Çocuğun birinci ama tornavidayı tanıyor mu?
İTÜ Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdürü Prof. Dr. Hüseyin Toros, meslek liselerinin gençlere kazandırdıklarını, mesleki eğitimin erken yaşta başlatılmasının önemini anlattı.
Bir milyona yakın öğrenci bugünlerde lise tercihlerini yapıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi, Meteoroloji Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi ve İTÜ Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi (İTÜ MTAL) Müdürü Prof. Dr. Hüseyin Toros, öğrencilere ve ailelerine meslek liselerini önerdi. Çocuklarımızın hangi alana ilgisi olduğunu erken yaşlarda belirleyip yönlendirebileceğimiz bir eğitim sistemine ihtiyacımız olduğuna dikkat çeken Toros, bunun yollarından birinin meslek liseleri olduğunu ifade etti. Toros şöyle konuştu: “Bir ailenin bakış açısını değiştirebilirsek, erken yaşta meslek liselerine çocuklarını gönderebilirlerse ne mutlu!”
MESLEK LİSELERİ İYİ BİR FIRSAT…
- Gençlere meslek liselerini tercih etmelerini öneriyor musunuz?
Endüstri, su buharıyla buluşmamız, elektrikle buluşmamız, bilgisayarla buluşmamız, endüstri 4.0, nesnelerin interneti… Bunların her birinin eğitime yansıması farklı. Belki 200 yıl önce iki çocuk köyde doğuyordu, yapabileceği iş sınırlıydı, usta-çırak ilişkisi içinde mecburen onu yapıyordu. Endüstri 4.0’da doğan çocuklarımız sanal bir dünyada yaşıyorlar. Hayal dünyası sonsuz geniş. Ama beceri anlamında maalesef sıkıntı yaşıyoruz. Çocuğun ‘birinci, ikinci...’ Neye göre? Aldığı puana göre, tamam, tebrikler! Ama evde masanın ayağı çıktı, oradaki vida düştü. Çocuğum acaba eline bir tornavida alıp onu tamir edebiliyor mu? Bunu düşünmek lazım.
Günümüzde ihtiyaçlar farklı… Çocuğumuz ilkokul, ortaokul, lise boyunca matematik, fizik, kimya, biyoloji neyse gördü, elektronik mühendisi olacak. 18-19 yaşında üniversiteye başladı. O yaşına kadar görmeyen bir çocuk, tornavidayı ne kadar tutabilir? Ben inanmıyorum tutabileceğine. İnsanın tabiatına aykırı. Atalarımız ne güzel söylemişler ‘Ağaç yaş iken eğilir’, kartlaşmışken eğersen kırılır. Şimdi bunun sıkıntısını yaşıyoruz. Aşmak için hep beraber seferber olacağız. Çocuklarımızın erken yaşta yeteneği ne ise onu keşfetme yoluna gitmemiz gerekiyor.
Bir algı operasyonu yapmamız lazım. Bazı gelişmiş ülkelerde yönlendirmeli eğitim var. Bizim de hep beraber çocuklarımızın hangi alana ilgisi var ise bunu daha lise çağında, daha fazla kartlaşmadan keşfedebileceğimiz bir eğitim sistemi olması gerekiyor. Mesleki eğitimin buna uygun olduğunu görüyorum.
Çağımızın vazgeçilmezi matkap. Yüzde yüzü kullanamasa bile büyük çoğunluğun böyle basit işleri yapabilecek becerileri kazanması gerekiyor.
O MAKİNALARA KİM DOKUNACAK?
- Üniversite mezunu işsizler var.
Lise çağında çocuklarımız mesleki beceriler kazansın, üniversiteye gittiği zaman o alanda uzmanlaşsın. Bu bir. İkincisi, çocuğumuz, ilkokul dört, ortaokul dört, lise dört: 12 yıl okuyor. Dört de üniversite, 16 yıl! Hayatta ciddi bir anlamı var. Peki, çocuğumuz üniversite okudu. Makine mühendisi oldu. Masa başında çizim yapıyor. Peki o makinalara kim dokunacak, o makineleri arıza olduğu zaman kim tamir edecek, kim yağlayacak? Herkes mühendis, herkes üniversite bitirdi. Ara eleman kim olacak, aranan eleman?
Dünyanın hiçbir yerinde, herkes üniversite okuyacak diye bir anlayış yok. Ne Amerika'sında ne Avrupa’sında, bu çılgınlık bizde var.
Biz bunu yıkıp, çocuklarımızın yeteneğini keşfedip, acaba bu mesleki eğitimi nasıl geliştirebiliriz? Bir eğitimci olarak gördüğüm, herkes başkasından bekliyor. Öğretmen veliden bekliyor, veli öğretmenden bekliyor. Sanayici okuldan bekliyor, okul sanayiden bekliyor.
Hep beraber seferber olalım. Çocuklar hepimizin. Bu çocuklara nasıl dokunabiliriz? Bunu tartışalım. Mahallemizde var olan okulun eksiğini nasıl giderebiliriz? Çocuğumuzu özel okula gönderiyoruz, yeri geliyor 50 bini, 100 bini veriyor muyuz? Veriyoruz. Ama yanımızdaki devlet okuluna 1000 lira bağış yapmaktan çekiniyoruz. İhtiyaç varsa verelim! Tamam devlet yapsın ama yapamıyorsa biz yapalım, katkı sağlayalım. Sanayicimiz, bu atölyenin bir eksiği varsa gidersin veya o çocukları zaman zaman fabrikamıza çağıralım, bazı teknik eğitimleri fabrikada yapsınlar. İstanbul Sanayi Odası, Ticaret Odası gibi MÜSİAD gibi farklı kuruluşlar şu anda kısmen seferber olmuş durumdalar. Okullara nasıl yardımcı olabiliriz? Çocuklarımıza nasıl staj imkanı verebiliriz, derdindeler.
İŞÇİ SÖMÜRÜSÜ DEĞİL BECERİNİN GELİŞTİRİLMESİ
- Mesleki eğitim üniversiteye engel mi?
Mesleki eğitim dediğimiz zaman, farklı farklı mesleki eğitimler var. Anadolu Meslek Liselerinde çocuğumuz 12. sınıfta üç gün iş yerine iki gün okula geliyor. Bir de Anadolu Teknik Programı var; çocuklarımız hiç meslek dersi görmüyor, tamamen üniversiteye yönelik çalışma yapıyor. Bunlar kamuoyunda bilinmiyor.
Bir diğer nokta, mesela çocuk okumak istemiyor. Çocuğu zorla okula gönderiyor muyuz? Gönderiyoruz. Çocuğun herhangi bir alana yeteneği varsa eski çıraklık okulları MESEM var. Haftanın dört günü işyerine gidiyor, bir gün okula geliyor. Okul bittiği zaman iş yeri açma belgesi alıyor. Daha sonraki hayatında isterse açık öğretimden üniversiteye devam edebilir ve bu çocuğumuz eğitim hayatı boyunca lisede, asgari ücretin yüzde otuzu kadar maaş alıyor. Bakın, çocuk mesleğini geliştiriyor iş başında, iş yeri ise uygun ücrete eleman bulmuş oluyor. Buna kimileri işçi sömürüsü diye bakıyor ama ben, mesleğin, becerinin geliştirilmesi olarak bakıyorum.
Bütün velilerimize diyorum ki yakınınızdaki iş yerine gidin, çocuğunuzu işe başlatın, boş durmasın yazın. Ben öyle yaptım. Maaşını, sigortasını da ödeyin, deyin ki çocuk sizden aldığını zannetsin. Akşama kadar cep telefonuyla uğraşmasın; bakın bu, çocuğun yeteneklerini öldürüyor, tırpanlıyoruz. Fırtınalara karşı yetişmeyen bir çocuk yarın güçlü olamaz.
ARTIK DAHA ÇOK TALEP VAR
LGS sonuçları açıklandı, puanlara göre okul arıyoruz. Çocuğumuzun yeteneği ne? Ona göre bir okulu aramamız lazım. ‘Benim çocuğum yüzde beşlik dilime girdi. Acaba yüzde beşlik dilimle hangi okullar alıyor…’ Hayır kardeşim, benim çocuğumun hangi alanlarda yetkisi, ilgisi var? Ona göre yerleştirme yapmamız lazım. ‘Hiçbir yere yerleşmedi bari meslek lisesine yerleşsin’ değil, ‘Benim çocuğum erkenden meslek sahibi olsun, iş yeri açma ustalık belgesine sahip olsun, akademik başarısı varsa üniversiteye de gitsin’ diyorsak, meslek liseleri iyi bir fırsat.
Bir ailenin bakış açısını değiştirebilirsek, erken yaşta meslek liselerine çocuklarını gönderebilirlerse ne mutlu! Artık daha çok talep var meslek liselerine. Yüzde birlik dilimlerden meslek lisesine gitmeye başladılar. Meslek lisesinden mezun çocuklara kendi alanında, kimyaysa kimya, fizikse fizik, üniversitede ek puan verilebilse, daha cazip hale gelebilir. Üniversitenin de işine yarar. Düşünün siz kimya bölümünde hocasısınız, kimyayla tanışmış bir çocuğa eğitim vermek daha kolay değil midir? Teknik, akademik çalışma artar. Günün birinde yeni Milli Eğitim Bakanı inşallah bu konuya vakit ayırır. Ek puan verilmesi teşvik edici olur. Aksi takdirde sadece diploma almaya devam ederiz.
- Çok teşekkür ederiz.
İTÜ’YÜ HEDEFLEYEN BİZE GELSİN!
- Mühendis olmak isteyene de öneriniz mesleki teknik liseler mi?
İTÜ Teknik Mesleki ve Teknoloji Lisesi gibi tematik okulların sayısı yirmiyi geçti. Biz diyoruz ki geleceğin mimarı, mühendisi, gelecekte İstanbul Teknik’e gitmek isteyenler bize gelsin.
Çocuk 18-19 yaşında İTÜ’ye geliyor. Bir de daha 13 yaşından, 14 yaşından itibaren İTÜ Teknik’in bilimsel çalışma takım kültürüyle, proje kültürüyle yetişmiş bir çocuğun İstanbul Teknik'e gelmesi var. İki çocuk arasında çok büyük bir fark oluştuğunu görüyoruz.
Bizimki gibi bir sürü okul açıldı. Neredeyse büyük şirketler kendi okullarını açmaya başladılar; doğru olan bu. Kim nasıl insan kaynağı istiyor ise lisede onlara dokunmaya çalışsın, bünyesinde bir okul açsın. Milli Eğitim Bakanlığı buna açık. Hem kendisi okutsun, hem Milli Eğitim'deki öğretmen arkadaşlarımız okutsun.
O zaman artık ‘Bu çocuklar iyi yetişmedi’ demeyi de bırakırız.
İTÜ’nün arzu ettiği projeci çocuklar yetiştirmeye çalışıyoruz. Evladım projen ne, hangi projeyi yapıyorsun, diyoruz...”
TAKIM KÜLTÜRÜNÜ LİSEDE BAŞLATALIM
- Takım kültürünün, proje kültürünün önemi nedir?
Gelişmiş ülkelerin başarısının arka planda takım kültürü ve proje kültürü olduğunu görüyoruz. Bütün önemli şirketlerin AR-GE birimleri var. ARGE birimlerinde takımlar var, projeler yapıyorlar. Bununla ilerliyorlar. Bu kültürü bizim daha lise düzeyindeyken başlatmamız gerekiyor; çocukları ilgi alanlarına göre bir araya getirip zaman zaman fırsat verip beraber proje yapmalarını sağlamamız gerekiyor ki yarın hem iş dünyası hem üniversiteler daha kalifiye bir insan kaynağına kavuşsunlar. Lise çağında bir çocuğumuz arkadaşlarıyla beraber proje yapıyorsa, herhangi bir sorunu nasıl çözebileceği konusunda kafa yoruyorsa, yarın şirkete gittiği zaman, şirkette bir sorun olduğu zaman çözüm üretecek, aksi takdirde eli kolu bağlı kalacaktır.
PARKLARIN İÇİNE ATÖLYELER AÇILSIN!
- Bu kültür, o tek başına bilgisayar başında oyun oynama kültürünü de değiştirir mi?
Evde çocuğunuza ‘oyun oynama’ demek bir çözüm olamaz. Çocuğun ilgisini çekebilecek bir alan bulmanız gerekiyor. Tamam kitap okusun. Üçüncü bir seçenek bulmanız gerekiyor o da mesleki eğitimdeki atölyeler ve oradaki öğretmen arkadaşlarımızın verdiği ödevlerdir, projelerdir diye düşünüyorum.
Ülkemizin üç tarafı denizlerle çevrili, değil mi? Üç çocuk bir araya gelecek örneğin tekne yapacaklar. Bu tekneyi uzaktan kumandayla nasıl çalıştırırız? İlerideki bir gemiye kargo nasıl gönderebiliriz? Kafa yorsunlar. İlkel şartlarda yapsınlar. Mükemmel bir şey yapılacak değil ama bugün ilkel yapan bir çocuk, yarın üniversiteye veya bir denizcilik şirketine gittiği zaman orada hep çözüm aramaya, üretmeye devam edecektir.
Bir muhtar arkadaşa dedim ki mahalleyi bir araya getir. Parkların içine atölyeler açılsın, artık buraya doğru gidelim. Atölyede belli saatlerde mahalle sakini emekliler gelsin, akşam beşle yedi arasında çocukların iki saat başında dursun gönüllü olarak. O çocuk arkadaşlarıyla hem sosyalleşecek hem de küçük küçük projeler yapacak, bir model uçak olabilir. Her bir süreç becerinin gelişmesine katkı sağlayacaktır. Yoksa çocuklarımız modern hapis hayatı yaşayacaklardır.
Şimdi devasa siteler var. Devasa para harcayıp sosyal alanlar oluşturuyoruz. Kim için? Kendimiz için. Çocuklar için ben daha duymadım ortak çalışma, ortak atölye, bir de öğretmen işinin ehli… Havuz için para veriyoruz dünya kadar.
LİSANS EĞİTİMİNİ TÜRKİYE'DE YAPIN
- Daha önce bir konuşmanızda dediniz ki lisans eğitimini ülkemizde alın.
İstanbul Teknik niye? Tasarım, proje, takım, bilim, teknoloji dediğimiz zaman İstanbul Teknik akla geliyor. 250 yıllık bir İTÜ'den bahsediyoruz. Bakın 250 yıl! 1773’ten bu tarafa sürekli bilginin aktarıldığı ve her aktarmada üzerine bir şeyin eklendiği bir kültürden bahsediyoruz ve ben de yaklaşık kırk yıllık İTÜ’lüyüm ve bana ister istemez bir kültür verdi. Şimdi burada çocuklara diyorum ki biz burada sizi İTÜ'nün arzu ettiği proje kültürüyle, takım kültürüyle yetiştiriyoruz. Burada elde ettiğiniz kazanımları lisans düzeyinde Türkiye'de taçlandırın. Niye? Artık lisans düzeyinde herkes her türlü bilgiye ulaşabiliyor. Mesela İTÜ, birçok alanda dünyada ilk 500’de. Yurt dışındaki okullar paranıza taliptir, beyinize taliptir. Paranızı ve beyninizi kaptırmayın. İyi yetişmiş insan kaynağını yurt dışına kaptırırsak, biz nasıl gelişeceğiz?
Ama küresel bir dünyadan bahsediyoruz, farklı ülkelerden müthiş bir network var. Yurt dışı tecrübemizi yüksek lisans doktorada yapalım. Burada müthiş bir network oluşturmak için bunu yapalım. Yani kendi ekosistemimizi, dünya hayallerimizi geliştirdiğimiz bir dünya için nasıl hazırlayabiliriz?
BEYNİNİZİ VE PARANIZI YURT DIŞINA VERMEYİN!
Bakın biz bu çerçevede okulumuzda hazırlık, 9 ve 10’da, mesleki gelişim anlamında sürekli çocuklara proje yaptırıyoruz. Bazen onlardan istediği projeyi yapmasını istiyoruz. Bazen de diyoruz ki mesela denizcilikte dijital dönüşüm konusunda, öğrencileri biz seçiyoruz, konuyu biz onlara veriyoruz, evladım diyoruz bu konuyu bu kişilerle beraber yapacaksın. Üst sınıflardan hamilik yapılmasını istiyoruz. Ahilik kültürü var ya bizim Anadolu'da… Bizde 300 öğrenci var, 100 civarında farklı takım var. E, bu çocuk Avrupa'ya giderse bizim için kayıp değil mi? Beyninizi ve paranızı yurt dışına vermeyin, Türkiye'de harcayın, Türkiye'de taçlandırın.