10 Ocak 2025 Cuma
İstanbul 13°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Post-truth

ARİF YAYLA / ECZACI

Post-truth
Çağcıl olmayı durağanlığa indirgeyen fizikötesi düşün sisteminin karşı koyamadığı şeyler de var. Kuantum teorisini yok sayabiliyorlar mı?
A+ A-

Post-truth (Gerçek ötesi) deyimi son zamanlarda sıkça kullanılır oldu. Toplumbilimsel bir olguyu dile getiren bu deyim, Türkçeye “işte bu” diyebileceğimiz bir biçimde çevrilmedi. Dilbilimcilerimiz içerik ve anlam olarak yanlış kullanımlara seyirci kalıyorlar. Üstelik bunu hep yapıyorlar!... Bu da post-truth bir tavır olsa gerek; toplum anlamasın ki yönetilmesi kolay olsun değil mi? Böyle post-truth gibi tanımlamalar dilimizin ve algılarımızın da hasar alması anlamına gelir ki şu anda bile yara kurtlandı! Örneğin, dikkatli dinlediğinizde, televizyonda tek bir haber bülteni içinde bile 3-5 yanlış söyleyişten (telaffuz) daha azına rastlarsanız şanslı sayılırsınız. Şanslı dedik de aklıma geldi, hazret “Sağanak yağış nedeniyle sel şansı artıyor” diyecek kadar zır cahil. Spikerlikten/sunuculuktan sonra editörlük/düzeltmenlik de yerlerde sürünür oldu vesselam.

SAPTIRILABİLİR AKIL

Yalanların gerçekmiş gibi sunulduğu bir dünyada yaşadığımız bilinen şey. Gerçeğe tosladığımızda hâlâ aklımızı başımıza devşiremiyorsak, ‘gerçek ötesi’nin de ‘ötesi’ olacaktır. İstersek bu olguya kötünün kötüsü ya da güzelim bir halk deyimiyle “dıdının dıdısı” da diyebiliriz.

Aslında, insan belleği, algılama ve yorumlama konusunda fiziksel gerçekliği kullanmaya programlıdır ama saptırılabilir özelliği de vardır ki belirli bir konu üzerinde kamuoyu yaratmada, inançların, duyguların ve kişisel kanıların, fiziksel gerçeklikten daha etkili olması, insanların tüm zamanlarda, akıllarını kiraya vermeye eğilimli olmalarından kaynaklanır. Çünkü cahil insan kolaycılıktan yanadır. (Bahsettiğim cehaletin okur-yazarlıkla ya da diplomayla ilgisi yok.) Her insanın inancı olabilir ki bu değerlidir, ancak bu inanç cennetin anahtarını satın almamızı sağlamaz. Bilinmesi gereken temel konu budur. Bu durum anlaşılırsa kimse aklını kiraya vermeyecektir. Ama egemenler akılları parsellemeyi çağlar ötesine taşımak isteyeceklerdir; çağlar boyu yaptıkları gibi.

Anlatmaya çalıştığım şey, fizik ötesi gerçekliğin, fiziksel gerçekliğe hükmetmesini engellemenin yolu, eğitimin yeniden dizayn edilmesinden geçer ki eğitimin en zor yanı budur. Einstein, dünyanın en zor işinin önyargılarla savaşmak olduğunu söylemiş. Yaşadığımız çağda yanılgıların örneğin 500 yıl öncesine göre daha az olmasını beklemez miyiz? Yani post-truth keşkeler, post-truth ‘tüh’ler azaldı mı? Azaldı diyemeyiz. Çünkü gerçek ötesi, bukalemun gibi çağın gerektirdiği her kılığa girebilme becerisini kazanmıştır.

Duygu, kanı ve inançları sürekli olarak, fizik ötesi/metafizik gerçeklik olarak toplumlara dayatmak, nesnel/fiziksel gerçekliğin silikleşmesine yol açar ve böylelikle bilinç düzeyi düşük olan toplumlar gerçek ötesine daha kolay yönlendirilmiş olur. Bilimsel düşünmeyle, tarihten ders almayı öğrenemeyen insanoğlu tekrar tekrar aynı yanlışı yapacaktır.

SİYASETTE GERÇEK ÖTESİ

Gelin şimdi hayatın her alanına musallat olan post-truth kavramını, siyaset arenasında anlamaya çalışalım:

Gerçek ötesi siyaset, kamu yararını görmezden gelip, duygu ve inançlara hitap eder, fiziksel kanıtla desteklenmeyen mesajları sürekli yineler, böylelikle gerçek ötesi aldatmacayla, fiziksel bilime dayalı uzman görüşlerini değersizleştirir. Bu olgu kimilerince, yaşadığımız çağın bir sorunu gibi gösterilmeye çalışılsa da tarih boyunca siyasi yaşamın bir parçası olduğu gerçeği gizlenemez. “Post-truth olgusu kandırmacayla yaşıttır” dersek yakışır.

Bu ‘post’ zımbırtısı her yere burnunu sokmuş durumda. Örnekse postmodernizm; modernizm sonrası/ötesi anlamında bir tanımlama olarak kullanılmakta. Postmodernizm, modern düşünceye ve kültüre ait temel kavramların yadsınmasıyla birlikte yürütülmektedir. Modern sözcüğü anlam/kavram olarak ‘çağdaş’ sözcüğünü karşılamıyor mu? Bilimin gelişmesi, elbette, yaşadığımız çağdaşlığı da değişime uğratacaktır. Bir anlamda çağdaşlık, süreç içindeki değişimin ürünüdür. ‘Değişen’ diyoruz; keşke ‘sürekli gelişen’ de diyebilseydik. O zaman post-truth olgular azalır ve dünya daha yaşanası bir gezegen olurdu.

Post-truth - Resim : 1

Çağcıl olmayı durağanlığa indirgeyen fizikötesi düşün sisteminin karşı koyamadığı şeyler de var. Kuantum teorisini yok sayabiliyorlar mı? Andromeda Galaksisi uyduruk bir yanılsama olarak nitelenebiliyor mu? Sıkar biraz. Bu postmodernistler var ya açığa düşecekleri konuları es geçmekte ehildirler.

Fiziksel düşün sistemi, bilimsel gelişimlerin, birbirinin devamı, evreleri olduğunu kabul ederken postmodernistler, tıp, mimarlık, felsefe, edebiyat, resim gibi alanlarda dahi çağ atladıklarını sanıp burun kıvırmakta, kurum kurum kurulmaktalar. Bilgi hazımsızlığı olan bu sözde çok bilmişlerin derdi, aldatmaya/kandırmaya yönelik daha önce söylenmemiş bir şey söylemek… Bunlar “alternatif” sözcüğünü kavramsal olarak başa tutturup altını ipe sapa gelmez lakırtıyla doldururlar. Olan, bu lakırtıları ciddiye alıp uygulayan, sonra da post-truth duvarına toslayan fikir garibanına olur.

Ekşi Sözlükte konuyla ilgili hoşuma giden bir anlatıma rastladım:

“Post-truth aslında post-modernizmin sonuna işaret(tir). Şimdi anlı şanlı yıldızlı falan bir restoranda olduğunuzu düşünün. Yemeği yapan adam geldi size anlattı; bu yemekteki bulguru falanca yerden getirdik işte buğdayını biz ektik, etini şöyle bulduk zart zurt. Ve yemeği yediniz. Postmodernite size bu lafları anlatırken sizi manipüle edip bu yemeğe 500 TL vermenizi istedi ve verdiniz. Siz de herkese anlattınız, havasını bastınız. Buraya kadar her şey yolundaydı. Ama bir gün (kafanıza) dank etti; o kadar para bayıldınız ama sofradan aç kalktınız; işte bu gerçekti. Söz konusu bu kavram o gerçeği anladıktan sonraki halinizi karşılıyor.”

SONUÇ

Doğayla haşır neşir olmak, tarımsal üretim, el becerisi, her türlü sanatsal uğraşılar gibi deneyimlemelerden kopan insanlar, çocuklarını sanal ortamların tutsaklığına terk edip, zamanı gelip gerçekle yüzleştiklerinde, inandıkları gerçeğin gerçek ötesi olduğunu düşünebilecekler mi? O an için “eyvahlar olsun” diyebilseler de bu sızlanış ancak Arguvan Türküsünde olduğu kadardır:

“Yüce dağ başından aşırdın beni

Tükenmez dertlere düşürdün beni

Madem soysuz bende gönlün yoğudu

Niye doğru yoldan şaşırdın beni

Dağlar kışımış yolcum üşümüş

(Malatya/Arguvan-Hasan Durak-İhsan Öztürk)”

Gerçek ötesi olarak çevrilen post-truth kavramıyla, gerçekçilik, akılcılık ve sağduyu gibi kavramların etkisizleştiği, bunun yerine, tüm toplumlarda az ya da çok, metafizik etkileşimlerin ön aldığını biliyoruz. En düşündürücüsü, eğitimin, bilimsel düşünmeyi öğretmekten ıramasıdır. Bilimsellikten uzaklaştıkça kafamızı daha çok vururuz duvarlara ki buradan hareketle sözün özünü, benim tanımlamamla “SAHTE GERÇEKLİK” olgusunu şöyle bağlayalım: Post-truth’un Türkçesi duvara toslamaktır.

Son Dakika Haberleri Post-truth gerçek ötesi saptırılabilir akıl dilbilimciler