Sabah yazarından bildiri değerlendirmesi: 'Yaratıcı yıkıcılık' devrededir
Sabah gazetesi yazarı Salih Tuna, bugünkü köşe yazısında emeklilerin bildirisini değerlendirirken ABD’nin ‘yaratıcı yıkılıcık’ kampanyasına ilişkin önemli ipuçlarına yer verdi. Tuna, ‘Yaratıcı yıkılıcık devrededir ve CHP bunun merkez üssüdür’ dedi.
Salih Tuna’nın yazısı şu şekilde:
Türkiye'nin tekrar ABD rotasına yani boyunduruğuna girmesi için müdahale öneriyorlardı.
Özellikle...
S-400 Hava Savunma Sistemi'nden Doğu Akdeniz 'deki bağımsız politikalarımıza kadar çok rahatsız olmuşlardı.
Kompakt bir müdahaleden bahsediyorlardı. Aynı anda hem muhalefet konsolide edilecek hem de "askerden askere ilişki" kurulacaktı.
Pentagon için hazırlanan o ünlü RAND Corporation raporunda bunlar ve daha nicesi dile getirilmişti.
Şubat 2020'de bu köşecikte "yaratıcı yıkıcılığa" start veren, darbeye aşeren bir rapor olduğunu dercetmiştim.
O vakitler kimi köşe yazarı dostlarımız FETÖ tasfiyelerinden hareketle darbenin imkânsıza yakın olduğunu dile getirmiş, fakir de darbe deyince benim aklıma sadece FETÖ gelmediğini, bu ülkede Fetötürkçüler olduğu kadar Natotürkçüler de olduğunu belirtmiştim.
Kaldı ki onlar için kimin neci olduğunun hiçbir önemi yoktu. Yegâne hedefleri Sayın Erdoğan'ı devirmekten ibaretti, ötesi teferruat bile değildi.
Sayın Bahçeli geçen gün malum amiral bildirisi üzerine çok önemli bir soru sordu. "Bu kokuşmuş bildiri lokal ve günübirlik bir bildiri mi? Yoksa zincirleme bir reaksiyonun ilk etabı mıdır?" dedi.
Ben şunu bilir şunu söylerim: 15 Temmuz öncesi sosyoloji hangi nefret diliyle malul hale getirilmişse bugün de aynısı gerçekleştiriliyor.
126 emekli büyükelçiyle başlayan, 104 emekli amiral ve eski milletvekilleriyle devam eden bildiriler birbirinden bağımsız düşünülemez.
"Yaratıcı yıkıcılık" devrededir ve CHP de bunun merkez üssüdür.
RAND raporundaki "askerden askere ilişki" vurgusu bu "yıkıcılığın" en önemli noktasıdır.
Emekli amiral bildirisi her şeyden evvel "aAskerden askere ilişki" kurmaya aşerenlere, "Tüm ilişkilerimizle biz burdayız" sinyali gibi duruyor.
Gelgelelim...
Koç Vakfı Denizcilik Forumu üyesi olmasını manidar bulsam da Ramazan Cem Gürdeniz gibi amirallerimizi tenzih etmek isterim.
Sanırım bunların sorunu gurur, kibir veya kurgusal "gerçekliğin" iğvasına kapılmak, ila ahir.
Yoksa R. Cem Gürdeniz çapında bir amiral o bildiriye imza atmak şöyle dursun bu organizasyona karşı çıkması gerekirdi.
'SONER POLAT SEVİYESİNE ÇIKMAK ZORUNDA DEĞİLDİ AMA TÜRKER ERTÜRK SEVİYESİNE DE İNMESİ GEREKMİYORDU'
En azından Aydınlık'taki yazıları böylesi bir bilinç ve ufka sahip olduğunun göstergesiydi.
Kısa sürede bu kadar değişmiş olamaz.
Tamam, merhum amiralimiz Soner Polat seviyesine çıkmak zorunda değildi ama Türker Ertürk seviyesine de inmesi gerekmiyordu.
FETÖ'nün onca kumpası ve 15 Temmuz saldırısından sonra nasıl olur da FETÖ'nün hamisi ABD'ye strateji üreten RAND raporundaki, "Genç subaylar rahatsız" yollu fitne fesat ifadelerine katkı sunan bir bildiriye imza atar?
Bir amiralin (Mehmet Sarı) namaz görüntüsü üzerinden "bozguncu" diller dökmek hiç yakışık alıyor mu?
Sözcü yazarı Soner Yalçın arkadaşımız da AK Parti iktidarı niteliğe-liyakata değil fırkasına yakın (cübbeli-sarıklı) subaylara sahip çıkıyor diyor. Nerden mi biliyor? "Duyuyoruz" diyor. Nedense hep böyle duyumla çalışıyorlar...
Cumhuriyet gazetesi bile bunun yalan olduğunu kabul etti, bu ısrar nedir?
Mehmet Sarı'nın Denizcilik Lisesi ve Deniz Harp Okulu mezunu olmadığını, sivil mühendis kadrosuyla TSK'ya girip amiralliğe yükseldiğini manşetten verdikten 2 gün sonra Deniz Harp Okulu mezunu olduğunu yazmak zorunda kaldılar.
Çölaşan bile bu yalan üzerinden yazı yazdığı için özür diliyor, sen hâlâ neyin peşindesin birader?
Hem TSK'ya fitne sokmaya çalışıyorsun hem de Türk ordusuna "fırkacılık" sokmanın tehlikelerinden bahsediyorsun.
TSK'yı gırtlağına kadar battığı FETÖ'den temizleyen Başkumandan Erdoğan'a karşı TSK'yı kışkırtmak değilse nedir bu?!
Yahu arkadaş!
Hani sen "Büyük Oyun"u görmüş ve şöyle demiştin: "ABD'nin elinde iki 'silahı' vardı. Biri PKK, diğeri FETÖ... FETÖ'yü darbeyle iktidara taşıyarak PKK'yı hedefine ulaştıracaklardı. Ne 7 Haziran 2015 ne de 1 Kasım 2015 seçimleri umurundaydı! Hükümet olmak değil Erdoğan'ı indirerek iktidarı tamamen ele geçirmek istiyorlardı..."
Ne oldu, ne değişti?
"Yalan mı söylemiştin yoksa 'Büyük Oyun' tesmiye ettiğin oyunda değişik bir rolün mü var?" diye sorup da seni üzmek istemem!
Ama "yaratıcı yıkıcılık" belasının da gündüz gözüyle böyle algı faaliyeti olmaz!..
Ayıp diye bir şey var!