Yandex
25 Mart 2025 Salı
İstanbul 12°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Osman Sınav: Bir sanatçıya duygusal bakış

Osman Sınav, Türk sinemasının ve televizyonun en önemli isimlerinden biridir. Filmleri, dizileri izleyicilere sadece bir hikâye anlatmaz, aynı zamanda onlara hayatın anlamını ve duygusal derinliklerini keşfetme fırsatı sunmuştur. Onun yaratıcılığı ve tutkusu, unutulmaz izler bırakmıştır

Osman Sınav: Bir sanatçıya duygusal bakış
Soldan sağa: Şevket Dedelioğlu, İsmail Güneş, Osman Sınav
İSMAİL GÜNEŞ / YÖNETMEN, SENARYO YAZARI

Ondan haber bekliyordum, ağır hastaydı, biraz kendine geldiğinde arayıp görüşecektik. Hatta birkaç kez çocuklarının annesi Tangül Hanımı arayıp bilgi alıyordum. Sanıyorum son telefon görüşmemizden bir ay kadar sonra sabah saat 09.00 civarı telefonum çaldı. Genelde sessize alıyordum, ne olmuşsa aygıt ‘Osman Sınav arıyor’ diyordu. Sevindim. Demek durumu düzelmiş ve görüşebilecektik. Hemen açtım. “İsmail’ciğim seni rüyamda gördüm, ne gördüğümü sorma hatırlamıyorum.” demişti. Hatırlamıyordu anlaşılan. İsteğine gönüllüce katıldım ve sormadım. Sadece “Güzel bir rüyaydı.” demişti. Hâl hatır konuşmasından sonra inceden öksürmeye başlayınca konuşmayı karşılıklı nezaket cümleleriyle kapatmıştık. En son görüşürüz demişti. Görüşememiştik. Çok üzgünüm. Kolay değil, 38 yıl, ortalama bir insan ömrünün yarısından biraz fazla. O sırada elimde Nihal Atsız’ın “Ruh Adam” romanı vardı. Onun da çok severek birkaç kez okuduğunu biliyordum.

Kitabı istem dışı ayracını koymadan kenara bıraktım. Belleğimin tozlanmış bölümlerinde 38 yılın hikâyecikleri usulca silinip berraklaşmaya başlamıştı. İşimiz filmdi ama benim gördüklerim film şeridi değildi. Gençlikti, arya yaştı, olgun yaştı.

Osman Sınav: Bir sanatçıya duygusal bakış - Resim : 1

İLK KEZ 1978 YILINDA KARŞILAŞTIK

İlk kez karşılaşmamız 1978 yılında olmalıydı. İstiklal Caddesi, Sakızağacı Caddesinde, Özen Filmin bulunduğu binanın hemen giriş katındaki Orhun Film. “Güneş Ne Zaman Doğacak” filminin yapım şirketi. Şirket müdürü ve söz konusu filmin yönetmeni Mehmet Kılıç’la birlikteyiz. Ankara’da MHP’nin düzenlediği büyük yürüyüşün 8 mm kamera ile filmi çekilecek. Ben görevin bana verileceğini sanıyorum. Öyle olmadı. Osman, Sinema Televizyon öğrencisiydi, ben Güzel Sanatlar öğrencisi, Mehmet Bey görevi ona verdi. Ben biraz kırılmıştım. Ancak gün içinde samimiyetimiz arttı konuştukça. Fakat ben ne kadar çok konuşuyorsam, Osman o kadar sessiz konuşuyordu. Ondan sonra ara ara aynı mekânda görüşmelerimiz devam etti.

Ben ilk kısa filmimi çekip tamamladığımda ona göstermiştim. Bir filmde asistanlık yapmıştım, duruma tam hâkim değildim. Tren koridorundaki bir sahneyi görünce “Ters açı” demişti. Ben o zaman ne kastettiğini anlamamıştım. Sormaya da gururum elvermemişti.

O Fatih, Akdeniz Caddesi’nin yukardan girince soldaki sokağında bir apartmanın en üst katında çoğu tıp okuyan 5-6 arkadaşıyla birlikte kalıyordu. O evin gece yarısını geçtikten sonra zili çaldığında dairedekiler hiç yanılmıyorlardı. “Geceyarısı Ekspresi” geldi deniyormuş. O zili çalan bendim. Bu ismi bana yanılmıyorsam geçtiğimiz günlerde vefat eden Dr. Sami Acar takmıştı. Ülkemizi hiç hoş göstermeyen bir filmle anılmak iyi bir durum değildi ama zaman içerisinde iş, filmin içeriğini değil çağrışımlarını hatırlıyordu.

Yine fotoğrafta sol tarafta oturan kameraya doğru muzipçe bakan Şevket Dedelioğlu katılmıştı ev ahalisine. Bir gözü kahverengi bir gözü yeşildi ve kimse ona Şevket demezdi. Onun adı da “Bozkurtlar” romanından mülhem Çalık’tı. Çok iyi bir hikâye yazarıydı. Ülkenin en iyi romancısı olacak diye düşünüyorduk. Ama sadece bir roman kaleme alabilmişti. Onu da ömrünün son yıllarında yayınlamıştı. Salgın sonrası maalesef kaybettik Çalık’ı. Osman’ın Grafika Maya Reklam Ajansında Hulki Aktunç’un yanında metin yazarlığına başlamasıyla onunda yolculuğu değişmişti. Ülkenin en iyi reklam metin yazarlarından biri olmuştu. Biz o teras kattan devşirilmiş geniş dairede sabaha kadar sinema konuşurduk. İzlediğimiz filmleri tahlil eder, peşinden de kendi senaryolarımızı masaya yatırır, üzerinde sabahları bulan konuşmalar yapardık. Zihnimizde filmleri çekmiş gibi birbirimize anlatırdık.

TERCÜMAN’DA MUHABİRLİK

O reklam yazarlığı yaparken ben Natuk Baytan’ın yanında yardımcı yönetmenlik yapmaya başlamıştım. Bir süre sonra Osman, kendi yazdığı bir temizlik deterjanı reklamının hem senaryosunu yazmış hem de çekme işini üstlenmişti. O sıralarda sektörde derin bir kriz başladığından ben Tercüman Gazetesinde foto muhabirliğine başlamıştım. İşin ilginç tarafı işe başlamış ama makinem yoktu. Onun net yapması bir hayli zor Edixa marka makinesiyle kendim yenisini alana kadar çalışmıştım. İzin günümü değiştirerek o reklam filminde ona yardımcı olmuştum.

Sonraları 1986 1 Nisan’ında gazeteden ayrılıp Lokman Kondakçı’nın kurduğu film şirketinde işe başlamıştım. Senaryom vardı ve çekmek istiyordum. Bu sırada Osman Grafika Maya Ajansından ayrılıp Sinegraf şirketini kurmuş ve ciddi reklamlar çekiyordu ama aklı, düşüncesi hep uzun metraj film çekmekteydi. Birkaç öyküsü Varlık Filme gelmiş ama komisyon tarafından uygun görülüp hayata geçirilememişti. Ben 1986 Haziran başında ilk filmim “Gündoğmadan”a başladığımda o da TRT için “Bir Muharririn Ölümü” isimli televizyon filmini çekme imkânı bulmuştu. O film çok ses getirmiş ve ondan sonra Osman Sınav’ın parlak dönemi başlamıştı.

1990 yılının son aylarında Kültür Bakanlığından “Bizim Yunus” adlı bir orta metraj film projesi almış ve yönetmenliğini bana vermişti. O yapımcı ben yönetmen olmuştum.

PANODAKİ FOTOĞRAF

Unutulmayan anılar arasında onun Gayrettepe’ye taşıdığı ofisinde yaşanmıştır. Ben o sıralar ekonomik olarak bir hayli zor duruma düşmüştüm. Yeni Levent semtinden Gayrettepe’ye yürüyor, her öğlen vakti çalışanlarına verdiği ton balığı ve helvanın lezzeti şimdi bile damağımda daha dün gibi duruyor. Evet, daha dün gibi onun odasında, oturduğu koltuğun arkasında mantar panoda birkaç yazılı not kâğıdının dışında siyah beyaz, bir ucundan iğnelendiği için çapraz duran çok güzel bir kadın fotoğrafı dikkatimi çekmişti.

Tıpkı Metin Erksan’ın “Sevmek Zamanı” filminin kahramanına dönmüştüm. Gidip gelip o fotoğrafı zihnimde canlandırıyor, derin bir tutkuyla bağlanıyordum. Osman’a cesaret edip soramıyordum. Ya bir yakını ise rezil olur bir daha onun yüzüne bakamayacaktım. Uzunca bir süre sonra dayanamayıp sordum. “Osman, bu kız kim?” O da “sorma ya,” demişti derin bir iç çekerek. “Ben de onu arıyorum.” Biraz üzerine konuştuktan sonra bu hikâyeyi “Sevmek Zamanı” filmini de çağrıştıracak şekilde yazmayı planladık ama nedense sonuca varamamıştık.

TELEVİZYON DİLİNİ OLUŞTURDU

Sonraki yıllarda sektörde her birimiz kendi mecrasında iyi işler yapmak için çalıştık. Ana akım televizyonlarda çalışma imkânı bulunca olağanüstü yeteneğinin kanatlarında uçup gitti diyebiliriz. Çoğu işleri izleyici rekorları kırdı. Karakterleri fenomen oldu.

Netice itibariyle şunu açıkça söyleyebilirim ki, bugün ülkemizde bir televizyon dili varsa onu oluşturan birkaç kişiden biridir. Televizyon için bile olsa dizileri bir sinema filminin özeniyle çekiyor ve başarılı oluyordu.

Osman Sınav, Türk sinemasının ve televizyonun en önemli isimlerinden biridir. Onun gerçekleştirdiği eserler, her zaman duygusal derinliği öncelemiş ve insan ruhunun inceliklerini yansıtmıştır. Osman Sınav’ın filmleri dizileri, izleyicilere sadece bir hikâye anlatmaz, aynı zamanda onlara hayatın anlamını ve duygusal derinliklerini keşfetme fırsatı sunmuştur. Onun yaratıcılığı ve tutkusu, sinema ve televizyon dünyasında unutulmaz izler bırakmıştır. Osman Sınav, hep iyi olarak hatırlanacaktır. Hem sanatı hem insanlığı olarak, onun filmleri, Türk halkının kalbinde her zaman özel bir yer edinecektir.

Ruhu şad olsun.

Sinema Dizi Osman Sınav