Yandex
16 Ocak 2025 Perşembe
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Oğuz Atay: ‘Son Okuyucu’dan Olric’e

Oğuz Atay: ‘Son Okuyucu’dan Olric’e
A+ A-
Münevver Oğan

Oğuz Atay, ilk romanı Tutunamayanlar ile adını duyurmuştur. Tutunamayanlar 1970 TRT Roman Ödülü’nü kazanmıştır. Seçici kurul aynı yıl Tutunamayanlar ile birlikte Melih Cevdet Anday (Gizli Emir), Tarık Buğra (İbiş’in Rüyası), Fakir Baykurt (Tırpan), Sevgi Soysal (Yürümek), Demirtaş Ceyhun (Asya), Mehmet Seyda (Yanartaş) ve Abbas Sayar’a (Yılkı Atı) da ödül vermiştir.
Oğuz Atay, ödüllü romanı Tutunamayanlar’ı bastırmak için yayınevlerini dolaşmış ama uzunluğu gerekçesiyle bu yapıtı o yıllarda basan olmamıştır. Kitabın birinci baskısı 1972’de Sinan Yayınları’ndan çıkmıştır. O tarihten sonra kitabın hem sürekli yeni baskıları yapılmış hem de gündemden hiç düşmemiştir.
Bilimden edebiyata, edebiyattan sinemaya, felsefeden psikolojiye uzanan çok yönlü bir yazar olan Oğuz Atay, Cumhuriyet Dönemi aydınının ruhsal ve düşünsel sorunları üstüne yoğun uğraş vermiştir.
Atay’a göre, Cumhuriyet Dönemi aydını, Doğu ve Batı uygarlıkları karşısında sıkışıp kalmıştır. Bir kültürel bunalım ve kimlik arayışı içindedir; kültürel bunalım ve kimlik arayışı ise bireyi ruhsal ve düşünsel sıkıntıların odağına oturtmaktadır.
Oğuz Atay’ın Cumhuriyet Dönemi aydınına ilişkin saptaması, onu, insanı ve insana ilişkin her şeyi yaşantılandırarak anlatmada en uygun türlerden biri olan roman, öykü ve oyun yazmaya yöneltmiştir.
Türk halkıyla ilgili şu yargısı ilginçtir:
“Bana öyle geliyor ki biz çocuk kalmış bir milletiz ve daha olayları, dünyayı mucizelere bağlı, ‘myth’lere bağlı bir şekilde yorumluyoruz en ciddi bir biçimde. Aklı başında bir Batılının gülerek karşılayacağı ve bize ölesiye ciddi gelen bir şekilde (Günlükler: s. 24).
Atay’a göre, romanın özgünlüğü ayrıntıdadır ve insan kendini ayrıntılarda ele verir. Öyleyse romanda bu ayrıntılar, bir sorun olarak ortaya attığı Cumhuriyet Dönemi aydınını ve bireyini anlamakta birer malzeme olabilir. Yazarın, yapıtlarında bu noktadan hareket ettiği görülmektedir.
Roman türünün biçim ve içeriğine kafa yormuş bir yazardır Oğuz Atay. İnsanımızın serüvenini roman yapısı içinde almak konusundaki şu yaklaşımı ilginçtir:
“İnsanımıza geri kalmış ya da az gelişmiş değil; fakir düşmüş, yani gücünü kaybetmiş bir varlık olarak bakmak düşünülebilir. Yani, ilkel bir topluluk değil, servetini kaybetmiş soylu bir topluluk denebilir. İnsanımız henüz potansiyelini kullanmamış bir güçtür. Bütün araştırma da bunun nasıl bir güç olduğunu, yani hangi doğrultuya akıtılması gerektiğini, hangi hareketin yaratılabileceğini bulmak içindir: Bu da ancak nasıl bir güç yaratılmış olduğunu ortaya çıkarmakla sağlanabilir.” (Günlükler: s. 240).

EVRENSELLİĞE İNANMAK
Oğuz Atay, “Türk milletinin/halkının evrenselliğine” inanmış bir yazardır. “Ben buradayım sevgili okuyucum sen nerdesin acaba?” diyen Oğuz Atay, edebiyatımızda tezi olan (toplumsal, siyasal, etiksel) ve bu tez doğrultusunda yapıtlarını kaleme alan romancılar ile ele aldığı konuyu bir araç olarak kullanan romancılardan oldukça farklı bir yazardır. Ancak onun bu farklı yazar kimliğini çözümleyebilmek için öncelikle okuduğu yazarları, Doğu-Batı sorununa yaklaşımını, toplum analizini nasıl yaptığını anımsamak yerinde olur.
Yazdıklarından daha çok okuyan yazarlardandır Oğuz Atay. Kiralanarak edinilen Pitigrilli’nin ardından Oscar Wilde, Gorki, Dostoyevski, Kafka, Joyce, Laclos, Gerorge Eliot, Henri James, Joseph Conrad, Emily Bronte, Günter Grass, Vlademir Nobakov gibi yazarların da bu okuma listesi içinde yer aldığı görülür.
Kemal Tahir, Halit Ziya Uşaklıgil, Ahmet Hamdi Tanpınar, Sabahattin Ali ve Yusuf Atılgan da Oğuz Atay’ın sevdiği yazarlardandır.
Yerli ve yabancı yayınlardan okudukları, çıkarımları, bunlar üzerine aldığı notlar, Oğuz Atay’ın düşünce ve duygu dünyasını oldukça zenginleştirir. Nitekim, Atay’ın 1950’lerde yedinci sanat sinemaya ilgi duyması hiç de şaşırtıcı değildir. 1958-59 yılları arasında Pazar Postası dergisinde çalışır Oğuz Atay, 1961’de “Olaylar” adlı Marksist bir dergi hazırlığı içindedir ama bunu gerçekleştiremez. Yoğun okumalar, okuduklarını yorumlamalar Atay’ı her zaman bir başka eylemin içine doğru çeker. Nitekim, Atay, 1969-72 arasında da Meydan-Larousse Lügat ve Ansiklopedisi’nde “son okuyucu” görevindedir.
Tutunamayanlar
Oğuz Atay’ın ilk romanı Tutunamayanlar’da, 1930’lardan başlayıp 1960’lara uzanan süreçte Cumhuriyet Dönemi, aydınların yaşamı ve kurumlar mercek altına alınır.
Roman kahramanları Turgut Özben ile Selim Işık’ın, Batı uygarlığı karşısında duyduğu eziklik, hatta aşağılık duygusu önce kendi toplumlarına, sonra da giderek kendilerine yabancılaşmalarına yol açar.
Atay, bu yapıtında, Türk toplumunun ve aydınların yaşamlarına ilişkin gözlemlerini, toplumsal kurumlara ilişkin eleştirilerini roman türünün esnekliği, çok boyutluluğu ve çağrışımsallığı içinde kurgulamıştır. Gelenekle modernizm arasına sıkışmış duyarlı Türk aydını, Tutunamayanlar’ın roman kahramanı Selim Işık’ın ta kendisidir.
Tutunamayanlar romanının karmaşık bir yapısı ve anlatım yöntemi olduğu sıkça söylenegelmiştir. Roman biçim ve içerik açısından incelendiğinde bu savın doğru olduğu ileri sürülebilir. Ancak Oğuz Atay’ın romanının konusunu oluşturan “geçmişimiz ve Cumhuriyet Dönemi, dönemin aydınlarının yaşamı ve kurumlar” üçgeninde romanın yapısına bakıldığında, yazarın bunu Türk aydınının sorunları bağlamında ele aldığı görülür.
Tutunamayanlar romanı, içinde yazan ve yazma sorunlarını tartışan kişilerin yer aldığı, başka edebiyat ürünlerine göndermelerle dolu bir metindir (Ecevit; 101). Oğuz Atay, Tutunamayanlar’da duyarlı aydının sorunlarını oyun, parodi, pastiş, iç konuşma gibi roman tekniklerini ve biyografi, mektup ve türkü gibi türleri kullanarak anlatmıştır.
Tutunamayanlar romanı kitabın öyküsüyle başlayıp Turgut’un öyküsüyle devam eden ve Selim’in öyküsüyle tamamlanan bir yapıttır. Yazar, yapıtında hem “kurmaca” kavramını sorgulamış hem de bu kuramsal sorunu yazdığı romanın konusu hâline getirmiştir. Berna Moran’ın da belirttiği gibi postmodernist bir yapıttır ve üst-kurmaca (metafiction) özelliğine sahiptir. Gerçekçi romancılar, okura, romanın bir kurmaca olduğunu unutturmaya çalışmışlar, postmodernist yazarlar ise romanın kurmaca olduğunu vurgulamışlardır.
Tutunamayanlar, Turgut Özben adlı genç bir mühendisin intihar eden üniversite arkadaşı Selim Işık’ı anlama yolunda yaşadığı dönüşümü anlatır.
İntihar eden arkadaşı Selim’in geride bıraktıklarının peşine düşen Turgut Özben, yazdıklarına Selim Işık’la ilgili topladığı bütün metinleri de eklemiştir. Böylece romanda olaylar değil Turgut ve Selim’in düşünsel yapıları öne çıkmıştır. Roman, Turgut’un Selim’liğe doğru yaptığı, iç konuşmalarla, karmaşık düşüncelerle, anı parçalarıyla donanmış bir yolculuktur.
Turgut, üniversitede bir dönem en iyi arkadaşı olan fakat zamanla uzaklaştığı Selim’in intihar haberiyle sarsılmıştır, sürekli onu düşünmeye başlar. Üniversiteden sonra evlenmiş, çoluk çocuğa karışmıştır. Hayattayken arkadaşını anlamak için yeterince çaba harcamadığını düşünür ve suçluluk duyar. Selim’i intihara götüren nedenleri öğrenip ona karşı borcunu ödemek ister. Onu, ondan geriye kalan metinlerde aramaya başlar. Verilerin tümünü birleştirdiğinde kendisini Selim gibi duyumsamaya başlar, artık o da bir tutunamayandır.

BAŞKA BİR TÜR ROMANI
Berna Moran, Oğuz Atay’ın, hem James Joyce gibi bir modernist yazardan hem de Nobakov gibi post-modernist bir yazardan çok etkilendiğini belirtir. Moran’a göre Oğuz Atay, Türk romanının geleneksel çizgisinden çıkarak başka bir tür romanı deneyen ilk Türk yazarıdır. (Moran: s. 197).
Tutunamayanlar romanı yapısal açıdan incelendiğinde şunlar görülür:
1. Önsözde yazılanlar: Gazetecinin tren yolculuğu sırasında Turgut Özben adlı bir genç ile tanışması ve sonra Avrupa’ya gitmesi, iki yıl Avrupa’da kaldıktan sonra dönmesi ve çekmecesinde Turgut Özben’den bir mektup ile büyük bir paket bulması (Bu pakette Tutunamayanlar romanı vardır.).
a. Romanın yazarı Turgut Özben’dir ve yayımlanması için gazeteciye gönderilmiştir.
b. Gazetecinin, Turgut Özben’in isteğine uyarak romanda adı geçen kişileri araması, Günseli ile birlikte bazı adları değiştirmesi, sonunda da Turgut Özben’in kitap hakkında bilgi veren mektubunu eklemesi ve yayımlanmasını sağlaması.
2. Turgut’un kitap hakkında bilgi veren mektubu:
a. Tutunamayanlar romanı, önsöz ile sondaki mektup arasında yer almıştır.
b. Tutunamayanlar’ın üç temel izleği:
- Turgut Özben’in Selim Işık’ın intihar nedenini araştırması
- Araştırmacı Turgut Özben’in süreçte yaşadığı kişilik değişimi
- Selim Işık’ın intiharıyla ilgili araştırma sürecinde ortaya çıkan Selim ile ilgili bilgiler
c. Tutunamayanlar’ın başkişileri: Tugut Özben ve Selim Işık
3. Romanın temel iletileri:
Geleneksel ile modernliğin çatıştığı bir ortamda Doğu ile Batı kültürünün kesişim noktasında duyarlı Türk aydınının kimlik bunalımı romanın temel iletisidir.
Yapıtın yazıldığı dönemlerde sınıf çatışması, köy ve köylülük konuları ele alınırken Oğuz Atay, Türk aydınının düşünsel yapısı ve onu yaratan süreçleri ele almıştır. Romanın başkişilerinden Turgut’un “tutunanların safı”ndan “tutunamayanlar”ın safına geçişi de romanın iletilerinden biridir.
Niyazi Berkes, 200 Yıldır Neden Bocalıyoruz? adlı yapıtında “İki yüz yıllık bocalama hikâyesindeki gözlemlerimiz; yersiz bir bedbinliğin değil, Türk toplumunun taşıdığı büyük imkânların dar kafalı çıkarcıların elinde öldürülmüş olması karşısında Türk aydınının aciz kalışının verdiği acının eseridir” der. Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar romanında bu yargı somutlanmıştır denilebilir.

AYDININ YALNIZLIĞI
Oğuz Atay’ın ikinci romanı Tehlikeli Oyunlar (1973) da düzenle uyuşmayan bir aydının içine düştüğü yalnızlık duygusu ve kendisini intihara götüren bunalımları anlatılır.
Bir Bilim Adamının Romanı (1975) Prof. Dr. Mustafa İnan’ın yaşamını konu alır. Romanda Mustafa İnan’ın yaşamöyküsünün yanı sıra Doğu ve Batı uygarlığını özümsemiş, matematikten edebiyata hemen hemen her alanla ilgili aydın bilim adamı yetiştirmenin önemi vurgulanır. İnsana değer vermeyen toplum kesimleri eleştirilir. Mustafa İnan, Atay’ın “tutunmayı” başaran biricik örnek kişisidir.
Atay’a göre, Türk romanının ve Türk insanının asıl sorunu “kişilik”tir. Bunun önemini kavrayamayan ve kendisiyle hesaplaşamayan insanlar için roman düzmeceden öte bir anlam taşımaz. Bu yüzden, Atay’ın yapıtlarındaki “oyun” ve “okur” kavramları ayrı bir önem ve anlam taşır.
Korkuyu Beklerken (1975) adlı öykü kitabında da Atay, ısrarla yazan ama okurunu bulamayan, okurundan geri bildirim alamayan yazarı ve yalnızlığını anlatır.
Oğuz Atay’ın dünyasında “oyun”un özel bir yeri vardır. Kitaplarından ikisinin adı bile bunu doğrulamaya yeter: Tehlikeli Oyunlar ve Oyunlarla Yaşayanlar. Oğuz Atay’ın kahramanları için yaşam ile oyun arasında bir fark yoktur. Çünkü oyun, gündelik yaşamın tekdüzeliğine karşın yaşama katılımı olanaklı kılar. Atay’ın oyuna yüklediği anlam, onu diğer yazarlardan ayırır.
Atay’ı farklı kılan bir başka özellik de mizahi zekası ve yapıtlarında kullandığı ironik dildir. O, kendi yazma çabasını, acısını ve isyanını ilk önce eleştiren, yeri geldiğinde alaya alan bir yazardır.
Oğuz Atay, Osmanlının kültürel mirası, Türkçenin zenginliği ve 1960’lı yılların özgürlükçü ortamında yazınsal bakışını bir kamera gibi kullanmıştır. Doğu-Batı sorununa yaklaşımı ise özgün bir yerlilikten yanadır.
Oğuz Atay, gerek Doğu-Batı sorununa yaklaşımı; gerek topluma yabancı düşmüş bireyi konu edinmesi; gerekse “kurmaca” kavramını sorgulaması ve gerekse de roman tekniğiyle (bilinç akışı, iç konuşmalar, ironi, parodi, pastiş, oyun vd.) gün geçtikçe daha çok konuşulacak öncü bir yazarımızdır.

HAYATI

12 Ekim 1934’te İnebolu/Kastamonu’da dünyaya gelen Oğuz Atay, Ağır Ceza Hakimi Cemil Atay’ın oğludur. İlk ve ortaöğrenimini Ankara’da tamamlayan Atay, Maarif Koleji’ni (1951) ve İstanbul Üniversitesi İnşaat Fakültesi’ni bitirir (1957). Özel sektörde ve kamu sektöründe çalışır.
Beyin tümörü tanısıyla gittiği İngiltere’den sağaltımın olanaksız olduğunu öğrenerek yurda dönen Oğuz Atay 13 Aralık 1977’de İstanbul’da yaşama veda eder.
Oğuz Atay’ın başlıca yapıtları şunlardır:
Romanlar: Tutunamayanlar (İki cilt, 1971-1972), Tehlikeli Oyunlar (1973), Bir Bilim Adamının Romanı (1975), Eylembilim (1998).
Öykü: Korkuyu Beklerken (1975).
Oyun: Oyunlarla Yaşayanlar (1985).
Günlük: Günlük (1987).
Diğer: Topoğrafya (1970).

Kaynaklar
Atay, Oğuz, Tutunamayanlar, İletişim Yayınları, 7. Baskı, İstanbul, 1991.
Atay, Oğuz, Bir Bilim Adamının Romanı, Bilgi Yayınevi, 1. Baskı, Ankara, 1975.
Atay Oğuz, Korkuyu Beklerken, İletişim Yayınları, 20. Baskı, İstanbul, 2004.
Ecevit, Yıldız, Türk Romanında Postmodern Açılımlar, İletişim Yayınları, 3. Baskı, İstanbul, 2004.
Moran, Berna, Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 2, İletişim Yayınları, 6. Baskı, İstanbul, 1999.
Atay, Oğuz, Günlük, İletişim Yayınları, İstanbul, 2009.

Son Dakika Haberleri