‘Nurcuların içindeki Gladyo’
Tahşiye Yayınevi’nin kurucusu Nurcu Mustafa Kaplan, Said Nursi’nin talebelerinin Gladyo ve Özel Harp Dairesi’yle ilişkilerini anlattı. Nurculuk içinde paralel Nurculuk yapılanmasının kurulduğunu vurgulayan Kaplan, bunların tamamının FETÖ’ye hizmet ettiğine dikkat çekti
Nurcuların Tahşiye kolunun lideri Mustafa Kaplan, Nurculuğun içine CIA-Gladyo yapılanmasının nasıl girdiğini Aydınlık’a anlattı. Said Nursi’nin bazı talebelerinin Gladyo ile irtibatlı olduğunu belirten Kaplan, bu talebelerin “paralel Nurculuğu” kurduğunu söyledi.
1990’lı yıllarda Yeni Asya gazetesinden ayrılarak Tahşiye Yayınevi’ni kuran Kaplan, Gladyo’nun Özel Harp Dairesi üzerinden talebeleri etkileyerek Nurculuğa girdiğini belirtti.
Söyleşimizin ikinci bölümünü okurlarımıza sunuyoruz.
İL İL PARALEL ÖRGÜTLENME
- Nurculuğun içinde casusluk faaliyeti gördüğünüzü söylediniz. Bu faaliyetler nelerdi? Kimler nasıl casusluk yapıyordu?
Bediüzzaman’ın (Said Nursi) kurduğu ekol tamamen mecrasından saptırılarak bir “paralel Nurculuk” kurulmak istendi. Bu yeni oluşumda çalıştırılan isimler parlatılmak, asıl ekolün mensupları refüze edilerek itibarsızlaştırılmak, eserleri tahrif ederek yeni gençlere bambaşka bir inanç sistemi aşılanmak istendi.
“Özel Harp Dairesi” tarafından bu iş için vazifelendirilen “Fetullah Gülen, Bekir Berk, Said Özdemir” isimleri basına ve sosyal medyaya çıkmıştır, bu bilgi tartışılmaz. Yani, “Erzurum, İstanbul, Ankara” merkezli Gladyo operasyonunu tam anlayabilmek için, bu merkezleri ve bu kişileri iyi tanıyıp, kimlerle faaliyet yürüttüklerini iyi izlemek gerekiyor.
Özel Harp Dairesi elemanı Said Özdemir, Ankara merkezli bir ağ oluşturmaya başlamış. Fetullah Gülen-Mehmet Kırkıncıoğlu ikilisi Erzurum ve doğuda bir ağ örmeye başlamış. Bekir Berk de İstanbul merkezli bir ağ oluşturmaya başlamış. Vatikan’ın İstanbul Temsilcisi Marovitch ise Abdullah Yeğin kanalıyla yeni ekolün görünmeyen yönlendiricisi ve finansörü olmuştur.
Özel Harp Dairesi üzerinden paralel Nurculuk yapılanmasının Gladyo-NATO bağlantıları, Marovitch ve Thomas Michel üzerinden Vatikan bağlantıları, dolayısıyla CIA, MI6, BND, MOSSAD -ve hâliyle de CIA’nın Türkiye seksiyonu gibi çalışan o günkü MİT- vb. ile istihbarat bağlantıları izlenebilir. Siyasi parti liderlerinin, ekonomi baronlarının, medyanın, bürokrasinin, askerî erkânın da bu paralel yapı ile ilişkileri ortaya konduğunda, tablo net görülecektir.
FETULLAH GÜLEN’İN GÖRÜŞMELERİ
- FETÖ diye bildiğimiz yapı Nurculuğun içine nasıl girdi?
Paralel Nurculuğun Erzurum yapılanmasında, Gladyo elemanı bir tabip üsteğmen eliyle, Fetullah Gülen isimli genç, Nurcuların içine sokuldu. Mehmet Kırkıncıoğlu (Mehmet Kırkıncı diye bilinen talebe), Muzaffer Arslan, Vahdettin Hızıroğlu gibi temayüz etmiş ve “üstadı görmüş” isimler, bu genci daireye alıp kabul ettirdiler. Fetullah’ın Edirne, İzmir, İstanbul macerası, arkasına aldığı o Nurcu rüzgârı ile olmuştur.
Kimsenin tanımadığı bu genç imam, paralel Nurcuların bütün büyük isimleri tarafından birlikte görüntü verilerek yükseltildi. Gülen, Ankara’da “Said Özdemir ve Bayram Yüksel”le, İstanbul’da “Zübeyir Gündüzalp”le, İzmir’de “Ahmet Feyzi Kul”la, Cidde’de “Mustafa Sungur ve Bekir Berk”le buluşuyordu. “Salih Özcan”, Urfa’dan kalkıp onu Edirne’de ziyaret ediyordu.
Özel Harp Dairesi elemanı Said Özdemir, görünüşte Ankara’da din hizmeti yapıyor. İlk olarak orada bir gazete çıkararak basın hayatına atılıyor. Sosyal hayatta o güne kadar görünmemeye çalışan ekol mensuplarına gazete çıkarma fikri kabul ettirilince, basın merkezi İzmir’e taşınıp Fetullah Gülen ekibinin yanında yayın yapılıyor. Sonra da asıl merkez İstanbul’a nakledilerek, kontrol Bekir Berk ekibine bırakılıyor.
Haftalık “İttihad” adıyla başlayıp sonra günlük “Yeni Asya” ismini alarak bütün okuyucu Nurcuları çevresine toplayan paralel Nurculuğun ana omurgası burada şekilleniyor.
Ankara’da “Said Özdemir, Salih Özcan, Bayram Yüksel” merkezli paralel Nurculuk hareketi, kitap basımı, siyasi organizasyonlarla ayrı ekipler oldular. İzmir’de “Fetullah Gülen” merkezli paralel Nurculuk hareketi, talebe yetiştirme ve sesli neşriyatlarla ayrı ekipler oldular.
İstanbul’da “Bekir Berk” merkezli paralel Nurculuk hareketi, gazete, dergi, kitap neşriyatıyla ayrı ekipler oldular. Erzurum’da “Mehmet Kırkıncıoğlu” merkezli paralel Nurculuk hareketi de talebe hizmetleri ve siyasi hareketlerle iş birliği içinde ayrı ekipler oldular.
Ankara merkezinde “Said Özdemir, Salih Özcan, Bayram Yüksel” ön planda gözüküyor. İzmir merkezinde “Fetullah Gülen” gözüküyor, 6 mutlak vekilin desteği ile sivriliyor. İstanbul merkezinde “Bekir Berk” Gladyo güdümünde kendi istihbarat ekibini kuruyor; “Zübeyir Gündüzalp, Mustafa Sungur, Bayram Yüksel” arkasında duruyor.
Bu yeni oluşumu fark edip karşı çıkanların trafik kazasıyla ölmeleri (Ceylan Çalışkan, Mustafa Nezihi Polat gibi) ve enterne edilmeleri (Üzeyir Şenler gibi) çok dikkat çekicidir. Erzurum merkezindeki “Mehmet Kırkıncıoğlu” ise, ona kurdurulan akademisyen ağı ile bütün paralel Nurcu grupların “akıl hocalığı” ve “lojistik destek merkezi” görevini yürütüyordu.
‘BEKİR BERK’LE GÜLEN KANKAYDI’
- Bu anlattıklarınız aslında erken tarihler. Said Nursi’nin talebelerinin Fetullah Gülen’le ilişkisi ilerleyen yıllarda nasıl devam etti?
Ne gariptir ki, yurt dışına gitmek zorunda kalan Bekir Berk, Cidde’de “Nurcu” Mustafa Sungur’ların evinde, “Nurcu olmayan” Fetullah Gülen’le kanka muhabbeti yapıyorlar! Bekir Berk hastalanıp yurda dönünce, Londra’daki hastane masraflarını Fetullah Gülen karşılıyor, ona Beyazıt’ta bir ev tahsis ediyor; ölünce de cenaze namazını Berk’in vasiyeti gereği bizzat Fetullah Gülen kıldırıyor.
Yine ne garip ki, “Nurcu olmayan” Fetullah Gülen, Nurcu mutlak vekillerin ana omurgası olan “Hizmet Vakfı”nın mütevelli heyetine seçiliyor, “Said Özdemir, Abdullah Yeğin, Mustafa Sungur, Bayram Yüksel, Hüsnü Bayramoğlu” ile birlikte çalışma protokolü imzalıyor.
1990’larda, 4 “mutlak vekil”in imzasıyla neşredilen bir mektuba, Fetullah Gülen’in bu abilerin yayınevlerinden tırlar dolusu kitap satın alıp dağıttığı belirtilmektedir.
15 Temmuz kalkışmasına kadar bu işbirliği açık-gizli devam etmiştir. Paralel Nurcu grupların hemen tamamı, FETÖ hareketinin arka bahçesi gibi hizmet vermiştir. Detayları ise ayrı birer kitap hacmindedir.
‘BASIN GLADYOCU NURCULARIN ELİNDEYDİ’
- FETÖ ve Gladyo, Nurculuğun neredeyse tamamında bu kadar etkili mi?
Bugünkü parçalı paralel Nurculuk yapısı, fikir olarak şu konseptten ayrılamaz: Grup farklılığı, fikir farklılığı değildir. FETÖ fikriyatı her gruptadır. Grupların “abi zinciri”ni izlerseniz, karşınıza mutlaka Özel Harp Dairesi elemanlarından biri veya birkaçı çıkacaktır.
Paralel Nurculuğun bu hareketine, asıl ekolden Isparta’da Hüsrev Efendi kökten karşı çıkıyor. Gladyo ekiplerinin ilk mücadelesi bunlarla oluyor. Hüsrev Efendi’nin ekibi, “Yazıcılar” olarak ekolden kopuyor, kavga sonunda müstakil kalıyor. O kavga, basını elinde tutan Gladyo ekibinin isminin duyulmasına yarıyor.
1971 Muhtırası’yla güya Fetullah Gülen ve Bekir Berk, İzmir’de hapse konuyor. İki ÖHD elemanı ajan, o mahkeme süresinde sözde ayrışıyorlar. Bekir Berk “Nurcu” olarak kalıyor, Fetullah Gülen ise “Nurcu değilim.” diyerek ayrı kollara bölünüyorlar.
YARIN DEVAM EDECEK