Yandex
18 Nisan 2025 Cuma
İstanbul 10°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Nurcu Yeni Asya gazetesinin eski başyazarı Ulusal Kanal'da açıkladı: Gladyo, Nurcuları böyle kullandı

‘Fethullah Gülen, Nurcuların içine sokulmuş biri. Onun ve Bekir Berk’in adı, MİT’in ve Milli Birlik Komitesi’nin raporlarında geçiyor. Bu kişiler Nurcular arasında yetişen insanlar değil, özel olarak yerleştirilen ajanlar.’

Nurcu Yeni Asya gazetesinin eski başyazarı Ulusal Kanal'da açıkladı: Gladyo, Nurcuları böyle kullandı
HABER MERKEZİ

Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Mustafa İlker Yücel’in hazırlayıp sunduğu Ezber Bozan programının konuğu Nurcu yazar Mustafa Kaplan’dı. Kaplan, Fethullah Gülen tarafından neden hedef alındığını anlattı. Risale-i Nur yayınları orijinal metinlere sadık mı? Bu metinler nerede muhafaza ediliyor? Kaplan, Gladyo’nun, Nurcuları nasıl yönlendirdiğini ve Fethullah Gülen’le birlikte üç ismin daha Gladyo’yla irtibatlı olduğunu açıkladı.

- Ömrünüz Nurcuların içinde geçmiş. 1947 yılında doğdunuz. Çok sayıda köyde öğretmenlik yaptınız. Yeni Asya gazetesinde yıllarca çalıştınız, başyazarlık da yaptınız. 2010’da da FETÖ sizi hedef aldı. Fethullah Gülen sizinle neden uğraştı?

Evet, 2010’da FETÖ tarafından haksız yere tutuklandım ve 17 ay hapis yattım. FETÖ, Nurculuğu kendi amacı doğrultusunda tahrip etmeye çalışıyordu ve buna karşı çıktığım için hedef alındım. Bu süreç bana, gerçeklerin üzerine gitmenin ne kadar önemli olduğunu gösterdi.

- Nurculuk nedir, buradan başlayabiliriz. Size neden "Tahşiyeciler" diyorlar? "Tahşiye" ne demek?

Nurculukla tanıştığımda, 1968’de Mardin vilayetinin bir köyünde ilkokul öğretmeniydim. Amasya Merzifon’un en büyük Alevi köyünde yetiştim. Bizim köyümüz büyük bir köy ve hiç Sünni olmayan bir köy. Bugünkü Türkmen Alevi erinin görüşü neyse, inancımız oydu bizim. Fakat 1968’de Bediüzzaman’ın Risale-i Nur eserleriyle tanıştıktan sonra fikriyat Sünni ekole göre şekillenmeye başladı. Yani Kur’an ve hadis üzerine yoğunlaşmaya başladı. Mesela “Mektubat” diye bir metin vardı ama o zaman o şekilde bir kitap yoktu. Birinci mektup bir kağıt halinde yazılır, sonra elden ele gönderilir, her gittiği yerde elle çoğaltılırdı. 1950'lerin sonunda yazma geleneği devam etti. Ama bu kitaplar yazılmak için yazılmamıştı, okunmak için anlaşılmak için yazılmıştı.

Nurcu Yeni Asya gazetesinin eski başyazarı Ulusal Kanal'da açıkladı: Gladyo, Nurcuları böyle kullandı - Resim : 1

‘YAZICILAR’ VE ‘OKUYUCULAR’

- Peki, bu “Yazıcılar” ne zaman ortaya çıkmaya başladı?

Bediüzzaman hazretlerinin vefatından sonra yazı işine devam ettiler. Matbaalarda kitaplar basılmaya başlamasına rağmen, elle çoğaltma işine ısrarla devam ettiler. Bunlara biz “Yazıcılar” diyoruz. Bu ekol, Bediüzzaman hazretlerinin vefatından sonra ayrı bir ekol olarak çıktı. Diğer tarafta matbaada basılmış kitapları alıp okumaya çalışanlar vardı, onlara ise “Okuyucular” diyoruz.

- Siz de “Okuyucu”lardansınız, değil mi?

Evet, ben de Risale-i Nurları, Okuyucular grubunda tanıdım ve o grubun fikir yapısında şekillendim. Zamanla tecrübe sahibi olduktan sonra, kitabı daha iyi anlamaya başladım. Ancak cemaatin içine girdikten sonra, cemaatin bir kalıbı vardı ve o kalıba uymak zorundaydınız.

- Bir konuşmanızda şöyle diyorsunuz: “Yalanlar, dalavereler, ayak oyunları, espionaj faaliyetleri beni ve gazeteyi birlikte çıkardığımız idealist ekibi tiksindirdi. Biz bunun için Nurcu olmamıştık…”

Başta çok güzel duygular içindeydik ama bu, kopuşa girdiğim süreçte söylenmiş bir cümle… O lafı söylediğim zaman 1992. Son nokta yani. Yani 18 sene sonra.

Nurcu Yeni Asya gazetesinin eski başyazarı Ulusal Kanal'da açıkladı: Gladyo, Nurcuları böyle kullandı - Resim : 2

KAYNAKLAR 4 AYRI YERDE

- Said-i Nursi’nin müceddit olduğu ve mehdi olmadığı konusuna gelirsek, takipçileri nasıl bir görüş benimsemiş?

Ben Risale-i Nur’un Bediüzzaman’ını müceddit olarak kabul ediyorum. Din yenileyicisi yani. Ancak takipçileri, Bediüzzaman’ın mehdi olduğunu savunuyorlar. Kitapta böyle bir ifade yok, ama bazıları onun mehdi olduğuna inanıyor.

- Risale-i Nur yayınları orijinal metinlere sadık mı?

Eğer bugünkü yayınevlerinin bastığı kitaplar, Risale-i Nur’un orijinal metinlerine uygunsa, o zaman sevap onlarındır. Ancak eğer tahrif edilip basıldıysa, o zaman vebal bu yayınevlerinin üzerindedir.

- Bu metinler nerede muhafaza ediliyor?

Ana kaynaklar dört ayrı yerde muhafaza ediliyor. Özel arşivlerde bulunuyor, ancak bunlar genellikle halka gösterilmiyor. Bir arşiv Said Özdemir’in arşividir.

- Kemalettin Özdemir’in babasından bahsediyorsunuz…

Kemalettin Özdemir, Fethullah Gülen’in MİT ve Emniyet İmamı’ydı. 2009-2010 yıllarına kadar bu görevi yürütüyordu. Babası da aynı şekilde, Risale-i Nur ve Nurculuk’la ilgili tüm belgeler onun arşivinde saklanıyordu.

‘BEN ‘MEHDİ DEĞİLİM’ DİYOR’

- Said’i Nursi’nin mehdi olup olmadığı konusu, kitapla mı çelişiyor?

Evet, kitapta mehdiyle ilgili açık bir bilgi yok. Ben kitabı esas almışım, referansım kitaptır. Bediüzzaman diyor ki “Ben mehdi değilim”. Ancak bu çok önemli bir şey. O cümle kitapta açıkça yer alıyordu ama bir şekilde çıkarıldı.

- Kim çıkardı?

Bunu çıkaranlar, kitabı yayınlayan kişiler, yani basımı yapanlar.

- Eğer kitapta Said-i Nursi’nin yazdığı orijinal Osmanlıca metinlere aykırı bir şey varsa, bunun sorumluluğu kimde?

Bu durumu basan abiler üstlenir. Eğer kitaptaki orijinal metinlerde bir yanlışlık varsa, bunun sorumluluğu onlara aittir. Bunu fark ettikten sonra bizim için işler değişti. Referansımız kitap olmalı. Bediüzzaman’ın yazdığı orijinal metinler bellidir. Bu metinlerde “Ben seyyit değilim.” dediği açıkça yer alırken, başka birisi buna aykırı bir şey söylüyorsa, bu doğru olamaz.

‘ORJİNAL NÜSHAYI ELE GEÇİRDİK’

- Peki, orijinal metinlere nasıl ulaştınız?

Bazı merkezlerden bu metinleri istedik, ama vermediler. En samimi bildiğimiz, diğerlerine göre daha muteber bildiğimiz arkadaşlara gittik. Yine müspet cevap alamadık. Bir şekilde, şimdi açıklamak istemiyorum, orijinal nüshayı elimize geçirdik ve basma kararı aldık.

- Demek ki, Nurcu abiler Said-i Nursi’ye sansür uygulamış… “Abiler” dediğiniz kişiler kimler?

Bediüzzaman’ın ilk talebelerinden bahsediyorum. Bu kişiler Risale-i Nur’u yaymak için görev yapan insanlardı. Bunlar, Risale-i Nur’a ve Bediüzzaman’a gerçekten sadık kalan kişilerdir. Barla’daki ilk talebeler sayıca çok azdır, 18-20 kişilik bir grup vardır. Barla'da Bediüzzaman’ın hayatını bilmek gerekiyor. Bu gruptaki insanlar, baskıya rağmen Bediüzzaman’a yardıma gitmişlerdir. Bediüzzaman, Barla'dan sonra devletin müdahalesi ile hapse atılmış ve Kastamonu'ya sürgün edilmiştir. Kastamonu'da, devletin gözetimi altında yaşamaya başlamıştır. Bediüzzaman’ın bulunduğu ev, karakol tarafından gözetlenir ve bu dönemde yanına gelenlerin arasında samimi olanlar olduğu gibi, emirle gelenler ve istihbarat için gönderilenler de bulunmaktadır. Kastamonu sonrasında, Bediüzzaman Denizli’ye hapsedilmiş, oradan beraatle çıkmış ve son olarak Emirdağ’a sürgün edilmiştir. Emirdağ’daki hayatında ise etrafını saranlar arasında Gladyo’nun organizasyonunda yer alan kişiler bulunmaktadır. Bu kişiler, Risale-i Nur'un neşriyatını yapan ve içeriğini çarpıtan insanlardır.

Nurcu Yeni Asya gazetesinin eski başyazarı Ulusal Kanal'da açıkladı: Gladyo, Nurcuları böyle kullandı - Resim : 3

4 İSİM GLADYO İLE İRTİBATLI

- Gladyo, Nurcuları nasıl yönlendirdi?

Gladyo, özellikle adamlarını sıradan insanlardan seçmeyip, özel bir programla yerleştirdi. Bu adamlar, sıradan insanlar değildi. Şunun altını çizmek gerekir: Bak şimdi ezber bozacağız. Gladyo Nurcuların içine sızarak ümmetin birliğini temin edebilecek bir potansiyeli engellemek istedi.

- Diyorsunuz ki “dışarıdan sızma” var. Ama isimlere bakıyoruz hepsi Nurculuğun tedrisatından yetişme. Bekir Berk, Fethullah Gülen, Nurcu değil miydi? Gladyo milli devleti ve Cumhuriyet Devrimi’nin birikimini savunanları hedef alıyorken Fethullah Gülen gibiler desteklendi. Nurcular mevzilenmeyi yanlış yaptığı için içlerinden Fethullah Gülen gibi emperyalizmin aparatları çıkmadı mı? Yani sızma değil de dönüştürülme değiştirilme var gibi…

Fethullah Gülen, Nurcuların içine sokulmuş biri. Onun ve Bekir Berk’in adı, MİT’in ve Milli ­­­Birlik Komitesi’nin raporlarında geçiyor. Bu kişiler Nurcular arasında yetişen insanlar değil, özel olarak yerleştirilen ajanlar. Şükran Özkaya’nın hatıralarında bu çok net şekilde belirtilmiştir. Gladyo'nun Nurcuların içerisinde hakim olmasında, sistemi bozmasında, sistemi yanlış mecraya çekmesinde bu dört isim öne çıkıyor: Bekir Berk, Fethullah Gülen, Mehmet Kırkıncıoğlu ve Said Özdemir. Bu dört isim Gladyo ile irtibatlı. Net söylüyorum.

‘BATI YANLISI STRATEJİ İZLEMEYE BAŞLADIK’

- MİT Müsteşarı Fuat Doğu'nun elemanı olarak da bilinen Yaşar Tunagür... Ankara'da Özel Harp Dairesi'nden Reşat Taylan ve Albay Şükran Özkaya'nın Nurcular üzerinde özel bir çalışması yürüdü. Bu sizin söylediğiniz dört isim üzerinden… Ne zaman şüphelenmeye başladınız.

1990’lı yıllarda şüphelenmeye başladık. NATO'nun etkisiyle, batı yanlısı bir strateji izlemeye başladık. Mesela biz NATO'cuyduk. Biz Avrupacıydık. Biz Amerikancıydık. Yani politikamız buna göreydi.

‘BİZİ İZAM ETTİLER’

- Yeni Asya gazetesinin... Sizin başyazarlık yaptığınız dönemde de mi?

Evet öyleydi. Biz diyorduk ki bir düşman var; komünizm. Bu komünizme karşı Batı Hıristiyanları ile beraber ittifak etmemiz lazım. Bize bu empoze yapıldı. Ve Risale-i Nur'daki bazı yerler değiştirilmiş yerler. El katılmış yerler önümüze çıkarılarak, sahte mektuplar önümüze çıkarılarak bizi ikna ettiler, izam ettiler yani. Biz de dedik ki tamam Bediüzzaman'ın görüşü buysa bu Kur'an'ın görüşü demektir. Ta ki Körfez Harbi'ne kadar. Körfez Harbi'nde 1990'da Yeni Asya bünyesinde bir bölünme daha yaşadık. İngiliz İstihbaratı tarafları olan arkadaşlarla büyük bir boğuşma yaşadık.

- İngiliz İstihbaratı'nın güdümünde olan bir ekibin varlığını mı tespit ettiniz, Yeni Asya içerisinde?

Evet bazı irtibatları tespit ettik.

- Onlar ne yapıyor şu anda peki? Şu anda hala Yeni Asya'dalar mı?

Onlar “Nesil” grubu olarak devam ediyor.

- Peki, Risale-i Nur ve Bediüzzaman’ın görüşleri bu yapıyla nasıl bağlantılıydı?

Risale-i Nur, Batı’nın stratejilerine uygun hale getirildi. Bediüzzaman’ın görüşleri çarpıtılarak Batı yanlısı bir mücadeleye dönüştü.

‘GÜLEN İSRAİL LEHİNE KONUŞTU’

- Körfez Savaşı’nda Yeni Asya gazetesi hangi pozisyonu aldı?

Biz, Irak’ın yanında olduk. Amerikan karşıtlığını savunduk. Bu da aramızdaki bölünmeyi iyice ortaya çıkardı. ABD saldırısıyla gözümüz açıldı. Saddam'ın bir hata yapması durumunda, onun cezasını Müslümanların vermesi gerektiğini düşündük. O olay, bizim bakış açımızı değiştirdi. Ayrıca, Nurculuğun laçkalaşmaya başladığını fark ettik. Bu süreçte Molla Muhammed hocayla tanıştık. O, Risale-i Nur’u okuduktan sonra Hulusi Yahyağil gibi önemli isimlerle tanıştı. Molla Muhammed, Nurculukla tanıştığında Risale-i Nur'u anlamaya çalıştı. Ben de bu dönemde onunla çokça vakit geçirdim. O yıllarda Yeni Asya'da büyük bölünmeler oldu. Biz, her zaman Fethullah Gülen'e karşı olan bir çizgideydik. 1990'da, Irak Harekâtı başladığında ve Fethullah Gülen İsrail lehine konuştuğu zaman, ben Yeni Asya'da yazdım ve ona karşı sert eleştirilerde bulundum. 1982’de 12 Eylül sonrası, ana elit kadrodan ayrıldık. Bu dönemde, Fethullah Gülen'in etkisiyle birlikte bazı olaylar yaşandı. O dönemde, Bekir Berk ekibi de başımızdaydı. Gladyo'nun etkisi ile birlikte işler şekillendi. Hizmet Vakfı gibi yapılar da aynı şekilde Gladyo’nun etkisindeydi. 1990'ların sonunda eski Yeni Asyacılardan bir dostum bana, Anadolu'da lüks bir ciple dolaştıklarını ve medreselere dolar dağıttıklarını anlatmıştı.

MEDRESELERE DOLAR

- Medreselere dolar veren kuvvet bir şey ister mutlaka…

Bu paraların, özellikle Gladyo'nun getirdiği adamlara karşı ses çıkarmamak için kullanıldığını düşünüyorum. Bu paralar, çok önemli işlere yarıyordu. İbrahim Abu Rabi, Filistin kökenli bir Amerikan vatandaşıydı ve o dönemde medreselere para dağıtmak için çalışan kişilerden biriydi. Gladio'nun, bizim kabiliyeti olan çocuklarımızı alıp sistemlerine entegre etmeye çalıştığı bir dönemde, o da bunları yapıyordu.

- Hangi grubun medreselerine gitti bu dolarlar daha çok…

Ciple dağıtılan dolarlar daha çok Okuyuculara gitti. Nurcular içinde Hristiyan Nurcular var diyebiliriz.

- Şu anda devlette bir Nurcu tehlikesi var mı?

Her yerde var.

Gladyo’nun dört ismi

“Fethullah Gülen, Nurcuların içine sokulmuş biri. Onun ve Bekir Berk’in adı, MİT’in ve Milli Birlik Komitesi’nin raporlarında geçiyor. Bu kişiler Nurcular arasında yetişen insanlar değil, özel olarak yerleştirilen ajanlar. Gladyo'nun Nurcuların içerisinde hakim olmasında dört isim öne çıkıyor: Bekir Berk, Fethullah Gülen, Mehmet Kırkıncıoğlu ve Said Özdemir. Bu dört isim Gladyo ile irtibatlı. Net söylüyorum.”

Nurculuk Gladyo Fetullah Gülen Bediüzzaman Said Nursi