Öz İplik-İş Genel Başkanı Aydınlık'a konuştu: ‘Örgütlü toplumla üretmekten başka çare yok’
Öz İplik-İş Sendikası Genel Başkanı Rafi Ay, Aydınlık’a özel açıklamalarda bulundu. Emek mücadelesinin önündeki sorunlar ve ülke ekonomisiyle ilgili görüşlerini paylaşan Ay, uygulamalardan kaynaklı çarpıklıkların giderilmesini istedi.
Sendikasının Ankara’daki emek ve çalışma hayatı muhabirlerine verdiği yemekli davetin sonunda Aydınlık’ın sorularını yanıtlayan Ay, enflasyonun önü alınamazsa ücretlerde yeni bir düzenlemenin daha yapılması gerektiğini belirtti.
‘OLAĞANÜSTÜ DÖNEMLERDE OLAĞANÜSTÜ ÇÖZÜMLER ÜRETİLMELİ’
Çalışanların öncelikli talebinin enflasyona çözüm üretilmesi olduğunu kaydeden Genel Başkan Ay, olağanüstü dönem vurgusu yaptı. Ay şunları söyledi:
“Sendikaların görevi çalışanları enflasyona ezdirmemektir. Hükümetlerin görevi ise enflasyonla mücadele etmek. Biz kendi cephemizden örgütlenmenin önündeki engelleri sıfırlamayı enflasyonla mücadelenin önemli bir parçası olarak görüyoruz. Olağanüstü bir dönemden geçiliyor, olağanüstü çözümler üretilebilir. Eğer enflasyonun önü alınamazsa Ekim’de ücretlerde bir düzenlemeye daha gidilmelidir. Ayrıca vergi diliminin de küçültülmesi gerekiyor. Enflasyonla mücadele talebimizdir. Emekçiler olarak nedeni olmadığımız bir sorunun maliyetini üstlenmeyiz.”
‘İŞTEN ÇIKARMALARDAN KAYGILIYIZ’
Ay, Hak-İş’in asgari ücret tespit komisyonunun yapısının değiştirilmesi talebini hatırlatarak, “Hak-İş olarak asgari ücret tespit komisyonunun genişletilmesini, tüm konfederasyon temsilcilerinin masada olmasını savunuyoruz. Çünkü asgari ücret daha geniş kesimleri ilgilendiriyor” ifadelerini kullandı.
Ay, tekstil sektörünün durumuna ilişkin de şu bilgileri verdi:
“Pandemide uzak doğu tedarik zincirinin bozulması nedeniyle Türkiye öne çıktı ve işçi sayısı arttı. Şimdi normalleşmeyle tedarik zinciri tercihlerinin bir miktar eskiye döndüğünü görüyoruz. Bunun işten çıkarmaları tetiklemesinden kaygılıyız. Bir de sektördeki teşvik sisteminin yarattığı sorunlar var. Güneydoğu’ya yönelik teşvikler fabrikaların taşınmasına, mevcut işçilerin çıkarılmasına, yeni bir taşeron düzeninin kurulmasına ve sendikal düzenin bozulmasına neden oluyor. Burada da çözüm lazım.”
‘YETKİ VERİLİNCE SÜREÇ BAŞLAMALI’
Ay, örgütlenmenin önündeki engelleri aşmaya dair somut önerilerini şöyle sıraladı: “Birincisi anayasal bir hak olan örgütlenme hakkının kullanılmasını engelleyenlere ağır cezalar verilmelidir. İkincisi teknik olarak bir iş yerinde örgütlenme sağlandığında, kayıtlardan yetki seviyesine gelindiği görüldüğü ve yetki verildiği anda, toplu sözleşme süreci başlatılabilmelidir. İşveren itiraz ediyorsa yargı yoluna gidiyorsa gitsin ama toplu sözleşme süreci de başlasın. Çünkü süreç sarkınca kötü niyetli işverenler Anayasa’yı ihlâl ederek işten çıkarma dahil ahlak dışı ve yasadışı her türlü eyleme girişebilmektedir. Üçüncüsü de uygulamadaki çarpıklıklar giderilmeli. Örneğin uzun süren davalar, zorunlu arabuluculuk sistemindeki ve bazı kanunlardaki eksiklikler bezdirme politikalarına zemin hazırlıyor, hak kayıplarına yol açıyor.”
Rafi Ay sözlerini şöyle sürdürdü: “Üretmek, kazanmak ve kazandırmak istiyoruz. Türkiye’mizin refahı için örgütlü toplumla üretmekten başka çare yok.”