24 Kasım 2024 Pazar
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Piyasada ‘kıyamet’ paniği

2008 ve 2020 krizlerinde basılan trilyonlarca dolar spekülatif varlıklara aktı. Tedarik zincirindeki dalgalanmalar emtia fiyatlarında yükselişe neden oldu. Merkez bankalarının paniği önleme çabasının faydasız olduğunu belirten ekonomist Uğur Civelek, 'Kıyamet kapıda' uyarısı yaptı

Piyasada ‘kıyamet’ paniği
A+ A-
RECEP ERÇİN

ABD tahvil faizlerinin artışı piyasalarda paniğe neden oldu. En küçük bir kırılganlığı bile kaldıramaz hale düşen piyasaları sakinleştirmek yine merkez bankalarına düştü. Avrupa Merkez Bankası (AMB) ve Amerikan Merkez Bankası FED'den yapılan açıklamalarda piyasayı yatıştırıcı mesajlar verildi. Ancak uzmanlar öteden beri küresel ölçekte yaklaşan enflasyonist döneme işaret ediyorlar. Hatırlayalım 2008 krizi öncesi FED, AMB, Japonya Merkez Bankası ve İngiltere Merkez Bankası'nın bilanço büyüklüğü 5 trilyon doların altındaydı. O tarihten sonra herkesin malumu piyasaları desteklemek için dört büyük banka parasal genişlemeye gitti. Gelinen noktada bilanço büyüklüğü 28 trilyon doları aştı. Tek başına FED'in bilançosu Kovid-19 krizi öncesinde 4.3 trilyon dolarken bugün (aradan bir yıl geçti) 7.5 trilyon dolara çıktı. Basılan paralar spekülatif varlıklara aktı. Borsalar şişti. Negatif faizli tahviller zaman zaman 17 trilyon doları buldu. İş öyle bir boyuta vardı ki hep vurguluyoruz; bu dev kumarhaneye “kripto para” adında bir makine daha kondu ki sistemin gazını alsın. Kovid süreciyle birlikte tedarik zinciri dengesinin bozulması sonucu emtia fiyatlarında hızlı bir yükseliş gözlendi. Bloomberg'in araştırmasına göre emtia endeksi 2013'ten bu yana ne yüksek seviyede. Artan enflasyon beklentileri risten kaçınma eğilimini güçlendirdi ve “güvenli liman” ABD tahvillerine yönelime neden oldu.

PİYASA GERÇEKLERDEN KOPUK

Gelişmelere ilişkin sorularımızı yanıtlayan ekonomist Uğur Civelek, “Önce şunu tespit etmek lazım; salgının ekonomi üzerindeki etkisini finansal piyasalar fiyatlamadı. Dünyada ekonomik sorunlar vardı ve ağırlaşıyordu. Finansal taraf bunu görmezden geliyordu. Salgın bunun görülmemesini imkansızlaştırdı. Birileri risk aldı her türlü riski pazarladı. Gerçeklerden kopuş yüzde 100'e vardı” dedi. Durumun farkında olanların risklerini elden çıkarmaya çalıştığını, merkez bankalarının tahvil alacağım diyerek sakin olun mesajı verdiğine dikkat çeken Uğur Civelek, “Geçen yılın ilk çeyreğinde çöküş oldu. Merkez bankalarının gazıyla devam edildi, balonculuk peşinde koşuldu ama daha fazla çıkacağı yer yok. Elon Musk Bitcoin'e taktı! Buna izin verilmemesi lazımdı. Bitcoin düşmeye başlayınca (50 bin doların üzerine çıkması sonrası kayıplar bu hafta yüzde 20'yi buldu.) panik yayıldı. 'Gereken destek verilecek' mesajları geldi. Bu işe yaramayınca! Gidilecek yer var mı yok mu?” diye sordu.

Piyasada ‘kıyamet’ paniği - Resim: 1

SUÇU FİNANSA ATIP KURTULAMAZLAR

Merkez bankalarının söylediklerinin işe yaramadığı dönem kıyametin geldiği dönem olur” ifadesini kullanan Uğur Civelek, “Siyasetçiler kendini kurtarmak için finansçıları suçlayacaktır; 2008'de olduğu gibi. Finansal krizi ötelemek için çırpınıyorlar. Tahvil faizleri yükseliyor. Bunu durdurmak yeterli olmayacak. Enflasyon geliyor. Sakinleştirmek zorundalar. Riskten kaçınma ötelensin diye... Sorunların ağırlaşmasına katkı yapıyorlar. Kendilerine mezar kazıyorlar. Sorunların ağırlaşmasına kayıtsız kaldılar. Yüz yıl önce finans işiyle uğraşan kesime, o bunalım döneminde öfkenin onlara odaklanmasının nedeni finansın kesilmesiyle ilgiliydi. O dönem yoktu şimdi merkez bankaları devrede ama siyasetin de icazetiyle sorunların ağırlaşmasına destek vermiş oluyorlar. Son krizi hatırla; yalnız finansçılar hedefte olmaz hepsi hedef olur” diye konuştu.

PANİK YOK, KUR NORMAL SEVİYELERDE!

ABD tahvil faizlerinin artması Türkiye gibi şu ortamda dış kaynağa ihtiyaç duyan ülkelerin para birimleri üzerinden ters sermaye akımları yoluyla baskı yaratıyor. Nitekim geçen hafta 7 TL'nin altına inen dolar kuru küresel gelişmeler neticesinde perşembe akşamı 7.50 TL'ye doğru yol aldı. Uluslararası Finans Enstitüsü Başekonomisti Robin Brooks daha önce rekabet açısından kurun 7.50'ler düzeyinde olması gerektiğini belirtiyordu. Bu seviyelere gelinmiş oldu. Nitekim Brooks, yayınladığı son mesajında da Türk lirasının zayıflamasından dehşet duyulmaması gerektiğini, kurlar tarafında iyi veya kötünün olmadığını, aşırı değerli veya aşırı değersiz durumun söz konusu olduğunu hatırlatarak, TL'nin tehlikeli bir zayıflama döneminden sonra gerçeğe uygun değer civarında olduğunu savundu. Finansçı Ali Ağaoğlu, Dünya Gazetesi'ne yaptığı değerlendirmede, “Kur tarafında birincisi 7.29-7.32 bandı teknik olarak kritik. Aşılır ise bir sonraki aşama 7.54-7.64 bandına kadar gider. Bu da son derece sağlıklı bir harekettir. Dövizimi satamadım diyenler için bir fırsat olabilir. İhracatçılar için endişe verici ortam biraz daha azalır. İthalatçıların kendilerini hedge etmeleri için bir takım işler yapmaları ve zaman gelmiş gibi görünüyor” dedi. Bu ortamda Merkez Bankası zorunlu karşılık uygulamasında değişikliğe gitti. Bu değişiklik ilk anda “faiz artırılamıyor bu yöntemle sıkılaşma yapılıyor” olarak yorumlansa da perşembe günü yayınlanan Para Politikası Kurulu toplantı metninden anlaşıldığı üzere karar geçen hafta alındı ve düşen kredi ve mevduat faizlerini artırmak için yapıldı. Piyasalarda gelişmeler böyleyken son dönemde rezerv tartışmaları ve müstafi bakan Dr. Berat Albayrak'a yönelik spekülasyonlar manşette. Bazı uzmanları bu tartışmaların da TL'de baskı yarattığını öne sürüyorlar.

REZERV GİDİNCE CAYDIRICILIĞI KAYBETTİK

Ekonomist Uğur Civelek'e rezerv tartışmalarını sorduğumuzda, bizim gibi ülkelerde rezervin caydırıcı özelliğinin olduğunu söyledi. Rezervler harcandığında caydırıcılığının ortadan kaltığını kaydeden Civelek, “Ordular da caydırıcı olsun diyedir. Savaşa sokarsan risk büyür. Tehlikeye karşı açıktayız. Küresel piyasalara kış geliyor. Bu işin sorumlusu; herkes birbirini hedef gösterecek, bankacıların kaçacak yeri yok. Krediyi kestiler, salgın hizmet sektörünü bitirdi, üretenlerin sorunları ağırlaştı” dedi. Sistemin tıkanıklığını “Sonbaharın da uzatmaları bitti” şeklinde ifade eden Civelek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bitcoin'e umut bağlayanların umudu tükenmiş demektir. Bitcoin saadet zinciri sistemin bunu dışlamaması, Elon Musk bir saadet zincirini pazarlıyorsa ABD SPK'sının ne yapıyorsun, demesi lazım. Riskten kaçınmayı tetikler diye diyemediler. Sistem çok hasta. Bizim piyasada rezervleri kullandık derinlik kayboldu. Güvenilir değil. Yarın kur nerede olur, bunun yanıtı yok. Döviz için tahmin yapamıyorsan kimse risk almaz. Birilerine güvenerek de almaz.

ekonomi finans Bitcoin UĞUR CİVELEK KIYAMET panik Kur