Yandex
21 Mart 2025 Cuma
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Öcalan: İkinci Kaçaznuni vakası mı?

Önümüzdeki süreçte Öcalan’ın çağrısına uygun hareket edeceklerle, ABD’ye göre hareket edecekler arasında bir mücadelenin gelişeceği görülüyor. CIA şeflerinden Michael Rubin’in Mazlum Abdi’yi öven ve PKK’yı uyaran yazısından anlaşılan da odur...

Öcalan: İkinci Kaçaznuni vakası mı?
Öcalan’ın PKK’yı görüş ayrılıklarına sürüklemesi önemlidir. Bununla birlikte Öcalan PKK’ya karşı mücadelenin baş aktörü olamaz.
Emre Albayrak / Vatan Partisi MKK Üyesi-Balıkesir İl Başkanı

Ovanes Kaçaznuni, Ermenistan Devleti 1918’de kurulduğunda kurucu başbakanlığını yapan kişidir. Taşnak Partisi’nin önderi olarak Ermenistan Hükümeti’ne 13 ay boyunca liderlik etmiştir. Kaçaznuni bir iç hesaplaşmanın akabinde, 1923 yılında partisine bir rapor sunmuştur. Bu raporun Ermenistan’da basılması ve dağıtılması yasaklanmıştır. Raporun özü şu şekildedir:

- Kayıtsız şartsız Çarlık Rusya’sına bağlanmak hataydı.

- 1. Dünya Savaşı öncesinde Türklere karşı silahlı birliklerin oluşturulması ve Müslüman nüfusa yapılan katliamlar, affedilmesi mümkün olmayan yanlışlardı.

- İttihat ve Terakki Hükümeti’nin Tehcir kararı amacına uygun yürütülmüştü.

- Denizden denize Ermenistan devleti, emperyalistlerin kurguladığı bir projeydi ve gerçekçi değildi.

- Kaçaznuni bütün bu saptamaları yaparak Taşnak Partisi’nin artık yapacağı bir şey yok diyor ve ekliyordu: ‘‘Evet intiharı öneriyorum. Taşnaksütyun Partisi kendisini feshetmelidir. (Kaçaznuni, Taşnak Partisi’nin Yapacağı Bir Şey Yok, s. 10-11, 29. Basım, Kaynak Yayınları).

Öcalan’ın PKK’ya silah bırakma çağrısı yapması, bundan bir asır önce Taşnak Partisi’ni feshetme çağrısı yapan Kaçaznuni ile hangi ölçülerde benzeşiyor?

Öcalan: İkinci Kaçaznuni vakası mı? - Resim : 1
Ovanes Kaçaznuni, Ermenistan Devleti 1918’de kurulduğunda kurucu başbakanlığını yapan kişidir. Taşnak Partisi’nin önderi olarak Ermenistan Hükümeti’ne 13 ay boyunca liderlik etmiştir.

PKK’NIN TARİHSEL GELİŞİMİ VE BUGÜN

Ülkemizin milli güvenliği tıpkı geçtiğimiz asırda olduğu gibi bugün de birinci öncelikli sorunumuz. Türkiye’nin İkinci Dünya Savaşı sonrasında girdiği Atlantikçi rota ve 12 Eylül 1980’de başlayan karşıdevrim süreci bir dönem ülkemizi bölünmenin eşiğine getirmiştir. Karşıdevrimin getirdiği neoliberal ekonomik yıkımı bir kenara bırakırsak 45 yıllık bu sürecin en büyük sorunu PKK terörüdür.

SSCB’nin yıkılmasıyla birlikte ABD’nin Batı Asya’daki stratejik hedefi bölgede İkinci bir İsrail devleti kurmaktı. Tek kutuplu dünya düzeninin inşasında, dünya ticaret yollarının önemli kesişim noktalarında bulunan bölge, zengin petrol yataklarıyla emperyalizmin iştahını kabartıyordu.

Tarihin medeniyet havzası diyebileceğimiz Batı Asya’nın başlıca özelliği, yüzyıllardır bu bölgenin sahibi olan Türklerin, Farsların ve Arapların imparatorluk geleneğinden gelmeleridir. Yazının kullanıldığı, örgütlü toplumun ve kentleşmenin ilk kez görüldüğü bu bölgede kriz ve göç olguları dışında ise küçük devletlerin yaşama şansı pek olmamıştır (İlber Ortaylı, Türkiye Teşkilat ve İdare Tarihi, Kronik Kitap, 1. Baskı, s. 16). Bu tarihsel gerçekleri ters yüz etmek isteyen ABD, bu üç büyük medeniyetin arasına bir kama sokmak ve bölgedeki gayelerini gerçekleştirebilmek amacıyla, sözde ‘Kürdistan’ özde ‘İkinci İsrail’ adı altında yapay bir devlet projesini devreye sokmuştur.

ABD güdümlü 12 Eylül rejimi bu projenin temellerini atmış ve Kürt sorununu kaşıyarak bir yara açmıştır. PKK bu rejimin ürünü olarak sahneye çıkmıştır. ABD; 2003’te Irak’ta ve arkasından 14 yıl süren savaşın sonucunda Suriye’de, BAAS partilerinin iktidarını yıkmıştır. BAAS partileri, antiemperyalist temelde ve sosyalizm ideolojisinin unsurlarını da içinde barındıracak şekilde Arapların birleşmesini savunuyordu. Fakat bölgede ABD’ye karşı ittifak kurması gereken Türkiye, Suriye ve Irak devletlerini yönetenlerin karşılıklı yanlışlarını, ABD emperyalizmi çok iyi değerlendirmiş ve bu üç ülke bölünme tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. İşte PKK’nın uluslararası arenada güç kazanması bu döneme rastlamaktadır.

ABD, Türkiye’yi “Kukla Kürdistan” projesine “Büyük Türkiye himayesinde Kürdistan” planıyla ikna etmiştir. Bu plan “bir koyup üç alacağını” sanan Turgut Özal’la başlayarak AK Parti iktidarı ile 2014’e dek sürdü. Vatan Partisi önderliğinde TSK’nın Ergenekon’dan çıkmasıyla yeni bir süreç başladı. ABD’nin 2008 ekonomik krizinden sonra gerilemeye başlayan güç haline gelmesi ve 15 Temmuz 2016’da deyim yerindeyse “altın vuruş” yapması karşısında, Türkiye’nin milli güçleri ABD karşısında üstün gelmeyi başardı. 2014’ten bu yana zorunluluklar (ordu ve milletin bölünmeye razı gelmemesi), AK Parti iktidarını ABD karşıtı mevzilere getirdi.

Öcalan’ın 27 Şubat 2025 tarihinde özetle “Kongrenizi toplayın ve karar alın. Tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir.” dediği açıklamayı tartışmak için yukarıdaki izahatı gerekli gördük. Çünkü bu açıklamayı tarihsel süreçten bağımsız olarak ele alırsak doğru bir netice elde edemeyiz. Öte yandan dünyadaki topludurumu (konjonktür) tahlil etmeden bu konu hakkında tartışmak meselenin esasını ıskalamamıza yol açardı.

PKK’YI İKİYE BÖLECEK AÇIKLAMA

Öcalan cephesini yeni değiştirmemiştir. Şubat 1999’da yakalandığından beri bu konuda tutarlı bir çizgi izlemektedir. Yakalandıktan sonraki ilk silah bırakma emrini şöyle vermiştir: “PKK’yı 1 Eylül 1999 tarihinden itibaren, silahlı mücadeleye son vermeye ve Türkiye’yi terk etmeye çağırıyorum” (Hürriyet gazetesi, 4 Ağustos 1999). O dönemden bu yana devletle arasındaki ilişkiyi kendisi belirlemiştir. Burası önemlidir, devlet Öcalan’a dayatma yapmamıştır. Öcalan, devletin yararına işler yapmak istediğini defalarca belirtmiştir.

Öcalan’ın PKK’yı görüş ayrılıklarına sürüklemesi önemlidir. Bununla birlikte Öcalan PKK’ya karşı mücadelenin baş aktörü olamaz. PKK konusunda saflaşma devletler (ABD ile Türkiye) arasındadır. Daha dar anlamda ifade edersek Türk Ordusu ve Amerikan Ordusu arasındadır (müttefik kuvvetlerini de hesaba katarak). Öcalan’ın konumu, Türk Devletine yardımcı olmak konumundan daha öteye gidemez. Öcalan, Kaçaznuni’nin açıkça ifade ettiği gibi olmasa da emperyalizmin etnik kışkırtmalar yaptığını ve dolaylı olarak kullanıldıklarını ifade ediyor.

Öcalan’ın açıklamasından sonra bir yandan DEM Parti içinde, KCK içinde ve Suriye’deki paralel oluşumların içinde, YPG’nin silah bırakıp bırakmayacağıyla ilgili farklı görüşler bulunmaktadır. İmralı heyeti sözcüsü Sırrı Süreyya Önder başka, DEM Eşbaşkanları Tuncer Bakırhan ve Tülay Hatimoğulları başka konuşmaktadır. KCK, Öcalan’ın çağrısına uyacaklarını söylerken KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar, “Çağrı YPG’yi kapsamıyor” demektedir. PYD lideri Salih Müslim ile YPG lideri Mazlum Abdi arasında YPG’nin silah bırakıp bırakmayacağıyla ilgili çelişkili açıklamalar yapılmaktadır. Önümüzdeki süreçte Öcalan’ın çağrısına uygun hareket edeceklerle, ABD’ye göre hareket edecekler arasında bir mücadelenin gelişeceği görülüyor. CIA şeflerinden Michael Rubin’in Mazlum Abdi’yi öven ve PKK’yı uyaran yazısından anlaşılan da odur (Bkz. Middle East Forum internet sitesi, 28 Şubat 2025).

DEVAM EDECEK

Abdullah Öcalan
Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?
Yorum yapmak için tıklayınız