Nurcu Yeni Asya Grubu’nun Başkanı İzzet Atik: Türkiye AİHM kararlarına uymalı
Daha demokratik bir toplum için Türkiye’nin Avrupa ile ittifak etmesini savunan Nurcu Yeni Asya Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı İzzet Atik, Nurculuğun geçmişini ve bugününü anlattı. Türkiye’nin AİHM'e bağlı olduğunu söyleyen Atik, uluslararası mahkeme kararlarının uygulanması gerektiğini belirtti
Yeni Asya Medya Grubu ile Yeni Asya Eğitim Kültür ve Araştırma Vakfı Başkanı İzzet Atik’le Said Nursi ve Nurculuğun bugünkü durumunu konuştuk.
Aydınlık’ın sorularını yanıtlayan Atik, demokrasi ve inşan haklarından yana olduklarını belirterek Türkiye’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının uygulanmamasını eleştirdi. Can Atalay’ın serbest bırakılması gerektiğini savunan Atik, AİHM’nin FETÖ hükümlüleriyle ilgili aklama kararı için ise “Türkiye uygulamalı” dedi.
İzzet Atik’le söyleşimizi okurlarımıza sunuyoruz.
‘RİSALE-İ NUR OKUYANA NURCU DENİYOR’
- Said Nursi ve Risale-i Nur'larla tanışmanız nasıl oldu?
1974-1975'lerde lise yıllarımdayken anarşi diz boyu olmuştu. Komünizme karşı en büyük mücadeleyi fikri alanda Risale-i Nur'la veriyordu. O kargaşa içinde Allah bizi Risale-i Nurlarla buluşturdu.
O günden beri cemaatin bu eserlerini hala okuyorum. Ömrümüzün sonuna kadar da okuyacağım.
Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle Risale-i Nurlar bir üniversitedir. Açık üniversite diyelim. Okunup bir kenara konulacak eserler değil, her gün yaşanan olaylara karşı bir reçete sunan eser.
Bediüzzaman Hazretleri'nin ifadesiyle, Risale-i Nurları okuyan, benimseyen, kendi malı gibi sahip çıkanlara Risale-i Nur talebesi deniyor. Dolayısıyla ömrünün sonuna kadar bu hizmete kendini vakfedenler de ya da kısaca Nurcu deniyor. 50 yıldır bu hizmetin içindeyim.
- Said Nursi vefat ettikten sonra talebelerinin yolu farklılaştı ve bazı kollar ortaya çıktı. Bu kollar nasıl oluştu?
Bediüzzaman Hazretleri, 23 Mart 1960’ta vefat etti. Vefatına kadar bütün talebeleri kendisine hizmet ediyorlardı. En birinci talebesi Zübeyir Gündüzalp’ti. Bediüzzaman, onun için “Bunu kimse kandıramaz. Benim en birinci talebemdir” demişti.
Bediüzzaman Hazretleri “benden sonra meşveret ve şura ile hareket edin” dedi. Kendisine bağlı bir hareket meydana getirmedi. Bir cemaat, bir teşkilatlanma, kendini şeyh ilan etme durumu yok.
Zübeyir Gündüzalp de üstadın vefatından sonra kendisine hizmet eden abileri topladı ve üstadın vasiyeti gereği meşveret ve şura oluşturdu.
Ama Risale-i Nur'ların Latin harfleriyle basılmasına karşı olan Hüsrev Altınbaşak ağabey, eski yazıyla basılmasını arzu ediyor. O, “Ben eski yazıyla basılmasına devam edeceğim” diyerek ayrılıyor.
Halbuki Bediüzzaman Hazretleri sağlığında Latin harfleriyle basılmasına müsaade etmiş.
Ama ana merkez, Zübeyir ağabeyin başında olduğu ve ağabeylerle beraber meydana getirdiği o meşveret yapısıdır. Bugün de Yeni Asya bu işin gövdesidir. Sonra ayrılanlar hep bizim içimizden çıktı.
‘12 EYLÜL’E KARŞI ÇIKTIK’
- Yeni Asya’nın Türkiye’de yaşanan siyasi süreçlere yönelik tavrı nasıl oldu?
Said Nursi’nin sağlığındayken demokratlara destek verilmesi konusunda vasiyeti var. Yani ırkçılığa, dinsizliğe ve din adına siyaset yapanlara da karşı çıkmış. Memlekete hizmetin ancak dine saygılı demokratlar aracılığıyla olabileceğini iddia etmiş. Biz de hala o iddiayı sürdürmeye devam ediyoruz.
Bu yüzden biz 12 Eylül ihtilaline ve 12 Eylül’ün esasına karşı çıktık. Tabi bazı ağabeyler karşı çıkmadı. Adı üstünde, darbe. Darbeye karşıyayız. Hakkın, hukukun yani devlet idaresinin milletin seçimle iktidara getirdiği efendim Meclis’te olmasına inanıyorum.
Bugün Avrupa Birliği'ne ihtiyacımız olduğunu iddia ederken de Bediüzzaman’ın bu vasiyetine dayanıyoruz. Erbakan'ın meşhur ‘Avrupa Ortak Pazar’ planı gibi.
Bediüzzaman Hazretleri Avrupa'nın hem teknik hem de insani yönden sosyal terakkiyatı (birliği) olduğunu belirtiyor. Müslümanların Avrupa’yla ittifak etmesi gerektiğini söylüyor. Bunun en güzel örneği, biz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne bağlıyız. Biz başından beri Avrupa'nın terakki etmiş, ondan sonra medenileşmiş kısmıyla Müslümanların ittifak etmesi gerektiğine inanıyoruz.
Tabii iki Avrupa var. Bir iyi tarafı bir de kötü tarafı var. İyi tarafıyla beraber ittifak etmemiz lazım.
- O zaman 15 Temmuz'u sorayım. Ona yaklaşımınız nasıl?
Bir kere bu 15 Temmuz'u milat olarak kabul etmeyelim. Uzun yıllardır bizim o hareketle ilgili tenkitlerimiz ve tavrımızı cümle alem biliyor. Buna rağmen birileri 15 Temmuz'u Nurculuğun üzerine ihale etmeye kalktılar.
Türkiye'de komünizme karşı en büyük mücadeleyi veren cemaat Nur hareketidir, Nurculuktur. Fetullah Hoca da bu hareketin içine bir şekilde dahil oldu. Vaizdi kendisi. ‘Ben de destek vereyim size.’ dedi.
Ama sonra kendi etrafında bir oluşum yapmaya çalıştı. Bizde fertler önemli değildir. Ama Fetullah Hoca kendisini farklı bir yere konumlandırdı. O günkü abiler de bir karar vererek onu cemaatin dışına çıkarttı. Hatta bir ara tutuklandı. Karakola götürüldü, mahkemeye çıkarıldı. Mahkemede “Ben Nurcu değilim” dedi.
‘GÜLEN’E GELEN TEKLİF ÖNCE KUTLULAR’A GELDİ’
12 Eylül'den sonra, Mehmet Kutlular ağabeye -benden önceki yönetim kurulu başkanımız- birileri istihbarattan olduklarını ifade ederek diyor ki “Gelin beraber çalışalım. Sizi Süleymancılara ve Milli Görüşçülere karşı destekleyeceğiz.” diyor. Kutlular ağabey kabul etmiyor. Sonra diyor ki “Bana yaptıkları teklifi Fetullah hocaya yaptılar.”
Fetullah Hocanın sonraki hayatını biliyoruz. Bugün de tartıştığımız bu arkadaşlar Amerika'dalar. Memlekete gelemiyorlar.
Neticede Yeni Asya olarak Gülen Hareketi ve 15 Temmuz'la ilgili defalarca ilânat yapmamıza rağmen hala birileri bizi Fetullah Gülen'le aynı yerde konumlandırmaya çalışıyor. Bu iyi niyetli bir harekettir. Bundan cidden rahatsızız. Fetullah Gülen'le beraber adlandırılmayı, onun faturasının bize kesilmesini şiddetle reddediyorum.
‘CAN ATALAY’IN SERBEST KALMASINI SAVUNUYORUZ’
- Başından beri Fetullah Gülen'e karşı olduğunuzu söylediniz. Ama Yeni Asya'da FETÖ'yü aklayan bazı haberlerin yapıldığını görüyoruz. Örneğin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde FETÖ hükümlüleriyle ilgili verilen aklama kararlarının Türkiye’de uygulanması yönünde haberler yapıyorsunuz. Bu tezat değil mi?
Biz devlet olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ni Anayasamızın üzerinde kabul ettik mi? Evet. Biz “mahkeme kararı buysa uygulayın” diyoruz. Şimdi bu neresi yanlış?
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde 120 bin civarında, tırnak içinde söylüyorum, mağdur olan insanın avukatız değiliz ki. Bize ne? Ama bu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ni kabul ettikten sonra bunları uygulamamak hukuki değil.
Mesela Anayasa Mahkemesinin kararına rağmen Can Atalay hala cezaevinde. Biz Can Atalay’ın çıkmasını savunuyoruz.
‘MENZİL CEMAATİNİN SERVETİ ARAŞTIRILSIN’
- Cumhurbaşkanı Erdoğan, devlette bazı yapıların “FETÖ’vari yöntemlerle” kadrolaştığını defalarca kez söyledi. Kamuda bazı cemaatlerin yapılaştığı biliniyor. Sizin yaklaşımınız nasıl?
Biz devlete hakim olmaya uğraşan her türlü görüşe karşıyız. Bakın devlette hizmetçi olan herkese de saygılıyız. İslam, devlete hakim olmayı değil, hadim (hizmet eden) olmayı emreder.
Bediüzzaman Hazretleri, talebelerinin mecbur kalmadıkça memur olmalarını tasvip etmemiş. Aslında bunun biraz ekonomik tarifi de var. Said Nursi, devletin mümkün olduğu kadar az memurla çalışması gerektiğini söylüyor. Şu anki devletin yapısı doğru değil. Birçok insanın devlet kapısında maaş alarak yaşaması, devlet için pozitif bir durum değildir.
Bu arada bizim ne böyle bir yapılanmamız var ne böyle bir yapılanmaya sıcak bakıyoruz Başkaları ne yapıyor onu bilmem. Devletin işi yok, arasın bulsun, takip etsin, önlesin.
Ama şöyle bir durum da var. İslam'a hizmet ediyormuş gibi görünen ama hiç alakası olmayan topluluklar var bugün. Menzil Tarikatı'nın şeyhi öldü, 55 milyar dolar servet çıktı. Nereden kazandı bu adam bu parayı? Devlet bunu araştırsın.
İZZET ATİK KİMDİR?
12 yıldır Yeni Asya Medya Grubu'nun yönetim kurulu üyesi olan İzzet Atik, Mehmet Kutlular’ın ardından yönetim kurulu başkanlığına getirildi, 6 yıldır bu görevi yürütüyor. Esas mesleğinin sanayicilik olduğunu belirten Atik, 50 yıllık meslek hayatında medya, dış ticaret, gıda alanlarında faaliyet yürüttüğünü aktardı. Şu an emekli olan Atik, bir dönem Eskişehir’de yerel siyasetin içerisinde de yer aldı.