Neoliberalizme karşı yeni dalga
2009'da Honduras'ın hakim sınıflarınca devrilen sosyalist eski devlet başkanı Manuel Zelaya 'Şimdi yeni bir dalga geliyor.' dedi
Eski Devlet Başkanı oldukça yoğun. Aynı anda telefonla konuşuyor, asistanına talimatlar veriyor ve etrafındakilerle ve hatta içeri girip çıkan garsonlarla siyasi tartışmalar yürütüyor. José Manuel Zelaya Rosales belki de bu nedenle, onunla her karşılaştığınızda, hatırladığınızdan daha büyük cüsseli ve enerjik görünüyor. Her buluşmanızda, bir öncekine kıyasla daha da mücadele içinde görünüyor.
2006 yılında Honduras’ın Devlet Başkanı seçilen Zelaya, ülkesinin rotasında köklü bir değişiklik yaptı. Önce Honduras’ı Venezuela lideri Chavez’in kurduğu ALBA’ya (Bizim Amerikamızın halklarının Bolivarcı İttifakı) üye yaptı. Sonra da ülke içinde, sosyalizme ilerleme olarak yorumlanan köklü anayasa değişikliklerine girişti.
Manuel Zelaya - Yunus Soner
ABD DARBESİ DURDURAMADI…
Honduras hâkim sınıflarının yanıtı sert oldu. Zelaya 2009’da ABD’nin de desteklediği bir askeri darbe ile devrildi, sınır dışı edildi.
Ama pes etmedi. 2011’de Honduras’a geri döndü ve LIBRE (Özgürlük ve Yeniden Kuruluş) Hareketini kurarak siyasi mücadeleye devam etti.
Bu savaşın bir dahaki perdesi 28 Kasım 2021’de kapanacak. Bu tarihte Honduras başkanlık ve parlamento seçimleri düzenliyor. LIBRE birçok ankette açık ara farkla önde görünüyor, başkanlık adayı Xiomara Castro de Zelaya, Manuel Zelaya’nın eşi.
Xiomara Castro 2017’de de Başkan Yardımcısı adayı olarak seçimlere katıldı ve desteklediği aday, sadece 50 bin oyla kaybetti. O gün bugündür kötüleşen ekonomik durumun, gelir dağılımı eşitliği ve kamucu ekonomik politikaları savunan Castro’nun zaferine yol açacağı tahmin ediliyor.
Diğer yandan Honduras seçimlerine yönelik merak Latin Amerika ile sınırlı değil. Castro seçim öncesi, kazanması halinde “Çin Halk Cumhuriyeti ile derhal açık diplomatik ve ticari ilişkiler başlatacağını” duyurdu. Hâlihazırda ise Honduras, Çin’i değil, Tayvan’ı diplomatik muhatap sayıyor.
Çinli Global Times’in haberine göre Tayvanlı uzmanlar, Honduras’ın Tayvan ile diplomatik ilişkiyi kesip Çin’le başlatması olasılığını “yüzde 80-90” olarak değerlendiriyor.
Hiçbir zaman mücadeleden vazgeçmeyen, “darbenin sonu iktidarın başıdır” şiarıyla hareket eden Manuel Zelaya ise bugün LIBRE hareketinin Genel Koordinatörü.
“Başarılı koordinatörlüğün sırrı hoşgörü, bunu anladım” diyen Zelaya’nın işi, farklı muhalefet parti ve adaylarının da seçimlerde eşine destek vermesiyle daha da zorlaşmış görünüyor. Bir de bu duruma Zelaya’nın oldukça radikal fikirleri eklenirse…
- Yunus Soner: Sayın Başkan, hükümetiniz bir darbe ile hedef alındı. Bu darbenin amacı neydi?
Manuel Zelaya: Darbeler çıkarlar için örgütlenir. Honduras’ta bu darbe ile belirli bir ekonomik model dayatıldı. Bu model, demokrasi ile uygulanamazdı. Bunun yerine darbeye, seçim hilelerine ve örgütlü bir mafya rejimine dayandı.
Darbeyi düzenleyenler, ülkemizi soyma fırsatına kavuştu. Bugün dış borcumuz, benim hükümet dönemime göre yüzde 600 arttı. Darbeyi düzenledikleri zaman borcumuz 3 milyar dolardı, bugün 16 milyar doları geçti.
Seçim mitinginde Manuel Zelaya ve Başkanlık adayı olan eşi Xiomara de Castro.
‘DARBE MAFYA REJİMİ YARATTI AMA BU REJİM SÜRDÜRÜLEMEZ’
Yoksulluk arttı. Devletin kendisi şiddet kullanmaya başladı. Ölüm Tugayları, temizlik grupları ve suikastlar düzenlendi. Bizzat hükümetin kendisi halka karşı saldırganlık sergiledi. Hükümet halkın düşmanına dönüştü.
Toplumdaki çelişkileri çözmek için kurulan devlet, bu çelişkileri derinleştiren bir aygıta dönüştü. Çünkü hükümet artık sadece sermayenin, mülkiyetin savunucusuydu.
Bugün ise halkta, hayat pahalılığı, gıda fiyatları, ulaşım bedelleri ve enerji fiyatları nedeniyle büyük bir öfke birikti. Diğer yandan Honduras, ABD’ye kitlesel göçün simgesi oldu.
‘NEOLİBERAL MODEL ÇÖKTÜ’
Ve sonuç olarak ekonomik sistem çöktü. Neoliberal model artık bir yanıt sunmuyor. Halka bir perspektif sunmuyor. Bu da değişime neden oluyor. Barışçı, ılımlı, ama aynı zamanda köklü bir değişim. Kasım ayı seçimlerinde gerçekleşecek olan budur.
- Dönüşümde sizin önerdiğiniz alternatif nedir?
Bizim alternatifimiz devlet planlamasına dönmek. Bu planlanmayı piyasa güçlerine bırakmışlardı. Neoliberallerin ideolojisine göre piyasa kördü, tarafsızdı, zenginlik yaratacaktı. Yaptığı şey, zenginliği bir avuç insanın elinde toplamak oldu. Geliri dağıtmadı. Bütün kaynaklar hegemonik merkezlere aktı, ABD ve Avrupa Birliği’ne aktı.
Şimdi biz barışçı, seçim temelli bir dönüşümün mücadelesini veriyoruz. Seçimleri kazanınca diyalog yürütecek ve bir uzlaşma hükümeti kuracağız.
- Honduras’ın seçimleri düzenlenirken Latin Amerika’da CELAC gibi kuruluşlar tekrar canlanıyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Birlik, Latin Amerika’nın kaderi. Ama bu kolay değil. Karayiplilerle Patagonyalıları, Meksikalılarla Brezilyalıları birleştirmek kolay bir görev değil.
Fakat, kıtada ekonominin demokratikleştirilmesi ve toplumsallaşması gerektiğini savunan düşünceler kıtada güç kazanınca, güçlü entegrasyon adımları da atıldı. 21. Yüzyılın ilk on yılında bu düşünceleri savunan liderler ön plana çıktı: Rafael Correa, Ignacio Lula, Hugo Chavez, Christina Kirchner gibi. O dönem biz de Honduras’ta, Latin Amerika’da yayılan bu toplumcu dalgaya katıldık. Dolayısıyla birliğin sağlandığı zamanlar oldu.
Zelaya'nın koordinatörü olduğu LIBRE hareketinin bir mitingi.
LATİN AMERİKA’DA YENİ DALGA
- Şimdi yeni bir dalga ile mi karşı karşıyayız?
Evet. Şimdi yeni bir dalga geliyor. Neoliberal sömürü ve kapitalist düzene karşı oluşan tepki bu dalganın itici gücü. Bu düzene karşı uzun süredir ve yaygın protestolar gözlemliyoruz. Örneğin Şili’de, Ekvador’da, Brezilya’da Bolsonaro hükümetine karşı, hatta öncesinde Arjantin’de Macri hükümetine karşı halk sokaklara döküldü. Diğer yandan Bolivya’da neoliberalizmi dayatmak için darbe yaptılar ama sonra kurulan sandıktan yine Evo Morales’in Sosyalizme Yöneliş Hareketi (MAS) muzaffer çıktı ve iktidar oldu.
‘ÇOK KUTUPLU DÜNYA: İNSANLIĞIN İLERLEMESİ’
- Oluşmakta olan çok kutuplu dünya Honduras siyasetinde nasıl bir rol oynayabilir?
Çok kutupluluk, insanlığın ilerlemesinin bir göstergesi. Çin’in yükselişi, Rusya’nın dünya siyasetine geri dönüşü, hatta Avrupa Birliği’nin piyasa payları üzerinden yürüttüğü mücadeleler görmezden gelinemez. Bunlar çok önemli ve etkili gelişmeler.
Burada tartıştığımız mesele şudur: Ekonominizi kişi başına düşen milli gelir ile ölçebilirsiniz. Ama bu durumda gerçek yoksulluğu, gelir dağılımını gözden kaçırır ve mevcut sermaye birikim modelini tekrarlarsınız.
Oysa bizim yeni bir ideoloji üretmemiz ve bu ideolojiyle ekonomiyi dönüştürmemiz gerekiyor. Bence kapitalizmin mevcut başarısızlığı, Marks’ın teorilerini güncellenmiş bir şekilde 21. yüzyıla taşıyacak.
* Türkçede ilk kez yayımlanan bu röportaj İngilizce olarak United World International sitesinde yayımlanmıştır.