Piyano çalan kurye ve diğerleri
Getir kurucusu Nazım Salur’un tavrı herkese örnek. Bu desteğin tüm Türkiye’ye öncü olması için gelişmelerin takipçisi olacağız. Daha iyi bir gelecek ve daha iyi bir ülke için ekonominin iyi olması çok önemli elbette.
Ancak bununla birlikte, çalışan, üreten, öğrenen, gelişmeyi ve mutluluğu önemseyen bir kültüre de ihtiyacımız var.
Müzik yolculuğumun ilk basamakları konservatuardan çok daha öncesine dayanıyor. Belediyenin ücretsiz yaz kurslarına giderdim. Hatta enstrümanım bile yoktu, öğretmenimden aldığım emanet kemençeyi kullanıyordum. Harçlıklarımı biriktirerek çok sonra bir kemençe alabildim. Bir süre sonra da konservatuarı kazandım.
Beni konservatuara hazırlayan öğretmenimin sağladığı destek, konservatuardan beklenemezdi. Lisanstan mezun olunca şunu anladım: Konservatuarlar, imkanları çok olduğu için sanatçı yetiştiren kurumlar değilmiş. Konservatuarlar, öğrencilerin varlık mücadelesiyle sanatçı olduğu yerlermiş.
Lisans boyunca, internetten burs başvurusu yapmayı denedim. ÖSYM puan ve sıralaması sorduğu için ikinci sayfaya geçemeden geri çıktım. Bu, sosyal medyada karşımıza çıkan karikatürü anımsatıyor. Balıkla maymunu, ağaca tırmanırken yarıştıran eğitim sistemi…
Halbuki müzik, resim, tiyatro gibi sanat dalları, ÖSYM puanıyla değil yetenek sınavıyla alım yapıyor. Yani eğitimli müzisyen olmak için konservatuara giren bir öğrenci, bırakın burs kazanmayı, burs başvurusu bile yapamıyor.
Bir diğer açmaz da şu: Konservatuarlarda zorunlu piyano dersleri var. Birçok öğrenci, piyanosu olmadığı için okul çıkışlarında piyano kuyruğuna giriyor. Berber tekerlemesi gibi olacak ama durum şöyle:
Piyano öğrenmek için okulda piyano kapmaca oynayan müzisyen adayı, piyano çalmayı öğrenebilirse, kendi piyanosunu alabilmek için mezun olup yıllarca çalışır. Söylemesi bile zor, yaşayanları siz düşünün…
Ya da bu enstrüman, maziden hoş bir sada olarak kalır.
GETİR Bİ MUTLULUK GETİR Bİ NOTA SEHPASI
Bunları neden anlatıyorum? Geçen günlerde bir video düştü ekranlarımıza: “Sipariş götüren kurye, piyano yeteneğiyle hayran bıraktı.” Kurye kardeşimiz, eğitim almamasına rağmen Türk Marşı gibi bir parçayı oldukça iyi çalıyordu. Birçok sanatçı, bu gence ders vermeye talip oldu. Olay büyüdü, patronu genç kuryeyi destekleyeceğini duyurdu. Bu olay, beni bin bir duygu ve düşünceye sürükledi.
Yaşananlar elbette güzel. Genç bir yetenek keşfediliyor ve insanlar destek vermek için birbiriyle yarışıyor. Peki, yeteneği tescillenmiş, üniversiteye girmiş ve eğitim almaya başlamış konservatuar öğrencileri neden desteklenmiyor? Desteklenmek için biz de mi kurye olalım? Güzel sesli bir vatandaş, inşaat işçisiyse alkışlanıyor. Konservatuar öğrencisiyse herhangi bir insandan farkı olmuyor.
Diğer bir sorun da şu: Piyano çalanından türkü söyleyenine, üstün yeteneğe sahip yüzlerce vatandaş, alakasız mesleklerde çalışıyor. 12 yıllık okul hayatında bu yetenekleri keşfedilmemiş. Yeteneğine göre yönlendirilmemiş. Vatandaş kurye olmuş ve sosyal medya sayesinde onu keşfediyoruz. Vatandaş için sevindirici, eğitim sistemimiz için üzücü bir durum.
SORULARIM VE DÜŞÜNCELERİM BİTMEDİ
Şimdi aynı durumu farklı senaryolarla tekrar kurgulayalım. Zamanla yarışan ve bundan dolayı kazalar yapan bir meslek… Siparişini teslim etmiş ancak diğer işe gitmeden piyano çalıyor ve videoya alınıyor. Bu video sosyal medyada bu kadar alkışlanmasaydı, patronu videoya yine aynı tepkiyi verir miydi? Patronu tanımıyoruz ve aksini iddia etmiyoruz. Sadece bir soru.
Şunu da düşünüyorum: Demek ki bizim gözünü para hırsı bürümüş patronlar yerine çalışanların mutluluğunu düşünen, sanata ve sanatçıya değer veren patronlara daha çok ihtiyacımız varmış. Aynı şekilde, patronları ve siyasetçileri buna yönlendirecek kalabalıklara…
Getir kurucusu Nazım Salur’un bu tavrı herkese örnek. Bu desteğin tüm Türkiye’ye öncü olması için gelişmelerin takipçisi olacağız. Daha iyi bir gelecek ve daha iyi bir ülke için ekonominin iyi olması çok önemli elbette. Ancak bununla birlikte, çalışan, üreten, öğrenen, gelişmeyi ve mutluluğu önemseyen bir kültüre de ihtiyacımız var.
Bugün haberlere çıkan kurye arkadaşımız kadar yetenekli olan ve yeteneğini eğitimle birleştiren pek çok müzisyen, geçimini sağlayamadığı için sanatı dışında işler yapmak zorunda kalıyor. Eğitimli olduğu halde kurye olmayı seçmek zorunda kalan birçok müzisyen olabilir. Kurye olmak kötü bir şey değil elbette. Motora binmekten keyif alan kurye olmalı, piyano çalmaktan keyif alan sanatçı olmalı, bina yapmaktan keyif alan inşaat ustası olmalı. Meslekler arasında üstünlük iddiamız yok. Her meslek kıymetli.
Getir, ilk kez bir mutluluk getirdi. Darısı, piyano çalamayan kuryelerin, yaşam mücadelesi veren tüm sanatçıların ve mezun olduğu mesleği yapmak isteyen tüm gençlerin başına…