23 Aralık 2024 Pazartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ruhların özgürleştiği kutsal şehir Varanasi! 

Hindistan’ın kutsal nehri Ganj kıyısındaki Varanasi şehri kuzeyden gelen Varuna nehri ve güneyden gelen Assi nehrinin Ganj nehriyle birleştiği yerde nehrin bir yakasında kurulmuş. Birçok adı olan şehrin ilk ve asıl adı aydınlanma anlamını taşıyan “Kashi”. Benaras veya Banaras ise yozlaşmış hali!

Ruhların özgürleştiği kutsal şehir Varanasi! 
TÜLİN UYGUR / [email protected]

Aydınlanma ve sonsuzluğa ulaşma şehri olarak her yıl milyonlarca kişinin ziyaret ettiği bu şehir Hinduizm, Caynizm[1] ve Budizm dinlerine göre kutsal. Tanrı Şiva’nın kurduğuna inanılan Varanasi, üç bin yılı aşkın tarihiyle dünyanın halen yaşanan en eski şehirlerinden biri olarak biliniyor. Yaklaşık 1,5 milyon kişinin yaşadığı Varanasi’de 3000 irili ufaklı Hindu tapınağı, 1400 camisi, 30 Budist manastırı olduğu söylenen şehirde 3000 din görevlisi var. Ayrıca 3 de üniversite. Şehri ve dokusunu görmek, kutsallığı hissetmek için Ganj nehrinde sandalla dolaşacağız. Henüz gün doğmadan yola çıkıyoruz.

Ruhların özgürleştiği kutsal şehir Varanasi!  - Resim : 1
Svastika Hindistan'da ilerleme gelişme demek

Varanasi sokakları

Şafak vakti Varanasi’nin yarı karanlık çamurlu dar sokaklarda ilerlerken yol kenarında kıvrılıp uyumuş yoksullar, çöp öbekleri arasında yiyecek arayan inekler, domuzlar, maymunlar ve köpeklerle karşılaşıyoruz. Erkenci turistlere bir şeyler satmak umuduyla dolaşan seyyar satıcılar dışında sokaklar henüz sakin. Kısa kütük gibi ayakların üzerinde büyük boy ayakkabı kutusu gibi sıra sıra duran küçücük dükkanların yanından geçerken aralanan kapılardan dışarı çıkan uyku mahmuru insanları görünce bazı dükkanların ev gibi kullanıldığını anlıyoruz. Belki başka evleri yok belki de ekmek teknelerini koruyorlar! Sadu’lar dahi henüz uyku mahmuru! Ganj’a doğru inen sokaklarsa hareketlenmiş bile. Çıplak ayaklarıyla çamura aldırmadan yürüyen din adamları, sabahın ilk ışıklarıyla Ganj’ın kutsal sularında yıkanmaya koşan insanlar, ölülerini ve hastalarını bambu sedyede omuzlarında taşıyarak Ganj’a ulaştırmaya çalışanlar, turistler, hep birlikte daracık sokaklarda ilerliyoruz. Nihayet Ganj kıyısında bir “ghat”a ulaştık. Çocuk yaşta iki zayıf ve genç kürekçinin çektiği bir sandala biniyoruz.

Ruhların özgürleştiği kutsal şehir Varanasi!  - Resim : 2
Varanasi ve Ganj'a inen bir ghat

Şafakta “ghat” gezintisi

“Ghat” şehrin Ganj’a inen sokaklarının nehre kavuştuğu yerdeki basamaklar. Tıpkı diğer şehirlerde gördüğümüz gibi, en alt ve en üst basamaklar oldukça geniş. Nehir boyunca 84 ghat olduğunu öğreniyoruz. Bazıları insanların yıkanarak kutsanması için ayrılmış, bazılarıysa ölülerin yakılması için kullanılıyormuş. En kutsal olan “ghat”lar Assi, Dasashwamedh, Manikarnika ve Panch Ganga. Eğer bir ölü Dasashwamedh’de yakılırsa Tanrı Şiva’nın koruyuculuğunda “mokşa” ya ulaşır, yani yeniden doğmak zorunluluğundan kurtulurmuş. Herkes bu ünlü “ghat”larda yakılmak istediği için de burada 24 saat “ölü yakma” hizmeti veriliyormuş. Sadece Hindulara özel “ghat”lar da varmış. Ganj nehrinde yaklaşık 2 km. boyunca “ghat”lar arasında kürekle çekilen bir sandalla dolaşmak heyecan verici! Muson yağmurlarının başladığı dönemdeyiz. Nehrin sularının yükseldiğini ve debisinin arttığını, çok hızlı aktığını fark ediyoruz ama şehrin büyüsüne ve ruhani ortama öyle kapıldık ki umursamıyoruz bile! Ganj’ın kıyısında yakılanlar, kutsal suyunda yıkananlar, abdest alanlar, Ganj sularını zemzem misali bidonlara doldurup gidenler, çamaşır yıkayanlar, yıkanma sonrası giyinenler, minicik bebeklerini kahverengi akan suya batırıp kutsayanlar, nehre minik saz çanaklarda ortasında mum olan dilek çiçeklerini bırakanlar. Sebze ve meyve satıcıları, küçük turistik hediyelikler satanlar, duvar kenarlarında koşup zıplayan maymunlar, köpekler, inekler, keçiler. Hepsi kutsal Ganj kıyısında!

Ruhların özgürleştiği kutsal şehir Varanasi!  - Resim : 3
Varanasi çarşısı

Ruhların özgürlüğe kavuşması

İnanç bu ya bazı dinler ölülerini gömerken, bazıları yüksek dağlarda kurda kuşa terk ediyor, bazıları da ruhlarının özgürlüğe kavuşması için törenle yakıyor. Varanasi’de ölmek ve yakılmak cennette yeri garantilemek demek, daha doğrusu yeniden dünyaya gelmekten kurtulmak! Sırf bu yüzden ümitsiz hastalar ve çok yaşlılar zamanı gelince Varanasi’de ölmeleri için buraya getiriliyor sonra da yakılıyor. Budist rahipler, çocuklar, hamile kadınlar, cüzzamlılar ve yılan sokması ile ölen kişiler ise yakılmıyor, gövdelerine ağırlık asılarak nehrin ortasında suya atılıyor. Bazı “ghat”lardan alevler yükseliyor, ölüler ateşe verilmiş. Bazılarında odunlar diziliyor, ölüler Ganj kıyısında itinayla son yolculuğa hazırlanıyor. Henüz dumanı tüten, yanma işlemi tamamlanmakta olanlar da var. Artık dumanı çıkmayan gri kül öbeklerinde dolaşan köpekleri görüyoruz. Merdivenlerde keçiler, Ganj suyu içmeye çalışan inekler, dev bir film platosunda film çekimi izler gibiyiz ama hava öyle ağır ki!

Ruhların özgürleştiği kutsal şehir Varanasi!  - Resim : 4
Kutsal Ganj'da yıkanan insanlar

Renkler, canlılar ve ölüler

Hindular için ilerleme ve başarı anlamı taşıyan gamalı haç sembolünü Varanasi’de de her yerde görüyoruz, tıpkı diğer şehirlerde olduğu gibi. Nehirde yıkanıp çıkmış kadınlar rengarenk ve metrelerce uzunluktaki sarilerini nehir kıyısındaki binaların üst katlarında hafif rüzgârda kurutmaya çalışıyor. Bir anda tüm kasvetimizi dağıtan müthiş bir renk şöleninde buluyoruz kendimizi. Renkler, canlılar, ölüler ve kokular arasında ilginç bir yolculuk yapıyoruz. Gördüğümüz her şey, bildiğimiz her şeyden farklı ve çarpıcı. Sandalın suya çarpan küreklerinin çıkardığı ses dışında çeşitli seslerin karıştığı bir uğultu var. Artık dönüş yolundayız ama birden sürüklendiğimizi fark ediyoruz. Kürekçiler akıntıya karşı kürek çekmekte çok zorlanıyor, sandala hakim olamıyor. Tam bu sırada turuncu elbiseli, çürümeye başlamış bir din adamı cesedi su yüzünde beliriveriyor. Belli ki beline bağlanan taştan kurtulmuş, akıntı kıyıya sürüklemiş. Kimse ilgilenmiyor bile! Sandalımız sürüklenmeye devam ederken o hala takıldığı kör noktada dönüp duruyor. Biraz sonra önümüzden hızla bir köpek leşi sürükleniyor. Gözlemlerimiz, hislerimiz, rutubetli ve sıcak havayla birlikte bizi yoruyor. Artık kıyıya çıkmak istiyoruz, ama ne mümkün! Sandal kıyıya yanaşamıyor, hemen başka tekneler yardımımıza geliyor. Sandalımız yanaşmaması gereken ölülerin yakıldığı bir “ghat”a çekiliyor. Henüz dumanları tüten küller ve ceset artıkları arasından bütün duygularımız ve duyularımız altüst olmuş bir şekilde parmak uçlarımıza basmaya çalışarak geçiyoruz. Havadaki ağır koku artık beynimizin içine yerleşmiş durumda! Arkamızda hızla akan Ganj’a bir kez daha bakıyoruz.

Ruhların özgürleştiği kutsal şehir Varanasi!  - Resim : 5
Kutsal Ganj'da sabah banyosu

Ganj’ın suyu

Ganj suyunun temiz olduğuna yabancıları inandırmaya çok önem veriliyor. Israrla suda özel bir Ganj balığı, bir de su kaplumbağası türü olduğu, bunların tüm artıkları yediği, nehirdeki bazı mikroorganizmaların da suyu temizlediği anlatılıyor. Her yıl İngiltere’de yaptırılan tahlillerin sonucunun temiz çıktığı da özellikle ekleniyor. Biz insanların kutsanmak için yıkandığı Ganj sularında gündelik ihtiyaçların giderildiğini, yakılmış ölülerin küllerinin ve hatta yanmadan kalan parçalarının kutsanmak adına aynı sulara atıldığını da gördük, ceset ve leş de! Hani bizde halk arasında “akan su kir tutmaz” denir ya demek ki bu yanlış inanış da sadece bizde yokmuş, onu anladık!

Ruhların özgürleştiği kutsal şehir Varanasi!  - Resim : 6
Sarnath'ta 2500 yıllık kalıntılar

Budistler Sarnath’ta hacı oluyor

Budistlerin kutsal merkezi Sarnath, Varanasi’ye 10 km uzaklıkta ve çok dinlendirici yemyeşil bir yer. MÖ 556 yılında Himalayalarda Lumbini’de doğan Buda, 18 yaşında aydınlanma yürüyüşüne başlamış. Bastığı yerlerde açan lotus çiçekleri arasında Bodh Gaya’ya kadar yürümüş ve aydınlanmış. Buda’nın bilgeliğini ilk kabul edenler Sarnath’da yaşayan Ashok kavmi olmuş. Buda aydınlanmasını burada tamamlamış, fikirlerini burada yaymaya başlamış. Ashok’lar zaman içerisinde kaybolmuşlar ama Sarnath’ın kutsallığı devam ediyor! Eski tapınak kalıntısı ve stupa (koni şeklinde, içine girilemeyen ama etrafında dönülerek ibadet yapılan kutsal yapı) görülmeli. Bugün hacı olmak isteyen Budistler Lumini’den başlayarak 14 günde Sarnath’a yürüyor, burada yüzükoyun yere yatarak gözyaşları içersinde dua ediyor. Her yerde lotus çiçekleri kabartmaları, resimleri, dokumaları var.

Ruhların özgürleştiği kutsal şehir Varanasi!  - Resim : 7
Sarnath tapınağının otlarını temizleyen bir kadın işçi

Batı’nın Hindistan tutkusu

Varanasi’yi anlatırken hatırlanması gereken bir de isyan var. 1857 yılında İngilizlerin ünlü “Doğu Hindistan Şirketi” ne karşı bir ayaklanma başlamış. Hintli “Sepoy” askerlerinin tümü ve isyana katılsın veya katılmasın bütün Hintli erkekler, İngilizler tarafından “esir almak yok” sloganıyla katledilmişler. Sepoy katliamı tarihin ünlü katliamlarından, kayıplar yüz binlerle ifade ediliyor. Batılıların “Hindistan kültürü romantizmi” de aslında önce bir şirket daha sonra sömürge yönetimi kanalıyla İngilizlerin bölgede yaptığı soygunları, baskıları, katliamları temize çıkarma çabalarından başka bir şey değil! Hindistan’ı Hintlilere bırakamayacak kadar “çok seven” İngilizlerce başlatılan bu akım, tüm batıyı sarmış, Hindistan’ı “medeniyetlerin beşiği” ilan etmişler. Tıpkı “Yunan medeniyeti aşkıyla yanan” Lord Byron gibi Mark Twain de “Benares tarihten, geleneklerden, efsanelerden eskiydi ve bunların hepsinin toplamından da iki kat eskiydi” diyerek “Hindistan aşığı” olmuş! Bu aşk hala devam ediyor. Varanasi sokakları rasta saçlı, renkli şalvarlı, Hint hızmalı, sağda solda meditasyon yapmaya çalışan Batılı gençlerle dolup taşıyor.

Biz Hindistan’ın tarihi ve kültürel yönden önemli Racastan bölgesindeki ve Varanasi’deki bu gezimizde zenginlik ve ihtişamın yanı sıra insan olmaktan utandığımız inanılmaz yoksulluğu ve bu yoksullukla birlikte insanları etkileyen şiddete yönelten dinleri gördük. İngiliz emperyalizmine karşı isyanların ve uzun bir bağımsızlık savaşının verildiği ülkede, Hint halkının hep birlikte güçlerini daha iyi bir yaşam, daha adil bir paylaşım, daha insan onuruna yakışır bir dünyaya ulaşmak için seferber edeceğine de inanıyoruz. Şimdilik bu renkler ve baharatlar ülkesinden yüreğimizde ağır bir hüzünle ayrılıyoruz.

Asker korumasında ibadet

Ruhların özgürleştiği kutsal şehir Varanasi!  - Resim : 8
Hindistan Varanasi

Babür İmparatorluğu’nun egemenlik alanı Varanasi’yi de kapsıyor. 1664’te Şah Cihan’ın oğlu I. Alemgir Şah (Evrengzib) Varanasi’deki ünlü Şiva tapınağını yıktırıp üzerine cami yaptırmış. 1776’da caminin tam karşısına Shiva tapınağı yeniden yapılmış. Bugün her iki ibadet yeri de ibadete açık ama asker korumasında! Kutsal Varanasi’de din adına şiddet ciddi bir tehdit! Benares Üniversitesi’nin bahçesindeki halka açık sayılı Hindu tapınaklarından biri var. Oldukça bakımlı ve temiz. Hemen ayakkabılarımızı çıkarıyoruz ve girişteki çanlara zıplayıp vurarak tanrılara geldiğimizi haber veriyoruz. Daha sonra bir de Budist tapınağı geziyoruz. Buda’nın Lumini’den başlayarak aydınlanma yolculuğunu anlatan pastel renklerle duvarlara yapılmış çok etkileyici dev duvar resimleri var.

Yasaklanan Sati geleneği

8. yüzyıldan kalan ve sati denilen bir geleneğe göre kadınlar, hayata birlikte dönsünler diye, ölmüş kocalarıyla birlikte yakılıyormuş. Hatta kadınlar savaşlardan dönmeyen kocalarının ardından topluca kendilerini de öldürürlermiş. Bu gelenek 1950’den bu yana yasaklanmış ama küçük yerlerde çok az olmakla beraber halen kocasıyla yakılan kadınlar oluyormuş. Rajastan bölgesinde en son 1987 yılında bir kadın kocasının cesediyle yakılmış.

Sadular

Ruhların özgürleştiği kutsal şehir Varanasi!  - Resim : 9
Varanasi'de bir Sadu

Sadu’lar kendini Hinduizm’e adamış, yılda sadece bir kez Ganj nehrinde yıkanan ve vücutlarını bazen ölü külleriyle gri beyaz bir renge bulayan, yaşamını insanların verdiği yiyeceklerle sürdüren, rasta saçlı, tamamen çıplak veya önlerinde bir parça turuncu örtü taşıyan kutsal sayılan er kişiler. Batılıların Sadu sevdası onlara da parayı öğretmiş, para karşılığı fotoğraf çektirmeye bazen izin veriyorlar, bazen sertçe tersliyorlar.

Yakma töreni pahalı bir gelenek

Ruhları özgürleştirmek masraflı bir iş! Yanık et kokusunu engelleyen sandal ağacı uzaklardan getirildiği için pahalı. Bu yüzden sadece hali vakti yerinde sandal ağacı odunu alabiliyor. Diğerleriyse kenarlarda sıralanmış vasıfsız odunlardan satın alıyor. Yaklaşık 3 saat süren bir yakma işleminde 300-350 kg odun kullanılıyor. Belediyenin yoksullar için yaptırdığı, ücretsiz yakma fırınına pek rağbet edilmediğini öğreniyoruz. Yakılma sırası o kadar kalabalıkmış ki 24 saat yakma işlemi yapıldığını öğreniyoruz. Küller ya Ganj’a süpürülüyor veya bir kovayla suya dökülüveriyor, tabii yanmadan kalan parçalar da.

Dipnot:
[1] Jain Dharma olarak bilinen Güney Asya kökenli din ve felsefe olan Cianizm, Jaineizm ya da Caynizm M.Ö 500 yıllarında Hindistan’da başlamış. Şiddete karşı ve tüm canlıların eşitliğini savunan Cainizm, insanın mükemmelliğine inanır ve bunun ortaya çıkarılması için uğraşır. Mükemmel olan insandan daha yüksek bir varlığı ya da Tanrı’yı tanımayı gerekli görmez.

Hindistan gezilecek