Prof. Dr. Ali Demirsoy anlattı: Dedemizin dedesini de geri getirebilir miyiz?
10 binden fazla yıl önce nesli tükenmiş bir köpeğin gen teknolojisi kullanılarak ‘geri döndürüldüğü’ iddiasını Prof. Dr. Ali Demirsoy’a sorduk. Demirsoy, DNA keşfinin ardından büyük bir hızla gelişen gen bilimiyle neler yapılabileceğini Aydınlık’a anlattı

Amerikalı bir şirket, gen teknolojisini kullanarak 10 binden fazla yıl önce nesli tükenmiş bir köpeği (ulukurt - aenocyon dirus) ‘geri döndürdüğünü’ öne sürdü. Çalışmanın bilimsel makalesi henüz yayımlanmadı ama ABD’de gizli bir yerde korunan, bir yaşını dolduran köpeklerin görüntüleri yayınlandı. Açıklamadan şu satırları aktaralım:
“(Çalışmayı yapan) ekip, müzedeki 13 bin yıllık ulu kurt dişinden ve 72 bin yıllık kafatasından DNA örnekleri aldı. Bu fosil DNA’larından kopyalanan özellikler, yaşayan gri bir kurttan alınan kan hücrelerinde 20 genetik değişiklik yapılmasını sağladı. Ardından bu genetik materyal, evcil bir köpeğin yumurta hücresine aktarıldı. Embriyolar oluştuğunda taşıyıcı anneler olan evcil köpeklere transfer edildi ve 62 gün sonra genetiği değiştirilmiş yavrular doğdu…”
Köpek yavrularının ne ölçüde ‘ulukurt’ olduğu da tartışma konusu yapıldı.
Olayı ve genetik biliminde gelinen aşamayı, Evrim Teorisi’nin duayeni Prof. Dr. Ali Demirsoy’a sorduk. Demirsoy “Bu yeni bir şey değil.” dedi ve şöyle sürdürdü:
JAPONLAR MAMUT ELDE ETME AŞAMASINDALAR
“Japonlar Sibirya'da donmuş bir filin tam çiftleşme sırasında muhtemelen spermlerini aldılar ve bu filin içerisine aşılayarak mamut elde etme aşamasına geldiler. Ancak zaman zaman bu süre içerisinde bazı kromozomlar kırılıyor, parçalar kopuyor. İşte o zaman biz benzeri olan bir canlıdan o aradaki kopuk parçaları ligaz dediğimiz bir enzimde birleştiriyoruz ve DNA’nın zincirini tam elde ediyoruz. Onu yumurtanın içerisine koyunca siz bir canlıyı elde edebilirsiniz.”
Prof. Dr. Demirsoy, sorularımızı yanıtladı:
‘DEDENİZİN DEDESİNİ DE GERİ DÖNDÜREBİLİRSİNİZ’
- Bu ne anlama geliyor hocam? Jurassic Park gerçek mi oluyor?
Zaten ben bunu 1980'de Kalıtım ve Evrim kitabında 26. bölüm olarak yazdım. 80'den beri bu biliniyor teorik olarak. Yalnız teknik açıdan zorluklarımız vardı. DNA'yı yerleştirmede sıkıntımız vardı. O teknik geliştirildi. Size bir şey daha söyleyeyim: eğer dedenizin dedesinin dedesinin mezarı açılıp da oradaki DNA tümüyle çürümemiş ise ve bazı parçalar, yani tümü oluşturacak parçalar elde edilebilirse, birleştirilen dedenizin aynısını yapmak mümkün olacaktır. Ama anılarla değil, dedenizin şekil olarak aynısı olacaktır. Yani benzer olacaktır. Çok benzer olacaktır, öyle diyelim. Çünkü ekolojik koşullar onu değiştirmiştir.
KÖPEK YAVRULARI DA TIPATIP AYNI DEĞİLDİR
Bu yapılan yanlış değildir ama yapılan o iki tane beyaz yavru, tamamen geçmiştekilerin tıpatıp aynısı mıdır derseniz, değildir. Kısmen çok küçük bir fark olabilir. Çünkü muhtemelen bazı yerlerine onarayım derken veya değişik bir DNA takılınca fazladan bir özelliği oraya eklemiş veya çıkarmış olabilirsiniz.
Sonuç olarak teknik açıdan, bilimsel olarak bunun yapılması mümkündür. Almanya'da karaciğerle ilgili bazı şeyleri değiştirdiler. Çok emin değilim ama bunun uygulanması yasaklanma eğiliminde. Yani o zaman bir sürü farklı insanlar yapma yolu açılır bu da doğaya müdahale olabilir diye. Zannediyorum şimdilik bu yasaklandı.
Ama örneğin Avrupa Bizonu ortadan kalkmıştı. Gen aktarımı ve ıslah yoluyla Avrupa Bizonu bildiğim kadarıyla Polonya'da elde edildi. Yani mümkün.
Kısacası bu bir uydurma haber değil. Olabilir mi? Uydurma bir haber de olabilir. Ama bana sorarsanız, bu bugün olmazsa yarın olabilir. Yani teknik açıdan bir engel yok.
RAMBOYU GERİ GETİRMEYE BİLİMSEL BİR ENGEL YOK
- Bu, doğanın işleyişine müdahale etmek, doğanın işleyişini bozmak anlamına gelmiyor mu?
Hayır, çünkü doğada 8 milyar insan var. Milyonlarca köpek var. Siz hepsini değiştirmiyorsunuz. Deneysel olarak sınırlı sayıdaki bireyle yapıp gözlemi geliştirebilirsiniz.
Ancak burada başka bir sorun var. O biraz daha karışık. Örneğin saldırganlık genleri var. Bu yapıldı, farelerde saldırganlık geni bazı yumurtalara eklendi. Yavru çıkar çıkmaz kardeşini yiyor. Ama bu genleri dışarı aldığımızda, fare acından ölse hiçbirine zarar vermiyor. O zaman anlıyoruz ki saldırganlık geni var. Şimdi bu ne demektir biliyor musunuz? Siz bu benzer genleri herhangi bir insana yumurta aşamasında eklemeye kalkar iseniz Rambo tipi, sadece adam öldüren ve şiddete yatkın insanlar üretebilirsiniz. Olabilir mi? Bilimsel olarak buna hiçbir engel yok. Yapılabilir. Öyle bir tehlikesi var. O tehlike hep var.
TEHLİKE VAR AMA YASAKLAMAK DOĞRU OLMAZ
- Bu teknolojilerin denetlenmesi nasıl olacak? Bir şirket kalkıyor, köpeği üretiyor…
Dünyada bunu kimin kontrol ettiğini tam bilmiyorum ama Amerika’nın, Almanya'nın halk sağlığı enstitüsü gibi kuruluşları, bunlarla ilgili muhtemelen bildiri yayınlıyorlar, şunlar şunlar yapılmaz, diye. Örneğin şu anda maymunlar üzerinde hatta mürekkep balıkları üzerinde bilimsel deney yapılması yasaklandı. Siz kalkıp da ben maymunlarda veya bazı hayvan türlerinde bu deneyi yaptım diye makale yayımlayamıyorsunuz, çünkü üstü çiziliyor. Bazı şirketler bununla ilgili ne ürünlerini piyasaya sürebilirler ne buradan çıkan bilimsel yazıları yayabilirler.
Bazı art niyetli odak noktalar bunu yapabilir mi? Yapabilir. Örneğin, X ülkesi Rambo tipli, sadece savaşan adam yetiştirmek için böyle bir projeyi destekleyebilir. Ve yetiştirdiğiniz adamın tek özelliği vardır: güçlü, kuvvetli ve saldırgan, gözü hiçbir şey görmeyen... Yapılabilir mi? Bunun yapılmaması için hiçbir neden yok. Çünkü farelerde yapılan deneyler de bunu kanıtlıyor. Bu tehlike hep var. Ancak bu var diye bunun yasaklanması doğru değil. Denetim altında yapılması lazım. Çünkü bunun iyi tarafları da kötü tarafları da var. Mesela zekâ ile ilgili genleri bir araya toplayabilirsiniz. Apoptazis dediğimiz, uzun yaşama için genleri bir araya toplayıp ömrün uzunluğunu bir miktar artırabilirsiniz.
İNSANDA 9 BİN ÇEŞİT KALITSAL HASTALIK VAR
- Başka olumlu ne işte kullanılabilir?
İnsanda 9 bin çeşit kalıtsal hastalık var. 2 bin, 3 bin çeşit de kromozoma dayalı rahatsızlıklar var. Yani her insan en az 10 tane özellik bakımından sakat doğuyor. Ama bunlar dışarıda hemen anlaşılmıyor. Birimizin gövdesi yetersiz oluyor, öbürünün karaciğeri yetersiz oluyor, öbürünün başka bir organı yetersiz oluyor. Eğer siz bu teknolojiyi geliştirirseniz, yumurta aşamasında veya ailevi gen haritasını çıkardığınızda müdahale edebilirsiniz. Bir sürü ailede tansiyon, şeker hastalığı vardır veya belli kanser türlerine yatkınlığı vardır. Ailenin yüzde 50'si 60'ı aynı hastalıktan ölüyor. Ne yapabilirsiniz? O genleri siz dışarı alıp, onun yerine daha sağlam olan genleri takabilirsiniz ve daha sağlıklı bir nesil, daha akıllı bir nesil, daha uzun yaşayan bir nesil yetiştirme şansınız olabilir. Olabilir mi? Teknik olarak olabilir. Eğer biz yasaklarsak bunu, bu tekniğin gelişmesini önleriz. Ama tamamen serbest bırakırsan tehlikesi de var. Bunun için denetim altında bunun muhakkak serbest bırakılması lazım.
HAYAT BOYU MALİYET DAHA AĞIR
- Hastalıkların gen müdahalesiyle önlenmesi mümkün ama çok pahalı bir işlem bu değil mi şu an için?
Şu var, elde edilen sonuçla harcanan para arasındaki ilinti çok önemli. Down sendromlu veyahut da Mongoloid dediğimiz veya bir sürü ona benzer rahatsızlıkla doğma olasılığı 40 binde bir diyelim. Aile ve çevre inanılmaz ızdırap içerisinde oluyor. Önemli paralar ayrılıyor. Şimdi siz bunu ana karnında bir amniyosentez yapmayla, baştan önleyebiliyorsunuz.
200 yıl, 250 yıl yaşayan insanların kapısı açılabilir
- Teknolojik gelişim müthiş bir hız kazandı. Yapay zekâ ile de çok hızlı bir teknolojik değişim, bilimsel devrim sürecine girdik. Buna ilişkin yorumunuzu alabilir miyiz?
Benim yaşım 80. Aşağı yukarı 50 yıllık profesörüm. Benim kuşağımın devri kapandı. Eski çağ, orta çağ, yeni çağ gibi bir devir kapandı artık. Ali Demirsoy'un çağı kapandı. Klasik bilimlerin, o yöntemlerin kullandığı devir kapandı. Belli ki yapay zekâ ve özellikle DNA teknolojisiyle 1980-85'ten sonra yepyeni bir dünyanın kapısı açıldı ve daha öncekilerin hiçbir zaman hayal edemeyeceği yeni gelişmelere yol açılıyor. Özellikle biyoloji bilimi, onu hemen söyleyeyim. Gen teknolojisi bize gelecek için inanılmaz şeyler vaat edebiliyor, tehlikeleri de yanında getirmek kaydıyla. Yani çok daha uzun yaşayan insanlar, 200 yıl, 250 yıl yaşayan insanların kapısı açılabilir. Bizden daha zeki, daha sağlıklı insanları getirmesi mümkün olabilir.
DOĞAL SEÇİLİM ORTADAN KALKTI
Bugünkü insanların artık öyle bir ortamda nasıl yaşayacağı konusunda sosyolojik bir tartışmaya da ihtiyaç var. Acaba gerekli mi oluyoruz gereksiz mi? Bu çok önemli. Doğal yapı bitmiştir. Bugüne kadar doğal evrim işliyordu, bakın size söyleyeyim. Yani koşullar, çevre, insanın ve canlıların yapılanmasını, şeklini şemalini saptayarak evrimleşmesini 3,5 milyar yıldan beri saptayarak bugüne kadar getirdi. Ama 1980'li yılların ortasından sonra artık doğal evrim süreci kapandı. Neden? Doğudan doğruya gene müdahale etmeye başladığımız için artık doğal seçilim ortadan kalktı. Bizim kendi inisiyatifimizle seçilim ortaya çıktığı için yepyeni bir devir başlıyor. Yepyeni olayların, insanların, canlıların, davranışların ortaya çıkmasını önümüzdeki onlarca yıl içerisinde biz bekleyebiliriz. Yeni bir devir başlıyor. Benim devrim kapandı. O kadar.
Bu kadar tüketen insan müzelik olacaktır
- Peki bu doğal ortamı bozmanın da getireceği riskler konusunda şimdiden tahmin edebileceğimiz şeyler var mı?
Var. Kendi açımdan var. Çünkü yaklaşık 3,5 milyar yıldan beri canlı evrimini biz görüyoruz. Biri gidiyor öbürü geliyor, biri kapanıyor öbürü açılıyor. Ama bizim yeni geliştireceğimiz bir yöntem ile çıkmaz bir sokağa girip girmeyeceğimizi de bilemiyoruz. Bakın, geçmişte 100 milyon canlının 95 milyonu ortadan kalktı. Onlar her biri kendi devrinde en başarılı canlılardı ama geleceği tahmin edemedikleri için onlar ortadan kalktılar. Dolayısıyla biz bugün çok başarılı olarak nitelendirdiğimiz bir gelişmenin yarın bizim ayağımıza pranga vurup vurmayacağını peşinen bilemeyebiliriz.
Ama şöyle bir şey söyleyeceğim, son cümle olarak. Gidiş şuna gösteriyor: belki 100, belki 200 yıl sonra insanın zekâsı, davranışları ve bütün becerileri muhtemelen dijital bir ortama aktarılacak ve ‘Cyber (siber) insan’ veya ‘siber canlı’ veya ‘siber robot’ ortaya çıkacak, o zaman herhalde insanın da sadece müzelik bir hali kalacaktır. Çünkü bu kadar tüketen, kirleten bir canlının dünyada kalma şansı tartışmaya açılabilir. Ancak siber olan, yani dünyayı çok daha az kirleten bir mekanizmanın egemen olacağını da şimdiden ben söyleyebilirim. Ne yazık ki. En güzel dönemi sizinle ben yaşadık. Çiçeklerin, doğanın bahçesi içerisinde büyüdük ama önümüzdeki yıllarda insanlar bunu göremeyecek, onu net söyleyebilirim.
BEN SON İMPARATORUM!
- Son sözüm mü dediniz?
Evet. Ben son imparatorum. Benim de bununla ilgili bir kitabım var: Son İmparatora Öğütler! Niye son imparatorum, biliyor musunuz? Doğal yaşadım, doğal güzelliklerin içerisinde oldum. Ama doğayı aynı zamanda sömürdüm. Doğayı tahrip ettim. Krallar gibi yaşadım ama maalesef doğayı koruyamamamdan dolayı ve şu anda kullanacağım teknolojiyi de muhtemelen doğal güzellikleri devam ettiremeyecek durumda ilerlettiğim için son imparator benim. Benden sonrakiler siber.
- Belki bir umut vardır?
Dilerim yanılmışımdır ama 1966’dan bu yana öngörülerimde hiç yanılmadım. İnşallah yanılırım. Bir parantez daha açayım. Bütün bunları göremeyebiliriz de çünkü küresel ısınmada meydana gelen tahribat o kadar hızlı, o kadar güç ilerliyor ki biz o gelişmeyi görmeden bu dünyayı tahrip etmiş olabiliriz. Onun için ‘2035 Sonun Başlangıcı’ adlı kitabımı okumanızı öneririm, çok fazla zamanımız kalmadığını anlayacaksınız.
Değerli Aydinlik.com.tr okurları.
Aydinlik.com.tr ekibi olarak Türkiye’de ve dünyada yaşanan ve haber değeri taşıyan her türlü gelişmeyi sizlere en hızlı, en objektif ve en doyurucu şekilde ulaştırmak için çalışıyoruz. Yoğun gündem içerisinde sunduğumuz haberlerimizle ve olaylarla ilgili eleştiri, görüş, yorumlarınız bizler için çok önemli. Fakat karşılıklı saygı ve yasalara uygunluk çerçevesinde oluşturduğumuz yorum platformlarında daha sağlıklı bir tartışma ortamını temin etmek amacıyla ortaya koyduğumuz bazı yorum ve moderasyon kurallarımıza dikkatinizi çekmek istiyoruz.
Sayfamızda Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına ve evrensel insan haklarına aykırı yorumlar onaylanmaz ve silinir. Okurlarımız tarafından yapılan yorumların, (yorum yapan diğer okurlarımıza yönelik yorumlar da dahil olmak üzere) kişilere, ülkelere, topluluklara, sosyal sınıflara ırk, cinsiyet, din, dil başta olmak üzere ayrımcılık unsurları taşıması durumunda yorum editörlerimiz yorumları onaylamayacaktır ve yorumlar silinecektir. Onaylanmayacak ve silinecek yorumlar kategorisinde aşağılama, nefret söylemi, küfür, hakaret, kadın ve çocuk istismarı, hayvanlara yönelik şiddet söylemi içeren yorumlar da yer almaktadır. Suçu ve suçluyu övmek, Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre suçtur. Bu nedenle bu tarz okur yorumları da doğal olarak Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında yer almayacaktır.
Ayrıca Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde doğruluğu ispat edilemeyecek iddia, itham ve karalama içeren, halkın tamamını veya bir bölümünü kin ve düşmanlığa tahrik eden, provokatif yorumlar da yapılamaz.
Yorumlarda markaların ticari itibarını zedeleyici, karalayıcı ve herhangi bir şekilde ticari zarara yol açabilecek yorumlar onaylanmayacak ve silinecektir. Aynı şekilde bir markaya yönelik promosyon veya reklam amaçlı yorumlar da onaylanmayacak ve silinecek yorumlar kategorisindedir. Başka hiçbir siteden alınan linkler Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında paylaşılamaz.
Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında paylaşılan tüm yorumların yasal sorumluluğu yorumu yapan okura aittir ve Aydinlik.com.tr bunlardan sorumlu tutulamaz.
Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında yorum yapan her okur, yukarıda belirtilen kuralları, sitemizde yayınlanan Kullanım Koşulları’nı ve Gizlilik Sözleşmesi’ni peşinen okumuş ve kabul etmiş sayılır.
Bizlerle ve diğer okurlarımızla yorum kurallarına uygun yorumlarınızı, görüşlerinizi yasalar, saygı, nezaket, birlikte yaşama kuralları ve insan haklarına uygun şekilde paylaştığınız için teşekkür ederiz.