07 Mayıs 2024 Salı
İstanbul 22°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Öncünün 'Hikayemizdeki' sorumluluğu! Yazalım, tartışalım, netleşelim

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın 'Bize yüz elli yıldır modernleşme adı altında başkalarının hikâyeleri anlatıldı. Artık kendi hikâyemizi yazma zamanıdır' sözü üzerine Teori dergisinin tartışma grubunda paylaşılan görüşleri dikkatinize sunuyoruz.

Öncünün 'Hikayemizdeki' sorumluluğu! Yazalım, tartışalım, netleşelim
A+ A-

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın 30 Temmuz 2020 tarihinde yaptığı “Biz masalları olan bir coğrafyanın çocuklarıyız. Bize yüz elli yıldır modernleşme adı altında başkalarının hikâyeleri anlatıldı. Artık kendi hikâyemizi yazma zamanıdır” açıklaması tartışma yarattı. Kalın 9 Ağustos 2020 tarihinde bir televizyon programında görüşlerini ayrıntılandırdı. Aydınlık, bu açıklamaları “Hikayemizin özünde Milli Mücadele var” başlığıyla manşetine taşıdı.

Kapak dosyalarıyla adından söz ettiren Teori dergisinin WhatsApp tartışma grubunda da önemli görüşler yazıldı. Paylaşıyoruz:

(7 Ağustos-11.32) Kuntay Gücüm: Serhan Bolluk’un yazısı tartışma için iyi bir zemin sunuyor.

1- Yazınız “modernleşme = batıcılık” denklemi kurarak başlıyor; gerçekte var mı böyle bir denklem. “Modern bir toplum kuracağız” dediğimizde, Batıcılışacağız demiş olmuyoruz.

2- Yazıda Batıcılık, Batı menşeli olan her şeyi kapsayacak kadar genişletiliyor. Bu muhafazakarların çok başvurdukları bir yöntemdir. Böylece Medeni Kanun bile “bize anlatılan hikayeye” dönüşebilir. Yazınızdan bir örnek: en sonunda Hasan Ali Yücel de batıcı sınıfına giriyor. İş Bankasının hala Hasan Ali Yücel serisi adı altında bastığı kitapların başında, Yücel’in tek paragraflık kısa bir yazısı yayınlanır. O kadar kısa yazıya bu kadar Türk sözcüğünü nasıl sığdırdığına hayret etmemek mümkün değil. Batı klasiklerinin Türk Milletini oluşturabilmek için çevrildiğini anlatıyor yazı. Ben doğru olduğunu düşünüyorum. Hasan Ali Yücel’in dünya edebiyatını toplum milli benliğini kaybetsin diye çevirttiğini söylemek haksızlık olur.

150 Yıllık Hikaye meselesi önemli. Sözün sahibi muhafazakarlığın ülkemizdeki en önemli teorisyenlerinden biri ve tarih bilgisinden kuşku edemeyiz. Neden 150 yıl? 200 dese 1820’lere denk gelir. 1826 değil (o bence hayırlı bir vakadır), 1839 değil, 1856 değil, 150 yıl. Tam da 1870’lere denk geliyor. Hangi hikaye başladı 1870’lerde? İbrahim Kalın kodlamayı bunu düşünmeden rast gele yapmış olabilir mi? Ne var 1870’lerde? Mithat Paşa’nın ilk sadrazamlığı, Abdülaziz’in tahtan indirilmesi (muhafazakarlara göre ilk askeri darbe ve padişahın katli) anayasa, ilk meclis vs. vs. eğer kastettiği Tanzimatçılık olsaydı 1839, 1856’yı dışarda bırakmazdı; İbrahim Kalın’ın bu tarihlerin neyi ifade ettiğini bilmediğini düşünemeyiz.

Muhafazakarlarımız Tanzimat eleştirisinde tutuktur; çünkü hem 1839 hem de 1856 Hatt-ı Hümayundur; yani altında monarşinin imzası var. Bize anlatılan yabancı hikayenin başlaması için o tarihlerin geçmesini, 1870’lere gelmeyi beklememiz lazım. Muhafazakar teorisyenlerden Tanzimat eleştirisi çıkartmak mümkün olmaz.

Kalın hiç şüphesiz I. Meşrutiyet, 1908, 1923’ü kastediyor, bize anlatılan hikaye derken. Açıklamanın tarihi bile bunu gösteriyor; tam da Ayasofya törenlerine denk geldi. Törenler bir yeniden fetih, yabancı hikayeden kurtarış havasındaydı. Törenlerde kimin hedef alındığını toplumla tartışmamak doğru bir siyasi taktik olabilir; fakat taktik gerçeği kendimize söylememizi engellememeli. Diğer bir konu yeniçeri benzetmesi. İnsanın namaz kılarak kendisini Fatih’in yeniçerisi gibi hissetmesi için, fetih savaşında olduğunu düşündürecek bir atmosfere ihtiyacı var. Yeniçerilik geriye çok kötü hatıralar bıraktı; fakat amacım yeniçerilik tartışması açmak değil. AKP içinde muhafazakarları Cumhuriyet Devriminin karşısına dikmeyi amaçlayan bir rüzgar estirilmek isteniyor. İbrahim Kalın bu işin fikir babalığı için en uygun isim.

(7 Ağustos-16.01) Hüseyin Karanlık: İbrahim Kalın'ın üzerinde konuşulan sözleriyle neyi karşısına alıyor, neyi savunuyor, bu aşamada tahmin ve kestirmelere dayalı olarak yürütülüyor. "Olsa olsa Atatürk, Cumhuriyet ve aydınlanmayı hedef alıyordur, çünkü ondan bu beklenir" şeklindeki yaklaşım bu aşamada bir varsayımdan ibaret. "Batıcılık" olarak tanımlanan 150 yıllık Tanzimatçı çizgiyi hedef alıyor olamaz mı, ya da ikisini birbirine karıştıp ne olduğu belirsiz bir tez mi geliştirmek peşinde? Bunu ilerde göreceğiz. Ama bizim yerimiz bellidir: Namık Kemaller ve Mustafa Kemallerle gelen 150 yıllık devrimci çizgi sapına kadar Milli, yerli ve "bizim hikayemizdir", Bunun karşısındaki emperyalist işbirlikçisi Tanzimatçı- Batıcı gelenek ise onların hikayesidir. Yani Batı emperyalistlerinin.

YARIN DEVAM EDECEK

Perinçek: Kalın'ın sözlerinin altına imzamı atarım

Serhan Bolluk: Soner Yalçın’a yanıt

Gaffar Yakınca: Bizim meselemiz, Kalın’ın meselesi

Son Dakika Haberleri