Profesörler Filistin için açlık grevinde
Princeton Üniversitesi'nden bir grup profesör, dün sabah Gazze Şeridi halkıyla dayanışmanın bir parçası olarak açlık grevine başlayacaklarını duyurdu. Akademisyenler üniversitede akademik özgürlüğün durumundan yakındı. Ayrıca hukuksuz şekilde ceza alan öğrenciler için geri adım atılması talep edildi
ABD’nin New Jersey eyaletinde bulunan Princeton Üniversitesindeki akademisyenler öğrencilerin Filistin için 6 gündür devam ettirdiği açlık grevine 24 saat boyunca katılma kararı aldıklarını duyurdu.
Bu ayın başlarında öğrenciler, üniversitenin işgalci İsrail rejimine yapılan yatırımların açıklanması ve geri çekilmesinden tam bir akademik ve kültürel boykota kadar uzanan taleplerini karşılayana kadar açlık grevine girdiklerini ilan etmişlerdi.
Açlık grevine katılan akademisyenler yaptıkları açıklamada, "Bir günlük dayanışma orucumuz, İsrail Devleti tarafından zorunlu açlık ve soykırım saldırısına maruz bırakılan Gazze ve Batı Şeria'daki Filistin halkıyla dayanışmalarını göstermek için bu grevi gerçekleştiren öğrencilerimizin çabalarının yanında sönük kalmaktadır." dedi.
‘FİLİSTİNLİ SİYASİLERDEN İLHAM ALIYORUZ’
Öğrenciler açlık grevi için "1968'den bu yana İsrail hapishanelerinde açlık grevi yapan Filistinli siyasi mahkumlardan ilham aldıklarını" söylediler. Princeton Üniversitesi öğrencileri Filistin halkının devam eden acılarına kıyasla küçük ölçekli olmasına rağmen açlık grevlerinin "adalet ve dayanışmaya olan sarsılmaz bağlılıklarını simgelediğini" açıkladılar.
‘ÜNİVERSİTE YÖNETİMİ BASKI UYGULUYOR’
Yayınladıkları mektupta akademik özgürlüğün durumundan yakınan profesörler, birçok öğretim üyesinin "derinden sahip oldukları ahlaki inançlarını ve öğrencilerinin refahı için duydukları endişeyi" dile getirdikleri için Üniversite'nin misillemesinden korktuklarını belirttiler.
Eğitimciler, "Üniversitenin Filistin için adaleti savunanlara yönelik mevcut sindirme taktiklerinin Princeton Üniversitesi'nde bir baskı ortamı yarattığının altını çizmek önemlidir" dedi.
Mektupta şu açıklamalara yer verildi: "Kadrolu ya da kadrosuz, bu hızlı çalışmaya katılan tüm öğretim üyeleri bile misilleme korkusuyla katılımlarını kamuoyuna açıklamakta kendilerini güvende hissetmiyorlar. İyi eğitimcilerin yaptığı gibi, sizi bir soruyla baş başa bırakmak istiyoruz: Öğretim üyeleri, derinden sahip oldukları ahlaki inançlarını ve öğrencilerinin refahı için duydukları endişeyi dile getirirken Üniversite'nin misillemesinden korkuyorsa, akademik özgürlüğün ve sözde 'saygın tartışmanın' durumu nedir?"
‘CEZAİ İŞLEMLER GERİ ALINSIN’
Ayrıca açıklamada üniversitenin oturma eylemine katılanlara yönelik tüm cezai ve disiplin işlemlerini iptal etmesini ve tüm kampüs yasaklarını ve öğrenci tahliyelerinin geri alınması istendi. Açıklamada şu ifadelere yer verildi: "Üniversite Yönetimini, öğrenci ve fakülte temsilcileriyle iyi niyetli müzakerelerde bulunmaya ve Gazze'deki Filistin halkına karşı yürüttüğü soykırım savaşına son verene ve İsrail uluslararası hukuka uygun hale gelip Batı Şeria, Gazze, Doğu Kudüs ve diğer Filistin topraklarındaki işgalini sona erdirene kadar İsrail'den acilen el çekmeye çağırıyoruz. Ayrıca Üniversite Yönetimini, barışçıl protestolara katıldıkları için disiplin cezası alan tüm öğrenci, öğretim üyesi, personel ve topluluk üyelerine tam bir af sağlamaya çağırıyoruz."
‘EYLEMLER BARIŞÇIL’
İngiliz The Guardian gazetesi tarafından yayınlanan ve dünya genelinde siyasi şiddet ve siyasi protestoları izleyen bir araştırma, Nisan ortasından bu yana ABD kampüslerinde gerçekleşen gösterilerin yüzde 97'sinin "barışçıl" olduğunu gösterdi.
İngiltere'de kurulan ve detaylı çatışma verilerinin toplanması ve analizi konusunda uzmanlaşmış bir kuruluş olan Acled, 18 Nisan ve 3 Mayıs tarihleri arasında ABD kampüslerinde düzenlenen 553 gösteriyi inceledikten sonra, 20'den azının ciddi kişisel şiddet veya maddi hasarla sonuçlandığını belirtti. Aynı dönemde proje, ABD kampüslerindeki protestolara karşı, protestocuların tutuklanması ve kimyasallar, coplar ve diğer fiziksel güç türleri de dahil olmak üzere fiziksel dağıtma taktiklerinin kullanılması da dahil olmak üzere en az 70 polis müdahalesi vakasını belgeledi. Kuruluş, "Acled'in şiddet içerikli olarak sınıflandırdığı kampüs protestolarının yaklaşık yarısı, polisin müdahalesi sırasında protestocuların kolluk kuvvetleriyle çatışmasını içeriyordu." dedi.