Psikolog Şirin Atçeken: İnsanoğlu bununla da baş eder
Ahh psikolojimiz bozuldu… Evde kapandık kaldık, günleri şaşırdık, her gün birbirinin aynı… Kendimizi yemeğe verdik… Millet kafayı yemek üzere… Ya aşsız susuz kalırsak... Ya koronadan ölürsek… Evlerden yükselen sesleri bir uzmana sorduk, ruh sağlığı için şifreleri anlattı.
Bazılarımızın kulak arkası ettiği “ruh sağlığı”, “psikoloji”, “terapi” sözcükleri bugünlerde ete kemiğe büründü. Hatta Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca, Bilim Kurulu yanında bir de Toplum Bilimleri Kurulu kurulacağını açıkladı. Kurul, aralarında sosyolog, psikolog, din psikolojisi, din sosyolojisi, istatistik gibi alanında uzman kişilerden oluşacak. Hastalığa karşı daha iyi organize olabilmemiz için yönlendirmelerde bulunacak, bize hayatı kolaylaştıracak kurallar sunacak. Bu çerçevede, sahaya gönüllü olarak terapi vermek üzere çıkan 400 uzman eğitmen psikologdan biri de Şirin Atçeken. Gözlemlerini, öneri ve uyarılarını anlattı.
SÜRECİ KOLAY ATLATAN DA ZORLANAN DA VAR
- Önce sizi tanıyabilir miyiz?
Şirin Atçeken. Antalya’da Salt Psikolojisi Enstitüsü’nün kurucu ortaklarındanım. Uzmanlık alanım, travma, çift-aile ilişkisi, beden terapileri… Yetişkinlerle, çiftlerle ve ailelerle çalışıyorum.
- Lisans nereden?
ODTÜ Psikoloji mezunuyum, ABD Drexel Üniversitesi’nde de Çift ve Aile Terapisi alanında yüksek lisans programını tamamladım. Bu alan, klinik psikolojinin bir dalı. Psikopatolojiyi içerir, odak noktası ilişkiseldir. Ailedeki patolojik yapıya bakar. Büyük resimden küçük resme baktığım için çok memnunum. Daha çok ilişkisel bakarız.
- İnsanların iç dünyasıyla algılarını dengede tutmak için uğraşıyorsunuz. Toplum sistemlerinden ayrı olarak bireysel sorunları nasıl tamir ediyorsunuz?
Toplumda bir sürü travma var. Kriz her yerde. İnsanlığın doğuşundan bu yana hep olmuş. Karanlık yanımız da var, aydınlık yanımız da. Toplumda birçok kötü şey yaşanıyor. Toplumsal travmalar, savaşlar, göçler, vb. Hepsi birbirini etkiliyor. Bu yap-bozda iyileştirmeyle ilgili herkesin ayrı bir görevi var. Bizim kısmımız, insan psikolojisini, ruh sağlığını, zihnini sağlam tutarak katkıda bulunuyoruz. İnsanlar iyi olduğu sürece toplumu da iyi etkiler. Mesela sinir sistemleri birbirini çok etkiler. Korona döneminde, bu süreci çok kaotik, çok korkunç atlatan insanlar da var. Veya her şeye rağmen dingin kalabilen ve etrafına da bu dinginliği yayabilen insanlar da var.
HİÇBİR YERDE PEMBE DÜNYA YOK
- Böyle bir seçim insanın elinde mi?
Biz onu sağlamaya çalışıyoruz. Her şey bir algı! Kötülük her zaman vardır ve olmaya devam edecek. Eğer bir insanın temel bir güvenlik, temel bir kontrol hissi varsa, her şeyle başeder. Pembe bir dünya hiçbir yerde, hiçbir zaman yok. Her şeyin iyi ve kötü yanı var. Bizim görevimiz daha iyi başedebilmek için neler yapabiliriz, insanlara bu konuda yardımcı olmak.
- Baş etme sürecine nasıl yansıyor?
Kaynakları güçlü olan insanlar, insanlarla ve kendiyle iyi ilişki kuran, dengede kalabilen insanlar, daha rahat atlatıyorlar Ama bazı kişilerin geçmiş travmaları bu süreçte tetikleniyor. Herkes farklı etkileniyor. Hepimizin farklı baş etme yöntemleri var.
BELİRSİZLİĞE DAYANAMAYIZ
- Korona daha önce başımıza gelmedi. Burdaki travmayı, deprem gibi mi değerlendiriyorsunuz?
Çok büyük bir kriz döneminden geçiyoruz. Deprem, olmuş bitmiştir. Belli bir süre sonra durum netleşir. Ama hem tüm dünyayı etkileyen hem de çok belirsiz bir sürecin içindeyiz. Belirsizlik, insanoğlunun en dayanamadığı, dengesini en çok bozan şeylerdendir. Sinir sistemi bilmek ister. Bildiği zaman ne yapacağını tasarlayabilir, o zaman rahatlar. Ama bir türlü rahatlayamıyoruz. Çünkü hem şimdiki zamanımı etkiliyor hem gelecek için kaygı yaratıyor. Ekonomi nasıl olacak, hastam iyileşecek mi, ben hastalanacak mıyım, vs. belirsizlik had safhada. Biz dünya olarak büyük bir krizden geçmekteyiz.
- İyi yanı yok mu hiç?
Başka bir açıdan da bakarsak krizler, kaos aynı zamanda da fırsat demek. İnsanlar çok büyük zorluktan geçiyor ama bir travmayı atlatmak, insanoğlunun psikolojik sağlamlığını çok artırır. Baş etmiş olmak, korka korka da yapmış olsam bile sonunda kendimi koruyabilmişsem, bir şey öğrenebilmişsem güçleniyorum.
İNSAN İLİŞKİLERİNİN KIYMETİNİ ANLADIK
- Seanslarınız sanal ortamda devam ediyor, tepkiler nasıl?
Önceliklerim çok değişti, diyorlar. Hayat çok hızlı, cep telefonları ve sanal ortama çok yöneldik, insan ilişkileri azaldı. İnsanlar kendiyle kalmayı ne kadar özlediğini söylüyor. Hareketsizlik, biraz durmak, biraz dengeye gelmek… Hep dışarıya dönüktük. Dikkat dağıtıcı, zihni hep bozan bir sürü şeye maruz kalıyorduk. Sosyal izolasyon, insan ilişkisinin ne kadar kıymetli olduğunu bize gösteriyor. İnsanoğlunun sıkıntıya, zora düştüğünde en iyi gelen bir numaralı kaynağı insandır, ilişkidir. Çünkü beynimiz, insan ilişkisi kurmaya yöneliktir. İnsan ilişkisiyle rahatlarız. Parasempatik sinir sistemimiz, yani tehlikeden sonra “tehlike geçti“ diye devreye giren, bizi rahatlatan sistem, en çok insanla devreye girer.
- Bu ortam insanlara bir bakıma iyi mi geldi?
Bazı kişilere evet, ama bazılarında da sonradan ortaya çıkacak. Daha riskli insanlarda, mesela sağlıkçılar, ailesinde hasta olanlar, eczacılar, hâlâ çalışmak zorunda kalan market çalışanları… Onlar haklı olarak kaygılılar. Travmatik dönemler, insanların geçmişindeki bazı travmaları da tetikler. Bilinçdışı olarak zihnimiz benzer uyaranlarla sürekli uyarılıyor, kendimizi güvende hissetmiyoruz. Her an hasta olabiliriz kaygısıyla, temel güvenlik ve kontrol hissimiz çok yara aldı.
GEÇMİŞ TRAVMALAR UYANIYOR
- Neden bazıları bu kadar zor atlatıyor?
Sağlıkla ilgili büyük bir riskle karşı karşıyayız. Geçmişimde de böyle meselelerim, travmalarım varsa onları tetikler. Onları hatırladığımda iki katını yaşarım. Eğer geçmişimde benzer olaylar varsa daha ağır atlatırım. En çok tetiklenen geçmişte sağlıkla ilgili travmalarım varsa… Mesela çocukken kronik bir hastalık geçirdim, aylarca hastanede kaldım. Sonra, doğum travmaları, yani sağlık ve güvenlikle ilgili travmalarım varsa bunlar tetikler, sürecin travmasını iki katı yaşarım.
- Başka tipik örnek var mı?
Ayrılık anksiyetesi! Yani bağlanmayla ilgili zorluğu olanları, sosyal izolasyon çok tetikliyor. Ayrı düşmek, geçmişten gelen ayrılıkla, terk edilmeyle, sevilmemekle ilgili meselelerim varsa onlar tetikleniyor. Aile içi şiddet, korkularım tetikleniyor. Çünkü tehlikede hissediyorum.
EN RİSKLİ GRUP SAĞLIKÇILAR
- Aile içi ilişkileri nasıl etkiledi? Şiddet arttı haberleri var…
Birçok kişi birbirinden kaçınarak ilişkiyi devam ettiriyordu. Birbirini özleyen, uzun zaman aynı evde yaşayıp birbirine hasret kalmış insanlar, aşklarını tazeleyebilir. Birlikte yemek yaparlar, ailecek bir arada olmanın keyfini çıkarırlar.
- Ama zaten çatışmalar varsa…
Tabi, bu yaşanılan dışarıdan bir stres. O evin sütunları yeterince sağlam değilse çat diye yıkılır. O yüzden boşanmalar ve evliliklerde patlamalar olabilir.
- En riskli grup sağlıkçılar mı?
Tabi, çünkü istatistik olarak risk fazla. İnsanlara daha çok maruz kalıyorlar, korkuları gerçek. Ya da ailesinde hasta olan, hatta sevdiklerini kaybeden, yas içinde olanlar var. Sonraki grup, geçmişte travmaları olan kişiler çok etkilenecek, etkileniyor. Bir de psikolojik dayanıklığı zayıf olan, yani belirsizlikle, stresle baş edemeyen, kaygı bozukluğu yaşayan kişiler etkilenecekler.
EN BÜYÜK ZORLUK BİLİNMEZLİK
- Ruh sağlığını dengede tutmak için önerileriniz?
Bu dönem, bilinmezlik en büyük zorluklardan birisi. Gün içindeki yaşantıyı ne kadar planlı yaparsak o kadar iyi. Hiçbir çerçeve olmadığında kalakalıyoruz. Uyku düzenleri değişmemeli, belli bir rutin oluşturmalı. Özellikle çocuklar için ders saati, yemek saati belli olmalı, netlik ve rutin iyi gelir. Sevdiklerimizden uzağız, görüntülü teknolojileri kullanıp o bağı devam ettirmeli. Televizyonlardaki korona haberlerine, gerekli bilgileri, duyuruları aldıktan sonra bakılmamalı. Günde 1, 2 saatten fazla izlenmemeli. Daha ötesi bilgi almaya değil, kaygı artırmaya yol açıyor. Mizah ve eğlenceyi bir yerlere koymalıyız. Biz zaten millet olarak o konuda çok iyiyiz. O komik videolar, komik resimler, vb mizah önemli bir kaynak. Olabildiğince bol kullanmalıyız.
YEŞİLE VE SUYA BAKIN
- Hareket çok öneriliyor… Katılıyor musunuz?
Çok klişe gelebilir ama gerçekten travmaya beden terapileri uygulanır. Travmanın panzehiri harekettir. İnsanoğlu bazen çok koktuğunda, gerildiğinde donma tepkisine giriyor. Çöküyor, içe kapanıyor, depresifleşiyor, hiçbir şey yapmak istemiyor. Bunlar aslında sinir sistemimizin çok aktif olduğunu da gösteriyor. Kişi, kaygıyı o kadar kaldıramıyor ki, sistem kitleniyor. Ya da kaslarımız, bedenimiz çok gerginse, bu gerginlik otomatik olarak duygularıma, zihnime, düşüncelerime yansıyor. Hiçbir şey yapamıyorsak hareket ettiğimizde tersine çeviriyoruz. Kan dolaşımı hızlanıyor, gerilmiş kaslar açıldığı için beden “Tamam rahatladım” sinyalini alıyor, o da ruh halimizi değiştiriyor. Mutlaka parasempatik sinir sistemini devreye sokacak hareketler yapmalıyız. Örneğin, mümkünse site içinde, mahalledeki parkta, insanın olmadığı yerlerde kısa yürüyüşler olabilir. Hiç imkan yoksa evinizin önünde, sokağınızda güzel bir ağaç vardır mutlaka, her gün 10 dakika ayırın o ağacı seyredin. O bile sinir sistemini çok sakinleştirir. Yeşile bakmak, denize, suya bakmak. Doğayla bağ kurmak. Duygularımızı konuşmalıyız. Kayıp yaşıyoruz, her gün gördüğümüz arkadaşlarımızı göremiyoruz. Her gün gittiğimiz yerde çay, kahve içemiyoruz. Restoranlar bomboş. Kayıp travması olan kişilerde bunlar da tetikleyici olabilir. Bunları konuşmak, eşimizle çocuğumuzla, arkadaşımıza duygularımızı paylaşmak da çok önemli.
TRAVMA ÖNLEYİCİ BİR ÇALIŞMA
- EMDR bir STK mı? Yardım kuruluşu mu?
Bu bir terapi ekolü. Nasıl ki, psikodinamik terapi var, bilişsel davranış, çözüm odaklı terapi yöntemleri varsa, EMDR de (Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme) bir terapi ekolü. Dünya Sağlık Örgütü tarafından önerilen 2 terapi yaklaşımından biri. EMDR’nin Türkiye Derneği terapisti ve danışmanıyım. Bu derneklerin bir insani yardım kolu var. Bizim erken dönem müdahale tekniklerimiz var. Biz bu çalışmaları yaparak daha sonra beklenen “Travma sonrası stres bozukluğu geliştirme“ risklerini azaltıyoruz. Önleyici bir çalışma! Çünkü bu insanların yüzde 70’inde bu tür riskleri gelişecek. Korona ile maruz kalan kişilere 400 kadar gönüllü terapistiz. Sağlıkçılar, kovid hastaları, kovid nedeniyle yakınlarını kaybetmiş kişilere ücretsiz psikolojik destek veriyoruz.
- Sağlık Bakanlığı bilgisi dahilinde mi?
Tabi. Onlar izin veriyorlar, herkes kafasına göre bir şey yapmıyor. Deprem bölgesine de elinizi kolunuzu sallayarak gidemezsiniz. AFAD’dan izin almalısınız. Haklı olarak, yoksa herkes gidebilir. Böyle kırılgan zamanlarda haklılar da...
BEYİNDEKİ OLUMSUZ ANILAR
"Online her yerdeyiz" sloganıyla bir araya gelen gönüllü terapistler, teknolojinin yardımıyla yeni tip koronavirüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin yakınları, teşhis konulan hastalar ve yakınları ile onlara destek olan başta sağlık çalışanları olmak üzere tüm kamu personelinin hafızalarından virüsün yarattığı olumsuz etkileri silmeye çalışıyor.
Travma İyileştirme Grubu Başkanı Psikolog Şenel Karaman, EMDR yöntemiyle travmatik olayın beyindeki etkisini azaltmanın hedeflendiğini belirtti.
"Beynin olumsuz bir anıyı olumlu hale getirme özelliği var. Bizim de arkadaşlarımız verdikleri psikolojik destekle bu mekanizmayı harekete geçiriyor" diyen Karaman, grup üyelerinin koronavirüs nedeniyle ortaya çıkan korku, suçluluk ve kaygı gibi travmaların tedavisi için bu modeli uyguladığını aktardı."