Ormancılar Doğu Karadeniz'deki Örümcek Ormanları'nda nöbette
Gümüşhane'de ormancılar, Doğu Karadeniz'in orman varlığı içerisinde yüksek köknarlar, uzun ladin ağaçları ve sık bitki örtüsüyle öne çıkan "Örümcek Ormanları"nda denetim ve koruma görevini aralıksız sürdürüyor.
Kürtün ilçesinin Yeşilköy sınırlarında yer alan ve içerisinde tabiat parkı, anıt ağaçlar ve gen sahalarının yanı sıra boyları 160 metreyi bulan köknar ve ladin ağaçları da bulunan Örümcek Ormanları'nda, ülkenin güneyinde yaşanan yangınlar sonrası ormancılar denetimlerini sıklaştırdı.
Torul Orman İşletme Müdürlüğünde görevli ormancılar, 3 şef, 2'si kadın 8 orman muhafaza memuru, yangın işçileri, öncü araçlar ve arazözlerle sık sık bölgeyi kontrol ederek kısa süreli yangın tatbikatları yapıyor.
Görev yerleri 4'üncü derece yangına hassas bölge olmasına rağmen ekipler, olası aksi durumlara karşı daima hazır kalmak için saha denetimlerinin yanı sıra alana yerleştirilen çok sayıda fotokapanla da bölgeyi yakından takip ediyor.
Orman varlığını koruma kapsamında kaçak kesimi önleme, gen alanlarının korunması ve ormanda doğal yaşamın devamı için kadın ormancıların da yer aldığı ekipler sahada çalışma yürütüyor.
'TÜRÜNÜN EN NADİDE ORMANLARINI KORUMAKTAYIZ'
Torul Orman İşletme Müdürü Aziz Altınışık, Örümcek Ormanları'nın boyları 160 metreyi bulan yaklaşık 600 yaşındaki ladin, köknar türünde ağaçlara ev sahipliği yapmasıyla dünya literatürüne girmiş özel ormanlar olduğunu söyledi.
Örümcek Ormanları'nın 14 bin hektar orman varlığı bulunduğu bilgisini veren Altınışık, ormanın içinde tabiat parkları ile kesin korunacak hassas alanların yer aldığını anımsattı.
Alanda 3 şeflik ile görev yaptıklarını aktaran Altınışık, "Doğu Karadeniz Bölgesi'nde dünyada ve Türkiye'de türünün en nadide ormanlarını korumaktayız. Bölgemiz orman yangınları bakımından 4'üncü derece yangına hassas bölgelerdendir. Alan, yangın işçilerimizle birlikte her daim gözetimimiz altındadır. Gözetimi sağlayabilmemiz için birçok noktaya foto kapanlar yerleştirdik. Fotokapanlarla bu alanları 24 saat takip etmekteyiz. Herhangi bir olumsuzluk olduğuna ilgili şefin cebine mesaj gelmekte ve anında müdahale edilmektedir." diye konuştu.
Altınışık, alanda kendiliğinden yangın çıkma olasılığının düşük olduğunu, genellikle insan kaynaklı yangınların çıkabildiğini, son 10 yılda bölgede çıkan 3 orman yangınında 14 hektar orman alanının zarar gördüğünü aktardı.
Yaşlı ormanların oluşabilmesinin temel sebeplerinden birinin de bölgenin yoğun bir yangına maruz kalmaması olduğuna işaret eden Altınışık, şunları söyledi:
"Yanarsa insan eliyle zorla yanar. Başka türlü yanmaz. Ancak buna rağmen biz son derece dikkatliyiz. Özellikle bu sene kurak geçmesi nedeniyle bütün izinlerimizi iptal ettik. Her zaman bu ormanlarda gezmekteyiz. Ormancının kuzeyi, güneyi yoktur. Ormanlar bizim ciğerimizdir, onlara gözümüz gibi bakmaktayız. Ormanlar canlıdır. İçindeki toprak bitki örtüsü tamamen bir canlıdır. Bu canlıları korumak bizim görevimiz. Ormanlar yanınca bir tek ağaçlar yanmıyor, her şey yanıyor. Onun için bunları canımız gibi korumalıyız. Vatandaşlarımız uyarılarımızı dikkate alsınlar. Ormanda ateş yakmasınlar, çıra amaçlı ağaçlara zarar vermesinler."
İşletmelerinde görevli 2 kadın orman muhafaza memuruyla çalışmaktan memnuniyet duyduklarını ifade eden Altınışık, "Bizim için kadın arkadaşlarımızın orman muhafaza memuru olarak çalışmaları çok orijinal bir durumdur. Onların aileleri de ormancıdır. Bize tam entegre oldular. Ormanda bizimle birlikte her türlü çalışmayı yapıyorlar. Orman muhafaza memurları kadınlarımız anne oldukları için ormanı da bir yavru gibi gördükleri için daha şefkatli yaklaşıyorlar." değerlendirmesini yaptı.
'ORMANLAR BİZİM EVİMİZ'
Torul Orman İşletme Müdürlüğü'nde görev yapan kadın orman muhafaza memuru Fadime Çolak da bir yıl önce göreve başladığını ve işini severek yaptığını söyledi.
Ormancılığın baba mesleği olduğunu belirten Çolak, orman köylüsü bir ailede büyüdüğü için işini severek yaptığını kaydetti.
Çolak, kadınların da bu işi yapabileceğini göstermek istediğine vurgu yaparak, "Zorlukları yok mu? Var. Arazi şartları zor. Ağır işler oluyor. Erkek işleri gibi görünüyor. Arazide olmayı daha çok seviyorum. Yapılamayacak meslek değil. Bazılarına göre masa başı daha iyi gelse de arazide doğayla iç içe olmak çok daha başka bir duygu." dedi.
Güneydeki orman yangınlarını duyduğunda çok üzüldüğünü, bölgeye gitmek istediğini ancak küçük çocuğu olduğu için bu isteğini gerçekleştiremediğini dile getiren Çolak, şöyle devam etti:
"İnsanlarımız ormanlara gittiğinde çöplerini bırakmasınlar. Sigara izmariti atmasınlar. Bunlardan bir şey olmayacağını düşüyorlar. Plastikleri çöp diye doğaya bırakıyorlar. Bunlar yangın çıkarıyor. Doğaya karşı dikkatli olalım. Doğa çünkü bize çok büyük nimetler sunuyor. Ormanlar bizim evimiz. Ormandaki her şeyden faydalanıyoruz. Ormanlar bıkmadan, usanmadan bize bir şeyler sunuyor. Biz de bunun kıymetini bilmeliyiz."
'TIPKI EVİMİZDEKİ ÇOCUK GİBİ AĞAÇLARIMIZ CANLI'
Ormancı Semanur Köse ise yaklaşık 2 yıldır bu görevi yürüttüğünü ve 3 çocuk annesi olduğunu anlattı.
İnsanların sorumsuzluğu nedeniyle orman kayıplarının yaşandığına dikkati çeken Köse, özellikle usulsüz kesimleri gördüğünde büyük üzüntü yaşadığını dile getirdi.
Köse, "Ormanları korumak için 7 gün 24 saat gece gündüz çalışıyoruz. Çocuklarımız olduğu halde bazen gece de araziye çıkıyoruz. Tıpkı evimizdeki çocuk gibi ağaçlarımız da canlı. Bunu gördüğümüzde üzülüyoruz. İnsanlar özellikle yangınlar noktasında özenli ve dikkatli olmalılar." dedi.
Orman yangınlarını evlerinde gağlayarak izlediklerini anlatan Köse, "Çocuklarımıza nasıl bir gelecek bırakacağız, diye tedirgindik. Diğer kadın arkadaşımızla görevlendirilsek de giderdik. Yeter ki ağaçlarımız ormanlarımız yaşasın diye gidebilirdik. İnsanların daha dikkatli olmaları sigara izmariti, cam şişeyi doğaya atmamaları önemli. Geleceğimiz için çocuklarımız için daha güzel bir Türkiye için ormanlarımızı yaşatmalıyız." diye konuştu.