Yandex
24 Nisan 2025 Perşembe
İstanbul 16°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Sanatçının yaratıcılığına piyasa müdahalesi ‘Sektörel bakış yaratıcılığı tehdit ediyor’

RTÜK ile CKD ortaklaşa bir çalıştay düzenledi. Akademisyen, araştırmacı, yazar ve kitle önderi 50 civarında uzman bir araya geldi. Düşünen, araştıran, sorgulayan, çözüm geliştiren bu entelektüel topluluktan çalıştay dışında da ilginç diyaloglar, söyleşiler çıktı

RTÜK ile CKD ortaklaşa çalıştay düzenledi
SELENGA ARTAR YAĞCI

Aslında niyetimiz bu kadar derin mevzular değildi. Geçen haftaki “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Medyanın Sorumluluğu Çalıştayı”nda, bir masada şu soruya yanıt aranıyordu:

TV filmleri ve programlarında kadınların çaresiz, ezik, şiddet mağduru, dedikoducu, fitneci olarak metalaştırılmasının kökeninde ne yatıyordu? Acaba bunları halk talep ediyor da talepten arz mı doğuyordu? Yoksa halk bunlara maruz mu kalıyordu?

Soru soruyu açtı; konu, Türkiye’de neden yaratıcı işler yapılmadığına kadar geldi.

Hikâyeler birbirini mi kopya ediyordu? Böylesi kolay mı oluyordu? Sanata sektörel mi bakılıyordu?

Dağılmasın diye masa yöneticisi konuyu tekrar kadına ve medyaya getirdi. Ama röportajcı bilinçaltımız, “sanata sektörel bakmak” başlığını bir güzel kenara not etti. Çalıştayın katılımcılarından biri, kalkınma ekonomisi, kurumsal ekonomi ve makroekonomi uzmanı Doç. Dr. Bilin Neyaptı idi… Sektör, ekonomi, kurum, sanat, kalkınma konularında konuşmak için bulunmaz nimetti. Çalıştayın ardından Bilin Hanım sorularımızı yanıtladı.

- Sektör nedir?

Ekonomik faaliyetlerin kategorilendirilmesinin adıdır. İktisadi sektörler, üretim sektörü, yani tarım, sanayi, inşaat gibi veya kamu sektörü, özel sektör gibi gruplamalar yapabiliriz. Yakından ilişkili bir dizi ham madde, mal veya hizmet üreten kola denir. Önemli bir pazar ortaya çıktığında ayrışarak kendi adıyla anılır hale gelir. İmalat sektörü, bankacılık sektörü, turizm sektörü, madencilik sektörü gibi…

Sanatçının yaratıcılığına piyasa müdahalesi ‘Sektörel bakış yaratıcılığı tehdit ediyor’ - Resim : 1

SANAT SEKTÖR İLİŞKİSİ

- Sanat da bunlardan biri midir, daha doğrusu sanat bir sektör müdür?

Sanatın, daha soyut bir kavram olarak, anlatılması zor. Ama eserlerin bir piyasası oluşuyor, yani değerleri arz ve talep ilişkisi ile belirleniyorsa sanat da bir üretim sektörü olarak görülebilir. Yaratıcılık ve estetik içeren bir sektör diyelim. Tarih boyunca saraylarda imparator ve kral himayesinde çalışanlar olsun, daha mütevazı çalışanlar olsun, sanatçılar olmuş. Çok önemli, kalıcı eserler ortaya konmuş. Bunlar, o dönemdeki aristokrasi tarafından seçilmiş, öne çıkarılmış, bazıları bugünlere kadar gelmiş. Bunun ötesinde birçok sanat eseri ve sanatçı da yaşarken değer görmediği halde, sonradan değerlenmiş. Değerleri dünyayı aşmış. Bütün bu eserler, yatırım aracı olarak iktisaden de karşılık buluyorsa burada bir sektörden bahsetmek yanlış olmasa gerek diye düşünüyorum.

- Sanata sektörel bakmak etik midir peki, sanat açısından özellikle?

Duvarıma asıp izlemekten, elime alıp okumaktan veya dinlemekten, seyretmekten, etkisi altına girmekten zevk duyduğum, bana farklı duygular, düşünceler yaşatan şey benim için sanat eseridir. Onun piyasadaki değeri beni ilgilendirmez, bana hissettirdikleri beni ilgilendirir. Bunun yanında bir eserin, finansal piyasa içinde yer aldığı zaman, piyasa kurallarıyla ele alınacak olması tabiidir. Orada durum biraz acımasız olabilir. Değeri inip çıkabilir, speküle edilebilir, tekelleşebilir. Bazen önemli addedilen bir koleksiyonerin koleksiyonuna girdi diye ya da tanınmış bir sanatçının öğrencisinin elinden çıktı diye, değeri olduğundan farklı görülebilir. Ama eserin kendisi oradadır ve gerçek değerine bütün bu harala gürele geçip bittikten sonra, zamanla gelir.

AH O BAĞLANTILAR, O İLİŞKİLER, YOK MU ONLAR!

- Para sanatı besler mi bozar mı daha çok? Büyük eser için büyük bütçe mi gerekir?

Derin ve felsefi bir soru, cevabını sanatçılara bırakayım. Ama şu kadarını söyleyeyim, sanatı değilse bile sanat sektörünü paranın beslediği, beslerken de bozduğu aşikârdır. Hatta sanatın sadece para için yapıldığı bir yere gitme tehlikesi barındırmaktadır sektör. Mesela dizilerdeki oyuncular… Bazen bir oyuncu iyi bir iş çıkarıyor, gerçi tiyatroda oynayan herhangi bir oyuncudan daha iyi olmuyor, ama dizisi çok seyrediliyor, popülerlik artıyor, oradan reklamlara geçiliyor, bir markanın reklam yüzü olunuyor, dizi yurt dışına satılıyor, çok ciddi kazançlar elde ediliyor. Bu ciddi kazançlardan sektörün acımasızlığı işlemeye başlıyor. Sanatsal birikim, yetenek, hayal gücü, yaratıcılık geri plana atılıyor. Bunların yerini ajanslar, menajerler, bağlantılar, ilişkiler, dar gruplar ve kendini tekrarlar alıyor. Büyük eser için büyük bütçe gerekir gibi yargılarsa minareyi çalana hazırlanmış kılıflar oluyor.

- Bu söylediğiniz klasik sanattan çok popüler kültür ürünlerini getirdi gözümün önüne. Acaba konuyu mu karıştırdık?

Bence karıştırmadık. Bu ikisi aynı tehdit altında. Yaratıcılık tehdit altında. Her şey gibi kültürle ilgili de sermaye, dar grupların, tekellerin, belli insanların kontrolünde toplanıp onların bildikleri, istedikleri, yaptıkları yatırımlara mahkûm kaldıkça, küçük üretimlerin, öz kültürün, hayal gücünün, çeşitliliğin, estetiğin önü tıkanıyor. Ayrıca popüler kültür ürünü veya klasik sanat eseri… Bunların üretilme şekilleri ve amaçları farklı olsa da üretildikten sonraki, zamana karşı yolculukları birbirine benzerdir. Yaratıcılık varsa ikisi de değerlidir. Bazen pop ürününün zamanı aşıp ikonlaştığı, klasikleştiği de olur, örnekleri mevcuttur.

SANAT TOPLUM İÇİN DESTEKLENMELİDİR

- Tıkanıklık nasıl aşılır peki, aşılabilir mi?

Elbette aşılır, karamsar olmamak gerekir; karamsarlık olayın ruhuna ters zaten… Öncelikle sorunu doğru anlamak ve kabul etmek gerekiyor. Sorunu kabul ettikten sonra çözüm iradesi ortaya koymak ve çözüme ciddi kaynak ayırmak gerekiyor. Sanat festivalleri yapılıyor değil mi, geçenlerde bir tane ATO’da yapıldı mesela, orada küçücük bir köşenin kirası ne kadardı, hangi sanatçılar o festivalde eser sergileyebildi? Sonra içeri giriş parası, ulaşım parası, otopark parası derken 1000 TL’yi buluyor, kimler o parayı ve zamanı ayırıp festivale ilgi gösterebildi? Malzemeler pahalı, kitaplar pahalı, kâğıt fabrikaları kapalı, biletler pahalı, mekânlar pahalı, zaman ayırmak pahalı, ucuz olan ne?

Medyada maruz kaldıklarımız çok ucuz, işte sabahtan beri konuşuyoruz. Sanat, toplumun kültürel gelişiminin ve sosyal sermayenin önemli bir göstergesi, tamamlayıcısı olarak özgünleşmesi ve finansal kısıtlardan kurtulması için desteklenmelidir.

CKD RTÜK Sanat
Yorumlar (2 yorum) Yorum yapmak için tıklayınız
Yükleniyor...