24 Kasım 2024 Pazar
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Rusya'nın Ortadoğu ve Afrika planı somut açılımlar içermiyor

Rusya'nın Ortadoğu ve Afrika planı somut açılımlar içermiyor
A+ A-
ÖNDER EGE

Rusya lideri Vladimir Putin’in Ankara’da düzenlenen Troyka zirvesinin ardından zikrettiği Âl-i İmrân Sûresi’nin 103. Ayeti şöyledir:
“Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.”
Putin, aslında isim vermeden Türkiye ve Suriye arasındaki ayrılığın giderilmesi ve İslâm dünyası için barış ve birlik çağrısında bulunmuştu. Bunu da atıfta bulunduğu yukarıdaki dini bir referansa dayandırmıştı.
Bu açıklamadan kısa bir süre sonra ise, Dr. Mehmet Perinçek Aydınlık gazetesinde Rusya’nın Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgelerine yönelik hazırladığı ancak kamuoyuyla paylaşmadığı bir planı ve haritayı gündeme getirdi. Rusya bu planda, Türkiye ve İran öncülüğünde antiemperyalist bir oluşumdan bahsetmekteydi. Özellikle de yayınlanan harita oldukça önemli. Haritada Afrika ve Orta Doğu çeşitli dinsel etki alanlarına göre ayrılmış ve bir takım yeni sosyal-coğrafi bölgeler oluşturulmuştu. Makalede bahsedilen planda, temel olarak, Sünnilik, Şiilik ve Ortodoksluk referanslı “tasavvufî” bir yapının bu bölgelerde birleştirici olacağı ve bu olgunun ABD-İsrail destekli ve Vahhabi-Suudi soslu BOP hayallerini engelleyebileceği vurgulanmaktaydı.
Rus planında dikkat çekildiği gibi, İslâm dünyasının yozlaşmış ve yabancılaşmış Vahhabi çizgisinden arındırılması bir zarurettir. Bu açıdan düşünüldüğünde Rusya’nın planı mevcut tabloyu tersine çevirmeye yönelik bir adım olarak görülebilir. Ayrıca Rusya’nın Ankara-Tahran dengesiyle mezhep çatışmalarının önünü almaya çalışması da iyi niyetli ve bölge barışının tesisi açısından dikkate değerdir. Ancak birbirlerinden oldukça farklı devlet geleneğine sahip olan Ankara ve Tahran, bölgede nasıl belirleyici olacaklardır. Rusya, Tahran ve Ankara Troykası bırakın Avrasya jeopolitik alanında, henüz İdlib-Suriye bölgesinde dahi müşterek bir yaklaşım geliştirebilmesi oldukça zor olmuştur.

TÜRKİYE'NİN ÖZELLİKLERİ

Türkiye’deki İslâm anlayışının Mevlânâ, Hacı Bektaş-ı Velî ve Yunus Emre’den etkilendiği tarihsel bir gerçektir. Ancak bahsedilen bölgede tasavvuf düşüncesi ile ilgisi olmayan anti-emperyalist bir tutum benimseyen, kuvvetli laik gelenekleri olan pek çok ülke vardır.
Bu ahval dâhilinde bazı sorular tabloyu görmemiz için bize yardımcı olacaktır. Örneğin, Türkiye Cumhuriyeti için belirgin özellik Demokratik, Laik ve Uluslaşmış olmak mıdır, yoksa bir sufi devleti olmak mıdır? İran şia düşüncesini ne derecede bölge için kucaklayıcı bir düşünce olarak görebiliriz? Rus Ortodoks Kilisesi bölgedeki Hristiyan toplulukları üzerinde ne ölçüde hâkimdir? Fener Patrikhanesi’nin, muhtar ve eşit Ortodoks kiliseleri arasında onursal önceliği devam ediyor mudur? Eski Ahit kavramını ne yapacağız? Kudüs’ün üç din açısından kutsallığını yok mu sayacağız? Tarihte antiemperyalist duruş hangi destansı ihtilalleri doğurmuştur ve bunlar bu gün unutulacak mıdır? Bölgedeki birbirine benzemezler için tasavvuf düşüncesi güçlü bir tutkal mıdır? Kafkasya’da huzur olmadan yakın komşuları rahat nefes alabilir mi? Orta Asya İslam coğrafyası ve Çin haritadaki bölge için uzak ufuklar mıdır?
Devam edelim; Türkiye bir yol ayrımındadır. Türkiye, Yenidünya düzeninde oynayacağı rol konusunda bir karar vermelidir. Bu kararın ardından Türkiye, kendi amaçlarını hangi blokla birlikte idare edebilecektir. Atlantik mi? Avrasya mı? Türkiye için hangisi önceliklidir. Türkiye bekasını korumak isterken kimlerle işbirliği yapacak ve nasıl kalkınacaktır? Kalkınmada benimsenecek müşterek ekonomik model ne olacaktır?

OLUMLU YAKLAŞIM ANCAK YETERLİ DEĞİL

Sorular denizi değil mi? Bu soruların hiç birinin somut bir cevabı Rus planında yer almamaktadır.
1789 yılındaki Fransız Devrimi’nin "özgürlük, eşitlik, kardeşlik" kavramlarıyla laikleşme ve uluslaşma süreci başlamıştı. Daha sonra, Antiemperyalist duruşları ile Ekim Devrimi ve Milli Mücadele, Rus planının kapsadığı bölgedeki tüm mazlum milletlere önder olmuşlardı. Bunun dışında, İkinci Cihan Harbi sonrasında gelişen Üçüncü Dünyacılık, Bağlantısızlar Hareketi ve Baas Sosyalizmi kazanımları bahsi geçen bölgede yok mu sayılacaktır? Ortak özellikleri ayrıca devrimci ve laik olmalarıydı. Elbette ki, Orta Doğu ve Afrika jeopolitiği, hem eşitliğe hem de halkın din, gelenek ve yaşayışına saygılı olunması gerektiğini ortaya koymaktadır. Bir not olarak paylaşalım; İslâm’ın insanlar arasında adalet ve eşitliğe verdiği önemin, demokratik mesajının ve yeniliklere açık karakterinin göz ardı edilmediğini Aydınlık’ta paylaşılan Rus planında görmekteyiz. Bu olumlu bir yaklaşımdır. Ancak yeterli değildir.
Şüphesiz ki bir devlet için, yeni dostlar ve müttefikler kazanmak önemlidir. Ancak, devlet bireylerin düşünsel özgürlüğünü kıran değil, koruyan bir kurumdur. Sadece, din veya tasavvuf referanslı bir yapı, beraberinde muhafaza etmeyi esas alan bir anlayışa yol açar. Bu ahvalde, Mehmet Perinçek tarafından açıklanan Rusya’nın planı önemli ve iyiniyetli olmakla beraber, bünyesinde yukarıda zikrettiğimiz soru işaretlerini barındırmaktadır. Ayrıca somut değil, soyutttur.

BİRLEŞTİRİCİ REHBERLER

Avrasyacılık sadece Asya ve Afrika için midir? Avrupa tamamen dışlanmalı mıdır? Avrupa Yeni Sağ filozoflarından Alain de Benoist diyor ki, “Hristiyanlığın dayattığı günah, suç, acizlik, kendini küçük görme duygularının, bunların yol açtığı ruhsal bozukluğa ancak iyinin ve kötünün bir arada bulunabileceğini kabul eden paganizm şifa verebilir.” O halde, bir başka soru da şu olmalı: Modern Avrupa’nın düzenini ve kurumlarını Hıristiyanlık değerlerinin biçimlendirdiği, bunların eski Avrupa’nın özüne yabancı oldukları görüşleri karşısında Ortodoks inancı nasıl kendini Katolik ve Protestan teolojisinden farklı tanımlayacaktır? Bu tanımlama evrensel olmak için yeterli midir?
Evrensel anlamda ezilenlerin sömürülen uluslar olduğu tezi halen geçerli olduğuna göre, tasavvuf düşüncesi yanında, Lenin, Galiyev, Mustafa Kemal, Nasır ve Fanon gibi entiemperyalist önder ve fikir adamlarının görüşleri bölge halkları açısından rehber ve birleştirici olacaktır. Unutmayalım ki, somut durumun somut tahlilini yapan açılımlar başarılı olmuştur ve olacaktır. Son söz; siyaset mühendisliği keyiflidir ancak Dünya gerçekleri bir strateji oyunundaki senaryolardan çok daha karmaşıktır.

Son Dakika Haberleri