Osmanlı'dan Cumhuriyet'e dış yardımlar
Türkiye'nin koronavirüs salgını nedeniyle 56 ülkeye tıbbi malzeme yardımında bulunduğu açıklandı. Amerika'dan İngiltere'ye, Çin'den İran'a kadar uzanan yardım zinciri, Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti'nin yaptığı yardımları akla getirdi. Bundan yüzlerce yıl önce dünyanın dört bir yerinde meydana gelen doğal afetler, salgın hastalıklar ve sosyal-siyasi olaylarda Osmanlı İmparatorluğu yardım elini uzatmış, bu gelenek Cumhuriyet döneminde de sürmüştü. Bu yardımlar, tahtını kaybeden krallara kadar uzanmış, hatta Endülüs ve Avrupa içlerinde Müslüman ve Yahudilere karşı uygulanan baskılara kadar değişik olaylarda kendisini göstermişti. İşte gurur verici o yardımlar ve hikâyeleri:
FRANSIZ KRALINA YARDIM ELİ
Kanuni Sultan Süleyman, ülkesi istila edilen kendisi de tutuklu bulunan Fransa Kralı Fransuva'ya, kurtulması için yardıma hazır olduğunu bildirir. Süleyman, 15 Ocak 1526 tarihinde gönderdiği mektupta şunları vurgular: "Padişahlar için mağlup olmak, haps edilmek şaşılacak bir durum değildir. Gönlünüzü hoş tutunuz ve üzülmeyiniz. Bilesiniz ki, atalarımın yaptığı gibi, daima kılıcımızla gezer, düşman savmaktan, sefere çıkmaktan ve fetihler yapmaktan geri durmayız. Onların yolunda yürümekten, yeni memleketler ve nice korunaklı kaleler fethetmekten geri kalmayız. Gece ve gündüz atımız eğerli, kılıcımız kuşalıdır. Hakk Sübhanehû ve Teâlâ hayırlar nasip eylesin. O neyi murad ederse o olur. Son olarak; sair ahval hakkında adamınıza sorarak malumât edinebilirsiniz. Bu şekilde bilesiniz." (Osmanlı'dan Günümüze İnsani Diplomasi Cihan-Penah, Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı, İstanbul, 2016, s.15-16.)
AÇE'YE DONANMA GÖNDERİLDİ
Osmanlı bu sefer Endonezya Açe'de Eylül 1567'de Müslümanlara yönelik dışardan yapılan baskılar üzerine bölgeye donanma gönderir. Padişah II. Selim yeni ölen babası Kanuni Sultan Süleyman'ın şanına yakışır tavır alır ve Açe Kralı'na gönderdiği mektupta şunları belirtir: "Ülkemiz dahilindeki Mısr‑ ı Kâhire'ye bağlı Süveyş Limanı'ndan 15 parça kadırga ve 2 adet barça, Dergâh‑ ı Muallâ topçularımızdan dökücübaşı ile 7 nefer topçu ve Mısır'daki asker kullarımdan yeterli miktarda asker tayin olunmasını ve kaleler için yeterli miktarda top, tüfenk vs. savaş araç gereci verilmesini buyurdum.(...) Bu itibarla siz de, şayet size karşı gelen olursa adı geçen Hızır Bey ma‘rifetiyle bunların hakkından gelesiniz. Ayrıca bu gönderilen askerlerin bir yıllık maaşları da verilmiştir. (...) Sizden her zaman âdetiniz olduğu üzere o diyarların durumu ve gidişâtını ayrıntılı olarak âlemin sığınağı olan yüce eşiğimize bildirmekten geri durmamanızı bekleriz. Ayrıca vezirinizin bahsettiği baharatı, bu taraftan
gönderilen barçalara yükleyip gönderesiniz. Elçiniz de görevinin gereklerini hakkıyla yerine getirmiş ve kendisine dönüş izni verilip gönderilmiştir." (Age, s.19-21.)
YARDIM İÇİN SÜVEYŞ'E KANAL AÇTIRMAK İSTEDİ
Sultan II. Selim, Portekizlilerin Hindistan'ı işgal etmesi üzerine savaş gemileriyle Hindistan'a en kısa yoldan ulaşmak amacıyla, aradaki Süveyş engelinin kaldırılması için girişimde bulunur. Bu maksatla Mısır Beylerbeyine 17 Ocak 1568 tarihinde gönderdiği fermanda, Akdeniz ile Kızıldeniz arasındaki kara engelinin kaldırılması için mimar ve mühendislere görev verilmesini ve bunun için ne gerekiyorsa yapılmasını ister. Fermanda verilen görev şöyle belirtilir: "Ve mesafesi ne miktar olur ve yan yana kaç gemi gitmeye kâbil hark olur; tamam malumât edinip arz eyleyesin. Ona göre tüm hazırlıkları yapılıp bu kanal açtırılıp inşâallahü'l‑ Azîz tamam oldukça Allahın yardımı ile ol diyara Allah yolunda cihad nasîb olsun." (Age, s.23-24.)
Süveyş Kanalı'nın açılması için Mısır Beylerbeyine 17 Ocak 1568 tarihinde gönderilen ferman.
Osmanlı yönetimi bununla da kalmaz, eldeki imkânlarla Hintli Müslümanlara yardım için donanmayı yola çıkarır...
İlginçtir, Sultan II. Selim'in düşündüğü bu proje 300 yıl sonra Osmanlı'nın Mısır Valisi Said Paşa tarafından Fransız şirketine yaptırılır. 1859'da yapımına başlanan kanal, 1869 yılında tamamlanır. Buna karşı çıkan İngiltere, 1882 yılında Mısır'ı işgal ederek stratejik yolu kontrol etmeye başlar. Kanalı 1956 yılında millileştiren Abdülnasır yönetimini devirmek için bu iki devlet İsrail'le birlikte Mısır'a karşı savaş açar...
ENDÜLÜS'E YARDIM
İspanyolların Endülüs Devletini yıkarak Müslümanları kılıçtan geçirmesi Osmanlı için de büyük bir sorundur. Buradan sürülen Müslümanlara ve Yahudilere kucak açan İmparatorluk, bu konuda Cezayir Beylerbeyliğini görevli kılar. Bunun için de bölgeye donanmasını gönderir. 16 Nisan 1570 tarihli fermanda, "Ve buyurdum ki; bu hüküm sana ulaştığında asla bu hususa kayıtsız kalma, ehl‑ i İslâma her ne vechile müyesser ise yardım eyle. Amma yerebatası kâfirlere karşı gaflet câiz değildir, uyanık olup din hususunda ve yüce devletimizle alâkalı sâir işlerde oldukça gayret sarfından ve o tarafların ahvâl ve durumunu bildirmekten asla geri kalmayasın" denir. (Age, s.29-30.)
Bu tarihte Kıbrıs'taki yönetim, Osmanlı ile yaptığı anlaşmayı bozar ve Müslümanların Hacc yolculuğuna engel olur. Sultan II. Selim buradaki düzeni sağlamak için 1571'de Kıbrıs'ın fethini gerçekleştirir ve Akdeniz'de güvenlik sağlanmış olur. Bunun sayesinde bölgeye yardım yollarının da güvenliği sağlanmış olur.
1592 yılında da Endülüs meselesinde Osmanlı'ya yardım eden ve esir Müslümanların kurtarılmasına yardımcı olan İngiltere'nin tüccarlarına İmparatorluk sınırları içinde ticari ayrıcalıklar sağlanır. Bu konuda İngiliz Kraliçesi Elizabeth'e 9 Aralık 1592 tarihinde gönderilen mektupta, "Madem ki verilen ahidnâme‑ i hümâyûnumuz gereği dostumuza dost ve düşmanımıza düşmansınız; memleketimizde olan konsoloslarınız ve sâir adamlarınız hakkında İspanya kralının ve sâir düşmanlarınızın beyhûde sözlerine asla iltifat ve itibar olunmaz, tüccarlarınıza haksızlık ve zulüm yapılamaz. Memleketimizde kendi hallerinde ticaret eden bâzergânlarınıza ve adamlarınıza hiç kimse karışmaz" denir. (Age, s.32-33.)
İspanya'dan getirilen Müslümanlar 1613 yılında Adana, Üzeyir, Sis, Tarsus, Kars-ı Zülkadriye sancaklarına yerleştirilir. Bunlardan beş yıl vergi de alınmaz. Bu konuda Cezayir Beylerbeyi'ne 26 Mart 1613 tarihinde gönderilen fermanda şu uyarı yapılır: "Amma kendi rızalarıyla gelmek istemeyenleri de sakın gerisin geriye göndermeye kalkışmayasın. Hiçbir şekilde rencide etmeyesin." (Age, s.35.)
YARIN DEVAM EDECEK