Peş peşe 'çöküş' açıklamaları
CFR: Ukrayna'da savaşı daha fazla sürdüremeyiz, Zelenskiy’i masaya oturtmalıyız. CIA Başkanı William Burns: Küresel hegemon konumumuz tehlikede. Eski ABD Hazine Bakanı Lawrence Summers: Bretton Woods’a alternatifler bulunacak.
ABD Dış İlişkiler Konseyi (CFR)’nin Başkanı Richard N. Haass ve CFR’nin kıdemli üyelerinden Prof. Dr. Charles Kupchan, “Batı’nın Ukrayna’da Yeni Bir Stratejiye İhtiyacı Var. Savaş Alanından Müzakere Masasına Geçmek İçin Bir Plan” başlıklı makale kaleme aldı. Foreign Affairs’te yayımlanan makalede, Batı ve ABD adına Ukrayna sahasındaki durumun sürdürülemeyeceği tahlili yer alıyor. Yazarlar kesin olarak müzakereleri işaret ederken, “Çatışmanın olası sonucu, Ukrayna’nın tam bir zafer kazanması değil, kanlı bir çıkmaza girmesidir.” değerlendirmesinde bulunuyor.
‘BATI GERÇEKLERİ KABUL ETMELİ’
Makalede çatışmanın diplomatik yollarla sona erdirilmesine yönelik çağrıların arttığı vurgulanıyor. Fakat Kiev ve Moskova’nın hedefleri açısından müzakere edilmiş bir çözümün de olgunlaşmadığı belirtiliyor. CFR, “Batı’nın ilkelerinden ödün vermeden bu gerçekleri kabul eden bir yaklaşıma ihtiyacı olduğunun” altını çiziyor. Yazarlar çıkış yolunu ise şu şekilde ifade ediyor:
“En iyi yol Ukrayna’nın askeri kapasitesini güçlendirip ardından da yıl sonuna doğru savaş mevsimi sona erdiğinde, Moskova ve Kiev’i savaş alanından müzakere masasına çekmeyi amaçlayan iki yönlü bir stratejidir.”
ATLANTİK’İN RUSYA KORKUSU
Makalede ABD ve Avrupa’nın, Ukrayna’ya önemli ölçüde istihbarat, eğitim ve donanım sağladığı belirtiliyor. Ancak Atlantik’in uzun menzilli füzeler ve gelişmiş uçaklar gibi büyük sistemleri vermesinin, Rusya’nın nükleer silah kullanması ya da bir NATO üyesine saldırarak gerginliği artıracağı korkusuyla ertelediği vurgulanıyor. Bu yüzden Batı’nın iki seçenek arasında sıkıştığı ifade ediliyor: Az silahlandırılmış Ukrayna’nın yenilgisi, çok silahlandırılmış Ukrayna’nın Putin’i kışkırtması.
‘UKRAYNA’NIN TOPRAKLARINI GERİ ALMASI İMKANSIZ’
CFR, Atlantik’in daha fazla askeri yardımının sağlayacağı tüm faydalara rağmen, bu savaşın çıkmaza gittiği gerçeğini değiştirmesinin pek olası olmadığı görüşünde. Makalede ağır silahların verilmesi karşısında Ukrayna’nın yaklaşan taarruzunun başarılı olması ve Kırım dahil kaybettiği toprakların tamamını geri almasının mümkün olmadığı belirtiliyor. Batı, askeri yardımlarını artırsa bile Ukrayna’nın, Rus güçlerini yok etmekte yetersiz kalacağı, Ukrayna ordusunun asker ve mühimmatının tükendiği ve ekonomisinin kötüye gitmeye devam ettiğinin altı çiziliyor. Aynı zamanda Rus birliklerinin mevzilenmiş durumda olduğu ve yeni askerleri cepheye doğru ilerlettiği uyarısı da yapılıyor.
‘Xİ JİNPİNG, RUSYA’NIN KAYBINA SEYİRCİ KALMAZ’
Makaledeki en kritik noktalardan birisi de özellikle son dönemde sıkça konuşulan Çin’in Rusya’ya ölümcül silah desteği sağlama ihtimali. Yazarlar, Moskova’nın askeri pozisyonunun tehlikeli duruma gelmesiyle Çin’in doğrudan ya da üçüncü ülkeler aracılığıyla Rusya’ya silah sağlamasının olası olduğunu belirtiyor. Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in, Rusya’nın kesin bir kayıp yaşamasına seyirci kalmayacağı vurgulanan makalede, “Xi’nin mart ayında Moskova’ya yaptığı ziyaret, Putin’le ortaklığını güçlendirdiğini ve bundan geri adım atmadığını gösteriyor.” ifadelerine yer veriliyor.
‘PİRUS ZAFERİ İNADI AKILCI OLMAZ’
Makalede Ukrayna’nın askeri ve ekonomik durumundan oldukça olumsuz şekilde bahsediliyor. “Pirus’a dönüşebilecek bir askeri zaferin peşinden inatla gitmek akıllıca olmayacaktır.” diyen yazarlar şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Ukrayna kuvvetleri halihazırda 100 binden fazla kayıp verdi ve en iyi birliklerinin çoğunu kaybetti. Ukrayna ekonomisi yüzde 30 civarında küçüldü, yoksulluk oranı artıyor ve Rusya ülkenin kritik altyapısını bombalamaya devam ediyor. Yaklaşık sekiz milyon Ukraynalı ülkeyi terk etti ve milyonlarca kişi de ülke içinde yerinden edildi. Ukrayna, muhtemelen ulaşamayacağı hedefler uğruna kendini yok etme riskini göze almamalıdır.”
‘BATI, UKRAYNA’NIN HARCAMALARINI KARŞILAYAMIYOR’
Makalede üzerine düşülen konulardan biri de Ukrayna’nın tükettiği mühimmat. Kiev’e verilen geniş çaplı desteğin devam etmesinin daha geniş stratejik riskler taşıdığını belirten yazarlar, “Savaş, Batı’nın askeri hazırlığını aşındırıyor ve silah stoklarını tüketiyor; savunma sanayi, Ukrayna’nın ekipman ve mühimmat harcamalarını karşılayamıyor. NATO ülkeleri Rusya ile doğrudan çatışma olasılığını göz ardı edemez ve ABD Asya’da (Çin’in Tayvan’a karşı herhangi bir hareketini caydırmak veya karşılık vermek için) ve Orta Doğu’da (İran’a veya terörist ağlara karşı) potansiyel askeri harekata hazırlıklı olmalıdır.” uyarısını yapıyor.
‘SAVAŞ ULUSLARARASI HUZURSUZLUĞU TETİKLİYOR’
Savaşın küresel ekonomiye yüklediği yüksek maliyetler makalede dikkat çekilen noktalardan biri. Savaşın tedarik zincirlerini kesintiye uğratarak yüksek enflasyona, enerji ve gıda kıtlığına “katkıda bulunduğu” belirtiliyor. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün raporlarına yer veren yazarlar, savaşın 2023 yılında küresel ekonomik çıktıyı 2,8 trilyon dolar azaltacağının tahmin edildiğini söylüyor. Fransa’dan Mısır’a ve Peru’ya, ekonomik baskının siyasi huzursuzluğu tetiklediğine vurgu yapılan makalede, “Savaş aynı zamanda uluslararası sistemi de kutuplaştırıyor. Batı demokrasileri ile Çin-Rusya koalisyonu arasındaki jeopolitik rekabet iki bloklu bir dünyanın geri dönüşünü müjdelerken, dünyanın geri kalanının çoğu, kenarda oturuyor ve yeni bir Doğu-Batı rekabeti çağına sürüklenmektense taraf olmamayı tercih ediyor.” ifadelerine yer veriliyor.
‘KİEV’İN HEDEFİ BATI’NIN ÇIKARLARIYLA ÇATIŞIYOR’
Bir yılı aşkın bir süredir Batı’nın, Ukrayna’nın başarıyı tanımlamasına ve Batı’nın hedeflerini belirlemesine izin verdiğini belirten yazarlar, “Bu politika, savaşın başlangıcında mantıklı olup olmadığına bakılmaksızın, artık miadını doldurmuştur. Bu akıllıca değil çünkü Ukrayna’nın hedefleri Batı’nın diğer çıkarlarıyla çatışıyor.” değerlendirmesinde bulunuyor.
Bunun sürdürülebilir olmadığı, çünkü savaş maliyetlerini artırdığı vurgulanan makalede, “Batı halkları ve hükümetleri sürekli destek vermekten yoruluyor.” tahlili yapılıyor. Ayrıca ABD’nin, savaşta söz konusu olan çıkarlarının, ABD’nin diğer öncelikleriyle giderek daha fazla çatışan bir politika ürettiğini kabul etmesi gerektiğinin altı çiziliyor.
CIA BAŞKANI BURNS: KÜRESEL HEGEMON KONUMUMUZ TEHLİKEDE
CIA Başkanı William Burns, ABD’nin “bir yüzyılda yalnızca birkaç kez yaşanan” kritik yol ayrımlarından birine tanık olduğunu ve artık “egemen küresel hegemon rolünü garanti etme kabiliyetine sahip olmadığını” söyledi. Geçen hafta başında Baker Enstitüsü’nde bir konuşma yapan Burns, Washington’ın “hala rakiplerinden daha iyi bir eli olmasına” rağmen “artık jeopolitik bloktaki tek büyük çocuk olmadığını” vurguladı. “Masanın en başında bulunduğumuz konum artık garanti değildir.” ifadelerini kullandı.
Pekin ve Moskova arasında artan ilişkinin CIA için “zorlu bir meydan okuma” olduğunu kaydeden Burns, Pekin’in “masada sadece bir koltuğa sahip olmakla yetinmediğini, masayı yönetmek istediğini” belirtti. George W. Bush döneminde ABD’nin Moskova Büyükelçisi olarak görev yapan Burns, Rusya’nın ise “masayı tamamen devirmeye” çalıştığını iddia etti.
Burns, Pekin’in CIA’nın “en büyük uzun vadeli önceliği” olmaya devam ettiğini kaydetti ve istihbarat teşkilatının Çin’e odaklanan kaynaklarını şu ana kadar iki katına çıkardığını açıkladı. Burns, “Çin ile kritik ve giderek düşmanca bir ilişkiyi yönetmenin, önümüzdeki on yıllar boyunca Amerikan politika yapıcıları için en önemli sınav olacağını” belirtti.
ESKİ HAZİNE BAKANI’NDAN ÇARPICI UYARI: BRETTON WOODS’A ALTERNATİFLER BULUNACAK
Eski ABD Hazine Bakanı Lawrence Summers, Bloomberg’e verdiği demeçte, “Rusya ve Çin’in güçlerini birleştirip daha önce tarafsız olan ülkeleri yanlarına çekmesinin, Washington’ın küresel nüfuzunu kaybettiğinin endişe verici işaretleri olduğunu” söyledi.
Rusya, Ortadoğu ve Çin ittifakının, ABD egemenliği için tehlike yarattığına vurgu yapan Summers, “Dünyada parçalanmaya giderek artan bir ilgi var ve daha edişe verici olanın, başkalarının kendilerini ilişkilendirmek istemediği bir parça haline geldiğimize dair hissin giderek artması olduğunu düşünüyorum.” dedi.
ABD’nin rakipleri arasında derinleşen bağların Washington için hem siyasette hem de ekonomide büyük sorunlara işaret ettiğini, örneğin Suudi Arabistan, Rusya ve OPEC+ grubunun diğer üyelerinin ortak kararıyla ham petrol üretiminin kısıtlanması kararının ABD, Euro Bölgesi ve diğer ülkelerin enflasyonla mücadelesini zorlaştırdığını belirten Summers, “Bretton Woods sistemi dünya çapında önemli çözümler getirmezse ciddi sorunlar doğacak ve alternatifler sunulacak.” uyarısında bulundu.
1944’te imzalanan Bretton Woods Anlaşması, IMF ile Dünya Bankası’nın merkezinde yer aldığı, dolar hegemonyası altındaki küresel finans sisteminin temellerini atmıştı.