22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

New York Times: Çin’i içerden kuşatalım

New York Times’ta ABD-Çin çatışmasına yönelik önümüzdeki dönemde izlenmesi gereken stratejilerle ilgili önemli bir yazı yayımlandı. Bret Stephens imzalı makalede, ABD’nin Çin’e karşı geri adım atmaması salık veriliyor ve askeri operasyon dâhil çeşitli öneriler sıralanıyor.

New York Times: Çin’i içerden kuşatalım
A+ A-
Özgür Altınbaş

Bret Stephens, New York Times (NYT) gazetesinde çıkan yazısında ABD-Çin çatışması üzerine Çin’in mevcut durumu değerlendirmiş ve ABD’nin Çin’e karşı yapması gereken hamlelerini kaleme almış. Stephens’in bir NYT yazarı gözüyle yazdığı yazıda aslında Çin’in ABD ya da Batı tarafından nasıl gözlemlendiğine şahit oluyoruz.

ABD-Sovyetler Birliği geriliminde meydana gelen Soğuk Savaş döneminde ABD’nin gizli silah olarak komünizmi kullanmasına dikkat çekilen yazıda, Sovyetler Birliği’nin serbest piyasayla yarışamayan ekonomik modeline ABD’nin, komünizm üzerinden propaganda yaparak stratejisini belirlediği bahsediliyor. Bu örnek üzerinden Çin’in Sovyetlerin tersine ekonomide büyük bir ivme kazanan durumu tahlil ediliyor. Nitekim tüketici endeksine göre açıklanan verilerde şu an Çin dünyanın en büyük ekonomisi olarak ABD’yi geride bırakmış durumda.

Yeni soğuk savaşın ABD ile Çin arasında olduğu vurgulanan yazıda, bu savaşın sadece çıkar savaşı değil aynı zamanda ideolojik olarak bir uyumsuzluğun da savaşı olduğu belirtiliyor. ABD Dışişleri Bakanı Blinken’ın Alaska’daki toplantıda Çin’i, “küresel istikrarı koruyan kurallara dayalı düzeni tehdit etmekle” nitelendirirken, Çin de ABD’ye “kendi demokrasisini diğer ülkelere dayatmasına son vermesini” söylemişti.

‘ABD’YE KARŞI CEPHE BÜYÜYOR’

Çin’in stratejik anlamda diplomaside geliştirdiği ilişkilere dikkat çeken Stephens, Çin’in İran ile yaptığı 400 milyar dolarlık 25 yıllık anlaşmasına dikkat çekiyor. Anlaşmanın ABD’ye karşı oluşan cephede büyük bir yere sahip olduğunu ve bu büyüyen cepheyle mücadele etmenin artık çok zorlaştığı vurgulanıyor. Çin geçtiğimiz yıllarda Kuşak ve Yol Girişimi çerçevesinde birçok kıtaya ulaşan yatırımları, yatırım yaptığı ülkelerle stratejik ilişkilerini geliştiriyor.

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin yeni biten 6 Batı Asya ülkesi ile yaptığı görüşmeleri artık Çin’in Batı Asya’da daha çok söz söyleyeceği bir döneme girdiğini de gösteriyor. İran ile yapılan anlaşma bunun en büyük göstergelerinden birisi. “Artık iyi bir şeylerin olacağını düşünmenin aptallık” olduğunu belirten Stephens, Biden yönetiminin uzlaşmacı davranışının Pekin'i cesaretlendirmekten başka bir işe yaramadığını da ekliyor. Çin’in daha önce hayal bile edilemeyeceği bir şekilde ABD’ye karşı birçok alanda karşı koyduğu belirtilirken, Obama ve Trump yönetimlerinin bu konuda daha iyi siyaset ürettiği vurgulanıyor.

‘İÇERDEN BASKI OLUŞTURMALIYIZ’

Soğuk Savaş zamanında ABD’nin kullandığı gizli silah gibi bir silahın bu dönemde de Çin’e kullanılmasını vurgulayan Stephens, Çin’in ABD’ye karşı yaptığı hamlelere cevap vermek ve Çin’i zayıflatmak için ticari yaptırımlar ya da denizlerde askeri güç kullanmanın yanı sıra Çin içerisinde iç karışıklığı kışkırtacak eylemlerin planlanması gerektiğini söylüyor. Bunun için Hong Kong, Sinciang, Tayvan ve Tibet üzerine siyasetlerin geliştirilmesinin altı çiziliyor. Son dönemde özellikle Sinciang üzerinden Çin’e uygulanmak istenen politikaların sinyalini bu satır aralarından okuyabiliriz. ABD, Çin’e karşı cephesini insan hakları ya da azınlık sorunları üzerinden Batılı devletleri yanına alarak kurmaya çalışıyor. ABD, Avrupa Birliği, Kanada ve İngiltere ,Sinciang’da insan hakları ihlali iddiasıyla Çin’li yetkililere yaptırım uygulamıştı.

‘MİLLİYETÇİLİK TEMEL DEĞER’

Yazıda en çok dikkat çeken noktalardan birsi de, Çin’in Ortadoks Marksizm fikrinden uzaklaşarak milliyetçiliği iki büyük temel değerinden birisi haline getirdiği. Artık Çin’in siyasi ekonomik kararlarında korumacı tutumunu ve bölünmez bütünlüğüne dair hamlelerin Çin için milliyetçiliği geliştirdiğini söyleyen Stephens, iki temelden birisinin milliyetçilik, diğerinin ise sosyal refah olduğunu belirtiyor. ABD’nin alacağı kararların Çin’deki milliyetçiliği yükseltmemesi gerektiğinin altı çizilirken, bu milliyetçiliğe karşı Çin’in çevre ülkeler ile olan ilişkisinin zayıflatılmasının gerekliliği vurgulanıyor. Özellikle Trump’ın çıktığı Trans-Pasifik Ortaklığı Ticaret Anlaşması’na ABD’nin tekrar girmesi gerektiği savunuluyor. Bu yolla Japonya, Vietnam, Güney Kore ve bölgede yer alan diğer ülkelerle ilişkilerin geliştirilip Çin’e karşı cephe açılması amaçlanıyor.

‘Xİ JİNPİNG BATI TARAFINDAN KISKANILIYOR’

Çin’de lider karizmasının Xi Jinping ile çok fazla arttığını belirten Stephens, Mao Zedong’dan sonra lider otoritesini güçlendiren en büyük liderin Xi Jinping olduğunu söylüyor.

Bu sadece Stephens’in tahlil ettiği bir durum değil. Birçok siyaset bilimci Xi Jinping’in Mao Zedong’dan sonra en etkili lider olduğu görüşünde. Parti içerisinde yolsuzlukla mücadelesi, halka olan yakınlığı ile iradesini büyük ölçüde güçlendiren Xi Jinping, halkın güvenini de arkasına alması bakımından etkili bir lider olarak karşımıza çıkıyor.

Özellikle Kovid-19 sürecinde “batının sahtekar yönetimlerine bakıldığında Xi Jinping’in kıskanıldığını” açıklayan Stephens adeta bir itirafı da dile getiriyor. Avrupa’da Kovid-19 salgını nedeniyle birbirlerinin maskelerine el koyacak kadar ileriye giden ve büyük yönetim krizi- yaşayan Avrupa Birliği adeta sınıfta kalmıştı. Fakat Çin gösterdiği başarıyla başta Batı demokrasilerine ders vermişti.

‘DİNİ KULLANALIM’

Stephens, Çin’e karşı etkili yöntem olarak kullanılacak araçlardan birisini de din olarak nitelendiriyor. Dini kullanarak Çin içerisinde yaşayan inançlı insanların bu yolla yönlendirebileceği fikri aslında Batı’nın ürettiği “Dinler arası diyalog” olarak görüyoruz. Joe Biden’ın başta Dalai Lama olmak üzere Çinli Budist liderleri Beyaz Saray’da ağırlaması gerektiğini söyleyen Stephens, Falun Gong * gibi cemaat yapılarıyla ilişki kurmanın ve geliştirilmesinin altınız çizerken dini yapıların etkisinin arttırılması vurgusunu yapıyor. Falun Gong dinler arası diyaloğun bir parçası olarak Çin’de kullanıldı. ABD merkezli olan Falun Gong tarikatı 90ların sonuna kadar büyük kitlelere ulaştı ve 1999 yılında Çin tarafından yasaklandı. Falun Gong tarikatının lideri Li Hongzhi da tıpkı Fethullah Gülen gibi ABD’ye yerleşti ve Çin tarafından aranan bir isim. ABD’de birçok ödül alan bu tarikat lideri Çin’e karşı faaliyetleriyle biliniyor.

* Falun Gong tıpkı Fetullahçı Terör Örgütü gibi dinler arası diyalog adı altında faaliyet yürüten bir yapılanma. Falun Gong tarikatının lideri Li Hongzhi da ABD’de yaşıyor.

ABD Çin new york times