Onlar umutlarımızın düşmanıdır
ZERRİN ÖZTÜRK
Sosyal medyada yayın yapan “+90” adlı YouTube kanalında, özellikle genç kuşakları etkilemeye yönelik konuların yoğun olarak işlendiğini görüyoruz. Bunların içinde “Gönüllü Çocuksuzluk”, “Aile olmak”, “Bekâr anne olmak”, “Türkiye’de Alevi olmak”, “Türkiye’de genç ermeni olmak”, “Türkiye’de genç Yahudi olmak”, “Türkiye’de Roman olmak”, “Şehirden Kaçanlar” gibi konular öne çıkıyor.
Yayına sürülen videolar teknik olanaklarla donanmış, incelikli kamera görüntüleriyle izleyicileri kendine bağlayacak ustalıklar içeriyor. Neoliberal, sözde modern yaklaşımla, değişik olanın yenilikçi ve ileri olduğu yanılsamasına yol açmaya yönelik çabaların hedef kitlesinin gençler olduğu anlaşılıyor. Benzer kanallarda da açıkça kafa karışıklığına yol açan, algı yönlendirmesi yapılıyor.
Ancak gelin görün ki sözde haktanır yayın çizgisi güden kanal, insanlık değerlerine saldırıyor. İnsanın öncelikle bireyciliği, etnik-dini-cinsel kimliği üzerinden kendini başkalarından ayırması yönünde kışkırtıcılık söz konusu. Toplum içindeki bu farklılıkların, daha çok mağduriyetle temellendirildiği görülüyor. Böylece vicdanımızdan bizi yakalamaya, kanalda işlenen konuların zihinlerde, belli ki giderek anlayış ve davranışlarda yer bulmasına çabalanıyor.
Toplum için en hassas konular, “Gönüllü çocuksuzluk, ailesizlik, bekâr annelik, tek ebeveynli çocukluk, Ermenilik, Alevilik, Romanlık, Yahudilik, şehirden kaçanlar,” vb. bir arada ele alınıyor.
Kanalın yayın politikası hiç de sanıldığı gibi eşitlenme, insan yaşamına modern bir pencere açmak değil. Aksine kanalda, sözde “farkındalık” güdüsüyle, bireyin her şeye rağmen kendisini güçlü kılan toplumsal bütünlüğünden uzaklaşması ve halkla arasına duvar örme yöntemleri öneriliyor.
İnsanı aidiyetlerinden kopararak toplumsallığını elinden alınca geriye yurdunu, köyünü, beldesini, kentini, komşusunu, devletini, halkını boşlayan, “kendi yüreğinin kabuğu”na çekilen bireycikleri kim ister? Bilin bakalım.
Pek çok paralı-parasız tv kanalıyla, bilgisayarla ve telefonlarla hepimize ulaşan, çocuklardan yaşlılara kadar her kesime seslenen yayınlarda, bireysel ve toplumsal varlığımızı zararlı etki alanlarından koruma önlemleri almak zorundayız.
Göçmen ve mültecileri sınırlarından içeri almayan, acımasızlıkta sınır tanımayan Batı’nın, TV kanallarıyla ya da sosyal medya araçlarıyla sahte insancıllığının altında yatan gerçeği milletimiz bilmelidir. Sivil örümceklerin ağına düşmemek için daha uyanık ve bilinçli olmak zorundayız.
Kadınlara, ailelerimize büyük iş düşüyor. Milletimizin korunma refleksi olarak ortaya çıkan Büyük Aile Platformları’nın önemi her geçen gün artıyor, Vatan Partisi’nin, Cumhuriyet Kadınları Derneği (CKD)’nin ve diğer platform bileşenlerinin çağrılarının değeri gittikçe büyüyor.
Milletimizin uğradığı bu planlı, sistemli çürütme saldırılarını boşa çıkaracağız. Türkiye’nin direncini zaafa uğratmak isteyenleri, umutlarımızın düşmanlarını, büyük şairimiz Nazım Hikmet’in ünlü dizeleriyle yanıtlıyoruz:
“Onlar ümidin düşmanıdır sevgilim,
akar suyun,
meyve çağında ağacın,
serpilip gelişen hayatın düşmanı.
Çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına:
- çürüyen diş, dökülen et -,
bir daha geri dönmemek üzere yıkılıp gidecekler.”