N’olacak bu Avrupa’nın hali?
Gelişmelere bakarak öngördüğümüz gibi Avrupa ülkelerinin tamamına yakınında protesto gösterileri baş gösterdi.
Hızla yükselen enerji fiyatları, yaklaşan kışa doğru gaz bulunamaması ve hatta kıtlık kavramının dillendirilmesi gibi nedenlerle Avrupalılarda huzursuzluklar derinleşmeye başladı. Bu durumun sokağa yansıması olağan bir gelişme olarak kendisini gösterdi.
ATLANTİK MERKEZİNİN ÇIKARI MI, ÜLKE ÇIKARI MI?
ABD Başkanı Joe Biden Yönetimi’nin bütün olanaklarını kullanarak baskı altına aldığı AB ülkelerinde Rusya’ya karşı ağır yaptırımlar planlandı. Rus gazına bağımlılıktan kurtulmak adına yürütülen kampanyalar uğruna AB donmak üzere kışa hazırlanıyor. Elektrik ve sanayi enerji kaynakları da gaz nedeniyle sıkıntıya düştü. Böylece aileler ve enerji ihtiyacı olan işletmeler kara kara düşünmeye başladılar. Gaz bulunsa bile hem tüketici fiyatları hem de tedarik giderleri için destek talepleri büyük tepkilere neden olmaya başladı. Gösterilerin sebepleri arasında bunlar öne çıkanlar. Ancak tartışmalar ve itirazlar giderek sistem, Atlantik bağımlılığı, NATO gibi temel konulara doğru yayılmaya başladı.
Atlantik hegemonyacılığının çok kutuplu dünyaya karşı ayakta durma direnişi için AB’yi arkasına alma girişiminin vardığı nokta gerçekten Avrupalılar için altından kalkılamayacak durumdadır. Rusya’yı yakın ve acil, Çin’i ise temel hedef olarak belirleyen son NATO Konsepti’ne göre öncü vurucu gücü olarak ileri sürülen Almanya, kargaşalığın en derinine aday olmuştur. Bunun önemli nedenlerinden birisi içinde Yeşiller ve Liberallerin (FDP) bulunduğu ve Sosyal Demokratların (SPD) liderliğindeki üçlü Koalisyon’un yönetime gelmesidir. Koalisyon içinde Yeşillerin konumu ve politikalarına bakarak durum daha iyi anlaşılabilir.
BAERBOCK: RUSYA’YI MAHVETMEK, OLMAZSA STRATEJİK İFLASA SÜRÜKLEMEK
Yeşillerden Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock geçenlerde Rusya’yı mahvetmek (Russland ruinieren) çağrısı yaptı. Bununla yetinmemiş olacak ki bu çağrısının ötesine geçen bir tehdit olduğunu düşünerek “Rusya Federasyonu’nu stratejik olarak iflas ettirmek” gerekecek dedi. Baerbock’un bu planının yer aldığı Dışişleri Bakanlığı kaynaklı belgede Almanya’nın politikalarının dört ayak üzerine oturduğu belirtiliyordu:
-Almanya’nın savaşma yeteneği ve kapasitesini artırmak,
-Rusya’ya karşı rejim karşıtlarını destekleyip güçlendirmek,
-Ukrayna’yı maddi ve askeri açıdan sonuna kadar desteklemek,
-Uluslararası güçlerle ortak çalışmaları güçlendirerek, küresel hukuku savunmak.
Baerbock’un sorumlu olduğu belgeden anlaşıldığına göre Rusya ile diplomatik görüşmeler öngörülmüyor. Baerbock sorunların uzamaması ve Rusya’nın bütünüyle etkisizleşmesi için stratejik iflasının sağlanmasını öngörmektedir. Bunun için de Ukrayna bağlamında sadece askeri başarı değil aynı zamanda Rus enerji kaynaklarından bütünüyle kopmayı öngörüyor.
SEÇMENLERİN ÇIKARI DEĞİL, ABD’NİN ÇIKARI ÖNEMLİ
FORUM 2000 programında halkın eleştiri ve tereddütleri sorulması üzerine Baerbock şöyle dedi: “Seçmenlerimizin ne dediği umurumda değil ama Ukrayna halkının taleplerini sonuna kadar desteklemek ve karşılamak istiyoruz” dedi. Alman Dışişleri Bakanı yukarıda “Seçmenlerimizin ne dediği umurumda değil” açıklamasını son kamuoyu yoklamalarına dayanan bir soru üzerine yaptı. Son istatistiklere göre Almanların yüzde 77’si Ukrayna-Rusya sorununun çözümü için Rusya ile görüşmelerden yana görüş belirtiyor. Rusya ile görüşmelerden yana olmak fikrini önerenler arasında politikacılar, sendikalar vb. yanında büyük ölçüde sanayici ve işadamları birlikleri de yer alıyor. İşte Alman Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock’un geldiği yer: Uluslararası hukuku hiçe sayarak Rusya’yı mahvetmek çağrısı yapıyor, tutmayınca bu ülkeyi stratejik olarak iflas ettirmek; kendi seçmenleri bile itiraz etmeye başlayınca “seçmenlerin ne dediği umurumda değil” konumuna geliyor. İşte bunun adı “Batı demokrasisi”. Daha doğrusu Batı’nın geldiği çıkmaz.
Şu ana kadar Almanya gazının yüzde 55’ini ileten Kuzey Akım 1 vanası tamamen kapatılmıştır. Kuzey Akımı 2 bütün taleplere rağmen açılmıyor. Gasprom’un açıkladığına göre Almanya’nın ancak 2 aylık gazı kalmıştır. Ortalama bir ailenin yıllık gaz ödeme faturası en az 5-6 misline çıkmıştır. Buna rağmen Baerbock seçmenler umurumda değil diyebiliyor.
SAHRA WAGENKNECHT: RUSYA’YI DEĞİL EKONOMİK KRİZİ YOK EDELİM
Bu arada Sol Parti Parlamento eski Grup Başkanı Sahra Wagenknecht bir söyleşide şuna dikkat çekiyor: “Putin şimdi bizim üzerimize gülüyordur. Baerbock muhatap olarak Rusya yerine Suudilerle vb. görüşüyor. Baerbock Rusya’yı mahvetmekten söz edeceğine ekonomik krizi yok edelim.” Wagenknecht’in birçok yetkilinin de paylaştığı doğru uyarılarına rağmen yine Yeşillerden olan Ekonomi Bakanı da benzer tedbirleri Çin’e karşı alıyor:
Ekonomi Bakanı Robert Habeck, Çin Halk Cumhuriyeti'ndeki Alman yatırımlarına kısıtlamalar getirmeyi düşünüyor. Bu, ABD'nin Çin'deki ABD yatırımları örneğine göre önceden rapor vermeye tabi kılmak ve gerekli görürlerse devlet tarafından yasaklanabilme planıdır. Yeni bir Handelsblatt raporuna göre, bu konu halen Federal Ekonomi Bakanlığı'nda tartışılıyor. Ancak ekonomi kanadından direnç geliyor. “Alman sanayi, Çin'deki işini zorla azaltırsa, küresel rekabette önemli dezavantajlarla karşı karşıya kalacaktır. Pekin de ayrıca karşı önlemler alırsa, ki bu normal ve muhtemeldir, o zaman hükümetin Çin ile ticaretini azaltma çabaları, Federal Cumhuriyet'in hızlandırılmış küresel düşüşünün başlangıcı olabilir.”
Baerbock’un seçmenlerinin ve halkının çıkarlarını değil Atlantik merkezinin aldığı kararları uygulamaya devam ededursun emekli bir NATO Generali şunları söylüyor:
“NATO, daha fazla zorlanmadan önce zor seçimlerle yüzleşmelidir. Ukrayna'nın daha fazla Batı silahına ihtiyacı var deniyor, o zaman kesinlikle kazanabilir mi?”
Yukarıdaki soruyu yönelten ve Wall Street Journal'da yazan emekli ABD generali, “Müzakereleri teşvik eden ve şartları kazanan taraf belirler. Çok geç olmadan buna yönelmeli” dedi. “NATO adına sorunu uzatmanın hala gerçekçi bir sebebi var mı?” diye yazan emekli Tuğgeneral Mark Kimmitt'tirdi. 2008-2009 yılları arasında George W. Bush'un Siyasi-Askeri İşlerden Sorumlu Dışişleri Bakanı olarak görev yaptı.
AB’NİN İKİLEMİ: ATLANTİK’İN BATIŞINA ORTAKLIK, AVRASYA İLE YÜKSELMEK
Bütün gelişmelerin ve değerlendirmelerin gösterdiği gibi Rusya’ya karşı Batı tarafından planlanan ve yükselen itirazlara rağmen ısrarla sürdürülen yaptırımlar Avrupa’nın küresel alanda var olan konumunun kaybolması yönünde ilerlemektedir. Bunun nedeni artık herkesin gördüğü gibi AB’nin ve en önde de Almanya’nın devlet gelenekleri ve ülke çıkarlarını bir kenara bırakarak Biden Yönetimindeki ABD çıkarlarına tabi olmasıdır. Uzun zamandır Almanya-Fransa ekseninde AB “kendi politikasını belirlemek”, güvenliğini Avrupa olarak sağlamak yönünde çaba gösteriyordu. Dahası, bir önceki Almanya Başbakanı Angela Merkel dönemi sonuna kadar “Avrupa’nın güvenliği Rusya ile birlikte sağlanabilir” ve “NATO’da reform yapılmalıdır” çizgisi terk edildi, daha doğrusu Atlantik merkezi tarafından bir anlamda zorla değiştirildi. Şimdi bunun cezasını çekiyorlar demek bir temenni olmasa da yaşanan bir gerçektir.
Avrupa’daki kitle hareketlerine gelince: Avrupa’nın bütün ülkelerinde kitle hareketleri devam edecektir. İngiltere’de yeni Başbakan’ın seçilmesi ve Atlantik yanlısı politikalarda daha katı olarak devam edeceğinin anlaşılması durumu daha keskinleştirmeye yarayacaktır. Diğer yandan AB Birleşik Krallık arasında yeni ticaret savaşı bile olabilir.
İflas eden Atlantikçi sistem, krizinin yükünü halkın sırtına yıkılmasına karşı harekete geçmesi beklenen bir gelişmedir, daha da artacağı ortadadır. Avrupa’daki kitle hareketlerinin başarılı bir yönde gelişebilmesi için Atlantik merkezinden bütünüyle bağımsız, Rusya-Çin başta Avrasya ile daha önce kurulan ilişkilerin sürdürülmesi ve insanlığın ortak çıkarları temelinde işbirliği ve dayanışma sürdürülmesini öngören bir önderliğe kavuşması zorunludur.