‘Devlet Tiyatroları kuruluş ruhuna dönmeli’
Eski Devlet Tiyatroları (DT) Genel Müdürü Nejat Birecik’in açıklamaları tartışılıyor. Türkiye Sanatçılar Birliği Genel Başkanı T. Murat Demirbaş, FETÖ’nün TÜSAK yasasını hatırlattı, DT’nin piyasacı anlayışla yönetilemeyeceğini söyledi
Devlet Tiyatrolarıyla ilgili tartışmalar büyüyor. Tamer Karadağlı’nın açıklamaları ve DT Oyuncusu Gaye Filiz Alacacı’ya yönelik yapılan hukuk dışı soruşturma ve zorla alıkoyma olayının ardından pek çok isimden açıklamalar gelmeye devam ediyor.
Tartışmalara katılan isimlerden birisi de Eski Devlet Tiyatroları Genel Müdürü, Nejat Birecik oldu.
HER EMEKÇİNİN İTİRAZ EDECEĞİ ŞEYLER
Sabah’tan Onur Şahanoğlu’na konuşan Birecik, ilk olarak Karadağlı’nın açıklamalarını değerlendirdi. Karadağlı’nın doğru bir çıkış yaptığını belirten Birecik, kendi döneminde de benzer durumların yaşandığını belirterek, “Ben de genel müdürlük zamanımda 21 yıldır çalışmayan birini tespit ettim. Ev adresi yanlış, telefonu doğru bir telefon değil. Bu kişinin yönetim kurulu kararıyla ve genel müdürlük onayıyla teşviğini kestim. Tamer’in itiraz ettiği şey her emekçinin itiraz edeceği şeylerdir. Kendisine ileri derecede haksızlık ediliyor.” dedi.
CÜNEYT GÖKÇER RUZİ NAZAR’LA GÖRÜŞÜYORDU
Devlet Tiyatroları’nda Muhsin Ertuğrul’dan sonraki dönemde CIA’nın etkin bir rol aldığını öne süren Birecik, Cüneyt Gökçer ve eşi Ayten Gökçer’in CIA’nın Türkiye istasyon şeflerinden Ruzi Nazar’la her pazar günü buluştuğunu ve hatta Ruzi Nazar’la Enver Altaylı’nın genel müdür sekreterini belirlediğini iddia etti:
“1960’lı yıllarda genel müdürümüz ve eşi hanımefendi, 3.caddede CIA’nin Türkiye istasyon şefi Ruzi Nazar ki genel müdürlük sekreterini bile o belirlemiştir. Genel müdür her sıkıştığı zaman “Damdaki Kemancı”yı oynamak zorunda kaldı. O oyunda açıkça Şabat ayini yapılmaktadır.”
DT’Yİ HANTAL BİR KURUM İLAN ETTİ
DT’nin dönüşüm geçirmesi gerektiğini savunan Birecik, “Bu sistem artık devletin taşıyabileceği bir sistem değildir. Şehir Tiyatroları dahil olmak üzere, yılda 1 milyar dolar para harcanıyor bu kurumlara. Devlet Tiyatrosu dünya gerçekleriyle güncellenirse işleyebilir. Ama bu kadar büyük ve hantal bir kurum işleyemez” ifadelerini kullandı.
Devlet Tiyatrolarıyla ilgili yaşanan tartışmaları ve Birecik’in açıklamalarını, onunla genel müdürlük görevi boyunca 2,5 yıl boyunca yakın olarak çalışan Tiyatro Sanatçısı ve Türkiye Sanatçılar Birliği Genel Başkanı T. Murat Demirbaş’a sorduk.
GİZLİ SAKLI BİLGİLER DEĞİL
Eski Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Nejat Birecik, Sabah gazetesine açıklamalarda bulundu. Siz Birecik’le birlikte çalıştınız. Birecik’in bu çıkışını nasıl değerlendirirsiniz?
Puslu havalarda ortaya atılmış ajitasyon dozu yüksek bir açıklama olarak görüyorum. Nejat Birecik’in böylesi bir dönemde konuşması kendisini devletin üst yönetimine hatırlatma gayretidir. Tam adresleri belli olmayan, boşluğa atılmış salvolar gibi duruyor. Böylesi puslu havalarda böyle çıkışlar olur. Yoksa yıllardır konuşmayan Nejat Birecik neden şimdi konuşsun?
Birecik’in tartışma yaratan açıklamalarından birisi Cüneyt Gökçer ve eşinin CIA’nın Türkiye İstasyon Şefi Ruzi Nazar’ın evinde her pazar günü yemek yediği ve Hatta Genel Sekreteri de CIA’nin belirlediğini iddia etmesiydi. DT’de böyle bir yapılanma var mı? Bu iddiaların gerçekliği nedir?
Sayın Nejat Birecik’in bu tartışmaların kökünü Cüneyt Gökçer’e kadar götürüyor olması açıklamaların altındaki gerçeğin daha da ajite edilmesiyle ilgili. Türkiye NATO’ya üye olduktan sonra CIA devlet kademelerine yerleşti. Son dönemde de FETÖ eliyle devletin içerisine ciddi sızmalar oldu. Bu Türkiye’nin bildiği bir gerçek.
Sayın Cüneyt Gökçer’in mason olduğunu herkes bilir. Bu bilgiler kimsenin bilmediği, gizli saklı bilgiler değildir. Onun için bu sözlerin bugün için bir karşılığı yoktur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti FETÖ’yle mücadele etme konusunda, devletin içinden FETÖ’yü ayıklama noktasında hukuki olarak ciddi bir sınav vermektedir ve büyük ölçüde başarılı olmuştur.
Her yerde olduğu gibi Devlet Tiyatrosu’nda da sızmalar olmuştur. Sanatçı kadrolardan değil ama özellikle idari kadrolarda bu unsurları gördük. Türkiye bu bağlarından kurtuluyor. Kamudan 120 bin FETÖ’cünün atılması bunun en güzel örneğidir.
Cüneyt Gökçer masondur ama bunu bu biçimde söylemenin anlamını ben anlayamadım. Buradan nasıl bir çıkarım yapmamız gerekiyor bu konuda bir belirsizlik var. Bir yerlere mesaj vermek iddiasında ama bu konuda da yani tarafını seçme konusunda da cesur değil.
DT FETÖ’NÜN ALGI OPERASYONUNDAN ETKİLENDİ
Bir diğer iddia ise FETÖ’nün DT’de örgütlenme faaliyetinde bulunduğu. FETÖ nasıl yerleşti?
Diğer kurumlarda olduğu gibi Kültür Bakanlığı’nda da FETÖ nedeniyle göreve son vermeler oldu. Türkiye Cumhuriyeti Devleti FETÖ’yü temizleme noktasında yeterince gayret gösteriyor. FETÖ’nün çalışma taktiği var.
Biz artık biliyoruz ki FETÖ bazı gruplarla yakın ilişkide. Özellikle Atatürkçü görünümlü bazı odaklarla çalıştığını, etki ajanlığı noktasında bunları yönlendirdiğini biliyoruz. Geçmişte bir takım örgütsel düzeylerde algı operasyonları oldu. Devlet bu konuda titizlikle bir çalışma sürdürmektedir.
DT’de FETÖ vardı, şöyle yerleşti diye cümleler kurmak işin ciddiyetini kaybettiriyor. Ona bakarsanız sayın Birecik de son dönemlerinde o kadrolara teslim olmuştur. Evet, Devlet Tiyatrosu dönem dönem bu algı operasyonlarından etkilenmiştir. Nihayetinde bunlarla ilgili yasal işlemler yapılmıştır.
DT PİYASACI BİR ANLAYIŞLA YÖNETİLEMEZ
Şöyle bir ifade kullanıyor Birecik, “Bu sistem artık devletin taşıyabileceği bir sistem değildir. Şehir Tiyatroları dahil olmak üzere, yılda 1 milyar dolar para harcanıyor bu kurumlara. Devlet Tiyatrosu dünya gerçekleriyle güncellenirse işleyebilir. Ama bu kadar büyük ve hantal bir kurum işleyemez”
Bu sözler özelleştirmelerden tanıdık geliyor. DT böyle bir anlayışla yönetilebilir mi?
Bakın, bir kurum özelleştirilmek isteniyorsa o kurumun verimsizliğinden bahsedilir. O kurumun kuruluş amacı göz ardı edilir. Ekonomik çizelgelerle kurumun verimsiz olduğu iddia edilir. Piyasa koşullarına bu kurumu uydurabilmek için özelleştirme mantığıyla birtakım girişimler de daha önce olmuştur.
TÜSAK girişimi de böyle bir şeydi. Devlette FETÖ kadrolarının önerdiği bir tasarıydı. Ancak 15 Temmuz FETÖ Darbe girişiminin bastırılmasının ardından devlet milli çizgide hareket etmeye başlayınca bu projeden de vazgeçildi…
Nejat Birecik’in göreve geldiği ve birlikte çalıştığımız dönemde TÜSAK yasası tartışılıyordu ve 2,5 ay sonra tartışma kapatıldı. Bu konu tarihin derinliklerine gömüldü. Hiç kimse Cumhuriyet Devriminin öncü kurumlarını özelleştirerek ve piyasa kurallarına mahkûm ederek yönetemez.
Bu kurumları ayağa kaldırmanın yolu, kurumun var oluş nedenlerini gözden geçirmekten geçmektedir. DT’nin kuruluş ruhuna döndürülmesi şarttır. O ruh devrimci ilkelere sahip, tüm vatandaşların tiyatroyla bağ kurmasını sağlayacak inanca sahipti. Kurumlar ideallerini kaybedince maalesef böyle tartışmalar çıkıyor.
Devlet Tiyatrosu’na şu kadar para harcanıyor öyleyse burayı daha çok kazanan bir kurum yapmalıyız gibi bir yaklaşım çok yanlış. Bütün devletler tiyatroyu finanse eder. Bu yüzden Devlet tiyatroları kurucu ayarlarına dönerek ideallerini gerçekleştirmenin peşine düşmelidir. Ve aslında kurumun sanatçıları buna büyük ölçüde hazır.