılan savaşla ilgiliydi. Düşman ülkenin diktatör lideri olarak ise Atatürk ve Erdoğan’ın fotoğrafı konuldu. NATO karargâhlarında Türkiye’nin bölünme haritaları duvarlara asıldı… Cumhurbaşkanı Erdoğan NATO tatbikatında kendisinin ve Atatürk'ün hedef alınmasına ilişkin olarak 18 Kasım 2017 günü yaptığı açıklamada "Bazı yanlışları aptallar değil, alçaklar yapar. Bu da böyle bir hadisedir" dedi.
- 2020: Türkiye Doğu Akdeniz’de milli çıkarlarını savunmak için bayrak gösterdi. Karşımıza NATO üyeleri dikildi. ABD ve Fransa, Yunanistan’ın yanında yer aldı. Yunanistan’a silah satmaya başladılar. ABD ise Yunanistan’a askeri yığınak yaparak Türkiye’yi tehdit etmeye başladı. Ayrıca Akdeniz’de bize karşı İsrail’i de yanlarına alarak askeri tatbikatlar düzenlemeye başladılar. Bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan da dile getirdi ve “Bu yığınak kime karşı?” dedi.
EKONOMİK BAĞIMSIZLIĞA DARBE SOPASI
- 1971: Türkiye’de yükselen antiemperyalist halk hareketini bastırmak için 12 Mart 1971 yılında TSK içindeki Gladyo unsurlarını kullanarak, ortamı gerdi ve Süleyman Demirel hükümetini askeri muhtıra ile istifaya zorladı. Ardından gelen ABD yanlısı Nihat Erim hükümetiyle gençlik hareketini kanlı şekilde bastırdı. Türkiye’ye haşhaş ekim yasağını koydurdu. Bu adım Türkiye’nin iç işlerine karışma sürecini de hızlandırdı. Demokrasimize dışarıdan müdahale süreci başladı.
- 1974: Türkiye, Yunanistan’ın oldubittiyle Kıbrıs’ı kendine bağlama adımına karşı 20 Temmuz günü askeri çıkarma ile cevap verdi. Kıbrıs’ta dengelerin bozulmasına izin vermedi. Bu süreçte ABD, Türkiye’ye karşı tutum aldı ve tehdit ederek müdahaleyi durdurmaya çalıştı. Türkiye’ye karşı askeri ve ekonomik ambargo uyguladı. Türkiye ABD ambargolarına karşılık olarak 1975 yılında ABD üs ve tesislerini kapattı.
- 1975: Türkiye’ye karşı Ermeni ASALA terör örgütünün 1985’e kadar süren yoğun saldırıları sonucu 33 diplomatımız şehit oldu. Avrupa ülkelerinde yoğunlaşan saldırılarda yakalanan bazı terör örgütü üyeleri sudan bahanelerle serbest bırakıldı. Bir güçlü el onları hep korudu. Saldırıları Gladyo’nun tertiplediği ileri sürüldü. Bu örgütün bıçak gibi saldırılarını durdurmasından sonra 1984 yılında PKK faaliyetlerine yol verildi. Türkiye terörle ıslah edilmeye çalışıldı.
- 1980: ABD’ye tavır alan Türkiye’nin iradesini kırmak amacıyla Gladyo eliyle 1977 yılından itibaren “anarşi” (terör) eylemleri başlatıldı. Kanlı süreç 12 Eylül 1980 askeri darbesine kadar sürdü. Bu süreçte çok sayıda aydınımız suikastlarla katledildi. Gençlik sol-sağ çatışması adı altında kışkırtıldı. 5 bin 263 insanımız hayatını kaybetti. 15 bin kişi de yaralandı… 12 Eylül darbesiyle Türkiye büyük dönüşüme uğratıldı. Kamu ağırlıklı ekonomi yabancı sermayeye açıldı. Günümüze kadar süren bu politikayla Türkiye ekonomisi 453 milyar dolar borçla adeta çökertildi. Dışa bağımlı hale getirildi. Darbe sonrası ilk iş Kenan Evren “ikna” edildi, Yunanistan NATO’nun askeri kanadına geri döndü. Karşılığında ise bir şey alınmadı! 12 Eylül darbecilerini ilk günden itibaren ABD ve NATO destekledi. Mali destek için kesenin ağzını açtı.
BÖLÜCÜ TERÖRÜ BESLEDİ
- 1990: NATO’nun patronu ABD, Sovyetler Birliği’nin 1992 yılında çöküşünden sonra Orta Doğu’ya Irak üzerinden yerleşmeye başladı. Kuveyt işgalini bahane ederek Irak’a savaş açtı. Ardından da Irak’ı üçe bölerek Çekiç Güç eliyle ülkenin çökertilmesi operasyonlarını başlattı. Bu süreçte Lübnan’da bulunan PKK, Irak’ın kuzeyine getirildi. Türkiye 1999 yılına kadar yoğun PKK eylemlerine maruz kaldı. 30 binin üzerinde insanımızı bu süreçte teröre kurban verdik. Türkiye’nin milli birliğine karşı yürütülen bu harekâtta NATO ülkeleri PKK’ya binlerce TIR silah ve mühimmat verdi. Mali destek için ülkelerinde cirit atmalarına göz yumdu. NATO’nun patronu ABD, bölgede kendine bağlı kukla devlet kurmak için PKK’yı araç olarak kullanmaya başladı. Adım adım onu silahlandırdı ve büyüttü. Açıkça bütçesinden para yardımında bulundu. Bu süreçte çok sayıda vatansever subayımıza karşı da suikastlar düzenlendi. 2011 yılında da aynı oyun Suriye üzerinde sahneye konuldu. Türkiye açık tehdidi görünce 3 büyük operasyonla bu oyunu buzdu. Bu yıllar içinde ayrıca ABD içimizde Gladyo eliyle FETÖ’yü devletin kılcal damarlarına kadar örgütledi. Bize “Ilımlı İslâm” siyasetini pompalayarak FETÖ’cülüğü yasallaştırmaya, Türkiye’nin üniter yapısını ise etnik ve mezhebi kışkırtmalarla bozarak dağıtmaya çalıştı.
NATO TATBİKATINDA TÜRK GEMİSİNİ VURDULAR
- 1 Ekim 1992: Ege denizinde gerçekleştirilen 'NATO Kararlılık Gösterisi-92 Tatbikatı' sırasında ABD Deniz Kuvvetlerine bağlı USS Saratoga (CV-60) uçak gemisinden atılan 2 SeaSparrow füzesiyle TCG Muavenet savaş gemimiz vuruldu. Saldırıda gemi komutanı Kurmay Yarbay Levent Kudret Güngör, Uçaksavar Yardımcı Subayı Teğmen Alper Tunga Akan, Telsiz Astsubayı Serkan Aktepe, İkmal Çavuşu Mustafa Kılıç ve Er Recep Atak şehit olurken, 22 asker de yaralandı. ABD olayın 'kaza' olduğunu ileri sürdü. Türkiye kabul etmedi. Saldırı, PKK'ya karşı verilen kararlı mücadeleyi durdurmak için gözdağı olarak nitelendirildi.
- 2008: Mart 2003 Irak işgalinde ABD’ye karşı duran Türk Ordusuna karşı 4 Temmuz 2004 tarihinde operasyon yaparak Özel Kuvvetler subaylarının başına çuval geçirdi. Bununla da kalmadı, Türk ordusunu dize getirmek ve Türkiye’nin direncini kırmak için Gladyo eliyle 21 Mart 2008 tarihinde Ergenekon ve Balyoz tertiplerini başlattı. 10 Mart 2014 tarihine kadar süren süreçte yüzlerce subay ordudan atıldı, Silivri zindanlarına hapsedildi. Onlardan boşalan yerlere ise FETÖ’cü NATO subayları getirildi. Türk vatanseverleri Vatan Partisi önderliğinde direnerek bu süreci tersine çevirdi. Şimdi Silivri Cezaevinde FETÖ’cü Gladyo elemanları yatıyor. Daha doğrusu NATO’nun subayları…
FETÖ ELİYLE DARBE GİRİŞİMİ
- 2016: Türkiye, ABD’nin tehditlerini görünce 2014 yılından itibaren FETÖ’yü devletten tasfiye etmeye başladı. Açılım sürecini de bitirerek PKK'nın üzerine kararlılıkla gitti. Buna karşı Gladyo 15 Temmuz 2016 gecesi askeri darbe girişimini sahneye koydu.
Türk ordusu ve milleti bu hayasızca saldırıyı sabaha çıkmadan bastırdı. Darbenin NATO karargâhından da planlandığı ve buradan adım adım izlendiği ortaya çıktı. NATO karargâhında görev yapan 462 subaydan 237’sinin Gladyocu subay olduğu tespit edildi. Bunlara “geri dön” mesajı iletildi. Çoğu gelmedi. Türkiye’ye iade de edilmedi. NATO bu subaylara sahip çıktı. Ayrıca bazı subaylar NATO üyesi Yunanistan’a sığındı. ABD, FETÖ’nün başını Türkiye’ye teslim etmedi. Korumasına aldı.
SAVAŞ ÇIKARACAK SUİKAST
ABD, Türkiye-Rusya ilişkilerini bozmak için FETÖ üzerinden 2015 yılında Suriye sınırında Rus uçağını düşürttü, 19 Aralık 2016 günü de Rusya’nın Ankara Büyükelçisi AndreyKarlov’a suikast düzenlettirdi. Bu iki saldırı stratejik nitelikteydi. Türkiye bu tertipleri bozdu, saldırının nereden geldiğini iyi gördü ve Rusya ile dostluğunu daha da geliştirdi.
15 Temmuz zaferinden sonra Türkiye’nin önü açıldı. Savunma sanayimiz atılıma geçti. İHA ve SİHA’larımız dünya çapında konuşulur oldu. Türkiye'nin desteğiyle Azerbaycan, 2020 Ekim-Kasım ayında ABD kışkırtmasıyla harekete geçen Ermenistan ordusunu Karabağ’da ezerek 30 yıllık işgal altındaki Karabağ’ı özgürleştirdi. Zaferi birlikte kutladık. ABD ve AB seyretmekten öteye geçemedi… Bu savaşta İHA ve SİHA’ların başarısı dünya çapında dikkat çekti. Türkiye’ye siparişler arttı. Araçlarımız askeri konsepti değiştirdi.
Savunma sanayimizin atılımları sırasında, NATO süreciyle savunmada ne kadar geri kaldığımız ve ABD’ye bağımlılığımız sıkça dillendirilmeye başlandı.