Öncelikle NATO’dan çıkalım
ZERRİN ÖZTÜRK
NATO’ya girdiğimiz 18 Şubat 1952 tarihinden beri Türkiye’nin iki yakası bir araya gelmedi. Devletimizin boynuna vurulan prangadır bu. NATO’ya girişimizden sonra, önümüze konulan ikili anlaşmalar bağımlılık sürecini başlattı. Görev alan siyasiler kişisel hırslarını yenemeyip ve dar ufuklarını aşamayınca Türkiye’nin gelişmesine engel oldular. Bu kadrolar Cumhuriyet devrimlerinin ilerlemesini de sekteye uğrattılar.
Batının kültürünü ve hayatını putlaştıran aydınların kendi kültürlerine yabancılaşmaları ve “Küçük Amerika” hayalleriyle milleti aldatmalarının sonucu tam bir facia oldu. Milletimizin Atatürk devrimleriyle buluşan gelişme atılımlarının saptırılması, “Demokrasi” adına tarikatların, toprak ağalarının, feodal güçlerin önünü açıp iktidara taşıdı.
Kadınlarımız da bundan nasibini elbet almaktaydı. Batı hayranlığı zenginleşen kesime kadifeler, inciler, ipek eldivenlerle gelirken, kitlelerden alıp götürdükleri saymakla bitmez. Genç Cumhuriyet’in kurumları henüz alt edilememişti. 10 yılda bir gelen darbeler, bu alt edişi gerçekleştirmek içindi.
NATO, kurduğu Gladyo aracılığıyla Atatürkçü aydınlarımızı tek tek katlederek, mezhepler ve etnik ayrılıklar üzerinden, vatanın her köşesini iç savaş ortamına sürükledi. Gladyo, milletimizin ortak özlemler taşıyan bireylerini, birbirine düşman ideolojilere böldü.
NATO’nun fiilen merkezindeki Amerikan emperyalizmi iç barışımızı bozarak, en büyük darbeyi Türk milletinin temelini oluşturan aileye vurdu. Bu darbeler en çok, ailenin direği kadınları olumsuz etkiledi.
NATO’nun “Demokrasi” oyunuyla, feodal unsurları güçlendirmesi ve sosyal hayatı gericileştirmesi ile kadının kendini geliştirmesi baskı altına alınmıştır. Bunun sonucunda kadınlar, bozulan toplumsal yapı içinde, aşağılanmaya, şiddete varan baskılara uğramıştır. NATO’nun meclisten medyaya kadar uzanan etkileri bu baskıları gözlerden kaçırmış, kadın üzerindeki gerici statükonun devamına hizmet etmiştir.
Dünya çapında yaşadığımız gerçekler bize NATO’nun, emperyalist devletlerin askeri gücü olarak ABD çıkarlarına hizmet ettiğini, kadınlara ve çocuklara kan, gözyaşı, şiddet taşıyan acılar, yoksulluklar, göçler ve ölümler getirdiğini gösteriyor.
Örneğin, kan dökülerek bölünen Yugoslavya’dan Afganistan’a, Irak ve Suriye’den Ukrayna’ya, Libya’dan Türkiye’ye, NATO’nun terör ve komşulara düşmanlık, ekonomik-siyasi bağımlılık, bölünme parçalanma getirdiğini yaşıyoruz.
Türkiye’yi karanlığa ve acıya gömmesi hedeflenen PKK’nın, FETÖ’nün ve diğer terör örgütlerinin kurucusu konumundaki NATO, büyük Türk Ailesinin, Türk kadınının baş düşmanı konumundadır. Bu nedenledir ki tarihi bir kadın hareketi olarak vatansever Diyarbakır Anaları, NATO ihanetinin karşısına dikilmiştir.
Kadınların milli bağımsızlık içinde kurtuluşu, hayatımızdaki ve zihinlerdeki NATO prangalarının kırılmasıyla gerçekleşecektir. Kadınların çektikleri acıların bitmesini, toplumsal eşitsizliğin son bulmasının istiyorsak, öncelikle NATO’dan çıkalım. NATO’dan çıkalım, prangaları kıralım, milletimiz kurtulur. Elbette, kadının kurtuluşu yolundaki engellerin en büyüğü de yerle bir olur.