TEDMEM’in çözüm önerileri: Fırsat eşitliği sağlanırsa OECD’yi geçeriz!
Türk Eğitim Derneği’nin düşünce kuruluşu TEDMEM'in hazırladığı ‘PISA 2022 Türkiye İçin Neler Söylüyor?’ başlıklı raporu yayınlandı. Rapor önemli saptamaların yanında çözüm önerilerini de sunuyor
Türk Eğitim Derneği’nin düşünce kuruluşu TEDMEM’in, PISA 2022 sonuçlarını temel alarak hazırladığı ‘PISA 2022 Türkiye İçin Neler Söylüyor?’ başlıklı rapordan önemli saptamaları ve vurguları iki gün art arda yayınladığımız haberlerle okurlarımıza duyurduk. Son olarak çözüm önerilerine yer vereceğiz. Ancak TEDMEM’in şu saptamasını en başa alalım:
“Türkiye’deki öğrencilerin yüzde 60’ı en alt iki sosyo-ekonomik dilimde kümelenmektedir. OECD ülkeleri ortalamasında bu oran yüzde 16,7’dir. Türkiye’de sosyo-ekonomik olarak en avantajlı ve en dezavantajlı öğrenciler arasında matematik, fen ve okuma alanlarında 69-82 puan arasında değişen performans farklılıkları bulunmaktadır.
“Fırsat eşitliği tüm öğrencilere sosyo-ekonomik durum, cinsiyet veya göçmenlik geçmişi gibi kendilerinin kontrolünde olmayan etmenlerden bağımsız olarak kendi potansiyellerine ulaşma fırsatının sağlanması anlamına gelmektedir.
“PISA 2022 sonuçlarında Türkiye için en dikkat çeken bulgulardan biri sosyo-ekonomik dezavantajlarına rağmen Türkiye’deki öğrencilerin, OECD ülkelerinde aynı sosyo-ekonomik düzeydeki öğrencilerden daha yüksek performans göstermeleridir. Eğer bu potansiyel eğitim sistemindeki eşitsizlikleri gidermek üzere doğru politikalarla desteklenirse Türkiye’deki öğrencilerin performansı OECD ülkeleri ortalamasına ulaşmakla kalmayıp, ortalamanın oldukça üzerine çıkabilir. Dolayısıyla eğitimde eşitliği sağlamanın ulusal ve uluslararası düzeyde rekabet edebilirliği artırmanın bir yolu olduğu da göz önünde bulundurulmalıdır.”
NE BİR ‘BAŞARI HİKÂYESİ’ NE DE ‘FELAKET’
Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı PISA, üç yılda bir dünya genelinde 15 yaş grubu öğrencilerin fen, matematik ve okuma alanındaki yeterliklerini ölçerek eğitim sistemlerinin performanslarını karşılaştırmaya olanak veren veriler sunuyor. Araştırmaya 81 ülkeden 690 bin öğrenci, Türkiye’den de 196 okul ve 7 bin 250 öğrenci katıldı.
PİSA verilerine Türkiye’de, özellikle matematikte ve fende dünya sıralaması içindeki yeri yükselmiş mi düşmüş mü diye bakılıyor.
TEDMEM, PISA’nın, ülkelerin eğitim sistemlerinin küresel bir perspektiften değerlendirilmesi için kapsamlı veriler sunduğuna dikkat çekiyor. “Ancak, diyor, Türkiye’ye ilişkin bulguların ‘büyük bir başarı hikayesi’ ile neredeyse ‘felaket’ arasında değişen iki zıt bakış açısı arasında yoğun bir şekilde tartışılması, veriye dayalı politika yapımı süreçlerini zorlayan bir durum yaratma potansiyeline sahiptir. Bu aşırı kutuplaşmış yorumlar, objektif ve sağlıklı politika geliştirme çabalarını olumsuz yönde etkileyebilmektedir.”
CANALICI SORUNLAR
Türkiye, 2018 yılına kıyasla matematik performansında anlamlı bir değişim olmayan sınırlı sayıda ülkeden biri oldu. Fen alanında ise bugüne kadarki en yüksek ortalama puan elde edildi. Her üç alanda Türkiye’nin ülkeler arası sıralamalardaki yeri kısmen yükseldi. Bu bir başarı hikayesi olarak sunulabilir. Ancak Türkiye’nin üç alanda da performansı hâlâ OECD ortalamasının altında.
TEDMEM, dikkatleri bir başka noktaya daha çekiyor: Türkiye, 15 yaş grubu öğrencilerin yaşam memnuniyetinin ve okula aidiyet duygusunun en düşük olduğu, öğrencilerin okulda kendini en az güvende hissettiği ve devamsızlığın en yüksek olduğu ülkelerin başında geliyor. 2018’le karşılaştırıldığında öğrencilerin okula aidiyet duygusundaki zayıflamanın derinleştiği de verilerle saptanmış durumda.
TEDMEM’e göre öğrencilerin okulla zayıflayan bağları, akademik başarının önündeki engellerin arasında önemli yer tutuyor.
TEDMEM’in kapsamlı önerileri var. Raporda, eğitimde karşı karşıya kalınan sorunların saptanması ve çözümler geliştirilmesi konusunda akademik bir çalışmaya gereksinim olduğu vurgulanıyor. Çözüm önerilerinin ekseninde ‘eğitimde fırsat eşitliğinin’ sağlanması var. Singapur örneğinde olduğu gibi tüm öğrencilerin yeterlik ve başarı düzeylerinin yükseltilmesi Türkiye açısından bir hayal değil. Yeter ki kaynakları paylaştırırken tercihimiz eğitim olsun. İşte önerilerden bazıları:
ULUSAL BİR EĞİTİM VERİ SİSTEMİ KURULMALI
- Öğrencilerin hazır bulunuşluğu, öğrenme eksiklikleri, öğretmenlerin yetkinlikleri, okul yönetiminin niteliği, finansmanın adil ve yeterli dağılımı gibi öğrenme ile ilişkili konularda kapsamlı veriler toplayacak ulusal bir eğitim veri sistemi kurulmalıdır. Bu bütünleşik veri sisteminin, politika yapıcıların veriye dayalı kararlar almasını, eğitimdeki eşitsizlikleri tespit etmesini ve kaynakların etkin dağılımını sağlaması hedeflenmelidir.
- Mevcut iyi uygulamalar ve gelişimsel çalışmalar yaygınlaştırılmalı ve sürdürülebilirlikleri sağlanmalıdır. Yerel ve ulusal düzeyde öğretmen ağları kurulup iş birliğine dayalı mesleki gelişim çalışmaları teşvik edilmelidir.
- Düşük performans gösteren öğrencilere yönelik sınıf ve okul düzeyinde erken müdahale stratejileri geliştirilmelidir.
- Öğretmenler eleştirel düşünme, sorgulama ve problem çözme gibi üst düzey düşünme becerilerini kazandırmada yetkin hale getirilmelidir. Öğretmenlerin mesleki gelişim faaliyetleri tasarlanmalıdır.
- Yalnızca sistemde değil okullarda da benimsenen sonuç odaklı ölçme değerlendirme anlayışı, süreç odaklı bir ölçme değerlendirme anlayışına dönüşmelidir. Bu amaçla, Eylül 2023’te Millî Eğitim Bakanlığı Ölçme ve Değerlendirme Yönetmeliğinde yapılan değişikliklerle atılan önemli adımların uygulamaya yansımaları kapsamlı bir şekilde değerlendirilmelidir.
- Sosyo-ekonomik olarak dezavantajlı bölgelerdeki okullara daha fazla kaynak ayrılmalı, özellikle bu bölgelerde çalışacak öğretmenlere yönelik teşvikler geliştirilmelidir.
- Nitelikli erken çocukluk eğitimi, bu eğitime en çok ihtiyacı olan dezavantajlı gruplardan başlanmak üzere yaygınlaştırılmaya devam edilmeli, bu kademede atılan her adımda öncelik nitelik olmalı, kapasite artışına paralel bir şekilde öğretmen atamaları gerçekleştirilmelidir.