Uyutma kararı hekimindir yasamanın değil
Prof. Dr. Dilek Arsoy, ötenazinin (uyutma) acı çeken, tedavisi mümkün olmayan, çok saldırgan köpeklere veteriner hekim kararıyla, bilimsel yöntemlerle uygulanan bir işlem olduğunu söyledi. Arsoy, ‘Bugünkü yaklaşımın adı itlaftır. 5199 sayılı yasa buna şu anda izin vermemektedir’ dedi
Yakın Doğu Üniversitesi, Veteriner Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Dilek Arsoy sahipsiz hayvanların sayısını azaltmak için ‘uyutmanın’ vahşet olacağını söyledi, bir iki yıl sürecek, köylerden, kırsal kesimlerden başlayarak, iyi organize olmuş bir kısırlaştırma harekatının ardından duruma bakıp yeniden düşünmek gerektiğini belirtti.
Veteriner Hekimler Konseyi’nin açıklamasına gönderme yapan Arsoy, “Veteriner Hekim, hekimdir ve hayvan sağlığını korumak için vardır ve bunun için yemin eder, öldürmek için değil.” dedi. Sağlık açısından izlenmesi gereken çok net bir yol olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Dilek Arsoy, şöyle konuştu:
“Konuya bütünsel bakmak gerekiyor. Tek bir noktadan baktığımızda çözüm sağlayamayız. ‘Uyutma’ vahşet olur. Etik olarak doğru değil, din açısından doğru değil, ahlak açısından doğru değil, insanlık açısından doğru değil, vicdani açıdan doğru değil, çevre sağlığı açısından doğru değil, hukuksal olarak doğru değil.
“Kuş gribinde tavuklar itlaf edildi. Gerekli olduğu zaman itlaf yaparız. Çok saldırgan, gerçekten çevresine, barınaktaki diğer hayvanlara, kendisi bile zarar veren, agresyon gösteren birçok hayvan var. Veteriner hekimler olarak zaten biz bunları uyutmak (ötenazi) durumunda kalıyoruz. Bu koşullarda uyutma, veteriner hekim yeminimize uygundur. Uyutmanın koşullarına da karar verecek olan hekimdir, yasama değildir. Bu da hiçbir zaman keyfe keder ya da bilimsellikten uzak bir yaklaşım olmaz. Veteriner hekimler olarak, hayvanların sağlıklı olması için hiçbir koşul gözetmeksizin çaba göstereceğimize yemin ediyoruz.”
İKİ YIL SONRA TEKRAR DEĞERLENDİRELİM
Prof. Dr. Dilek Arsoy, şöyle sürdürdü: “Bugüne kadar yeterli ekonomik kaynak sağlanmadı ve topyekûn bir çalışma yapılmadı. İyi koordine olunduğunda çok ciddi yol alınacaktır. Kısırlaştırmada erkek ve dişi, kedi ve köpek, ikisini birlikte ele almak zorundayız. En az iki yıllık çalışmanın sonucunda durup tekrar değerlendirme yapılır ama ilk önce bu çalışmanın doğru yapılması gerekiyor.”
‘TEK SAĞLIK’ ANLAYIŞIYLA
Sahipsiz hayvan kapsamında tek sorunun hayvanların insanlara saldırması olmadığını belirten Arsoy ‘Tek Sağlık’ta olduğu gibi sokak hayvanları sorununun da birçok farklı alanı ilgilendiren büyük bir olgu olduğuna dikkat çekti. Arsoy, “İnsan ve hayvan sağlığıyla, refahıyla ilgili yönü var, sosyolojik yönü, ekonomik ve hukuksal yönü var, vicdani yönü var. Yaban hayvanları da bu kapsam içerisinde” dedi.
Geçmişten beri ‘almadığımız önlemler’ sonucunda bugün bu sorunu yaşadığımızı belirten Arsoy “Çözülmeyecek bir sorun değil ama politikacıların istediği ‘bıçakla keser gibi’ çözelim, öldürelim çözümü söz konusu olamaz, çözüm de değil zaten” ifadesini kullandı. Arsoy, kısırlaştırmanın önemini şöyle vurguladı:
“Doğum oranları kedi ve köpeklerde logaritmik olarak artıyor. Mamaların içerikleri ve mevsim değişiklikleri nedeniyle hayvanların üreme döngüleri de değişti, çok erken yaşta hayvanlar pubertaya geliyorlar, çiftleşip yavru doğuruyorlar. Yılda iki kez değil daha fazla sayıda kızgınlık ve doğum oranı var. “Bir hayvan yılda sadece iki kere doğum bile yapsa, 8 ve 10’u bulan yavrular söz konusu ve bunlar çevre koşullarına rağmen yaşarsa, çok yüksek rakamlara ulaşıyor.
“Konuya hayvan refahı, hayvan hakları ve tek sağlık kapsamında bakmalıyız. İleriye dönük olarak riskleri değerlendirip önlemlerimizi almak zorundayız.”
Arsoy, çözüm önerilerini gerekçeleriyle sıraladı:
HAYVAN SAHİPLERİNE YÜKÜMLÜLÜK VE CEZA
1. Sorunun artış göstermesinde, 1980'lerden sonra kent yaşamında ‘evcil hayvan edinme duygularının’ artmasının da etkisi var. İnsanlar aldıkları hayvanları bakamadıkları için sokağa bıraktılar. İnsanların bakımını üstlendikleri hayvanları sokağa bırakmalarına karşı yasal düzenlemeyle bir yükümlülük ve yaptırım getirilmesi lazım.
2. Köpek ve kedi üretiminin ve satış izinlerinin çok sıkı tutulması, denetlenmesi ve cezai yaptırım getirilmesi şart.
3. Hayvan bakımını üstlenmek isteyen kişiler, bir yetkilendirme programından, bir eğitimden geçirilmeli, bu zorunlu olmalı. Eğitim, hem bilimsel olarak bakım koşullarını hem hayvan ve davranışlarını hem de yasal olarak sorumluluklarını içermeli ve sertifikalı pet ailesi olmaları gerekli.
4. Hayvanlardan sorumlu olan mercilerin, şu anki yasada bile mevcut cezai yaptırımların kim tarafından nasıl uygulanacağının doğru ve net bir biçimde belirlenmesi lazım. Cezai yaptırımların takibi gerekiyor. Kimsesiz çocukların koruyucu ailelere verilmesindeki prosedür gibi bir prosedürün evcil hayvanlar için kesinlikle kurulması gerekiyor.
5-Bu hayvanlar için hayvan koruma görevlileri olmalı. Sivil toplum örgütleri vasıtasıyla demiyorum, yetkili merciye bağlı olarak. Yasada var, işler hale getirilmeli.
6-Hayvan sevenler derneklerinin ve benzer örgütlerin konuya bilimsel yaklaşması da çok önemli. Çünkü bazen duygusal yaklaşabiliyorlar, bazı gerçekleri gözden kaçırabiliyorlar. O nedenle derneklerin de eğitim almaları önemli. Eğitimler veteriner fakülteleri tarafından daha sonra da yetkilendirilmiş veteriner hekimler tarafından verilmelidir.
KÖYLERDEN BAŞLAYARAK TOPYEKÜN KISIRLAŞTIRMA
7-Kısırlaştırmanın özellikle kırsal alanlardan başlamak suretiyle kentlere doğru topyekun bir mücadele şeklinde yapılması gerekiyor. Siz bir bölgede yapıp diğer bölgede yapmazsanız sonuç alamıyorsunuz. Aynı salgın hastalık gibi, bir epidemiyle bir pandemiyle nasıl mücadele etmek zorundaysak, öyle.
HEM ERKEĞE HEM DİŞİYE...
8-Kısırlaştırmanın hem erkek hem de dişi hayvanlara yapılması gerekiyor. Dişi hayvan çok uzakta olduğunda dahi erkek hayvanlar onların salgıladığı şeyleri hissedip dişiyi bulabiliyorlar. Erkek hayvanların bu çabayı gösteremeyecek duruma getirilmesi çok önemli. Doğada erkek, sperm saçıcıdır. İlk önce bu sperm saçılımını durdurmak zorundayız. Erkeğin kısırlaştırılması zaten daha kolay, çok daha basit bir yöntem.
9-Kısırlaştırmanın hem kediler hem de köpekler için yapılması gerekiyor. Kuduzla ilgili ya da toksoplazma gibi bir sorunun, parazitlerle ilgili sorunların insan ile hayvan arasında geçişlerinin ortadan kaldırılması için gerekiyor. Hayvan hastalıkları ve zoonoz hastalıklar, saldırı ve ısırılmaktan daha önemli.
SÜRDÜRÜLEBİLİR OLMALI SINIRLARIMIZI KORUYALIM
10-Bir, hatta iki yıl boyunca devam eden bu uygulamanın sonunda nereye geldiğimizi bir tespit edip yeniden değerlendirmek gerekiyor. Bütün bunlar yapıldıktan sonra zaten popülasyon belli bir seviyeye inecektir. Ancak bunun, sürdürülebilir olması gerekiyor.
11-Türkiye bir ada ülkesi değil. Sınırlarımızda kontrolsüz hayvan hareketleri var. Sığır, koyun, keçi geliyor, köpek gelmez mi? Sınırlarımızı korunaklı hale getirecek, kontrol altında tutulmasını sağlayacak önlemlerin sürdürülebilir bir şekilde devam etmesini sağlamak lazım.
12-Barınaklarda hayvanların çok yoğun bir şekilde ve yıllar boyu tutulması hem doğru bir yaklaşım değil hem hayvan haklarına, hayvan refahına, canlı haklarına aykırıdır. Hayvanlar için hapishaneler kurup oraya hapsedemeyiz.
13-Kısırlaştırma harekatının sonucunun ne olacağı, tamamen yapılan organizasyonun etkinliğine bağlı. Büyük bir organizasyon gerekiyor, Türkiye büyük bir ülke. Bütçe ayrılacak, belediyelerle, özel veteriner hekim klinikleriyle koordinasyon sağlanacak, sözleşmeler imzalanacak ve bunun etkin bir şekilde uygulanması ile ilgili gerekli önlemler alınacak.
ELDE TORBA, SOKAKLARDA HAYVAN BESLEMEK DE YANLIŞ
- Elde torbayla sokaklarda hayvan beslemek doğru mu?
Hayvanlar sürekli mamayla beslendikleri için avcılık yeteneklerini yitiriyorlar, özellikle kediler. Bu, böcek, fare gibi diğer canlılarla olan doğal davranışlarını etkiliyor. Buna hakkımız yok. Sokaktalar ve avlanma yeteneklerini devam ettirmeleri gerekirken buna da engel oluyoruz. Çünkü hazır bir şekilde besleniyor.
Artı, o mamaların içeriği hayvanın doğasına yüzde yüz uygun değil. Ekonomik olmasına bakılıyor, içine çok farklı besin maddeleri katılıyor. Kirpiler de geliyor, mamaları yiyor.
Kentlerde, etrafta mamaların yenmediğini de gözlemlersiniz. Bazı hayvan severler, duygusal olarak yapıyorlar. Yemek artıkları, kırsal, ormanlık alana bile bırakılsa, orada sürü çoğalıyor. Sadece karınlarını doyurmak için yaptıkları yeme davranışından, acele ve hiyerarşi nedeniyle birbirleriyle olan kavgalarından dolayı bazen yemek veren kişi de zarar görebiliyor. Yanlışlıkla, yemeği kapma savaşının içinde kalabiliyorsunuz. Bakın bunlar hep bir yanlışın diğerini tetiklemesi ile devam eden olaylar zinciri.
VETERİNER HALK SAĞLIĞI DAİRE BAŞKANLIKLARI KURULMALI
- Bir organizasyon gerektiğini ifade ettiniz. Türkiye çapında köylerden başlanması gerektiğini söylediniz. Nasıl bir organizasyon?
Kedi köpek ile ilgili tüm konu Çevre Bakanlığı’na bağlı. Yetkiler çok karmaşık. En çok belediyelere görev düşüyor. Belli bir nüfusun üzerindeki belediyelerde Veteriner İşleri Müdürlüğü veya Veteriner Halk Sağlığı Daire Başkanlığı kurulmasını talep ediyoruz.
ÜÇ AYAKLI ORGANİZASYON
Türkiye'nin her tarafında özel veteriner hekim klinikleri var. Tek başına bir belediyenin ya da tek başına bir bakanlığın bunun üstesinden gelmesi mümkün değil. Ülke çapında özel veteriner hekim klinikleri, klinisyen olarak hizmet veriyorlar. Ekipmanları, yerleri uygun. Devlet bunlarla bir protokol imzalamak, onlara ekonomik destek olmak suretiyle bu işi çok rahatlıkla organize edebilir. Sadece yakalayıp getirecek.
Yakalamada belediyeler devreye giriyor. Vatandaş da yakalayabildiğini veterinere getirebilir. Hayvan kısırlaştırıldıktan ve durumu stabilize edildikten sonra belediye onları yerine geri bırakır.
- Devlet tek elden yapamaz mı?
Tarım Bakanlığı'nın da hayvan sağlığı ile ilgili şubeleri var. Klinisyen veteriner hekimler o şubelerde çalışıyorlar ama operatif olarak böyle bir yükü devlet kurumlarının ne fiziki olarak ne de insan kaynağı olarak kaldırabilmesi mümkün değil. Türkiye'nin her tarafında özel veteriner kliniği var, kasabalar da dahil olmak üzere. Hayvan başına bir para ödenir.
DEPREMDE ÇOK BÜYÜK KATKILARINI GÖRDÜK
- Şehirlerde köpeğe ihtiyacımız yok deniyor. Böyle mi düşünmek lazım?
Ekonomide, taşıma gibi işlevleri olan bir hayvan değil köpek, gıda kaynağı da değil. Köpek insana eşlik eden bir hayvan. Özellikle sürü hayvancılığı yapılan yerlerde sürüyü korur. İnsan psikolojisine olan katkıları sebebiyle biz insanoğlu, tarih boyunca köpeklerle bir arada yaşamışız. Çok yakın zamanda depremde çok büyük katkılarını gördük.
Hayvan refahı ve hakları açısından baktığımızda birçok köpek ırkının ve hatta kedinin evde bakımı, hayvan refahı ve hakları açısından uygun değil. İnsanoğlu kendine eşlik edecek bir canlıyı yanında istiyor.
KÂR AMAÇLI TUTUMLARI DEĞİŞTİRMELİYİZ
İlk önce insanların hayvanlara karşı ekonomik yaklaşımlarını, kâr amaçlı tutum ve davranışlarını değiştirmek gerekiyor. Eğitim bunun için şart. Okullarda doğal yaşama ilişkin, fiziken görüp yaşamalarını da sağlayacak biçimde özel, uygulamalı dersler koymak lazım. Hayvanlara yaklaşımla ilgili dersler olabilir. Çocuğa, köpeğin kendisine saldırmaması için ne yapmaması gerektiği öğretilebilir. Deprem tatbikatı gibi. Büyükler için de yapılmalı. İnsan, doğa, bitki, hayvan; bunların birbirini nasıl etkilediği, birbirleriyle olan ilişkileri, anlatılmalı. Çocuklar sanal ortamda büyüyorlar. Farklı dogmaları olan teknoloji, çocukların doğadan, gerçeklikten uzaklaşmasına sebep oluyor.