Öncü Parti’nin kitleselleşme diyalektiği
Vatan Partisi bütün bu yarım yüzyıllık mücadeleler sürecinde emekçilerin en uyanık ve öncü kesimleri içinde çözüm programını ve önderlerini geniş ölçüde tanıtmayı başarmıştır. İşçi ve emekçi önderlerle canlı bağları bulunmaktadır.Yüksek bilinç düzeyine sahip dinamik gençlik örgütü görev başındadır.
“Vatan Partisi Türkiye siyasetinde ve toplumsal hareketlerde bu kadar etkili oluyor da, niye kitleselleşemiyor?”
Öteden beri Parti içinde olduğu kadar kamuoyunda da tartışılır bu konu. Tabii, Vatan Partisi’ne karşı yöneltilen psikolojik savaşın da önemli temalarından biridir aynı zamanda. Aslında böyle bir tartışmanın bu ölçüde gündemde kalmasının bir anlamı daha var. Vatan Partisi’nin kitleler üzerindeki etkisi ve siyasal alandaki ağırlığının dost düşman herkesçe kabul görmesi.
Üzerinde o kadar çok konuşulduğu halde konuyu bilimsel anlamda irdeleyen, kitle hareketleri gerçeği zemininde ele alan yaklaşım ne yazık ki azdır. Oysa kendimizi ve kitleleri yanılsamalardan kurtarmak,ancak diyalektik materyalist bir çözümlemeyle mümkündür.
YALNIZ PROPAGANDA İLE DEĞİL DENEYLER SAYESİNDE
Türkiye derin bir kriz içinde. Sistem içi önlemlerle bu krizi aşmak mümkün gözükmüyor. Öyleyse gelişmeler de sıra dışı olacaktır.
Ezberler bozulacak, değer yargıları alt üst olacaktır. Başta üretenler olmak üzere tüm toplumsal sınıf ve kesimlerde yeni arayışlar gündeme gelecektir, zaten gelmektedir. Yeni yeni bölünmeler, dağılmalar olacak, yeni birleşmeler gündeme girecektir. Öyle de olmaktadır.
Öncü Parti, kitlelerle ve onların doğal önderleriyle irili ufaklı mücadeleler içinde buluşur. Buluşmuştur. Bu süreçlerde güven kazanır. Onları adım adım seferber eder, kendi öz deneyimleriyle eğitir ve örgütler. Türkiye’de son yarım yüzyılda görülen bütün kitlesel hareketlerde hep bu gerçeklik yaşanmıştır.
Büyük kriz ve alt üst dönemlerinin olağandönemlere göre kendine özgü kanunları vardır. Bunlardan biri de öncü partinin kitle hareketiylebütünleşmesi diyalektiğidir. Bütünleşme en geniş ve derin boyutuna kriz dönemlerinde ulaşır.Ama bu noktaya gelinceye kadar da uzun ve inişli çıkışlı süreçlerden geçilir. Ancak bu sayede sonuç elde edilir.Yoksa öncü partinin yaptığı ve yapacağı hünerli propagandalarla değil. Tabi ki doğru program, fikir ve taktikler bıkmadan usanmadan kitlelere döne döne ulaştırılacaktır, bu ayrı konu.
BULUŞMANIN NERESİNDEYİZ?
Haziran 2017’de grevleri yasaklanan, buna karşılık direnişlerini yaratıcı yöntemlerle sürdüren Paşabahçe işçileri, kendilerini ziyarete gelen Vatan Partisi heyetini Gebze’de “Mustafa Kemalin askerleriyiz” sloganıyla karşıladı. Arada tel örgüler vardı. Vatan Partisi adına işçilere hitap eden Merkez Karar Kurulu Üyesi ve zamanın İstanbul İl Başkanı Erkan Önsel, “Aramıza konan bu teller, kalplerimizin birleşmesini engelleyemez” diyor ve elleriyle sıkıca kavradığı tel örgüleri hınçla silkeliyordu.
Bu manzara, işçi hareketinin yeni yükseliş dönemine girerken, emekçilerin öncü partisiyle kenetlenmesi sürecinin de ivme kazanacağına işaret eder.
Hep öyle olmuştur. Ne zaman işçi eylemleri kabarır, o zaman işçi sınıfı ve onun önderleriyle öncü parti arasında sıcak ilişkiler gelişir. Geleceğe uzanan gönül köprüleri kurulur, fikir yakınlaşmaları oluşur. Öncü Parti’ye üyeler kazanılır. Ama ne zaman ki sınıf hareketi bir durgunluk dönemine girer, önceden kurulan bağlarda bile bir tavsama, gevşemegörülür. Ama yine debağlar yok olmaz oluşan köprüler buharlaşmaz,. Yeni mücadele süreçlerinde daha da güçlenecek olan zemin yerli yerinde kalır. Kitlelerle kalıcı ve sarsılmaz bağlar, bu şekilde deneylerden ve sınavlardan geçerek kurulur.
YAKINMAK YERİNE ARTILARI GÖRMEK!
Hem işçi sınıfını ve önderlerini, hem de öncü partiyi aşırı idealize eden anlayışlar var. Bazı kadrolar, bu basit gerçekliği dikkate almadıkları için “İşçi sınıfı içinde niye örgütlenemiyoruz” diye durmadan yakınır durur. Ha bire kendisinde ve partisinde kusur arar. Bu tür karamsar yaklaşımlar, kesinlikle ufuk açıcı ve yararlı olmadığı gibi, gerçekçi de değildir. Öncü partinin geçmişi sınıf hareketi ve önderleriyle birleşmede parlak başarılarla doludur. Vatan Partisi bugün de işçi hareketinde çok ciddi bağlara ve paha biçilmez bir saygınlığa sahiptir.
Elbette hata ve eksikleri de vardır. Ama bilmek gerekir ki, sınıfla öncü parti arasındaki bağlar henüz tatmin edici boyutlarda görülmüyorsa, bunun başlıca nedeni bizim beceri eksiğimiz ve ihmallerimizde değil, sürecin doğasındadır. Bu açıdan özellikle dünyada ve Türkiye’de 1980’lerden sonra ortaya çıkan siyasal koşulları göz önünde bulundurmak gerekiyor.
Emperyalizmin “küreselleşme” adını verdiği ve dünya çapında ideolojik saldırıya geçtiği, neoliberalizmin kara bulutlarının bütün dünyayı kapladığı bu dönemde, “Halk İktidarı” ve “Emekçi iktidarı” gibi kavramlar ufuk ötesine itildi. Sistem karşıtı çözüm ve seçenekler, emekçi halk yığınlarınca cazip ve elle tutulur görülmedi. Öyleydi de.
Bu dönemin hemen bütün eylemleri, sonuç itibariyle daha önce kazanılmış hakların korunmasına yönelik, savunma özellikli eylemlerdi. Ve sistem içiydi.
Buna bağlı olarak, işçi hareketinin önderleri de sistem karşıtı siyasal düşünce ve örgütlenmelere karşı -her ne kadar sıcak duygular beslese de- belirli bir mesafede bulunmayı yeğledi. Ayrıca devrim saflarında baş gösteren kitleden kopuk maceracı eylem çizgisinin 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde yol açtığı yenilgi de “sütten ağzı yanan” işçi önderlerinde “yoğurdu üfleyerek yeme” ihtiyatlılığını geliştirmişti. İşçi önderleri, çoğunlukla siyasetten ve siyasal örgütlenmeden uzak durmayı tercih ettiler. Hatta düzen partilerine sığınmayı daha “akıllıca” bulanlar çoğaldı.
50 YILLIK DENEYİM VE BİRİKİM!
Aydınlık hareketi, Türkiye’de tempolu bir işçi hareketinin ortaya çıktığı son yarım yüzyıldaki önemli bütün işçi mücadelelerinde öncü roller oynamıştır. Ve bu eylemlerin liderliğini yapan işçi önderlerinden de çok sayıda devrimci kadrolar kazanmıştır. Partinin Merkez Yürütme Kurulu ve MKK’gibi üst organlarında,İstanbul ve Zonguldak başta olmak üzereişçi sınıfının yoğunlaştığı birçok ilde ve ilçede örgütsel omurgayı büyük ölçüde bu işçi kökenli kadrolara dayandırmıştır.
Bu büyük gerçeklik 1969-’70’lerdeki Kavel, Berec, Derby, Demir Döküm, Sungurlar, vb. gibi fabrika işgalleri ve direnişlerinden başlayarak, 15-16 Haziranbüyük işçi yürüyüşlerinde, 1989 Bahar Hareketlerinde,1991Büyük Zonguldak Grev ve Yürüyüşünde ve devam eden önemli işçi meseleleri ve eylemlerinde, Türk-İş’in 3 Ocak 1991 “Genel Grevinde”, özelleştirmelere karşı Seka’larda,Telekom’larda, Demir Çelik’lerde,Şeker fabrikalarında, Tersane’lerde, Tekel’lerde, Yatağan, Yeniköy santrallerindeve kömür ocaklarında, Çates’lerde, Bursa Tofaş ve diğer otomotiv fabrikalarında ve daha birçok işçi mücadelelerinde ispatlanmıştır.
BÜYÜK BULUŞMANIN VAKTİ!
ABD emperyalizmi ve Türkiye arasındave içerde emperyalizmdengüç alan Mafya-Gladyo sisteminde çelişmeler gittikçe keskinleşmektedir. Durum artık değişmektedir. Sistem açısından deniz bitmiştir. Kriz yapısaldır, sistem içi sözüm ona önlemler çözüm getiremez, getirmiyor. Kitaplarda anlatılan “devrimci kriz” veya “devrim durumu” (nesnel koşullar) diye tanımlanan koşullar her geçen gün daha da olgunlaşıyor.
Emekçi yığınlar ve tüm üretenler bakımından sistem içine sıkışıp kalan mücadelelerle varılacak bir yer bulunmamaktadır.
Bu koşullar, bilinçlere de yansıyacaktır ve yansımaya başlamıştır da. Başta işçi sınıfı olmak üzere emekçi halkımız son yarım yüzyılda zengin deneyimler kazanmış, büyük bir bilgi ve bilinç birikimi elde etmiştir. Çeşitli eylemlerde de görüldüğü üzere, hareket yeteneği ve yaratıcılığı güçlüdür.
BÜYÜK BİRİKİM
Öte yandan Vatan Partisi de bütün bu yarım yüzyıllık mücadeleler sürecinde emekçilerin en uyanık ve öncü kesimleri içinde çözüm programını ve önderlerini geniş ölçüde tanıtmayı başarmıştır. Adını duyurmuş, ezberletmiştir. Öncü Partinin emekçiler ve tüm vatansever halk kitleleri nezdinde büyük bir saygınlığı vardır. İşçi ve emekçi önderlerle canlı bağları bulunmaktadır. Ayrıca yüksek bilinç düzeyine sahip dinamik bir gençlik örgütü görev başındadır. Her koşulda aralıksız işleyen, ülke çapında bütün millete ve dünyaya seslenen etkili araçları vardır. Elli yıllık mücadele ve başarıları sayesinde ezilen dünyanın bütün önemli güç merkezleriyle uluslararası bağlantılar inşa edilmiştir. Büyük ölçekli ve karmaşık mücadelelere önderlik edecekzenginbir birikim ve deneyime sahiptir.Türkiye’nin öncü devrimci partisi daha bugünden tüm önemli gelişmelere rota çizen güce ulaşmıştır.
TEK YÖNLÜ DEĞİL, KARŞILIKLI MECBURİYET
Büyük tarihsel buluşma, zannedildiği gibi öncü partinin emekçilerin peşinde tek yönlü olarak koşturmasıyla gerçekleşecek değildir.Hareket çift yönlüdür.
“Mecburiyet” yalnız öncü parti açısından değil, özellikle ve daha çok da geniş halk kitleleri bakımından elzemdir. Bu “mecburiyet kriz ortamında kitlelerin gündemine öyle yakıcı bir şekilde girer ki, onlar da kendi gerçek öncüsünü aramak, keşfetmek vebulmak durumunda kalırlar.