23 Aralık 2024 Pazartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘Bütün krizler artık tüketiciye yıkılıyor’

Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) çalışmasını yürüten akademisyen ekibinin başında yer alan Prof. Dr. Veysel Ulusoy, krizlerin evrim geçirdiğini anlattı.

Prof. Dr. Veysel Ulusoy: Bütün krizler artık tüketiciye yıkılıyor
A+ A-
Z. RUHSAR ŞENOĞLU

Prof. Dr. Ulusoy, dün yayınladığımız bölümde, enflasyona çözümün ithal ikamesinden geçtiğini, ancak bunu uluslararası ekonomiyle entegre olacak şekilde uygulamak gerektiğini savunmuştu. Prof. Dr. Ulusoy ile yaptığımız söyleşinin devamını yayımlıyoruz:

‘ŞİRKETLER BATMIYOR HALK FAKİRLEŞİYOR’

  • Sizin cari denge üzerine çalışmalarınız var. Türkiye 2018'den beri üç defa kur şoku yaşadı ama olası bir ödemeler dengesi krizinin köşesinden döndü. Bu nasıl başarıldı?

Dördüncü kuşak krizleri yaşıyoruz dünyada. İlki döviz kriziyle başladı… Sonrasında ödemeler dengesi krizi ve bankacılık kriziyle devam etti. Dördüncü kuşak krizlerin ödemeler dengesi kaynaklı olma olasılığı çok az. Bu kuşak krizlerde bankacılık sektöründe bir sorun yaşanması da beklenmiyor zira bir ülkede artık sadece ulusal bankalar dışında birçok yabancı menşeli bankalar da faaliyet gösteriyor.

Finansal piyasaların inanılmaz derecede açık olması ile dövizi kolay bulmanın yolu da açıldığı için firmalar bile kolaylıkla uluslararası fon yani borç bulma yeteneğine sahip oldu. Bankaların ve ülkelerin de bu yeteneğe sahip olmasıyla artık finansal krizlerin bu oyuncuların ortadan kalkması ya da ülkelerin moratoryum ilan etme olasılığı azaldı. Özetle krizler de evrim geçirdi.

Tüm bunlar, krizlerin zararlarını ortadan kaldırmadı tabii…

Artık krizlerin tüm yükünü üstlenen grup tüketiciler oldu. Bütün krizlerin yükü diğer bir anlamıyla tüketiciye transfer ediliyor. Tüketicilerin, harcama yöntemiyle milli gelirin yüzde 65’ini oluşturan grup olması gerçeği. Bu ise tüm toplumu fakirleştiriyor. Tüketici aynı refah seviyesini korumak için daha fazla çalışıyor, ülke ise aynı ithalatı yapabilmek için daha fazla ihracat yapma durumunda kalıyor. Kısaca ülke ekonomisi belki büyürken halk fakirleşiyor.

YOKSULLAŞTIRAN İHRACAT

  • Yoksullaştıran ihracat gerçeğinin sonuçlarıyla mı karşı karşıyayız?

Aynen. İhracat değerlerinin erimesi sonucuna dayalı yoksullaştıran büyüme diyoruz biz buna. Çok daha fazla ihraç ediyoruz ama dışarıdaki tüketici ve üreticinin lehine olanından…

  • O zaman bildiğimiz eski haliyle ithal ikamesine ihtiyaç yok mu, uluslararası dev şirketlerin ortasında?

Tamamen kapıları kapatmaktansa, Dünya Ticaret Örgütü ve AB Gümrük Birliği anlaşmaları kapsamında, belirli, stratejik sektörleri yani bebek endüstriler yaratarak, devlet korumasına alarak büyütmek gerekiyor.

‘DEVLET-KÖYLÜ İŞBİRLİĞİYLE GIDA SORUNU HEMEN ÇÖZÜLÜR’

  • Acil olarak, halkın gıdaya erişim sorununu çözmek için ne yapılmalı?

Enflasyonla topyekün mücadelenin ilk adımı Devlet-Köylü İşbirliği Modelidir (DEKİM). Bu yolla gıda üretiminin artırılması dünyanın en kolay işi. Her altı ayda bir ürünün alındığı bir sektörde gıda enflasyonundan bahsetmek gerçekten çok iç acıtıcı… Enflasyon sepetinin dörtte birini oluşturan gıda sepetinde fiyat artış hızını düşürmenin yolu çok açık bir şekilde devletin tarlaya inmesi, köylüyle beraber olmasıdır. Köylü yalnız, köylü çok fakir ve köylü maliyetin altında ezilmektedir. Onun gelirini artırmak aynı zamanda enflasyonu da kontrol altına almak demektir… Köylü yaşlandı aynı zamanda. Devletin köylüyle maliyet ortaklığı yapması, alım garantisi sağlaması yoluyla gıdadaki enflasyon sorununu çözmek olasıdır ve bu ise söz konusu ortaklık ile mümkündür.

Hal böyleyken biz ne yaptık sorusu çok önemlidir. Biz beceriksizlik yaptık, devleti tarlaya

indirmek yerine oraya siyaseti soktuk... Çok hata yaptık çok. En büyüğünü de siyasi saiklerle, büyükşehir kanunuyla köyleri mahalle yaptık, köylüleri şehirli yaptığımızı zannettik. Bunu yasayla yeniden düzenlememiz lazım.

Özetle, Devlet-Köylü İşbirliği Modelini “Bebek Endüstriler” modeliyle eşanlı bir biçimde uyguladığınız zaman birkaç yıl içinde adım adım enflasyonu kontrol altına alabilirsiniz; eğer sorun sadece enflasyonsa. Bunun yanında aslında tüm piyasaları kapsayan bir reform yapılmalı. Uluslararası ticaret, emek piyasası, sermaye piyasası ve ürün piyasasının eşanlı reforma tabi tutulması lazım.

Prof. Dr. Veysel Ulusoy: İthal ikamesi şart ama kapıları kapatmayalım

Enflasyon ENAG Prof. Dr. Veysel Ulusoy