20 Eylül 2024 Cuma
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İklim odaklı ekonomi döviz kaçağını önleyecek

Prof. Dr. Acar araştırdı: Aktif iklim politikaları izlenmesi durumunda Türkiye’nin GSYH’si, mevcut politikaların devam ettiği senaryoya göre en az yüzde 3 daha yüksek olabilir. Yılda en az bir milyar avronun yurt dışına çıkışı önlenebilir.

Prof. Dr. Acar'ın araştırması: Aktif iklim politikaları Türkiye'nin GSYH'sini yüzde 3 artırabilir ve milyarlarca avro çıkışı engelleyebilir
EKONOMİ SERVİSİ

İklim Masası önemli bir akademik çalışmayı kamuoyuna duyurdu. Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sevil Acar'ın çalışmasına göre, 2050’de iklim-nötr olmayı planlayan Avrupa Birliği, bu süreçte sanayisini ve istihdamını korumak amacıyla geliştirdiği Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nı (SKDM) Ekim 2023 itibarıyla yürürlüğe koyacak. Üretildikleri ülkelerde karbon içeriği fiyatlandırılmamış olan mallar, AB sınırından girerken vergilendirilecek. 2022 yılında yapılan bir çalışma (Acar, Aşıcı ve Yeldan, 2022), uygulamanın Türk ihracatçıları üzerindeki yıllık potansiyel maliyetinin 1.1 ile 1.8 milyar avro arasında olacağını öngörüyor. Aynı araştırmaya göre Türkiye, SKDM’ye tabi olmayı beklemeden aktif bir iklim politikası izlemeye başlarsa, hem makroekonomik veriler hem de çevre açısından çok daha olumlu sonuçlar elde edebilir. Sera gazlarının ülke içinde fiyatlanacağı bir sistem kurulması halinde, mevcut yaklaşımla devam edilen duruma kıyasla, emisyonlar ve cari açığın en fazla oranda düşeceği, GSYH’nin ise yüzde 3 daha büyük olacağı hesaplanıyor. İhracatçıların her yıl AB’ye ödeyeceği 1.1 ile 1.8 milyar avroluk vergi ise, Türkiye’de kalmış olacak.

ÇELİK VE ÇİMENTOYA DİKKAT

Avrupa Komisyonu’nun Aralık 2019’da açıkladığı Avrupa Yeşil Mutabakatı (AYM), AB’nin 2050’ye kadar iklim-nötr olabilmesi için yeşil ekonomi ve yeşil dönüşüme dair yapılan düzenlemeleri bir araya getiriyor. AB aşamalı olarak sera gazı emisyonlarını azaltmayı, bu alanda küresel olarak etkili bir oyuncu haline gelmeyi ve bunları yaparken sanayisini ve istihdamını korumayı hedefliyor. Bu bağlamda iklim hedeflerine ulaşmak için ön koşul kabul ettiği bir uygulama, ekonomi genelinde etkili karbon fiyatlandırması. 2005’te yürürlüğe giren AB Emisyon Ticaret Sistemi (EU ETS), AB üreticilerinin maliyetlerini, dolayısıyla AB ve uluslararası piyasalardaki rekabetçilik düzeylerini yakından etkiliyor.

“Cap and trade” olarak uygulanan sistemde, emisyonları belli miktarda olan işletmeler yer alıyor ve bu işletmelere kota veriliyor. Kota hakkının tamamını kullanmayan, azaltım maliyeti düşük olan işletmeler, bu haklarını kota hakkından daha fazla emisyona yol açan ve azaltım maliyetleri yüksek olan işletmelere satabiliyor. Karayolu, ulaştırma gibi yer değiştiremeyen sektörler, faaliyetlerine AB içinde devam edip sorumlu oldukları karbon için bir maliyete katlanmak durumunda kalıyorlar. Öte yandan, özellikle dış ticaretin yoğun olduğu, demir-çelik ve çimento gibi sektörlerdeki AB’li üreticiler, üretim tesislerini, herhangi bir karbon düzenlemesi olmayan ülkelere kaydırma eğilimindeler.

AB İÇİN İKİ SAKINCASI VAR

AB açısından düşünüldüğünde, bunun iki sakıncası var: İlki, karbon fiyatlaması nedeniyle bir kısım üretimin yurt dışına kayması sonucu ortaya çıkan üretim ve istihdam kaybı. İkincisi ise, AB içinde kalsa belli bir süreç içinde emisyonlarını düşürmek zorunda kalacak olan sektörlerin yurt dışına kaydığında böyle bir zorunluluğu kalmayacağından emisyonlarına aynı düzeyde devam edecek olmaları, yani diğer adıyla “karbon kaçağı” veya “karbon sızıntısı”. Karbon kaçağı nedeniyle bir yandan sera gazı emisyonlarında hedeflenen düşüş yaşanamazken, bir yandan da AB içindeki üretim ve istihdam zarar görüyor. SKDM, işte bu karbon kaçağını hafifletmek için düşünülmüş bir düzenleme.

AB