22 Aralık 2024 Pazar
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Parti’nin birliğini esas alan örnek devrimci!

Yalçın ‘ben’i ezmiş, egoları yenmiştir. Yalçın, ‘Ulu Çınar’ın köklerine sıkı sıkıya sarılmış, partide önder görevler almış, son nefesine kadar, saatini sürekli kontrol ederek adeta maraton koşmuştur. Kalp durmuştur ama Yalçın saati durmamıştır!

Parti’nin birliğini esas alan örnek devrimci!
A+ A-
İSMET ÖĞÜTÜCÜ

Seçim çalışmaları için gittiği Uşak’ta kalp krizi sonucu hayatını kaybeden İşçi/Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Hasan Yalçın’ın bu yıl 20. ölüm yıl dönümü. 29 Ağustos 2002 günü kaybettiğimiz Yalçın, yılmaz bir devrimci, usta bir örgütçü ve ince bir mizah/hiciv anlayışına sahip yazardı.

Hasan Yalçın, 1944 yılında Konya’nın Hadim İlçesinde doğdu. 1966 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Fakültesi Talebe Cemiyeti Başkanı oldu. 1967'de ise İTÜ Talebe Birliği Başkanlığına seçildi. Özel üniversitelere karşı yapılan 441 kilometrelik İstanbul-Ankara yürüyüşünde başında kalpak ile en önde yürüdü. 6. Filoya karşı antiemperyalist gençlik eylemlerinin en önünde yer aldı. FKF yönetim kurulu üyesi de olan Hasan Yalçın, Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi (TİİKP) MK üyeliği yaptı. 12 Mart 1971 darbesinde tutuklandı. 1974 yılında çıkartılan af yasası ile özgürlüğüne kavuştu. 1978 yılında kurulan Türkiye İşçi Köylü Partisi (TİKP) kurucuları arasında yer aldı ve MK üyeliği yaptı. 12 Eylül 1980 Amerikancı darbesinde yeniden tutuklandı. 1984 yılında tahliye oldu. 1988 yılında kurulan Sosyalist Parti (SP) ve daha sonra İşçi Partisi’nde (İP) yöneticilik yaptı.

Yalçın, İşçi-Köylü, Proleter Devrimci Aydınlık, Halkın Sesi, Bora, Türkiye Gerçeği, Günlük Aydınlık gazetesi, Ufuklar, Saçak, 2000’e Doğru, Yüzyıl, Teori, Aydınlık, Bilim ve Ütopya, Köylü, Öncü Gençlik dergilerinde; Mustafa Söğüt, Selim Uslu ve Yavuz Savaşkan adıyla makaleler yazdı.

GERÇEK BİR ARKADAŞ

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Panait Istrati’nin “Mihail” (Arkadaş) adlı kitabının sunuş yazısında “arkadaşı” şöyle tarif etmektedir: “Arkadaş, benim hayatımda en dolu kavramdır. Yaşama amacımı tanımlar. (…) yaşamak benim için arkadaşlık demektir. (…) İnsanlık kavramının arkadaş kavramına dönüşmesi, insanlığın en büyük davasıdır. Ve sonu yoktur bu büyük davanın. Arkadaş olmak, ucu sonsuza açılan bir eylemdir. (…) Arkadaşlık, bencillikten kurtulmaktır; nefsi öldürürken derindeki benlere ulaşmaktır. (…) Aydınlıkçı olmak en derin anlamıyla arkadaş olmaktır.”1

Biz Aydınlıkçılar için Yalçın’ı tanımak, onunla arkadaş olmak ve aynı partide mücadele etmek büyük bir mutluluk kaynağı olmuştur. Genel Merkez’deki toplantıları adeta iple çekerdik. Yalçın’ın kürsüdeki edasını görmek, kıvrak zekâsını hissetmek, tadına doyulmaz mizahını dinlemek ve bilgi çeşmesinden dağarcığımızı doldurmak isterdik.

‘PRATİKTEN SÜZÜLEN TEORİK BİRİKİM’

Doğu Perinçek, Hasan Yalçın’ın Selim Uslu takma adıyla yazdığı yazılarının toplandığı “Devlet ve Ben” adlı kitabın önsözünde şöyle der: “Selim Uslu, kanımca mizahımızın doruklarından biridir. O’nu kalıcı kılan, ülkemiz mizahına getirdiği, yeni üslup kadar teorisyenliğidir de. Pratikten süzülen bir teorik birikim üzerinde yükselmesi, Selim Bey’in mizahına sağlam bir gerçeklik zemini kazandırırken okuyucuya de ayrı bir tat verir.”2

Yalçın’ın, Selim Uslu takma adıyla yazdığı yazılarını okurken; zaman zaman devletle başa baş kalabilir, onun fotoğrafını çekebilir, kırmızı kitabını okuyabilir, iki yakasını tutarak, düğmesine de dokunabilirsiniz. Hatta devletin sırrına erip, “uygun” yerlerini de görebilirsiniz.

“Bilmekle kavramak arasında dağlar kadar fark vardır” diyen Yalçın’ın Aydınlık’taki köşesinin adı “Çivi Yazısı”dır. Yazılarında bilgiyi bilinçlerimize çivi gibi çakarak kavramamızı sağlamıştır.

Yalçın, Konya’da öğrencilik yıllarında dünya klasiklerini okumaya başlar. Kafka, Balzac ve Dostoyevski ve Gogol’un romanları bunların başında gelir. Toplumların tarihini, birbirleriyle etkileşimlerini, aydınların rolünü romanlardan öğrenir ve teorileştirir. Onun bu merakını ve özelliğini gören Doğu Perinçek, romanda aydın tipleri üzerine bir kitap yazmasını önerir ve “tek tek yazarsın sonra kitap haline getiririz” der.3

Saçak ve Aydınlık’ta yayımlanan yazıları daha sonra “Romanda Aydın Tipleri” adıyla 2004 yılında kitap haline getirilir. Bu alanda giderek uzmanlaşan Yalçın “Aydın Rantı” kavramını bulur. Doğu Perinçek, Yalçın’ın bu buluşuyla ilgili şunları söylemektedir: “Aydın rantı ancak bir perdenin altında var olabilir. Perdeyi kaldırdınız mı, aydının da sorgulanması başlar. Hasan Yalçın işte o perdeyi kaldırmıştır. Aydınlar; ilericisi, gericisi ve bağımsız denen özel cinsiyle, perdenin kalkmasını pek istemezler. O zaman kendilerini etekleri kaldırılmış gibi hissederler. (…) Hasan Yalçın, rant kavramının içini açar ve aydın cilvelerini bulur. Aydın numaraları da diyebilirsiniz. Aydın aslında rant kavramıyla cilveleşmektedir. Bağımsız aydın duruşu, işte o cilveleşmenin konumlarından biridir.”4

Yalçın’ın aydın ve rant kavramıyla ilgili yazılarında aydınların röntgenini çeker, özellikle ciğeri ve yüreğini inceler. Tadı damağımızda kalan bu yazıları da Aydın Rantı adlı kitapta toplanmıştır.

Yalçın’ın 1980 sonrası aydın çürümelerini ele alan sistemin devşirdiği “dönek portreleri” de yazmıştır. Bizleri mizahın doruklarına çıkaran bu yazıları daha sonra Dönekler adıyla kitap haline getirilmiştir.

Burada yeri gelmişken Yalçın’ın tüm yazılarının tasnif edilmesinde ve yayımlanmasında büyük emekleri olan Işık Soner’i de saygıyla analım.

Parti’nin birliğini esas alan örnek devrimci! - Resim : 1

‘NE KADAR ÖVÜNSELER AZDIR’

SüperNATO’nun psikolojik savaş merkezi 50 yıldır mızrağın ucunu, Aydınlıkçıların kurduğu devrimci partilere, yayın organlarına ve Doğu Perinçek’e yöneltmiştir. Bu merkez zaman zaman sahte solu da kullanarak Aydınlıkçıları yıpratmaya çalışmaktadır.

Doğu Perinçek bunun nedenini şöyle açıklar: “Partimizin ve Aydınlıkçıları geçmişlerine niçin bu kadar önem verilmektedir? Aydınlıkçıların tarihi, psikolojik savaş merkezlerinde niçin en önemli araştırma konusudur? Niçin en büyük yalanlar, Partimize karşı üretilmektedir? Niçin böyle çaplı bir uydurmacılık aygıtı kurmuşlardır. İşçi Partisi’ne ve önderlerine bunca saldırı, sisteme ne kazandırıyor?

İşte bizim gücümüz bu soruların cevabındadır. Bizim etkimizin büyüklüğü, psikolojik savaş boyutlarıyla ölçülebilir. İşçi Partisi’nin Türkiye’de emperyalizme karşı biricik seçenek olduğu, bu büyük gerçekte yatar. O nedenle bize karşı psikolojik savaşın azaldığını görmek, bizi kahreder. İşte o zaman kendimizi sorgularız; hatamızı bulmaya çalışırız.”5

Aydınlıkçıların psikolojik savaşa karşı mücadele süreçlerinde bir uzmanlık birikimi de oluşmuştur. Bu uzmanlardan biriside Yalçın’dır. Yalçın cesaretle ve bilgiyle psikolojik merkezlerin topuna birden meydan okumuştur. Televizyon kanallarında psikolojik merkez elemanlarıyla boğuşa boğuşa uzmanlığını geliştirmiştir.

Yalçın, psikolojik savaşa karşı mücadelede şu sonuçlara ulaşmıştır:

“Psikolojik savaş başlamamışsa, savaş başlamamıştır. Ve psikolojik savaş ne kadar sertse, savaş o kadar ciddidir. Modern çağın savaşlarına ilişkin yasa böyledir.

Siz atıp tutuyorsunuz ama düşmandan ses seda yok. Kimse üzerinize ne Doğu Perinçek'in dediği gibi fare atıyor, ne de böceklerini sürmüş piyasaya. O zaman biliniz ki ciddi savaşmıyorsunuz. Kılıcınızın ucu henüz düşmanın yüreğine değmemiştir.

Şimdi Aydınlıkçılar, İşçi Partililer ne kadar gururlansalar azdır.

Ne kadar övünseler yeridir.

Türkiye’nin düşmanları (…) yani toplam börtü böcek harekete geçmiştir. Bütün silahlarını ateşlemişlerdir.

Hedefleri sizsiniz.

Ne büyük onur!

Canınızı yakmak istiyorlar.

Demek ki canlarını yaktınız.

Tam hedeften vurdunuz.

Maskelerini çıkarmışlardır.

Demek ki son savaşlarını vermektedirler. Artık maskeye ihtiyaçları olmayacak.

Yok edecekler veya yok olacaklar.

(...)

Bitmiştir bu iş.

(…)

Kaçacakları hiçbir yer yok.

Amerikan helikopterleri yetişebilirse onları Guam Adası’na götürecek.”6

“Parti üyelerini dönüştürerek kendi kendini de inşa eder. (…) Parti üyesinin veya bir üye grubunun partinin karşısına geçip, koşullar öne sürmesinin gerçek ve haklı hiçbir temeli olamaz. Üye, partiden kopuk olarak değil, bütünün parçası olarak önemli ve değerlidir.

ÖRGÜTLENME VE PARTİNİN BİRLİĞİ

Yalçın, ideoloji, siyaset, edebiyat, kültür ve felsefe yazılarının yanı sıra; Parti, örgütlenme, disiplin, üyelik ve görevleri, temel örgütler, çalışma tarzı ve ittifaklar meselesine de kafa yormuş, önemli yazılar yazmıştır.

“Yoksul ve emekçi halkı sevmeyen, onlara olan borcunu ödemek için, ömür boyu mücadele etme görevini anlamayan aydın sosyalist olamaz” diyen Yalçın, yazılarında partide örgütlenmeyi reddeden aydınlarla da ideolojik mücadele yürütmüştür. Örgütsüzlükle özgürlüğü eşanlamlı kullanan aydınları acımasız bir şekilde eleştirmiştir.

Yalçın’ın pratikten yola çıkarak ürettiği parti ve örgütlenme yazıları eğitim gibidir. Bu yazılar Ortak Aklımız Parti adlı kitabında toplanmıştır. Yalçın’ın arkasında bıraktığı en önemli miraslardan birisi parti yazılarıdır.

Partiyi şöyle tarif eder; “Parti üyelerini dönüştürerek kendi kendini de inşa eder. (…) Parti üyesinin veya bir üye grubunun partinin karşısına geçip, koşullar öne sürmesinin gerçek ve haklı hiçbir temeli olamaz. Üye, partiden kopuk olarak değil, bütünün parçası olarak önemli ve değerlidir. “Verdiğimi geri isterim” veya “Parti parti ise, ben de benim” dediği anda, henüz partiye katılmamış insanınkinden bile geri bir bilinç ortaya koymuş olur ve sıradan bir banka müşterisi haline gelir. (…) Parti bizim ortak aklımızdır. Bütün üyelerin akıllarının toplamından bin kere büyük bir ortak akıldır parti. (…) Devrim bir ölüm kalım mücadelesidir ve parti arkadaşlığı ölümde ve kalımda kader birliği demektir. (…) Arkadaş bağlılıklarını partiye bağlılıkla karşı karşıya getiren, sadece partiye zarar vermekle kalmaz, arkadaşlığı da ölüm döşeğine yatırmış olur. Parti, “ya ben ya o” kıskançlıklarının tarafı veya konusu yapıldığında bundan, er veya geç arkadaşlıklar da zararlı çıkar.”7

‘PARTİ’NİN ÖNÜNE TAŞ KOYMAM’

Vatan Partisi içinde ve dışında “Hasan Yalçın olsaydı, şöyle olurdu, böyle olurdu.” Gibi tahminlere dayalı yorumlar yapılabiliyor. Yalçın, yaşamının neredeyse 40 yılını Aydınlıkçı olarak geçirmiştir. Yalçın’ı anmak, onu anlamak ve söylediklerini kavramak, ancak ortaya koyduğu pratiği incelemekle mümkündür.

Yalçın, İşçi Partisi’nin (İP) 4. Kongre öncesinde; Parti, çalışma tarzı, başarının kıstasları başlıkları altında toplayacağımız bazı fikirler ortaya koydu. Bu fikirler parti tabanında ve merkez komitesinde demokratik bir ortamda tartışıldı, eleştirildi ve karar bağlandı.

Yalçın bu tartışmalardan sonra İP 4. Kongresinde yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Hiçbir fikir ayrılığını Parti'nin birliğinden daha değerli görmüyorum. Ayrıca, çoğunluğumuza çok büyük değer veriyorum. Çoğunluğumuzun aldığı karar, Merkez Komitesi'nin aldığı karar, benim fikirlerimin çok daha üstünde bir değer taşır. Uzun yıllar birlikte mücadele ettiğim arkadaşlarım tarafından yanlış düşündüğüm söylenirse hepinizden daha kolay tereddüde kapılırım. Düşünce sistemimin bir özelliğidir bu. Parti'nin başarısının birlikten geçtiğini ve kendi adıma da Parti'nin tekerine taş koymak veya çomak sokmak tutumu içerisinde, hiçbir fikir adına olmayacağımı kongre önünde ifade etmek istiyorum. Parti'nin önüne değil taş koymak, bir çöp parçası dahi koymam. Fikirlerimizi söyleriz, tartışırız, arkadaşlarımız bize yardımcı olurlar.”

Ders niteliğindeki bu konuşma, Teori dergisinin Şubat 1997 tarihli sayısında yayımlanmıştır.

Yalçın bu konuşmasıyla “ben”i ezmiş, egoları yenmiştir. Dostun düşmanın “acaba ne olacak” merakıyla beklediği bir anda hançerini ve mızrağının ucunu düşmana doğrultmasını bilmiştir.

Yalçın, “Ulu Çınar”ın köklerine sıkı sıkıya sarılmış, partide önder görevler almaya devam etmiş, son nefesine kadar sürekli saatini kontrol ederek adeta maraton koşmuştur. Kalp durmuştur ama Yalçın saati durmamıştır.

Yalçın’ı anmaya çalıştığımız bu yazımızı Sayın Doğu Perinçek’in sözleriyle bitirelim: “Bir insanın hakkında ölmeden karar vermeyin” dermiş Farslar. Hasan Yalçın, gerçek ve büyük bir arkadaş olarak öldü. Onun arkadaşı olmak, başlı başına bir mutluluktur.”8

Hasan Yalçın’ı saygı ve özlemle anıyorum. Anısı örnek olsun…

Kaynaklar

1. Panaıt Istrati, Mihail (Arkadaş), Kaynak Yayınları, 2004, s. 5, 6, 7.

2. Selim Uslu (Hasan Yalçın), Devlet ve Ben, Kaynak Yayınları, 1996. s.9.

3. Hasan Yalçın, Romanda Aydın Tipleri, Kaynak Yayınları, 2004, s. 9.

4. Hasan Yalçın, Aydın Rantı, Kaynak Yayınları, 2004, s.10, 11.

5. Hasan Yalçın, Psikolojik Savaş, Kaynak Yayınları, 2006, s. 10.

6. Hasan Yalçın, Psikolojik Savaş, Kaynak Yayınları, 2006, s. 142-144

7. Hasan Yalçın, Ortak Aklımız Parti, Kaynak Yayınları, 2007, s.10, 11, 12.

8. Panait Istrati, Mihail (Arkadaş), Kaynak Yayınları, 2004, s. 8.

Vatan Partisi Doğu Perinçek İşçi Partisi hasan yalçın ortak aklımız parti aydınlıkçılar pisikolojik savaş kara propaganda süpernato selim uslu takma isim fkf tikp hasan yalçın saati