Yandex
16 Ocak 2025 Perşembe
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ölümünün 14. yılında Attilâ İlhan’dan öğrenmeyi sürdürmek

Onu bugün ölümsüz kılan en önemli yanı ise gerek yazı gerekse söyleşileriyle düşünsel alanda ısrarla savunduğu bazı temel kavramlarla ilgili görüş ve çözümlemeleridir. Bunların başında, kendisinin yeğlediği anlatımla ‘İstiklâl-i Tam’, Tam Bağımsızlık düşüncesi gelir.

Ölümünün 14. yılında Attilâ İlhan’dan öğrenmeyi sürdürmek
A+ A-
NAZIM MUTLU / EĞİTİMCİ

1940’lı yılların ortalarından 2005’e dek yazın ve düşünce dünyamızın hareketli, çalışkan, aynı zamanda özgün adlarından Attilâ İlhan, aramızdan ayrılalı 14 yıl oldu. 10 Ekim 2005’te yitirdiğimiz İlhan’ı çoğumuz 2000’li yılların başlarında TRT 2’de haftada bir yayınlanan "Attilâ İlhan’la Zaman İçinde Yolculuk" programından anımsar. O programı izleyenler, Kurtuluş Savaşımız’dan Aydınlanma Devrimi’ne, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e dek coğrafyamızdaki düşünce akımları arasında adeta ışık hızıyla dolaştırıldıklarını anımsarlar. 1925’te İzmir-Menemen’de doğan İlhan’ın henüz lise yıllarındayken cezaevine düşen yolu, aralıklarla İzmir’den Ankara’ya, İstanbul’dan Paris’e yapılan yolculuklarla çeşitlenir. Böylece onun iç dünyasındaki canlılık, çok yönlü gözlem ve kültürel iletişimle biçimlenir, eskilerin deyimiyle "nevi şahsına münhasır" bir "aydın" doğar.

Ölümünün 14. yılında Attilâ İlhan’dan öğrenmeyi sürdürmek - Resim : 1

Önce adını şiir türünde duyuran, kısa sürede ünlenen Attilâ İlhan’ın 1980’li yıllarda yazdığı romanlarıyla, özellikle Fena Halde Leman (1980), 1950’li yıllardan yazıp oluşturmaya başladığı "Aynanın İçindekiler" dizisinin beşinci kitabı Dersaadet’te Sabah Ezanları (1981) ve yine bir dönem romanı olan Haco Hanım Vay (1984) ile de yazın dünyasını epeyce dalgalandırdığını belirtmek gerek. En çok da çokuluslu kimlik kazanmaya başlayan bizdeki burjuva sınıfının bireysel yaşam alanında oluşan dönüşümlerini anlattığı, tabuları zorlayan romanı Fena Halde Leman’la çokça tartışıldı o yıllarda Attilâ İlhan. Dolayısıyla İlhan’ın romandan denemeye, öyküden eleştiriye uzanan zengin, tartışmalarla dolu bir yazı evreni vardır. Böyle olunca en az sevenleri kadar sevmeyenleri de oldu onun.

Ölümünün 14. yılında Attilâ İlhan’dan öğrenmeyi sürdürmek - Resim : 2

Çoğu çift haneli baskılara ulaşan 12 şiir, 25 deneme/eleştiri, 1 öykü kitabıyla gazete/dergi sayfalarında kalan çevirileri, film ve dizi senaryoları, en son kendi yönetiminde Bilgi Yayınevi’nde yayımını sağladığı "Bir Millet Uyanıyor" dizisindeki kitaplarla bir yandan geniş bir okur kitlesine ulaşmayı başarmış, bir yandan da özellikle aydın topluluğu (kendi deyimiyle ‘entelijansiya’) içinde tartışma odağı olmuştur. Sanatı, tarihi, bilimi, politikayı harmanlayan eleştiri yazılarıyla özellikle 1980’lerle 90’lı yıllarda ilgi odağı olan Attilâ İlhan’ın bölgemizde oluşan, 2000’lerden sonra güçlenerek doğan "Avrasya" seçeneğinin oluşumunda da önemli çabaları, katkıları vardır. Kendine özgü kimi gerekçelerle bir türlü "Atatürk"e gelemese de, "Gazi Mustafa Kemal"in Ulusal Kurtuluş ve Kuruluş sürecindeki her adımını tarihsel koşullarıyla ilişkilendirerek anlamlandırır, tanımlar, över, destekler. Onun dünyasında "millî olan"ın yeri önemlidir. Batı’dan gelen akımların yarattığı "öykünmeci", "köksüz" aydın tipiyle Kafkas coğrafyasından -özellikle Sultan Galiyef-Yusuf Akçura üzerinden- esip Anadolu’nun emperyalizme karşı verdiği savaşta öncü gücü oluşturan "millîci" aydın arasındaki düşünsel ayrışmayı hem sanat-edebiyat dünyasında hem de kuramsal yapıtlar kapsamında yoğun bir eleştiri süzgecinden geçirir. Yaşamının son yıllarında, özellikle gazete-dergi yazılarında bu alana daha çok zaman ayırdığı, kafa yorduğu görülür.

Onun "40 Karanlığı" dediği 20. yüzyıl ortalarındaki Türkiye tablosu başka yazarlarca da işlendi ama o yıllarda yaşadığı cezaevi deneyiminden ötürü İsmet Paşa’ya karşı kendisinde oluşan antipatiden olsa gerek, Cumhuriyet Devriminin en önemli kurumlarından olan Köy Enstitüleri’ne bakışını olumsuz kılar. (Son yıllarında Enstitülerle ilgili yaklaşımında olumluya doğru değişim olduğunu da belirtelim.) 40’lı yıllarla ilgili sert tavrına karşın, CHP’nin 1946’da düzenlediği yarışmada, amcasının kendisinden habersiz yolladığı bir şiiriyle ikincilik ödülü alması, ilginç bir ironi oluşturur.

Attilâ İlhan’ın biçim ve dil yönünden daha çok Divan edebiyatından beslenen şiiri, Halit Ziya-Yakup Kadri geleneğine benzer yöntemle oluşturduğu "dönem" romancılığı, yazınsal alanda epeyce tartışıldı, yazılıp çizildi; edebiyat tarihimize mal oldu. Onu bugün ölümsüz kılan en önemli yanı ise gerek yazı gerekse söyleşileriyle düşünsel alanda ısrarla savunduğu bazı temel kavramlarla ilgili görüş ve çözümlemeleridir. Bunların başında, kendisinin yeğlediği anlatımla "İstiklâl-i Tam", Tam Bağımsızlık düşüncesi gelir. Kurtuluş Savaşıyla kazandığımız, 2. Dünya Savaşı sonrasında yitirmeye başladığımız Bağımsızlıkçı tutuma hiçbir zaman yaklaşmayan ya da bir zamanlar bu çizgide olup sonra uzaklaşan "kozmopolit aydınlar"ın oluşturduğu "yeni mandacılar", aynı zamanda Türkiye’nin "hain kontenjanı"nı genişleten yerli işbirlikçilerdir. Ona "Tanzimat’ın tabii sonucu Sevr’dir" dedirten bakışın ardında yatan, onun bir "metot adamı" oluşudur. Tarihsel sürece, döneme özgü olayların, olguların gösterdiği bilimsel, nesnel yaklaşım, önyargıları saplantılara dönüşmüş günümüzdeki NATO’cu/Batıcı/Avrupacı yeni mandacılara örnek olur mu, bilemeyiz ama vatana, ülkemizin birlik ve bütünlüğüne ilişkin kaygıları olan herkes için yol göstericidir.

Yazı ve konuşmalarında sıklıkla konu ettiği Emperyalizm, Sosyalizm, Modernizm, Realizm/Sosyal Realizm, Devrim/İhtilal, Rönesans/Aydınlanma gibi temel kavramlara ulusal/yerel değerler ekseninde yaptığı çözümlemelerle Attilâ İlhan, günümüze ışık tutmayı sürdürmektedir. O, bize "Bedreddin’den bir çığlık" bırakıp gitti. Bölgemizdeki "kurtlar sofrası"nda süren "hal ve gidiş"imizi 14 yıl öteden izliyor. Çok çok, "sisler bulvarı öksüz" ve "sokak lambaları" onsuz "öksürecek" hep. Anısına saygıyla.

Son Dakika Haberleri