22 Aralık 2024 Pazar
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Rüstem Avcı Aydınlık'a konuştu: Kaybedip kahraman olmak

'Sarısözen hocamızın derleyip notaya geçirdiği Osman Paşa marşı ile benim derlediğim arasında makam farklılığı vardır. Osman Paşa marşı TRT repertuarında üç kıta olarak yazılmış. Benim derlediğim çeşitlemenin, makam ve sözleri biraz daha farklıdır. Rumeli tavrı vardır'

Rüstem Avcı Aydınlık'a konuştu: Kaybedip kahraman olmak
A+ A-
EMİNE SAĞLAM AKFIRAT

TRT sanatçımız İbrahim Can ile birlikte TRT sanatçımız Rüstem Avcı söyleşilerimize keyifle devam ediyoruz. Bu hafta Balkanların kahramanı Osman Paşa’sının Çarlık Rusya’ya karşı verdiği muhteşem direnişin marşını ele alıyoruz.

  • Rumeli türküleri ile Türk halk müziği arasında nasıl bir ilişki var?

Türk halk müziği Rumeli topraklarında halkın kültürü ile çok güzel yoğrulmuş. Osmanlı zamanında Anadolu'dan göç ettirilen Karaman Beyliği Türkleri zengin Türk kültürüyle birlikte Balkanlara yerleştirilir. O bölgede yaşayan insanlarla yeni gelenler arasında bir kaynaşma ve birbirlerinden etkilenmeler olur. Müzik, edebiyat, folklor, makam ve ritim farklılıkları türkülere de yansıdı. Göçle birlikte Anadolu’da yaşayan türkülerimiz, Rumeli’ye, sözleriyle, ezgisiyle taşınmış oldu. Atatürk'ün bir sözü aklıma geldi, “Kültürde sınır olmaz” diye.

Rüstem Avcı Aydınlık'a konuştu: Kaybedip kahraman olmak - Resim: 1

RUMELİ TÜRKÜLERİNİN KÖKÜ ANADOLU

  • Rumeli türkülerinin kökleri nerelerden geliyor?

Rumeli türkülerin kökü Anadolu’dur. Rumeli türkülerinde, bazı eserlerde Orta Asya figürlerini de görebiliriz. Gagavuz türkülerinde, Kırım Tatar türkülerinde pentatonik (Bir gam içinde beş sesin okunması) eserler var. Bu müzik türünün çıkış yurdu Türklerin anavatanı Orta Asya olarak gösteriliyor. Benim derlediğim ve seslendirdiğim, “Mari Kız” türküsü bu türe çok güzel bir örnektir.

Rumeli türküleri denince akla daha çok eğlenceli türküler geliyor.

Doğru. Rumeli’nin ağıtlarında bile hareketlilik vardır. O hareketlilikte bile bir eziklik bir liriklik hissedilir. Her olaya karşı, Rumeli insanın başı diktir. “Oturak havaları” dediğimiz ağır klasik türkülerimiz de vardır. Bunlara “Sohbet havaları” da derler.

ÜÇ FARKLI KAYNAK KİŞİDEN DERLENDİ

  • Osman Paşa marşının derleme sürecini anlatabilir misiniz?

Ben Osman Paşa marşını 9 Şubat 1991 tarihinde notaya aldım. Marşı üç kişiden ayrı zamanlarda ve ayrı ortamlarda dinledim. Üçünde de makam ve ritmi aynıydı.

  • Kaynak kişileri nasıl buldunuz?

Tabi ki. Önce Habil Karagöz’den başlayayım. 1989 yılı Bulgaristan’dan zorunlu göç ile İstanbul Kağıthane’ye yerleşenlerden. Bulgaristan’da Eskicuma, Osmanpazarı köylerinden. Saz çalıp söyler. Birkaç türkü söyledi. Sonra “Osman Paşa marşı var ama o Türkiye'de başka türlü söyleniyor” dedi. “Çal söyle” dedim. Ve teybime kaydettim. “Sen bu marşı nasıl öğrendin” diye sorunca “Bizim bölgede, Osmanpazarı’nda eski zamanda, yaşlı insanlar söylerdi” dedi. Türküler kuşaktan kuşağa, kulaktan kulağa aktarılmış. Bu binlerce yıl böyle devam etmiş.

Diğer kaynak kişi, Bedri Nizam, Bulgaristan Varna köylerinden Lopuşna’da doğmuş. Sofya Radyosu türkü programlarına katılmış. Plaklar yapmış. Çok özel bir sesi vardı. Yakın tarihlerde kaybettik. Birçok türküsünü notaya aldım. Bedri Nizam da Osman Paşa Marşı’nı söyledi. Onun da söylediği aynı makam, yaklaşık aynı sözler. O da “Eskiler söylerdi” dedi. Düğünlerde düğünün son dakikalarında final türküsü olarak söylenirmiş. Bulgaristan eski milletvekili Halil İbişoğlu, Türkiye'ye iltica ettiğinde TRT adına ilk röportajına ben eşlik etmiştim. Beni Bedri Nizam ile tanıştıran rahmetli Halil İbişoğlu’dur. Bulgaristan'da yakın köylüler.

Kadir İlyas (Türker), Bulgaristan Varna Partizani Köyü’nden. Kadir İlyas, Bulgaristan’da koro çalışmalarında bulunmuş. Plaklar yapmış, Sofya radyosunda söylemiş. Değerli bir sanatçımız. Kendisiyle İstanbul Balkan Türkleri Derneği’nde tanıştım. Çok güçlü bir sesi vardı. Köroğlu’nun Bulgaristan çeşitlemesini ondan duydum. Osman Paşa Marşı’nın sözleri onun söyleyişinde de aynıydı. O da “Eskiler bu türküyü zevkle söylerlerdi. Hatta davul zurna ile çok güzel söylenirdi” dedi. Türkülerin doğru araştırılması için birkaç farklı kaynaktan derlenmesi, birinci ellerden dinlenmesi çok önemli.

  • Derlemenin zorlukları karar vermek…

Evet. Derleme yapmak iğneyle kuyu kazmak gibidir. 2008 yılında Bulgaristan’da Kotel Kasabası, Yablanova Köyü’nde çok güzel türküler ve nefesler buldum. Bektaşi köyü olduğu için çok iyi araştırma yapmak lazım. Rumeli türkülerinde uzun hava tarzı türkü yok gibidir. Yablanova Köyü’nde üç tane uzun hava türkü derledim, daha notası yazılacak.

  • Muzaffer Sarısözen ile sizin derleyip notaya aldığınız marş arasında nasıl bir fark var?

Muzaffer Sarısözen hocamızın derleyip notaya geçirdiği Osman Paşa marşı, zaman bakımından ¾’lük ritimde. Kürdi makamında. Benim derlediğim Osman Paşa marşı ritim olarak ¾’lük, karcığar makamı. Makam farklılığı vardır.

Osman Paşa marşı TRT repertuarında 3 kıta olarak yazılmış. Benim derlediğim çeşitlemesi, makam ve sözleri biraz daha farklıdır. Rumeli tavrı vardır. Bir türküyü derleme yaparken başka kaynaklar var mı diye araştırırım. Üç kaynak da farklı zamanlarda dinlendi. Sonra sentez yaptım. Doğruyu bulmak için çok güzel bir yöntem.

ODATV’NİN HALT ETMESİ

  • Oda TV'de “Osman Paşa Plevne'den çıkmadı ama Plevne marşı Ermenilerden çıktı” başlığıyla, 1982 yılında, Lena Umay bir yazı yazıldı. Ermeni müziği olduğu hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Oda TV’de yayınlanan Osman Paşa marşı yazısını okudum. Fikirler farklı olabilir, ama zeminin sağlam ve doğru olması lazım. Benim derlediğim Osman Paşa marşı Ermeni müziği diyebilir miyiz? Mümkün değil.

Ermeni halkı, yıllarca Türk, Osmanlı İmparatorluğunun egemenliğinde yaşadı. Yunanlar da aynı. Müzik, edebiyat, folklor alanlarında mutlaka etkileşim olmuştur. Ama bir türküyü direk Ermeni veya Yunan ezgisi diyemeyiz. Halı dokunurken nasıl o yörenin belirgin motifleri varsa, türkülerde de özel motifler vardır. Bu da türkünün kaynağını doğru gösterir.

Yunanlar, İzmir’in Kavakları türküsünü yunanca söylüyor. Zeybeklere, “Zeybekikos” derler. Bu konuda araştırmacılar en güzel cevabı veriyor. Etkileşim var. Yunan müziklerinde hicaz makamı da var. Bizim Anadolu türkülerini de yunanca söylerler. Hacivat Karagöz oyununu bile sahiplenmişler. Oysa Hacivat Karagöz, Bursa’da yasayan karakterler.

GÖNÜL YAZAR SAHNEYE FIRLADI

  • Sahneye çıkıp bu marşı söylediğinizde tepkiler nasıldı?

R.A. Osman Paşa marşını TRT’de ve dernek gecelerinde çok söyledim. Bir konser anısı aklıma geldi. 1990’lı yıların sonundaydı, Bursa Bal-Göç (Balkan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği) gecesinde sahneye çıktım. Gönül Yazar da davetliydi. Sahneye çıkıp birkaç türkü söyledikten sonra Osman Paşa marşını söylemeye başladım. Baktım, lambalar söndü, herkes ayakta, benimle birlikte marş söylüyor. Gönül Yazar, kucağında küçücük beyaz köpeğiyle sahneye fırladı. Hayatımda böyle güzel bir etkinlik görmedim diyerek, coşkuyla bize eşlik etti.

Başka bir anım daha var. İstanbul Tokat’lılar Platformu Başkanı Yusuf Uzun. Beni Tokat'ta İşadamları Derneği gecesine davet etti. Biraz gecikmeli gidebildik. Yemekler servis edilmiş. Sıra bana geldi. Çatal bıçak ve tabak çıtırtıları arasında bir de konuşmalar. Hemen aklıma güzel bir fikir geldi. Sahneye çıktım. Selam verdim sağa sola baktım. Kalkın ayağa dedim. Şoklama, Osman Paşa Tokat’lı, milli marşlar ayakta söylenir. Güçlü bir sesle Osman Paşa marşını seyircilerle birlikte söyledik.

Rüstem Avcı Aydınlık'a konuştu: Kaybedip kahraman olmak - Resim: 2

PLEVNE DİRENİŞİNİN YARATTIĞI MARŞ

Gazi Osman Paşa 1833'te Tokat’ta doğmuş, 5 Nisan 1900'de İstanbul'da vefat etmiştir.

Plevne marşı bir kahramanlık türküsüdür. Bu türkünün kahramanı Osman Paşa halk tarafından çok takdir edilip, sevildiği için bir diğer adı da “Osman Paşa” marşı olmuş. Bu marş bir yandan kahramanlıklar anlatılırken, diğer yandan yardım gelmemesi üzerine halkın kızgınlığı da ifade ediliyor.

Bütün destanlarda güçsüzün güçlüyü yenmesi, haklı olanın güçlü olanı dize getirmesi anlatılır. Plevne Savaşı, karşı tarafın silah üstünlüğü ve asker sayısının fazlalığı dikkate alındığında zorluklara karşı mücadeleyi anlatan çok önemli bir destan. Osman Paşa savaştan yenik çıkıp nasıl kahraman oluyor birlikte görelim.

93 HARBİ NEDİR?

Plevne, Tuna Nehri kenarında, verimli arazileri olan, ismi duyulmamış on yedi bin kişinin yaşadığı sevimli bir kasabadır. Plevne kasabasının önemi, Niğbolu, Ruscuk, Filibe, Sofya ve Vidin'e giden büyük ulaşım yollarının birleştiği yerde olmasıdır. Stratejik öneme sahiptir. Vidin, Şumnu, Ruscuk, Silistre ve Yama'daki Türk kuvvetlerinin bir araya toplanabilmesi ancak Plevne'nin elde tutulmasıyla mümkündür. “93 Harbi” olarak adlandırılan 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşında, Osman Paşa’ya Plevne’ye gitme emri verilir. Rumi takvime göre 1293 yılına denk geldiğinden “93 Harbi” olarak bilinir. Osmanlı Devleti'nin hem batı sınırındaki Tuna (Balkan) Cephesi'nde, hem de doğu sınırındaki Kafkas Cephesi'nde savaşılmıştır. Savaşa hazırlıksız yakalanan Osmanlı Devleti, çok ağır bir yenilgi almıştır.

OSMAN PAŞA’NIN FARKI

Osman Paşa, Plevne’ye vardığında kasabayı savunmasız görür. Gecesini gündüzüne katarak, yoğun bir çalışma başlatır. Şehrin önemli bölümüne ustaca insan boyunca toprak siperleri ve avcı hendekleri kazılır. Yeraltından telgraf hatları geçirilerek haberleşme kolay ve güvenilir hale getirilir. Osman Paşa kasaba halkıyla iyi ilişkiler kurar ve onlarla bütünleşir. En az kayıpla savaşı kazanmanın yollarını arar. Savaş başlar. Osman Paşa meydan savaşının hemen hemen her noktasında bulunur, en fazla ihtiyaç olan bölgelere atıyla yetişerek askerleri teşvik edip cesaret verir. Türk ordusu Rus ordusunun üç büyük saldırısını da püskürtür.

143 GÜNLÜK ŞANLI DİRENİŞ

Rus ordusu, saldırılarda başarısız olunca Plevne'yi kuşatmaya karar verir. Kuşatma tamamlandığında 11 Eylül’de büyük bir hücum başlatırlar. Türk ordusu 140 bin kişilik Rus ordusunun saldırısını da püskürtür. Ruslar 20 bin, Türkler ise 3 bin kayıp verir.

Bozguna uğrayan Ruslar harp yoluyla şehri alamayacaklarını anlayınca yeni gelen takviye güçlerle şehri çember şeklinde kuşatırlar. Plevne’nin bütün geliş, gidiş yollarını tutarlar. Hiçbir taraftan yardım alma imkanı kalmamıştır. Plevne’de erzak oldukça azalmış, hayvanlar açlıktan telef olmaya başlamıştır. Açlık, sefalet ve su sıkıntısı had safhaya ulaşmıştır. Kayıplar nedeniyle askerin sayısı yarıya düşmüştür. Osmanlı Hükümetinden takviye güç istemiş, ama gelmemiştir. Bunlara ilaveten Grandük Nikola, Plevne ordusuna karşı psikolojik savaş başlatmış, savunma hatlarının karşısına bazı pankartlar astırmışlar, “Kars alındı. Muhtar Paşa ordusu teslim oldu. Etrafınız Ruslarla çevrili. Sizin hükümdarınız barışmak istiyor. Osman Paşa kendi çıkarı için sizi burada tutuyor. Geliniz teslim olunuz. Sizi çoluğunuza çocuğunuza sağ kavuştururuz. Teslim olmazsanız açlıktan ve sarı sarı Rusların kurşunlarından ölürsünüz” diye. (1)

Osman Paşa, 1 Aralık gecesi orduda bulunan fırka ve liva* kumandanlarını karargahına çağırır. Son durumu birlikte değerlendirirler. Paşa, “Bizim için iki yol kaldı. Bunlardan ilki, elde bulunan birkaç günlük erzak ile son dereceye kadar mukavemet ederek düşmana teslim olmamak; diğeri mütevekkilen alellahi (Allaha güvenerek) düşmanın hatt-ı muhasarası üzerine hücum ile semt-i selamete çıkmaktır. Bu yolların hangisini tercih edersiniz” diye sorar.

Oradakiler farklı yanıtlar verirler. Ertesi gün yine toplanırlar. Osman Paşa, “Kimse kendisini aldatmasın! Böyle bir teşebbüs mutlaka muvaffak olacağı hakkında kimse emin olamaz. Fakat bana öyle geliyor ki vatanımızın şerefi ve ordumuzun şöhreti bu teşebbüse girişmemizi zaruri kılar” diyerek fikrini beyan edince oradakiler ikinci şıkkı kabul edip ona göre hazırlık yapmaya başlarlar. (2)

Yüz altmış bin kişilik düşman ordusuna karşı Türk ordusu birinci savunma hattını süngü gücüyle yarmayı başarmıştır. Ancak ikinci savunma hattında düşman ölüm yağdıran top ve tüfek atışlarıyla saldırır. Geldikleri yöne geri dönerler ama Plevne halkı çıkış yolunu güvenlik nedeniyle kapattığı için arada sıkışırlar. Çok fazla ölen ve yaralı vardır. Osman Paşa da atında duramayacak kadar derin bir yara almıştır. O büyük komutan ağlaya ağlaya ateşkes emri verir ve beyaz bayrağı çeker. Plevne 143 gün süren kahramanca savunmadan sonra düşmanın eline geçer.

RUS ÇARI’NIN ÖVGÜSÜ

Aynı gün Rus generalleri Osman Paşa'yı kulübesinden alarak kasabada bulunan İmparatorun evine götürürler. Çar II. Aleksandır ile Rus orduları başkumandanı Grandük Nikola, yanlarında birkaç general ile birlikte Osman Paşa'yı ayakta karşılarlar. Elini sıktıktan sonra tercüman vasıtasıyla aralarında konuşmaya başlarlar:

Tercüman: İmparatorumuz soruyorlar! Nereye gidiyordunuz! Bilmiyor muydunuz ki, Rus askerleriyle kuşatma altındaydınız?

Gazi Osman Paşa: Biliyordum. Fakat, tutabildiğim yere gitmek üzere askerinizi yarıp çıkacaktım.

Soru: Neden silahlarınızı bırakmadınız?

Gazi Osman Paşa: Devletim bana düşmanı gördüğün anda silahlarınızı bırakın demedi! Kavga için gönderdi. Bazı durumlarda düşman çok olduğu halde yine kazanılıyor. Nitekim bizim sizinle olan muharebelerimiz gibi!

İmparator: Bravo! Senin gibi bir komutanın kılıcı alınmaz. Burada ve Rusya’da kılıcını taşı. Rusya’da bir Rus Müşiri (mareşali) gibi kabul olunacaksınız.” (3)

İSTANBUL’A DÖNÜŞÜ

Sultan II. Abdülhamid, Harbiye Nazırı Rauf Paşa'yı özel bir görevle Petersburg'a yollayıp, Osman Paşa'nın İstanbul'a gönderilmesi için ricada bulunur. Padişahın bu ricasını İmparator kabul eder. Osman Paşa Nazır ile beraber 1878 Mart ayında İstanbul'a gelir. 12 yıl sonra İstanbul’da vefat eder.

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

Türk tarihçisi Enver Behnan Şapolyo, Kemâl Atatürk ve Millî Mücadele Tarihi adlı kitabındaki anılarında anlatıyor:

“Sofya’da Ataşemiliter bulunan Mustafa Kemal, Sofya’da Türk gençleriyle bir mübahase (söyleşi) yaparken, gençlerden biri:

- “Siz, Türk tarihinde kendinize bir rehber seçtiniz mi?” diye sorar.

Mustafa Kemal:

- “Ben Gazi Osman Paşa’yı kendime rehber olarak seçtim. Ömrüm boyunca onun yolunu takip edeceğim. Türk ruhu Plevne’de yeniden kendini bulmuştur. Millet yolundaki mücadelemizde daima sembolümüz Plevne’de doğan milli ruh olacaktır. Felaket günlerinde Plevne harbini ve Osman Paşa’yı düşüneceğiz. Sizin de kahramanlık sembolünüz Gazi Osman Paşa olsun” demişlerdir.

Yazar bu cümlenin sonunda:

-“Sofrasında hususi hayatına ait hatıraları hiç çekinmeden anlatırdı. Bu hatıraları İsmail Müştaka kaydettirmişti.” (4)

MARKS'IN HAYRANLIĞI

Türk tarihinde destanlaşan bu direnişini, bilimsel sosyalizmin kurucusu Karl Marks şu satırlarla anlatır: “Biz en kesin surette Türkler tarafındayız. Çünkü Biz Türk köylüsünü ve dolayısıyla Türk halk kütlesini incelemiş bulunuyoruz. Ve Türk köylüsünün şahsında, hiç şüphe yok ki, Avrupa’nın en çalışkan, en ahlâklı temsilcilerinden birini görüyoruz. Şimdi Türklerin neye muktedir olduklarını görerek, size bir defa da onlara hayran olmak düşüyor.” Karl Maks’ın, V. Linkneht’e 4.11.1878 tarihli mektubundan. (5)

* Liva, iki alaydan oluşan askeri oluşuma ve bu oluşumun kumandanına verilen ad.

1. Talat Bey, Plevne Tarih-i Harbi, İstanbul, s.100; Osman Nuri, Abdülhamid-i Sani…, Pergole Yayınları, Osmanlıca Tıpkı Basım, s.279-80; Murat Sertoğlu, Gazi Osman…, s.23.

2. Rupert Furneaux, Tuna Nehri…, s. 74; Miralay Talat, Plevne…, s.146; Tahsin Paşa, Abdülhamid ve Yıldız Hatıraları, İstanbul 1931, s. 18 vd.; İÜ, Doktora tezi, M. Metin Hülagü, İstanbul, 1992, s.136

3. Albay Talat, Plevne Savunması, Genelkurmay Başkanlığı Basım Evi, Ankara, 1997.

4. Enver Behnan Şapolyo, Kemâl Atatürk ve Millî Mücadele Tarihi, 3. Basım, Rafet Zaimler Yayınevi, İstanbul, 1958, s.111.

5. Şevket Süreyya Aydemir, İnkılâp ve Kadro, 2. basım, Bilgi Yayınevi, İstanbul, 1968, 118- 119.

TUNA NEHRİ AKMAM DİYOR (OSMAN PAŞA)

Tuna nehri akmam diyor,

Etrafımı yıkmam diyor

Şanı büyük Osman Paşa

Plevne’den çıkmam diyor

Olur mu böyle olur mu

Kardeş kardeşi vurur mu

Padişahın murtatları

Bu dünya size kalır mı

Düşman Tuna’yı atladı,

Karakolları yokladı

Osman Paşa’nın kolundan

Beş bin top birden patladı

Olur mu böyle olur mu

Kardeş kardeşi vurur mu

Padişahın murtatları

Bu dünya size kalır mı

Kılıcımı vurdum taşa,

Taş yarıldı baştan başa

Şanı büyük Osman Paşa

Askerinle binler yaşa

Olur mu böyle olur mu

Kardeş kardeşi vurur mu

Padişahın Murtatları

Bu dünya size kalır mı

Tuna köprüsü kuruldu

Askerin boynu vuruldu

Kaçın kaçın düşmanlar

Osman paşamız vuruldu

Olur mu böyle olur mu

Kardeş kardeşi vurur mu

Padişahın murtatları

Bu dünya size kalır mı

Tuna nehri akıp gider

Etrafını yakıp gider

Osman Paşa askeriyle

Edirne’ye çekip gider

Olur mu böyle olur mu

Kardeş kardeşi vurur mu

Padişahın murtatları

Bu dünya size kalır mı

Yöresi: Rumeli-Bulgaristan

Kaynak Kişi: Bedri Nizam-Kadir Türker-Habil Karagöz

Derleyen ve Notaya alan:

Rüstem Avcı

Makamsal Dizi: Karcığar

Konusu: Yiğitlik-Kahramanlık

Ses Genişliği: 8 Ses

Son Dakika Haberleri