Ölümünün 60. yılında bir eğitim ve kültür devrimcisi: HASAN ALİ YÜCEL
Ona göre köydeki öğretmen, ‘Cumhuriyet’in ve Devrim’in yayıcısı, bekçisi ve öğreticisidir’. Kurulan 21 Köy Enstitüsü’nden 20’si Yücel zamanında açılır. Görevde kaldığı sekiz yıla yakın sürede ilköğretimde okul sayısını öğrenci sayısını 813 binden 1 milyon 358 bine çıkarır.
26 Şubat 1961’de, 64 yaşındayken yaşama gözlerini yuman efsane Milli Eğitim Bakanımız Hasan Âli Yücel’i unutmak mümkün mü? Cumhuriyet tarihimizde 7 yıl 7 ay 7 gün kesintisiz en uzun süreli Milli Eğitim Bakanı olarak görev yapan, yaşamını vatanına ve ulusuna adayan bu değerli eğitimci, kültür, düşün insanı elbette unutulmaz.
17 Aralık 1897’de İstanbul’da bir memur çocuğu olarak dünyaya gözlerini açan Hasan Âli Yücel, çocukluğunu Osmanlı İmparatorluğu’nun sisli son yıllarında yaşar. Dört yaşında bir sıbyan okulu olan Yolgeçen Mektebi’nde eğitime başlayan Yücel, daha sonra sırasıyla Taş Mektep’te, Mekteb-i Osmani’de, Vefa Lisesi’nde, Cağaloğlu Darülmuallimin-i Âli'de (yüksek öğretmen okulu) okur. Lise son sınıfta iken askere alınır, üç buçuk yıl askerlik yapar. 23 Mayıs 1919'da düzenlenen Sultanahmet Mitingi’ne katılır. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünü bitirdikten sonra 19 Aralık 1922'de öğretmenliğe başlar. Arkadaşlarıyla Muallimler Birliği ve Türk Ocağı’nı kurar. Kuleli Askeri Lisesi, İstanbul Erkek Lisesi, Galatasaray Lisesi’nde öğretmenlik mesleğine devam eden Yücel, 1927'de İstanbul Maarif Emirliği’nde “Mıntıka Müfettişi" olarak atanır. Maarif Vekâleti tarafından 1930’da araştırma ve inceleme yapmak amacıyla Fransa’ya gönderilir. Yurda dönüşünde Gazi Eğitim Enstitüsü Müdürü, daha sonra Ortaöğretim Genel Müdürü olur. 1935 seçimlerinde İzmir milletvekili olarak meclise girer, üst üste dört dönem milletvekili seçilir.
Atatürk’ün ölümünden 49 gün sonra Maarif Vekili Saffet Arıkan’ın istifası üzerine bu göreve Hasan Âli Yücel getirilir. 28 Aralık 1938’de göreve başlayan Yücel, görevini 7 Ağustos 1946’ya kadar yürütür. Görev yaptığı dönemde beş hükümet değişir. Ülkedeki cahilliği kaldırmak, cumhuriyet yurttaşı yetiştirmek için gece gündüz var gücüyle çalışır.
Daha üç yıllık öğretmenken (1925) Yücel, Milli Mecmua’da şunları yazar: “Anadolu’yu irşat etmek (uyandırmak)… Bu bizim henüz hakkımız ve haddimiz değildir. Her şeyden evvel onu tanımaya çalışalım, ne olduğunu, yarın nasıl olabileceğini ve ne olması lazım geldiğini öğrenelim anlayalım!” Bu anlayışla cumhuriyet döneminde kendinden önce görev yapan 13 bakanın yaptıklarını inceler; o güne dek eğitimle ilgili hazırlanan raporları dikkatle okur; çalışma arkadaşlarıyla Bakanlığa yeni hedefler koyar. Örgütçüdür, ekip çalışmasına önem verir. Bakanlıktaki üst görevlere kendisinin seçtiği İsmail Hakkı Tonguç, M. Rüştü Uzel, İhsan Sungu, Ferit Oğuz Bayır gibi önemli eğitimcileri getirir. 17 Temmuz 1939'da da bilim insanları, eğitimciler, yazarlar ve sanatçıların katıldığı, eğitim sisteminin ilkelerini ve okul programlarını belirlemek amacıyla Birinci Maarif Şûrası’nı toplar. 2 Mart 1942’de Birinci Kaymakamlık Kursu’ndaki şu sözleri, onun nasıl bir eğitim anlayışı taşıdığını gösterir: “Bir düşünüş milletçi olursa halkçı olmamak mümkün değildir. Bizim maarifimiz de böyle halkçı bir maariftir. Herhangi bir zenginin çocuğu, herhangi bir makam sahibinin çocuğu bizim maarif teşkilatında böyle olmayanların çocuğundan başka bir rejime tâbi değildir.”
EN BÜYÜK YAPITI KÖY ENSTİTÜLERİ
Adı Köy Enstitüleri’yle özdeşleşen iki kişiden biridir Yücel. Daha önce başlatılan Köy Eğitmenleri Projesi’ni sürdürür, köye öğretmen yetiştirme uygulamasını bir üst aşamaya geçirir. Ülküdaşı ve arkadaşı Tonguç ile el ele vererek eğitim tarihimizin en ileri ve yaratıcı atağı olan Köy Enstitüleri’ni kurar, yasalarını çıkarır, uygular. Hedef, on yılda 30 bin köy öğretmeni yetiştirmek, tüm köylerin okula kavuşması ve okuma yazma bilmeyen hiçbir çocuğun kalmamasıdır. Kendisinin şehir, arkadaşı Tonguç’un köy kökenli olmasını fırsata dönüştürür; sanki birbirlerini tamamlar bu ikili. Ona göre köydeki öğretmen, “Cumhuriyetin ve devrimin yayıcısı, bekçisi ve öğreticisidir.” Kurulan 21 Köy Enstitüsü’nden 20’si Yücel zamanında açılır. Görevde kaldığı sekiz yıla yakın sürede ilköğretimde okul sayısını 7bin 832’den 14 bin 10’a, öğrenci sayısını 813 bin 532’den 1 milyon 358 bine, öğretmen sayısını 17 bin 120’den 27 bin 317’ye çıkarır. Ortaöğretim ve yükseköğretim kurumlarındaki okul, öğrenci ve öğretmen sayılarındaki artış ilköğretimdeki artış hızından düşük değildir.
Yücel, yokluk ve yoksulluğun zirve yaptığı İkinci Dünya Savaşı yıllarında zor koşullarda bakanlık yapar. Paylaşım savaşı bitince Cumhuriyet Halk Partisi’ndeki (CHP) karşı devrimci güçler atağa geçerler. İç ve dış tehditlerin gölgesinde Hasan Âli Yücel, İsmail Hakkı Tonguç ve Köy Enstitüleri aleyhine büyük bir karalama kampanyası yürütülür. Atlantik’ten gelen karşı devrim rüzgârı o kadar sert eser ki, bu rüzgâra Cumhurbaşkanı İsmet İnönü bile karşı koyamaz, her zaman destek olduğu Yücel’i ve Tonguç’u görevden alır. Görevden alındıktan sonra hem partisi, hem de siyasal iktidar tarafından yalnız bırakılır Yücel. Kendisi ve Köy Enstitüleri hakkında suçlayıcı yazılar yazan Kenan Öner’i mahkemeye veren Yücel, üç yıl süren mahkemede dik durur, yaptıklarını cesaretle savunur. Mahkeme sürecinde gerekli desteği alamadığını düşünerek 1950’de, kırgın olduğu partisinden (CHP) istifa eder, Ulus gazetesinde yazmayı bırakır. Yazılarını Cumhuriyet’te sürdürür.
Ölümünden iki yıl önce, 1 Nisan 1961 tarihli bir mektubunda şunları yazar Yücel: “Ben hiçbir zaman yürüdüğüm yoldan dönmedim ve kimseye teslim olmadım. Sevgilisinden, mahkeme kararıyla ayrılmaya mahkûm edilmiş bir koca durumundayım. Sevmemekliğime ve ilgilenmemekliğime kendi vicdanım karar vermediği için o sevgili her an ve hâlâ benimdir. Onu benden ve gönlümden kimse alıp koparamaz. Ben devlet adamlığı sıfatımı muhafaza ederek mücadele etmekteyim.”
DEV HİZMET: DÜNYA KLASİKLERİ
Yücel bir komisyon kurarak dünya klasiklerini Türkçe’ye çevirtir, devlet eliyle basımını yapar. “Beyaz kitaplar” diye adlandırılan bu yapıtların sayısı 500’ü geçer. Toplumda ilgiyle karşılanan dünya klasikleri, başta Köy Enstitüleri olmak üzere öğrencilere okutulur, özetler çıkarılır. Bu klasikler günümüzde bile aydınlanma işlevine devam etmektedir. Ayrıca ansiklopedi, sözlük ve dergi basımlarını başarıyla yürütülür. İslam Ansiklopedisi, Sanat Ansiklopedisi ve İnönü (Türk) Ansiklopedisi’nin yazımı Yücel dönemde başlar. Hukuk, Türkçe-Fransızca, Osmanlı Deyimleri ve Terimleri sözlüklerinin basımı gerçekleşir. Yücel’in bakanlığı sırasında çıkan dergilerin adları şöyledir: İlköğretim, Güzel Sanatlar, Mesleki Teknik Öğretim, Kültür Bakanlığı, Tercüme, Tarih Belgeleri, Kadın Ev, Köy Enstitüleri.
Çalıştığı dönemde yükseköğretimi de unutmayan ve üniversite reformu yapan Yücel, Ankara Üniversitesi Tıp ve Fen Fakültesi'nin kurulmasını, Yüksek Mühendis Okulu'nun İTÜ'ye dönüşmesini sağlar. Hitler zulmünden kaçan Alman bilim insanlarına üniversite kapılarını açar, 13 Haziran 1946’da Üniversite Yasası’nı çıkarır.
Yücel döneminde birçok kongre ve etkinlikler ilk defa yapılır. Birinci Coğrafya Kongresi, Birinci Neşriyat Kongresi, Birinci Maarif Şûrası, Birinci Devlet Resim ve Heykel Sergisi gibi… Yücel, Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu, Devlet Konservatuvarı gibi önemli kuruluşların kurumsallaşması ve işlevlerinin artması için yoğun çaba gösterir.
HÜMANİST YÜCEL
Hasan Âli Yücel hem Doğu, hem de Batı kültürünü özümser, kültürler arasında bir ayrım yapmaz; Mevlânâ’yı da, Goethe’yi de sever. Doğu-Batı kültürleri, çağdaş uygarlık yolunda Yücel’in kişiliğinde birleşir. Yaşar Nabi Nayır’ın dediği gibi, "Aklıyla Batı’da, gönlüyle Doğu’da bir düşünce adamı"dır O. Yücel’e göre merkezde insan ve insan sevgisi vardır.
“İyi Vatandaş İyi İnsan” adlı yapıtın önsözünde şöyle der: “Önemli olan şu ya da bu olmak değil, kendimizin ne olduğunu bilmektir. Bizim insanımızdan vazgeçmedim. Geçemem. Doğru bildiklerimi ona açmaya mecburum. Kullandığım yöntem sevgidir.”
“Ben dünden çok yarını düşünen bir insanım. Kendimi ihtiyarlama devrinde bile daima yarının insanı olarak hissetmişimdir” diyen Yücel geleceğe hep umutla bakar.
Yücel, hümanist kimliğini 4 Kasım 1945 yılında Londra’da toplanan Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu’nun (UNESCO) genel kurulunda yaptığı güzel konuşmayla bir kez daha ortaya koyar. UNESCO da Yücel’in 100. doğum yılında, 1997’yi “Hasan Âli Yücel Yılı” ilân eder.
Yücel, yazma konusunda oldukça üretkendir, 37 yapıta imza atar. Bu yapıtlardan 13’ü araştırma ve inceleme, 6’sı şiir, 8’i makale ve fıkra, 7’si eğitim içerikli yapıtlar ve ders kitapları, 3’ü diğer alanlardadır. Yazın yaşamında da ulusuna olan borcunu fazlasıyla öder Yücel. Bununla yetinmeyen Yücel, ölünceye kadar türlü dergi ve gazetelerde araştırma, makale ve düşün yazıları yazar.
Sabahattin Eyüboğlu’na göre,“Bir kişinin atacağı dev adımlardan çok, bin kişinin atacağı insan adımlarını işitiyordu Yücel.” Yılmaz bir Kemalist’tir O. Kemalist Devrimi’ni ve ilkelerini iyice özümser, bunları yaşam biçimi haline getirir. Altı okun tüm ilkelerini içtenlikle benimser. Yücel’e göre; “halktan kopuk insan canlı varlıklardan atılmış organa benzer”.
Ulusuna kalın ve tok sesiyle “komşular” diye seslenebilen Cumhuriyet aydınlanmacısı, devrimci Hasan Âli Yücel, 60 yıldır bedenen aramızda değil. Ancak Yücel Meşalesi hiç sönmedi, aydınlatmaya devam ediyor, devam edecek. O’nu saygı ve özlemle anarken Yücel’in kaleme aldığı “Yeni Hayat” başlıklı şiirinden bir dörtlükle yazımızı sonlandıralım:
“Okuyup okutmak, işimiz bizim, / Haram lokma kesmez dişimiz bizim. / Her yerde bulunmaz eşimiz bizim, / Biz yeni hayatın erenleriyiz.”
Kaynaklar:
* Hasan Âli Yücel’e Armağan – Birleşmiş Milletler Türk Derneği Yayınları – 1997.
* Hasan Âli Yücel – Köy Enstitüleri ve Köy Eğitimi ile İlgili Yazıları – Konuşmaları (Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Yayınları) – 1997.