Türk Ortodoks Patrikhanesi'nden Papa Eftim'in torunu Chris Selçuk Erenerol: Fener Rum Patrikhanesi Türkiye'yi zorda bırakıyor
Fener Rum Kilisesinin hukuk dışı faaliyetlerini Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesi Basın Sözcüsü Yardımcısı Chris Selçuk Erenerol’la konuştuk. Atatürk İlke ve İnkılaplarının vazgeçilmez olduğunu belirten Erenerol, Rum Patrikhanesinin Kurtuluş Savaşı’ndan beri Batı’dan destek aldığına dikkat çekti.
- Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin Kurtuluş Savaşı sırasında Papa Eftim’in vatansever duruşu sonrası kurulduğunu biliyoruz. Fener Rum Kilisesi’nin İstanbul’un işgal edilmesini olumlu karşılamasını eleştirmişti. Fener Rum Patrikhanesi ile Türk Ortodoks Patrikhanesi arasında günümüzde nasıl bir ilişki var?
Papa Eftim başından beri Türklük bilincine sahip bir kişi olarak Türk milletinin bağımsızlığını savunmuştur. Verdiği mücadele de hep bu yönde oldu. Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin de kuruluşu, tam bağımsız ve egemen bir Türkiye Cumhuriyeti’nin kurumu olarak olmuştur. Hiçbir zaman harici güçlerin boyunduruğu altında olmayı ya da onların ajandalarını hayata geçirme gayesinde bulunmadı. Bu bağlamda, tabii ki de Fener Rum Kilisesi ile aynı çizgide bulunmamız mümkün değildir. Fener Rum Kilisesi’nin aynı zamanda Mavri Mira’nın kurucusu olduğunu unutmamak lazımdır. Direkt olarak Yunan Hükümeti’nden talimat alan bu örgüt yalnızca Anadolu’daki okullarda ayrılıkçı faaliyetler gütmemiş; silahlı çeteleri de desteklemiştir. Hiçbir masum tarafı olmayan bu örgütün ruhunu bugün kimse Fener Rum Kilisesi’nden ayrı düşünemez. Mustafa Kemal’in Nutuk’ta belirttiği üzere, 22.08.1919 tarihinde imzalanmış gizli bir belge ışığında, gelecekte de Truman’ın uçağı ile Fener Rum Kilisesi’nin başına geçecek olan Athenagoras’ın Mavri Mira kurucu üyelerinden olduğu yazmaktadır. EOKA ile aralarındaki bağ da dünya basınında yerini bulmuştur. Bütün bunların ışığında, Atatürk tarafından “hıyanet yuvası” olarak adlandırılmış Fener Rum Kilisesi’nin emellerinin değiştiğine inanmıyoruz. Mustafa Kemal’in mücadelesini destekleyen Papa Eftim ve kendini Cumhuriyet’e bağlı gören Türk Ortodoks Patrikhanesi her zaman Kuvvacı ruhunu koruyarak bu aykırılıklara müsaade etmeyecek; mücadelesine devam edecektir.
‘EKÜMENİKLİK DİNEN DE GEÇERLİ DEĞİL’
- Fener Rum Patrikhanesi Patriği Bartholomeos, hukuken yetkisi olmadığı halde kendini ekümenik ilan ediyor. Lozan Barış Antlaşması’na aykırı hareket ediyor, yabancı devletler de destekliyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Antlaşmaların ve kanunların bağlayıcılığı mutlaktır. Kimse bu hiyerarşiden üstün olamaz. Bunların çiğnenmesinden doğacak sonuçlar da bellidir. Yapılanların hukuken hiçbir geçerliliği yoktur ve dini konulara siyaset karıştırmaktan başka bir şey değildir bu olanlar. Fener Rum Kilisesi’nin ekümeniklik iddiası ne dinen ne de hukuken geçerlidir. Bu sadece ABD ve Batı’nın siyasal desteği ile iddia edilen bir olaydır. Genel olarak göz ardı edilse dahi bilinmelidir ki ne denli siyasal bir karar olsa da hukuken ve diplomatik çerçevede ülkemize zararı dokunan ve dokunacak adımlardır bunlar. Bunlardan en günceli belki de bilindiği üzere Ukrayna ve Rusya arasında gerginliği tırmandıran, Fener Rum Kilisesi’nin taraf olup Ukrayna Kilisesi’ne otosefali yani bağımsızlık vermesidir. Böyle bir yetkisi olmayan Fener Rum Kilisesi tabii ki Türkiye Cumhuriyeti’ni de zor durumda bırakmaktadır. İki ülke arasındaki çatışmanın bitmesi ve bölge halklarının huzur içinde yaşaması üzerine diplomatik adımları atan Türkiye Cumhuriyeti, İstanbul’da Fatih Kaymakamlık’ına bağlı bir kilisenin, Batı desteğiyle gerginliği tırmandırma hususunu özellikle yetkililer gözden geçirmelidir.
- Bartholomeos’un basının gündeminde çok sık yer aldığını görüyoruz. Bir din adamının kamera karşısında olmasının sebebi sizce nedir?
Çok sık gördüğüm bir figür olduğunu söyleyemem. Lakin birçok siyasi ile hem yurt içinde hem de yurtdışında bir araya geldiği de bir gerçek. Bu tamamen aldığı destekten ötürüdür. 1947 yılında, seçilmiş bir ABD Başkanı neden uçağıyla Fener Rum Kilisesi’ne, Lozan’a aykırı bir şekilde, papaz atamasında bulunuyorsa bugün de Bartholomeos’un siyasilerin yanında dini bir figürden çok politik bir figüre dönüşmesi ve demeçler vermesi de bu yüzdendir. Misal, bu önceki hafta dahi, Bartholomeos’un Yunanistan Başbakanı Miçotakis ile görüşmesi, iç ve dış basında, yeniden ekümeniklik sıfatının pekiştirilmesi ve Ukrayna’ya verdiği destek ile gündeme geldi. Milletimiz bunun yasal olmadığını anlamalı ve sebebinin ulusal çıkarlarımız adına ne denli tehlikeli olduğunu öğrenmelidir. Diplomatik alanda atılan bu adımlar bağlayıcı sonuçlar doğurur. Bunlar hakkında bilinçlenmek elzemdir.
Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesi Kurucusu Papa Eftim’in oğlu III. Eftim Selçuk Erenerol’un torunu olan Chris Selçuk Erenerol, Patrikhanenin Basın Sözcüsü Yardımcılığı görevini yürütüyor. Üniversitede Siyaset Bilimi anadalı ve Sosyoloji yandalı ile lisansı yapan Erenerol, Brüksel’de de Siyaset Bilimi ile Din Bilimi ve Laiklik yüksek lisansları yaptı. Erenerol araştırmalarında olarak dinin siyasi ve beşerî alanda yeri, etkileri ve gelişimini inceledi, karşılaştırmalı laiklik ve sekülarizm üzerine çalışmalar yürüttü.
‘ABD’DEKİ DİNİ KURUMLARIN LOBİ FAALİYETLERİ AZINSANAMAZ’
- Fener Rum Patrikhanesi’nin ABD’de hukuka aykırı şekilde temsilciliği var ve orada devlet yöneticileriyle, lobilerle, finans kuruluşlarıyla ilişki içerisinde. Bir ibadet merkezinin bu şekilde faaliyet yürütmesi ne anlam ifade ediyor?
Amerikan sekülerliği ve dini hayatın alanı gerçekten dünyada pek de eşi benzeri olmayan bir araştırma alanının konusudur. Yüksek lisans tezimi Amerikan sekülarizmi ve devlet dini üzerine yazarken gerçekten çok enteresan bir dini dünya ile karşılaşmıştım. Dini kurumların lobi faaliyetleri ve siyasete etkisi azımsanmayacak bir boyutta. Zaten tarihselliğinden ötürü de ABD’yi salt seküler bir devlet olarak görmemiz doğru değildir. Özellikle II. Dünya Savaşı sonrasında şekillenen dengelerin ABD güdümünde ne denli din eksenine çekildiğini biliyoruz. Sovyetlere dayatılan din algısından, Yeşil Kuşak teorisine ve ardından da dinler arası diyalog ile kurulmaya çalışan oyunu ABD’den bağımsız düşünmemiz imkânsız. Bizim için, tarihsel yakınlığından ötürü, dinler arası diyalog çok önemli bir olgudur. Fetullah Gülen gibi teröristlerin de içinde bulunduğu bu diyalog tabii ki de Fener Rum Kilisesi’ni de dışarıda bırakmamıştır. Bundan dolayı, bu şekilde yönetilen lobi faaliyetlerinin ve sonuçlarının egemenliğimize tehlike oluşturduğunu düşünüyorum. Bunun hukuka aykırı boyutları da yargı tarafından incelenmelidir.
- Bartholomeos’un siyasi çıkışları çokça gündeme geliyor. ABD, Ukrayna, Yunanistan gibi ülkeleri “ekümenik” sıfatıyla ziyaret ederek Türkiye’yi şikâyet ediyor. Son olarak Rusya’nın Ukrayna’da düzenlediği harekata ilişkin de açıklama yaptı. Bartholomeos’un üzerine bu Rusya-Ukrayna geriliminde payı olduğunu düşünüyor musunuz?
Kesinlikle. Önceden de belirttiğim gibi zaten Fener Rum Kilisesi’nin ekümenik sıfatı ne Lozan ne de yargımızın verdiği kararlar uyarınca geçerli değildir. Şöyle ki, Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin 2007/5603K sayılı ilamında Lozan müzakereleri esas alınarak, tarafların beyanını “sözlü senet” olarak kabul etmeleri uyarınca, Fener Rum Kilisesi’nin görevinin Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan Rum kökenli vatandaşların dini ihtiyaçlarını (ayin, vaftiz, nikah, cenaze, vb.) karşılamaktan ibaret olduğunu belirtilmiştir. Bundan ötürü, Fener Rum Kilisesi’nin ekümeniklik iddia etmesinin yasalara aykırı olduğunu kararda yinelemiştir. Bu demektir ki, Fener Rum Kilisesi tamamen Türk yasalarına bağlı olmak zorundadır. Fener Rum Kilisesi’nin yasaları çiğneyişi ve Rus Patrikhanesi ile Kiev Kilisesi’ni karşı karşıya getirmesi bu gerilimi arttırmıştır. Ekümeniklik iddia edememesi de ruhani yönden üstün sayılmasının bir yasal dayanağının olmadığını ve başka kiliselerin, yurt içinde ve yurt dışında, işleyişlerine karışmasının mümkün olmadığını belirtir. Öte yandan şunu da belirtmekte fayda görüyorum. Bu sıfatın kullanılması yalnızca yurtdışıyla da sınırlı değil. Bizzat bizim siyasilerimiz de kullanmakta ve kabul etmektedir. Şayet bu noktaları birleştirirsek hem içeriden hem de dışarıdan kimlerin bu planlara dahil olup Lozan’a ve kanunlarıma karşı hareket ettiğini görebiliriz. Takdir edersiniz ki Mustafa Kemal Atatürk’ü anlamak onun adını siyasal çıkarlar için zikretmek değil; kurucu değerlerin özünü ve ruhunu anlayıp yansıtmaktan geçer.
- Bartholomeos, hayatının anlatıldığı kitapta Türk Ortodoks Patrikhanesi’nden bazı kiliseleri geri almak istediklerini söylüyor. Türk Ortodoks Patrikhanesi’yle Fener Rum Kilisesi arasında bu alanda bir mücadele olduğunu görüyoruz. Rumların bu taleplerinin sebebi nedir?
Lozan’da mübadele kabul edildikten sonra Papa Eftim Ankara hükümetinin çıkardığı bir yasa ile ailesiyle İstanbul’a iskân edildi. İstanbul’da yaşayan, Karaman’dan gelmiş Türk Ortodokslar Papa Eftim’i ziyaret ederek onun Anadolu’daki mücadelesini yakından takip ettiklerini ve katıldıklarını söylemişler ve artık kendilerinin de Fener’e tabi olmak istemediklerini ifade etmişlerdir. Papa Eftim’e kendilerinin dört kilisenin mütevelli heyeti olarak ona biat etmeye karar verdiklerini söyleyerek “Anadolu’da kurmuş olduğun Patrikhaneyi İstanbul’da tekrar hayata geçirelim” demişlerdir. Papa Eftim, durumu Ankara’ya bildirmiş ve onayı aldıktan sonra Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesi olarak yeniden hayata geçirmiştir. Bu dört kiliseden biri Menderes zamanında yol yapımından dolayı istimlak edilmiştir. Nasıl ki Bartholomeos’un ekümeniklik iddiaları hukuken geçersizse bizden de kiliseleri alması mümkün değildir. O kiliselerin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesi’ne ait oldukları tescillenmiştir.
‘ATATÜRK İLKE VE İNKILAPLARI VAZGEÇİLMEZİMİZDİR’
- Türk Ortodoks Kilisesi’ne FETÖ’nün Ergenekon tertibi sırasında pek çok iftira atıldı, Sayın Sevgi Erenerol da Aydınlık yöneticileriyle birlikte yargılandı. Kurulduğu günden günümüze Türk Ortodoks Patrikhanesi vatansever, Atatürkçü, milli duruşuyla biliniyor. Bu yüzden de Türkiye’yi parçalamak isteyen güçler tarafından hedef alınıyor. Ama Patrikhane’nin kararlı tavrı devam ediyor. Okurlarımıza son olarak neler söylemek istersiniz?
Kesinlikle öyle. Hep de devam edecek. Türk Ortodoks Patrikhanesi, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kurumlardan biridir. Cumhuriyet ilelebet payidar kaldığı sürece biz de Atatürk’ün ilke ve inkılaplarını korumaya ve yaşatmaya devam edeceğiz. Ergenekon sürecinde de görüldüğü gibi, gayemiz yalnız ve yalnız Türk milletinin bütünlüğünün ve egemenliğinin korunmasıdır. Atatürk ilke ve inkılapları, kurucu ruh ve değerlerimiz vazgeçilmezdir. Milletimiz, özellikle Ergenekon kumpası süreciyle ve sonrasında güçlenen FETÖ yapılanmasıyla, doğruyu yanlışı görmüş; Atatürk ilke ve inkılaplarından uzaklaşmanın doğuracağı sorunlara şahit olmuştur. Umuyoruz ki bu hain kumpaslardan ve girişimlerden milletimiz gerekli dersi alır ve kurucu ruha geri döner.
CHRİS SELÇUK ERENEROL KİMDİR?
Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesi Kurucusu Papa Eftim’in oğlu III. Eftim Selçuk Erenerol’un torunu olan Chris Selçuk Erenerol, Patrikhanenin Basın Sözcüsü Yardımcılığı görevini yürütüyor. Üniversitede Siyaset Bilimi anadalı ve Sosyoloji yandalı ile lisansı yapan Erenerol, Brüksel’de de Siyaset Bilimi ile Din Bilimi ve Laiklik yüksek lisansları yaptı. Erenerol araştırmalarında olarak dinin siyasi ve beşerî alanda yeri, etkileri ve gelişimini inceledi, karşılaştırmalı laiklik ve sekülarizm üzerine çalışmalar yürüttü.
ATATÜRK ‘BABA EFTİM’ DİYE HİTAP EDERDİ
Mustafa Kemal Atatürk, Anadolu’da Milli Mücadeleye destek veren Papa Eftim’le Sivas Kongresi sırasında görüşerek Patriğe “Baba Eftim” şeklinde hitap etti. Atatürk’ün “Baba Eftim bu memlekete bir ordu kadar hizmet etmiştir.” dediği Papa Eftim, kendisi için “Ben Türk dostu Eftim değil, Türkoğlu Türk Eftim'im. Ben, her zaman, her yerde Türk olduğumu beyan ettim. Bir yabancı, Türk dostu olabilir. Fakat benim gibi, halis bir Türk vatandaşının, yabancı bir Türk dostu gibi gösterilmesi, O'nun milliyetinden şüphe edilmesine delalet eder ki, bundan incinmemek, üzülmemek imkânsızdır. Bana Türk demeyip, Türk dostu diyenleri hiçbir surette affedemem.” ifadelerini kullanmıştır.