Sağlık çalışanları yılında 190 şiddet olayı
Sağlık çalışanları 2021 yılında her iki günde bir şiddete maruz kaldı. Şiddet olayları en çok acil servislerde yaşandı.
Sağlık-Sen Genel Başkanı Semih Durmuş, ‘Acil önlem alınmadığı takdirde, sağlık çalışanlarını tehdit eden şiddet sorunu, sistemi kilitlemeye yönelik bir sorun olmaya doğru hızla ilerliyor’ dedi.
Sağlık-Sen Genel Başkanı Semih Durmuş, 2021'de sağlık çalışanlarına yönelik 364 saldırgan tarafından gerçekleştirilen 190 şiddet olayında 316 sağlık çalışanının mağdur olduğunu kaydetti.
Durmuş, sendika olarak hazırladıkları 2021'e ilişkin "Sağlıkta Şiddet Raporu"nu Memur-Sen Genel Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında kamuoyuna açıkladı. Semih Durmuş, "Bıçaktan silaha, sandalyeden testereye, oraktan kolonya şişesine, akla gelebilecek her şey şiddet aracı olarak kullanılabilmektedir. Geride bıraktığımız yıl içindeyse ağır şekilde yaralananlar, uzun süreli travma nedeniyle meslekten ayrılanlar, aylarca klinik ya da psikolojik tedavi görenler oldu” dedi.
Şiddetin etkilerinin, mağdurun üzerindeki fiziki ya da psikolojik etkiyle sınırlı kalmadığını belirten Durmuş, bir sağlık çalışanı şiddete uğradığında, başta o birimdeki mesai arkadaşları olmak üzere tüm sağlık çalışanlarının, şiddetin neden olduğu korku dalgasından payına düşeni aldığını ifade etti.
41 SALDIRGAN TUTUKLANDI
Sağlık Sen’in raporuna göre 124 saldırgan hakkında herhangi bir işlem yapılmazken, 135 saldırgan gözaltına alınıp serbest bırakıldı. 41 saldırgan tutuklandı, 3 saldırgana ise para cezası verildi.
Sağlık emekçilerinin "Sağlık Çalışanları Yılı" ilan edilen 2021'i şiddetin gölgesinde geçirdiğine işaret eden Durmuş, yılın ilk 20 günündeki sağlıkta şiddet haberlerinin, 2022'nin çok daha kötü geçeceğine işaret ettiğini söyledi. Durmuş, şu ifadeleri kullandı:
"2021 yılı boyunca ise 190 şiddet olayı vuku buldu. 364 saldırganın gerçekleştirdiği olaylarda, 316 sağlık çalışanı şiddet kurbanı oldu. Yıl boyunca yaşanan 190 şiddet vakasının 143'üne hasta ve hasta yakınları neden oldu. 13 şiddet olayında idareci pozisyonundaki kimseler yer alırken 34 olaya magandaların imza attığını görüyoruz. 190 şiddet olayının 162'si hem sözlü hem fiili, 22'si sözlü, 5'i mobbing (yıldırma), biri ise taciz şeklinde cereyan etmiştir. Yıl boyunca yaşanan olaylarda şiddetin adresinin çoğu zaman hastaneler, özellikle de acil servisler olduğunu görüyoruz. 12 ay boyunca vuku bulan 190 şiddet olayının 146'sı buralarda yaşandı. Öte yandan, 13 olay aile sağlığı merkezlerinde, 31 olay ise saha çalışmaları esnasında meydana geldi. Sahada meydana gelen olayların mağdurlarının çoğunlukla 112 çalışanları olduğunu belirtmek isterim. 2021 yılında 92 doktor ve 59 hemşire şiddet olaylarının mağduru oldu. Mağdurların 50'si güvenlik görevlisi ve 46'sı 112 çalışanı ve 69'u da diğer sağlık çalışanı şeklinde sıralandı."
ENGELLEYİCİ POLİTİKALAR GETİRİLMELİ
Şiddetin doğrudan sağlık sistemini hedef alan bir tehdit unsuru olduğunu kaydeden Durmuş, meseleye ciddiyetle yaklaşılmaması nedeniyle şiddet olaylarının arttığını bildirdi. Durmuş, "Günlük, olay bazlı, anlık tepkilerin dışında ortada ne bir çözüm stratejisi var ne de çözüm gayreti. Bu noktada yapılması gereken, tehlikenin yeterince farkında olup önleyici, engelleyici ve korumacı politikaları bir an önce sistemli bir şekilde hayata geçirmek" dedi.
Sorunun toplumsal boyutu dikkate alındığında, bugünden yarına bir çözüm ortaya konamayacağının farkında olduklarını ifade eden Durmuş, "Kuşkusuz sorunun nihai çözümü, toplumda oluşacak farkındalığın zirveyi görmesiyle mümkün olacaktır” diye konuştu.
Bu konuda sadece Sağlık Bakanlığına görev düşmediğini belirten Durmuş, Bakanlığın kısa vadede halihazırdaki önleyici, engelleyici ve korumacı politika ve uygulamaları gözden geçirmesi gerektiğini dile getirdi. Hiç kimsenin sağlık birimlerine yaralayıcı, kesici, öldürücü alet ve ekipmanlarla girmemesi, bunun önleminin bir an önce alınması gerektiğini vurgulayan Durmuş, Sağlık Bakanlığının, ülke genelinde seferberlik başlatılmasına ön ayak olması, ilgili bakanlıklardan sivil toplum kuruluşlarına, medya organlarından aydınlara kadar ülkenin tüm dinamiklerinin bu seferberliğe dahil edilmesi gerektiğini ifade etti.
YARGIYA SORUN KAVRATILMALI
Durmuş, "Hakim ve savcılara sağlıkta şiddetin ne manaya geldiği iyi anlatılmalıdır. Bir savcıyla trafikte tartışan bir maganda, hemen hapsi boyluyor, buna karşın bir hastanede terör estiren bir maganda elini kolunu sallayarak ortalıkta geziyorsa ortada çok ciddi bir sorun, çelişki, çifte standart var demektir. Oysa yasalar, bu çelişkiye imkan vermiyor. Demek ki ortada bir uygulama sorunu var. Bu sorun ortadan kalkmadığı sürece de sağlık çalışanlarının adalete olan güveni sarsılmaya devam edecek demektir" diye konuştu.
Gerçekte yaşanan şiddet olaylarının bu rakamların çok daha üstünde olduğunu ifade eden Durmuş, sözlerini, "Elbette bu hakikati Bakanlık da biliyor. Bu da şu demek oluyor, acil önlem alınmadığı takdirde, sağlık çalışanlarını tehdit eden şiddet sorunu, sistemi kilitlemeye yönelik bir sorun olmaya doğru hızla ilerliyor” diye tamamladı.
'SAĞLIK ÇALIŞANLARININ ÜCRETİ HIZLA ELE ALINMALI'
Türkiye Kamu-Sen ve Türk Sağlık-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, doktorlar ve sağlıkçıların ücret ve özlük haklarına ilişkin düzenlemenin çalışanları tatmin etmediğini belirtti. Kahveci, TBMM’de beklentileri karşılayacak bir düzenlemenin yeniden ele alınması gerektiğini söyledi. Kahveci şu açıklamalarda bulundu: “Pandemi döneminin kahramanları sağlık çalışanlarımızın ücretlerinde makul bir artışın yapılarak, maddi kayıpların giderilmesi gerektiğini uzun bir süredir ifade etmekteyiz. Bu konuda ek ödeme yerine maaşa zam şeklinde tek ödeme yapılması gerektiğini de ısrarla vurgulamaktayız. “TBMM’de kısa zamanda tekrar ele alınarak beklentilerin karşılanacağı ifade edilen, doktorlarımız ve tüm sağlık çalışanlarımızın ücretlerinde artış öngören düzenleme ile ilgili henüz somut bir adım atılmamıştır. Süreç daha fazla uzatılmamalı; süratle gerekli adımlar atılmalıdır. “Söz konusu düzenleme hakkında ilgili komisyonlar bir an önce toplanarak hakkaniyetli, makul bir ücret artışını içeren düzenlemeye son halini vermelidir. Ek ödemeden mahsuplaşmadan, çalışanın ekonomisine doğrudan bir katkı yapacak bir düzenlemenin zaruret olduğunu bir kez daha vurguluyoruz. Bir an önce gerekli düzenlemenin yapılmasını bekliyoruz.’