20 Eylül 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Prof. Dr. Deniz Odabaş: Salgın başlamadan bertaraf ederiz

Deprem bölgesinde şu an bir salgın olmadığını söyleyen Odabaş, ‘Bununla ilgili uyarı sistemimiz aktif çalışıyor. Herhangi bir vaka tespit edildiği anda, erken uyarı daire başkanlığı sahada, bu konuda yetişmiş personeli var.’ dedi.

Prof. Dr. Deniz Odabaş: Erken uyarı sistemi salgını anında saptar
A+ A-
Z. RUHSAR ŞENOĞLU

Kovid 19 salgınında Bilim Kurulu üyesi olarak tanıdığımız isimlerden Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Deniz Odabaş, deprem bölgesinde şu an bir salgın olmadığını söyledi, ‘Kolera yok, beklemiyoruz da’ dedi. Sağlık Bakanlığı’nın salgına karşı iyi işleyen bir erken uyarı sistemi olduğuna dikkat eden Odabaş, başta yaşlı, engelli, çocuk ve hamileler olmak üzere depremzede vatandaşlara, herhangi bir şikâyeti olmasa bile sağlık kurumlarına başvurmalarını önerdi. Odabaş, günlük yaşam içinde alınabilecek önlemlere ilişkin olarak da vatandaşlara uyarılarda bulundu.

Prof. Dr. Odabaş görüşmeden önce Sağlık Bakanlığı’nın ‘Sendromik Sürveyans’ sistemine ilişkin bilgilendirici bir metin göndermişti. İlk sorumuz bu yönergeye ilişkin oldu:

VAKA ARTMADAN BİZE UYARI VERİYOR

  • Yönergeden şunu anlıyorum; Bakanlık öyle bir sistem kurdu ki salgın başlamadan bertaraf edebilecek bir mekanizmaya sahibiz.

Evet, erken uyarı sistemi diyoruz biz buna. Sağlık Bakanlığı'nın saha epidemiyologları dediğimiz bir meslek grubu var. Şu anda deprem bölgesinde bu arkadaşlarımız görev yapıyorlar. Tek sıkıntımız şu: insana dayalı bir sistem olduğu için, ekipte değişiklikler olunca, sistemi tekrar yeni baştan güncellemek gerekiyor. Mevcut bu erken uyarı sistemi herhangi bir toplu yaşanılan alanda vaka sayıları artmadan yani kümelenme ya da salgın başlamadan bize uyarı veriyor. Ve bu ‘sendromik sürveyans’ dediğimiz işlem tüm afet durumlarında, olağanüstü durumlarda sağlık örgütlenmesinin, olağan koşullara geçene kadar uyguladığı bir yöntem. Bakanlık bunu ‘dış yardım dönemi’ dediğimiz üçüncü, dördüncü günden sonra, kademeli olarak uygulamaya başladı. Çadır kentler, konteyner kentler gibi geçici yerleşim alanları oluşturuldu. Bu alanda kalan kişilerin tespit edilmesi ve bu tespit edilen grup içerisinde bizim riskli kabul ettiğimiz bebekler, çocuklar, özellikle gebe kadınlar, yaşlılar, bilinen bir hastalığı olanlar, engelliler; bunlar bizim için toplu yaşanılan alanlarda sağlık sorunlarından daha erken etkilenen gruplar. Bunların tespit edilmesi ve takip edilmesi son derece önemli.

HER TOPLU ALANDA BİR SAĞLIK ÖRGÜTLENMESİ OLUŞTURULUYOR

Her toplu yaşanılan alanda da bir sağlık örgütlenmesi oluşturuluyor, bütün illerde. Hedef, sağlık sorunlarını erken dönemde tespit etmek, özellikle çevresel önlemler almak.

Bulaşıcı hastalıkları sordunuz. Bulaşıcı hastalıklar bizim kişiden kişiye, direkt ya da dolaylı hava, su ve besinler aracılığıyla geçtiğini bildiğimiz mikroorganizmalardan, bakteri, virüs ve parazitlerden kaynaklanan hastalıkların genel adı. Özellikle altyapı olanaklarının bozulduğu afet durumlarında besin hazırlanırken ve suyun ana kaynağından uç birime kadar getirilene kadarki süreçte temizliğinden emin olmamız gerekiyor.

İnsan atıklarının özellikle dışkı gibi, idrar gibi atıkların zararsız hale getirilmesi gerekiyor. Bunlar doğaya gelişigüzel salındığında, hem suyu hem toprağı kirletebiliyor. Toplu yaşanılan yerlerde en büyük sıkıntı tuvalet temininde oldu.

İYİLEŞME VE YARALARI SARMA DÖNEMİNE GEÇİYORUZ

Depremin üstünden üç hafta geçmiş, destekler, yardımlar, dış yardımlar en uç ilçelere kadar ulaşmış durumda. Koordinasyonunda bir miktar eşitsizlikler olabilir, her ilde aynı düzeyde olmayabilir. Yavaş yavaş artık iyileşme ve esenlendirme, eski sağlıklı günlerine geri döndürme, rehabilitasyon dediğimiz aşamaya geçmemiz gerekiyor. Olağan koşullara, yani eğitimin başlaması, sağlık gibi, güvenlik gibi, barınma gibi temel gereksinimlerin artık insani koşullarda giderilmiş olmasını ümit ediyoruz bütün deprem illeri, ilçeleri için.

Prof. Dr. Deniz Odabaş: Salgın başlamadan bertaraf ederiz - Resim : 1
Prof. Dr. Deniz Odabaş

HER YER AYNI DÜZEYDE DEĞİL

Her ilçe şu anda aynı düzeyde bir yardım ve kalkınma, iyileşme düzeyine sahip değil. Daha yaralı, enkazın daha uzun süre kaldırılamayacağı iller var. Adıyaman, Antakya, Maraş gibi. Ama daha az hasarla çıkan Adana, Malatya gibi illerde biraz daha hızlı bir iyileşme ve yaraları sarma dönemine geçiyoruz. Bulaşıcı hastalıklardan bizim en çok korktuğumuz solunum yolu enfeksiyonlarıydı. Çadır sıkıntısı, konteyner sıkıntısı olduğu için mevcut bir çadırda bütün akrabalarıyla, on, on beş nüfus bir arada kalan kişiler olduğunu biliyoruz. Hava yoluyla bulaşan hastalıklar açısından önemli bir risk oluşturuyor. Depremin ilk olduğu 6 Şubat itibariyle bölgede iklimin çok sert olduğu bir dönemdi. Özellikle ilk 72 saat sokakta, açıkta barınmak zorunda kalan insanlarımız oldu. İlk haftalarda daha çok solunum yolu enfeksiyonlarını gördük. Ama şimdi yavaş yavaş kötü hijyenden kaynaklanan, özellikle paraziter hastalıklar, bit, pire ve uyuz gibi hastalıkları daha sık görmeye başladık. Deprem bölgesinden gelip de Ankara'ya gelen, barınma koşulları çok hijyenik olmayan bazı depremzedelerde bu tür sağlık sorunlarına rastlandığı ifade edildi.

EN YAKIN SAĞLIK KURULUŞUNA BAŞVURUN

Bazı öneriler o koşullarda çok lüks kalıyor - duş yapın demek, kalabalık ortamlarda maske takın demek gibi- şu anda insanlar hayatta kalma mücadelesi verdiği için söylerken bile boğazımızda düğümlenen öneriler. O yüzden mevcut koşullar içerisinde en yakın sağlık kuruluşuna başvurmalarını önermek dışında çok fazla bir mesaj vermek istemiyorum. Çünkü her ilin her toplu yaşanılan bölgenin durumu, sorunları birbirinden çok farklı.

OLABİLDİĞİNCE TEMİZLİK

Daha çok şunu söylüyoruz: olabildiğince kendi koşulları içerisinde temizlik, özellikle dışkılamayla ilgili, tuvaletle ilgili vahşi, açık alan defekasyon dediğimiz hacet görmek yerine bir kuru çukurlu hela, bizim klasik köy tipi hela dediğimiz helanın kullanılması, hiç olmazsa üstü toprakla örtüldüğü için çok daha hijyenik. Neden? Çünkü üstü kapatıldığı için sinekler, böcekler, haşerelerden korunmuş oluyor. Su kaynaklarından daha alçakta olduğu için su kaynaklarını kirletmiyor. Mahremiyeti de sağlıyor bir paravan konularak. Tuvalet sonrası el temizliğine dikkat edilmesi, özellikle dışkıdan, dışkıyla temas eden el ya da gıdalarla geçen hastalıklardan korunmak açısından bize yardımcı olacaktır.

Prof. Dr. Deniz Odabaş: Salgın başlamadan bertaraf ederiz - Resim : 2

ÇOCUK, HAMİLE, YAŞLI MUTLAKA SAĞLIK BİRİMİNE BAŞVURMALI

Burada en önemli nokta şu: toplu yaşanılan bir yerde yaşamayan, kendi enkazının başında kendi derme çatma çadırında ya da bahçesine kurduğu bir serada kalanlar, şu anda sistem içerisinde görünmüyor olabilirler. Onların da mutlaka sağlık otoritelerine, yerel sağlık otoritelerine kendi durumlarını bildirmelerini istiyoruz. Çünkü çalışmalarda öncelik hâlâ enkaz kaldırma ağırlıklı yürüyor. Sağlık sistemi de bu toplu yaşanılan yerlere odakladı, buraların dışında kalan kişilerin de en ufak bir sağlık sorununda mutlaka bir sahra hastanesini ya da mevcut sistem içerisinde kurulmuş sağlık birimlerini ziyaret etmelerini istiyoruz. Çünkü hepsi zaten bir travma yaşadı, yoğun stres yaşadı. Fiziksel olarak zarar görmese bile bunun duygusal, ruhsal, sosyal pek çok yarası var. O yüzden bütün afetzedelerin bir sağlık kuruluşuna başvurmasını, gözle görünür bir sağlık sorunu olmasa bile, bu takip süreçleriyle ilgili, özellikle bebekse, çocuksa, hamile kadınsa, yaşlı, hastalığı olan bireyse mutlaka başvurmasını istiyoruz.

TEMEL SAĞLIK İL KOORDİNASYONUNDA

  • Temel sağlık sisteminin daha etkin hale getirilmesi gibi bir plan var mı acaba?

Valilik destek uygulaması; Sağlık Bakanlığı il, ilçe sağlık müdürleri ve müdürlük çalışanları için de gerçekleştiriliyor. Sağlık Bakanlığı'nın merkez teşkilatında ve illerde bulunan birçok hekim, bölgede değişik konumlarda görevlendiriliyor. Ve her ildeki kriz masaları aracılığıyla ki il sağlık müdürü bu masada yer alıyor, il ve ilçe düzeyinde yapılması gereken hizmetlerle ilgili planlamalar, uygulamalar, il koordinasyonunda Vali emrinde gerçekleştiriyor.

KUYU SULARI TEHLİKELİ OLABİLİR

Bir de şu mesajı veriyoruz, Bakanımız da söylüyor: yerel otoriteler su güvenlidir diyene kadar musluk sularının, içme suyu ya da diş fırçalama gibi amaçlarla kullanılmaması, kullanılması gerektiği hallerde de ya kaynatılması yahut da klor tabletleri bulunabiliyorsa klor tabletleriyle su dezenfeksiyonunun yapılması gerekiyor ya da kapalı/ambalajlı su kullanılmasını önerebiliriz.

Kuyu suları tehlikeli olabilir. Daha önce içilebilir kuyu suları vardır ya da bahçe sulama amacıyla açılan kuyular vardır. Buradaki suların da içme ve kullanma suyu olarak kullanılmaması gerekir. Çünkü yer hareketliliği sırasında bu kuyu sularının da kirlenmiş olma olasılığı çok yüksek; diş fırçalamada ya da içme suyu olarak kullanılmamasını öneriyoruz.

SAĞLIK ORDUMUZ İYİ Kİ VAR!

Şu anda çok büyük bir nüfusun etkilenmesinden kaynaklanan yüksek bir talep söz konusu. Ancak Sağlık Bakanlığı, ağır hastaların bir kısmını, Ankara, Adana, Antalya, İzmir, İstanbul gibi merkezlere naklederek bir çözüm üretti. Şu anda kurulan sistemler, eksiklikleri olmakla birlikte temel sağlık hizmeti ya da halk sağlığı hizmetleri anlamında yeterli.

Sistem içerisinde tüm birimler olabildiğince etkili çalışmaya çalışıyor. Fakat altyapı bozulduğu için bütün illerde, sağlık sadece Sağlık Bakanlığı'nın ya da tedaviyle ilgili hizmetlerden oluşmadığı için, bu koruyucu sağlık hizmetleri, çevreye yönelik hizmetlerle ilgili olduğu için, süreç biraz daha diğer belediyeler ve diğer bakanlıkların desteğiyle yürüyecek. Onların iyileşmesi biraz daha zaman alıyor.

Ama en hazırlıklı bakanlığın Sağlık Bakanlığı olduğunu da ben açıkça ifade etmek isterim. Çünkü depremin ilk anından itibaren en çok önde olan, Sağlık Bakanı başta olmak üzere, sağlık ordusuydu. Cansiperane bir şekilde oradaki enkazdan çıkan, eşini, çocuğunu kaybeden doktor arkadaşlarımız, hemşirelerimiz, tüm sağlık personelimiz görevlerinin hemen başına döndüler. Ve diğer yardımlar gelene kadar hizmetleri onlar sundu. Kovid'de de depremde de en önde, en ön safhada ve kendi sağlıklarını hiçe sayarak çalıştılar. İyi ki varlar. Ellerine, emeklerine sağlık.

Prof. Dr. Deniz Odabaş: Salgın başlamadan bertaraf ederiz - Resim : 3

AFET ORGANİZASYONUMUZ VARDI

  • Kovid döneminde olduğu gibi bir bilim kurulu çalışıyor mu şu anda?

Türkiye Afet Müdahale Planı diye AFAD'ın koordinasyonunda, tüm ilgili bakanlıkların, Sağlık Bakanlığının da içinde bulunduğu bir organizasyon zaten var. AFAD'ın kurulmasının da zaten gerekçesi buydu; daha önce farklı bakanlıklar eliyle yürütülen hizmetlerin tek elden koordinasyonunu sağlamaktı. Hem TAMP (Türkiye Afet Müdahale Planı) hem de İLSAP (İl Sağlık Afet Planı) söz konusu. Hatta pilot il olarak da Hatay'da bu uygulamanın yapıldığını biliyorum. Ama kağıt üzerinde olan her şey afet anında birebir uygulamaya geçemiyor. Özellikle AFAD'ın kurtarma ekiplerinin, araçlarının bile enkaz altında kaldığı noktada birçok kurtarma için dış yardıma ihtiyaç oldu. Şu anda sistem bu şekilde kurulduğu için AFAD üstünden yürüyen bir sistemimiz var. Daha sonra, Cumhurbaşkanlığı sistemi içerisinde buna yönelik ayrı bir kurul oluşturulması gibi bir seçenek olabilir. Kovid döneminde bu Bilim Kurulu gerçekten çok işlevseldi.

AFAD, KIZILAY İÇİN BU HASARDAN DERS ÇIKARILMALI

Gerçi AFAD'ın da alt bilim kurulları var zaten ama tek bir merkezi bilim kurulu söz konusu değil. Kendi alt çalışma sistemleri içerisinde akademisyenlerden, ilgili uzmanlık derneklerinden de destek aldıklarını biliyorum.

Sanırım zaten bu afet, AFAD'ı, Kızılay'ı gözden geçirmemiz için çok fazla neden ortaya koydu. Önemli olan en az hasarla kurtulabilmekti, ne yazık ki bunu başaramadık. Şimdi önemli olan bu hasardan ders çıkartıp bir sonraki afetten daha az hasarla çıkmayı başarmak gerekiyor. Çünkü Türkiye bir afet ülkesi. İstanbul depreminin ne zaman olacağını bilmiyoruz ve bu hareketlenmelerin Anadolu'daki diğer fay hatlarıyla etkileşimi noktasında da değişik teoriler söz konusu. Herkesin birey olarak, toplum olarak, hükümet olarak, ülke olarak afet planlarını en hazırlıklı olacak şekilde gözden geçirmesi ve bu planların hayata geçebilecek şekilde gerçekçi olması son derece önemli.

SALGIN YOK

  • Tekrar sormak istiyorum, şu an bölgede herhangi bir salgın var mı?

Hayır, şu an bir salgın söz konusu değil. Bununla ilgili uyarı sistemimiz aktif çalışıyor. Herhangi bir vaka tespit edildiği anda, erken uyarı daire başkanlığının bu konuda yetişmiş personeli var, eğitimli personeli var ve sahada hizmet sunuyor, altyapı olanakları günden güne daha da onarılıyor en kısa sürede halk sağlığı hizmetleri konusundaki özellikle çevreyle ilgili hizmetler konusundaki aksaklıklar da giderildiğinde bu salgın olasılığı daha da düşecek.

Biz 1999 Gölcük'te de büyük bir salgın yaşamadık. Orada da ambalajlı su temini İstanbul merkezli çok kolay sağlandı. Yerel otoriteler güvenli diyene kadar bu önlemlere devam etmek lazım.

  • Çok teşekkür ederiz.

KOLERA VAKASI YOK BEKLEMİYORUZ DA

Prof. Dr. Deniz Odabaş: Salgın başlamadan bertaraf ederiz - Resim : 4

Gönüllü olmak isteyen insanların arasında yayılan dedikodular var. Sanki salgın başlamış gibi.

Suriye'deki deprem bölgesinde kolera tespitine ilişkin bilgi Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) aktarıldı. Ama Suriye'nin altyapı koşullarıyla bizim altyapı koşullarımız aynı değil. Şu anda tespit edilmiş bir kolera vakası yok. Zaten kolera vakası tespit edildiğinde bildirmeme gibi bir seçenek söz konusu değil, uluslararası bildirimi zorunlu bir hastalık. Endişeye mahal yok.

Özellikle su yoluyla, besinler yoluyla bulaşan hastalıklarla ilgili gerekli önlemler alındığı durumda, daha önce bölgede olmayan bir hastalığın görülme olasılığı çok fazla değil. O yüzden biz kolera beklemiyoruz. Ama kolera dışında da ishale yol açabilecek pek çok başka mikroorganizma da olabiliyor. Özellikle gıdalarda, hazırlama, saklama koşullarıyla ilgili bulaşı söz konusu olabiliyor. Bir de su en büyük kaynak olabiliyor.

HATAY’DA HERKESE TETANOZ AŞISI YAPILDI

Sağlık Bakanlığı Hatay ilinde tüm vatandaşların tetanoza karşı aşılanmasıyla ilgili bir uygulama başlattı. Yerinde bir uygulama, biz bunu önemsiyoruz. Çünkü özellikle enkaz kaldırma süreçlerinde toza toprağa bulaşmış, yaralanma yaşayan kişi sayısı çok fazla. Tetanos bu yollarla vücuda girebiliyor ve ölümcül bir duruma yol açabiliyor. Ve zaten tetanos aşısı, ulusal aşılama aşamasında da olan bir aşımız. Bölgeye gidecek olan kişilere de, özellikle enkaz kaldırma süreçlerine katılacaksa tetanoz aşısını -eğer son beş ya da on yıl içerisinde yapılmadıysa- tekrar yaptırmasını söyleyebiliyoruz.

BAŞTA KIZAMIK ÇOCUKLUK ÇAĞI AŞILARINI MUTLAKA YAPTIRIN

Çocukluk çağı aşılarıyla ilgili kaygılarımız var. O bölgede Suriyeli nüfus da çok yüksek olduğu için Hatay'da ve diğer illerde, özellikle kızamık aşısının mutlaka, çocukluk çağı aşılarının ihmal edilmemesi konusunda, hem sağlık sistemine hem de ailelere mesaj veriyoruz. Zaten sağlık sistemi de toplu yaşanan bölgedeki kişileri tespit ettikten, yaşlarına, cinsiyetlerine göre tasnif ettikten sonra, bilinen sağlık sorunlarına yönelik uygulanması gereken protokolleri uygulamaya başlıyor.

Sağlık Sağlık Bakanlığı Deprem Adana Malatya Adıyaman Kahramanmaraş Hatay