Önce kendini sonra engelleri aştı
Küçük yaşta çocuk felci geçirerek tekerlekli sandalyeye mahkum olan Feyza Sarmaşık, mücadele dolu bir yaşam sürdü. Engelliliğini kabullenemediği için okula dahi gitmeyen Sarmaşık, önce kendinin sonra engellilerin kahramanı oldu.
Türkiye Bedensel Engelliler Basketbol Federasyonu (TSB) A Bayan Milli Takımı’na kadar yükselen Sarmaşık’tan öyküsünü dinledik. Sarmaşık çocukluk günlerinden başladı anlatmaya; “Üç yaşımın sonlarında, çocuk felciyle tekerlekli sandalyeye mahkûm oldum. Uzun yıllar kabullenemedim, çok ağladım, okula gidemedim. Ailem de okula gitme isteksizliğimi kabullendi. Keşke beni ilkokula kendi yaşıtlarımla okumaya mecbur etselerdi…”
Ailesi onu üzmemek adına okula göndermemeyi tercih eder. 12-13 yaşlarındayken mahalle okulunda açılan okuma yazma kursuna gider. Kurs öğretmeni örgün eğitime gitmesi için ısrar etse de bunu kabul etmeyerek, orta ve liseyi de açık öğretimle tamamladı. Feyza Sarmaşık sorularımızı yanıtladı:
TEKERLEKLİ SANDALYE İLE 12 KİLOMETRE
- Basketbol oynamaya nasıl başladınız?
Bir gün yolda Ali Duran Karakaya’yla karşılaştım. Adana Engelliler Spor Kulübü Başkanlığı yapıyormuş. Bana “Basketbol oynar mısın?” dedi. Tabi ben hayır dedim. Sonra tekrar çağırdı, kulübe davet etti. Gittim ve kulübün sporcusu olmayı kabul ettim.
Çok zor şartlarda çalışıyorduk. Karşıyaka’dan Gazipaşa Mahallesi’ne 12 kilometrelik yolu ayaklarım olan sandalyemle gidip geliyordum. Bu gidiş gelişlerin sadece güneşli havalarda değil, yağmuru çamuru vardı, ama engelliliğime rağmen bu bana engel değildi. Binebileceğimiz toplu taşıma araçları da yoktu. Oynarken çarpışmayla kırılan sandalyelerimizle çok zor zamanlar yaşadık.
Türkiye’de ilk kadın engelli basketbol takımında oynadım, üç kez milli forma giydim, millî takımla Avrupa’ya gittim. Engelliler için spor akademisi olmalı, bütün ihtiyaçları bakanlık karşılamalıdır.
Eşi ve çocuğu ile
KENDİNE GÜVENLE GELEN GİRİŞİMCİLİK
Kulübe ait tesiste, tenis ve masa tenisi eğitimi veriliyordu. Burada insanların oturup bir şeyler içebilecekleri bir yer olmadığını fark ettim. “Ben burada çay ocağı işletmek istiyorum.” dedim. Kulüp yöneticileri de “Yapabiliyorsan buyur yap” dediler. Kantinle ilgilenirken, boş kaldığımda da masa tenisi oynuyordum. Kulüp hocalarımı yenmeye başlayınca takıma alındım. Masa tenisinde de millî takımda oynadım. Türkiye ikinciliğim var.
Eşimle burada tanıştım. Tenis hocalığı yapıyordu. Arkadaşlığımız aşka dönüştü ve evlendik. Dokuz yaşında bir oğlumuz var.
AİLELER BİLİNÇLENDİRİLMELİ
- Ailelere bu konada ne söylemek istersiniz?
Seyhan Belediyesi Sosyal Hizmetler Engelli Birimi’nde çalışıyorum. Engelliliğin ne olduğunu çok iyi bilen biri olarak, elimden gelen desteği belediyenin imkânları ölçüsünde vermeye çalışıyorum.
Ailelerin bilinçlenmesi çok önemli. Ailemin benim adıma karar verip zamanında okumaya mecbur etmelerini çok isterdim. Birçok aile çocuğunun engelli olduğunu kabul etmiyor ve saklıyor. Birçok baba, eşini çocuğunu terk ediyor. Anne de yetemiyor. Özel rehabilitasyon merkezleri var. Ama bunlar hem özel, hem yeterli değil.
Muhtarlar tarafından engelli çocuğu olan her aile tespit edilmeli. Öncelikle anne ve babanın bilinçlendirilmesine yönelik eğitim veren kreşler açılmalı. Aile, engelli çocuğa nasıl davranacağını öğrenmeli. En önemlis birey çok erken yaşlarda topluma karışmış olur.
‘BİREY OLARAK HİSSETMEK İSTİYORUZ’
“Devlet aile gelirini kıstas alıp engelliye maaş veriyor. Ailedeki her birey kazancını kendine kullanırken bizler onların aldığı maaşlarının toplamı oranına tabii tutuluyoruz. Kendimizi birey olarak hissedemiyoruz. Belki ailemden ayrı tek yaşamak istiyorum, ama ne yazık uygulanan sistemle bu mümkün değil.”