Osmanlı döneminde yaşanan doğaüstü olay! Dönemin gazetelerinde bile yayınlandı... Yüzyıllardır kimse olayı çözemiyor
Osmanlı döneminde yaşanan doğaüstü bir olay, devrin gazetelerinde dahi yayınlanmış ve büyük çapta ilgi çekmişti. Tarihe 'Tırnova Cadı Vakası' olarak geçen doğaüstü olay, yüzyıllardır çözülemiyor. Tırnova Cadı Vakası'nı sizin için derledik.
Doğaüstü olaylar tarihin her döneminde yaşandığı düşünülen ve dilden dile anlatılan olaylardır. Öyle ki, Osmanlı döneminde bile dilden dile anlatılan doğaüstü ve paranormal olaylar vardı. Hatta bu olaylardan bir tanesi öyle geniş bir yankı uyandırmıştı ki, Takvim-i Vekayi gazetesinin 69. sayısında yayınlanmıştı. Yüzyıllardır kimsenin çözemediği, tarihe 'Tırnova Cadı Vakası' olarak geçen doğaüstü olayı sizin için derledik.
OSMANLI'DA YAŞANAN DOĞAÜSTÜ OLAY
TIRNOVA CADI VAKASI
1833 yılında Osmanlı hakimiyetinde olan Bulgaristan'ın Tırnova bölgesinde, Eylül ayında İstanbul’a bilgisi verilen bu doğaüstü olay, Tırnova’nın kadı naibi Ahmed Şükrü Efendi’nin mektubuyla bütün ayrıntılarıyla Takvim-i Vekayi gazetesinin 69. sayısında anlatılıyor.
Mektupta yazanlara göre, güneş batar batmaz Tırnova şehrinde yaşayan halk için dehşet verici saatler başlar. 'Tırnova cadıları' gün batımından sonra evlere musallat olarak un, yağ, bal gibi erzakları birbirine karıştırır ya da içine toprak atarak 'mundar' eder. Hatta mektupta yazanlara göre bahsi geçen cadılar, evlerdeki eşyaları görünmez ellerle hareket ettirerek ahaliyi korkutur. Mektupta Tırnova cadılarının, dört aylık bir bebeği annesinin döşeğinden oda kapısına kadar sürüklediği, ahalinin üzerine geceleri karabasan gibi çöktüğü de anlatılır. Dehşet verici olayların her geçen gün artan korkutucu şiddetiyle ahali baş edemeyerek başka şehirlere taşınmaya başlar ve 'şehre cadıların musallat olduğu' dilden dile yayılır.
CADI AVCISI ÇAĞIRILIYOR
Gazetede yayınlanan mektuba göre, ahali daha fazla dayanamayarak bir cadı avcısı bulmaya karar verir. İslimiye (Sliven) kazasından cadıcılığı ile meşhur Nikola, Tırnova'ya çağırılır. Cadı avcısı Nikola ile cadıları kovması karşılığında 800 kuruşa anlaşılır. Cadı avcısı Nikola, peşinde bir kalabalık, elinde ise resimli bir tahta ile mezarlığa gider. Nikola'nın elindeki resimli tahtanın görevi, ahali tarafından da iyi bilinir. Cadı avcısı tahtayı parmağının üzerinde çevirir, resim hangi mezara bakarsa, cadının o mezardaki kötü ruh olduğu anlaşılır. Mektupta anlatılana göre, cadı avcısının resimli tahtası pek de eski olmayan 2 mezarı işaret eder. Bu iki mezarda yatan kişiler, yeniçeri ocağından Ali ve Abdi isminde iki yaşlı zorbadır. Cadı avcısı Nikola, sağlıklarında olduğu gibi ölü halleriyle de ahaliye her türlü kötülüğe yemin etmiş bu iki zatın 'ruhlarını defetmek için cesetlerinin göbeğine birer ağaç kazık çakılması ve yürekleri kaynar su ile haşlanması gerekir,' der. Ali ve Abdi'nin cesetleri mezarlarından çıkarılır.
Cesetlerin normal hallerinin iki katı olduğu, saçlarının ve tırnaklarının epey uzadığı, kan çanağı gözlerinin ise açık vaziyette olduğu görülür. O devirde bunlar, cadılık alameti olarak değerlendirilen vaziyetlerdir.
Cadı avcısı Nikola, 'cadı' yeniçerileri göbeklerinden ağaç kazık çakarak toprağa mıhlar ve yüreklerini çıkarıp kaynar kazanda haşlar. Kaleme alınan mektupta, cadı avcısı Nikola’nın yeniçerilere yaptıklarının sonucunda Tırnova ahalisinin huzura kavuştuğu vurgulanır ve mektup padişaha övgülerle sona erer.
Kaynak: İstdergi.com