05 Kasım 2024 Salı
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Prof. Dr. Tayfun Uzbay koronavirüsün dünyaya öğrettiklerini anlattı

Üsküdar Üniversitesi Dahili Tıp Bölümleri Başkanı Prof. Dr. Tayfun Uzbay, koronavirüs salgınının sağlıkta ticarileşmenin olumsuz sonuçlarını tüm dünyaya gösterdiğini söyledi. Prof. Dr. Uzbay, Türkiye’nin de çok sayıda devlet hastanesine sahip olmanın avantajını yaşadığını vurguladı.

Prof. Dr. Tayfun Uzbay koronavirüsün dünyaya öğrettiklerini anlattı
A+ A-
NİLAY TUĞÇE BOSTANCI

Farmakoloji Uzmanı Prof. Dr. Tayfun Uzbay, pandemi ilan edilen koronavirüs ile ilgili söylemlerde bulundu. Dünyada pandemi sonrası ne gibi değişikliklerin yaşanacağını ve bunun sağlık devrimiyle sonuçlanabilmesi ile ilgili Uzbay, "Bu pandemi iki şeyi herkesin gözüne soktu. Birincisi sağlık bütünüyle ticarileşir ve hasta müşteri gibi değerlendirilirse toplumu kitlesel olarak ilgilendiren böyle bir sağlık sorunu ile başa çıkmak güçleşiyor. İtalya ve İspanya gibi ülkeler sağlıkta aşırı özelleştirmeye gitmenin bedelini ödüyorlar biraz da. Almanya da serbest piyasa ekonomisine sahip ama devlet sağlık hizmetlerinin başını bu kadar boş bırakmamış. Türkiye de hala genel bir sağlık sigortasına sahip olmanın ve çok sayıda devlet hastanesine sahip olmanın avantajını yaşıyor. Bu virüsten sonra sağlık politikalarında kapitalist ve aşırı ticari yaklaşımlar yerini sosyal devlet anlayışına terk edebilir.”

EĞİTİMDE TİCARİLEŞME SORGULANACAK

Koronavirüsün sağlık kadar eğitiminde önemini göz önüne getirdiğini söyleyen Uzbay, “İkinci konu ise eğitim. Eğitimin ticarileşmesi ve öğrencinin müşteri olması hekimlik, eczacılık, hemşirelik gibi sağlık sisteminin önemli elemanlarının iyi yetiştirilmemesine neden olabiliyor. Bu süreç sağlık bilimleri alanındaki eğitim kalitesinin sorgulanmasına da yol açacaktır. Türkiye’nin yıllardan gelen iyi bir hekimlik, hemşirelik ve eczacılık hafızası var. Bu da savaşta avantaj sağlıyor. Sağlık bilimleri alanında fırsat eşitliğine dayalı nitelikli eleman yetiştirmenin önemi anlaşılarak eğitimden çok ticareti önceleyen zihniyet ciddi biçimde sorgulanacaktır diye düşünüyorum. Ayrıca dünya kutuplaşma yerine dayanışmanın, kaynakları belli bir kesime sunma yerine paylaşmanın önemini de görecek ve şu anda da görüyor.”dedi.

ALT YAPI VAR VİZYON YOK

Türkiye’de yapılan aşı ve ilaç çalışmaları için yeterli alt yapı olduğunu ancak vizyon olmadığını ifade eden Tayfun Uzbay, “ Yeni ve etkili bir hastalığa karşı ilaç geliştirmek için molekülden veya başka stratejik yaklaşımlardan ilaca gidecek bir süreci eskiden beri hedeflemiş, buna kafa yormuş, birikime sahip laboratuvarlarınız ve bunların içinde çalışan işi bilen, birikimleri ile laboratuvarları bu konuda bir yerlere getirmiş olan bilimcileriniz olmalı. Biz de bunu başarabilecek olanların önemli bir kısmı beyin göçü ile başka ülkelere gittiler. Burada olanlara da pek fazla imkân verilmedi.

İLAÇ DENEYİMLİ EKİP İŞİ

Türkiye’nin ilaç Ar-Ge’si konusundaki hedefi eşdeğer ve benzer ilaçları ülkemizde imal ederek sisteme sunmak oldu. Son birkaç yılda bir kıpırdanma var ancak korona gibi bir tehdide karşı ilaç geliştirme sadece laboratuvar alt yapısı ve para ile olacak bir şey değil. Çok deneyimli ve etkili çalışan bir ekip işi. Şimdi bana yayınları ve atıfları çok olan birçok bilimciye sahip olduğumuz hatırlatılabilir ama benin söylediğim yayın ve atıftan fazlası. Bu kadar yayın ve atıfı alırken başarılı veya başarısız kaç ilaç geliştirme çalışması yapıldığı. Türkiye’deki bilimin böyle bir vizyonu olmadı.”

AŞIDA BİRİKİMİMİZ VAR

“Aşı konusunda ise Türkiye’nin geçmişten gelen bir hafızası ve birikimi var. Eğer samimi çalışacak bilimcilere iyi bir destek verilirse aşı konusunda daha etkili işler yapılabilir. Ayrıca, Türkiye’nin tanı koymaya yardımcı kit üretebilecek, virüsü izole ederek üzerinde çeşitli çalışmaları başarı ile yaparak bunları önemli bilimsel dergilerde yayına dönüştürebilecek ve iyileşen hastaların plazmasında gelişen antikorlar üzerinden etkili bir tedavi sağlayabilecek bilim insanları ve bilimsel alt yapısı var. Nitekim bu konuda çalışanlar olduğunu ve çalışmalarının umut verdiğini biliyoruz.”

TÜRKİYE'NİN KORONAVİRÜS İLE MÜCADELESİ GELECEK AY NETLEŞECEK

Tüm dünyanın mücadele ettiği koronavirüs, her ülkede farklı etki yarattı. Çin doğru ve zamanında almış olduğu önlemler sayesinde iyileşmeye giderken Avrupa her geçen gün daha fazla kayıp vermekte. Avrupa’nın bu durumunun en büyük sebepleri olarak sağlığın aşırı derecede özelleştirilmesi ve önlem almada geç kalması olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Tayfun Uzbay, “Herkes kendi ülkesinin durumuna ve sosyokültürel özelliklerine göre bir eylem planı yaptı ve uyguladı. Çin sert önlemlerle izolasyona önem verdi. Güney Kore sahada çok sayıda test yaparak saptadığı vakaları ve onların temasta bulunduğu kişileri izole ederek mücadele etti. Avrupa’da her ülke farklı stratejiler izledi. Örneğin, İngiltere okulları kapatmakta dahi geç kaldı. Başlangıçta sürü bağışıklığı politikası izlemek istedi; sonra çark etti, ama geç kaldı. İsveç de aynı yöntemi uyguluyor sonucu nereye varacak göreceğiz. Almanya oldukça disiplinli. Almanların Robert Koch Enstitüsü tek yetkili ve krizi yönetiyor. İtalya, İspanya ve Fransa işi başta ciddiye almamanın bedelini ağır ödedi. Pandemi ile mücadelenin koşulları ve yapılacaklar bellidir. Güvenilir testlerle hastaları olabildiğince çabuk saptama, izolasyon, sosyal mesafe, maske ve hijyen. Asya, Avrupa ve Amerika diye ayırmak yerine, bu beş kuralı ne kadar yerine getirebildikleri önemli. Bu beş kuralı iyi uygulayan veya yeterince uygulayamayan ülkelerin durumları açıkça ortada. İyi uygulayanlar arasında Çin, Güney Kore, Singapur ve Almanya sayılabilir. Kötü uygulayan veya uygulayamayanlar arasında da İtalya, İspanya, Fransa ve Amerika var. Türkiye süreci vaka sayısının ölüm sayısına oranı %3-5 arasında kalacak şekilde tamamlarsa ilk gruba dahil olur. Şu anda oran %2 civarında, gelecek bir ay durumumuzu netleştirecek.”

MEDYA TOPLUMUN DUYMAK İSTEDİĞİ MANŞETLER ATIYOR

Her gün çok sayıda ilacın koronavirüse karşı etkili olduğu iddia edilmesi üzerine de değinen Prof. Uzbay toplumla ilaç arasında kurulması gereken ilişkiyi şöyle ifade etti“Toplumun ilaçla ilişkisi hekim ve eczacıların direktiflerine göre olmalı. Çünkü ilaç çok özellikli, teknik ayrıntısı fazla olan bir konudur. Yeterli ilaç eğitimi olmayanların prospektüs okuyarak veya ilaçla ilişkili bilimsel makaleleri okuyarak ilaç-insan ilişkisini doğru biçimde anlaması mümkün değildir. Anladığını sanmak en kötü bilgi yanılsamalarından biridir ve kişinin önemli zararlar görmesine neden olur.

Koronavirüs, ciddi bir salgına dönüştükten sonra, dünyanın çözülmesi hayati önem taşıyan bir numaralı sorunu haline geldi. Ciddi can kayıplarına da neden oluyor. Bu durumda önlenmesi ya da tedavi edilmesi sabırsızlıkla beklenirken bilim tüm kaynaklarını çözüm için seferber etmiş durumda. Dünya Sağlık Örgütü’nün pandemi olarak ilan etmesini izleyen kısa süre içinde bu konuda yayımlanan bilimsel makalelerin veya raporların sayısı 40 bini geçti, giderek artıyor. Birçok ülkede aşı ve ilaç çalışmaları yürütülüyor. Bilim insanları verilerini paylaşırken çok dikkatli olsalar da medya yine acele ederek toplumun duymak istediği manşetler atıyor. Şu ana kadar ortada tedaviye çok kısa bir süre içinde sokabileceğimiz, sorunu kökten çözecek bir ilaç yok. Medya manşetlerini süsleyen bulgular, ya in vitro dediğimiz laboratuvarda vücuttan bağımsız ortamlarda virüs üzerine etkili olan ya deney hayvanlarında yapılmış olan ya da kısıtlı sayıda insanda olumlu etkileri gözlense de metodolojik sorunlar içeren yayın veya raporlarla ilişkili. Aşı çalışmaları ise devam ediyor. Etkisi kanıtlanarak resmi otoriteler tarafından kullanıma sunuluncaya kadar tüm bu haberlere sadece umut verici olarak bakabiliriz. Onaylanmalarını ve tedaviye sunulmalarını beklerken salgının hızını yavaşlatacak ve bulaşma riskini azaltacak önlemleri almaya devam etmeliyiz.” dedi.

‘BULAŞMAYI ÖNLEYECEK HİÇBİR İLAÇ BULUNMUYOR’

Son olarak koronavirüse karşı kelle paça önerisiyle gündemden bir süre düşmeyen ve koronanın gripten farkı olmadığını ifade eden Canan Karatay, yine geçtiğimiz günlerde sağlık çalışanlarına damardan C vitamini yapılması gerektiğini açıklamıştı. Canan Karatay’ın bu ifadesini yorumlayan Prof. Dr. Tayfun Uzbay: “Karatay her zaman olduğu gibi yine toplum sağlığına zarar verecek açıklamalar yaptı. İddialarının hiçbiri kanıta dayalı olmadığı gibi bazı sözlerinin kaynağı her zaman olduğu gibi gerçeği yansıtmıyor. Bu salgın Karatay ve benzerlerinin de ciddi biçimde sorgulanmasına yol açtı. Bence toplum üzerindeki inandırıcılıkları azaldı. Şu anda kimse onu fazla dinlemiyor, herkes dört gözle Canan Hoca’nın kullanmayın dediği bir aşıyı ya da ilacı bekliyor. Sadece Karatay ve benzerleri değil, bazı sanatçılar da süreçte koruyucu ilaçlar tavsiye etti. Bundan zarar gören insanlar oldu. Koronadan koruyan herhangi bir ilaç yok. Ancak insanlar önce bir sıtma ilacını daha sonra da C vitaminini alarak stokladılar. Bunların karaborsası da oluştu. Bu ilaçlara gerçekten ihtiyacı olan başka hastalar sıkıntı yaşadığı gibi kendileri de gereksiz kullanmış oldular. Belki de korunmuş olduklarını düşünerek rahat davranıp enfekte oldular. Şuanda bulaşmayı önleyecek hiçbir ilaç yok. “

Koronavirüs Tayfun Uzbay Üsküdar Üniversitesi