Salavat getirmenin faziletleri! Salavat nedir? Peygamberimize salavat nasıl getirilir?
Cennete gitmek isteyen Müslüman bir kimsenin yolunu kaybetmemesi için muhakkak salavatı çok çekmesi gerektiğine değinilen dinimizde Peygamberimize salavat getirmenin mucizevi hikmet ve faziletleri vardır. Peki Peygamberimiz (SAV)'e en güzel nasıl salavat getirilir? En güzel salavat duaları...
Toplum içerisinde Sevgili Peygamber Efendimiz (SAV)'in anmak amacıyla kullandığımız 'salavat çekmek ya da 'salavat getirmek' tabiri aslına baktığımızda aynı şeyi ifade etmektedir. Kökeni Arapça olan bu sözcük 'salat'tan türeyerek dilimize yerleşmiştir. 'Dua' manasına gelen salat ile ilgili Kuran'da “Şüphesiz ki Allah ve melekleri, Peygambere çokça salât ederler. Ey müminler! Siz de O’na salavât getirin ve tam bir teslimiyetle selâm verin.” (el-Ahzâb, 56) buyurulmaktadır. Allah (c.c)'un kuluna salavatta bulunması demek merhameti ve rahmetiyle muamele etmesi anlamına gelmektedir. Meleklerin insana salavat halinde olması ise; meleklerin o kimse için istiğfarda bulunmaları manasındandır.
Dehşet verici hesap günü gelip çattığında ümmeti arasından kendisine en yakın olanının salavat getirenin çok olduğu kimse olarak tanımlayan Efendimiz (SAV), “Kıyâmet gününde insanların bana en yakın olanları; bana en çok salât ve selâm getirenlerdir.” (Tirmizî, Vitr, 21) buyurmaktadır.
SALAVAT GETİRMENİN SEVABI NEDİR? PEYGAMBERİMİZ (SAV)'E SALAVAT GETİRMENİN FAZİLETİ
Peygamber Efendimiz (SAV), salavat çekmeninin dinimizce pek hayırlı bir ibadet olduğunu ve günahların affolması için oldukça etkili olduğuna hadis-i şerifinde dikkat çekmektedir. Nitekim Ashâb’dan Übey bin Kâ’b (r.a)'un rivayetine göre Efendimiz (SAV) bir gün uyandığında şöyle dedi:
''İnsanlar! Allâh’ı zikredin! Allâh’ı zikredin! Yeri yerinden oynatan birinci sûr üflenecek. Arkasından ikincisi gelecek. Ölüm bütün şiddetiyle gelip çatacak. Ölüm bütün şiddetiyle gelip çatacak.''
Efendimiz (SAV)'e:
«–Yâ Rasûlallâh! Ben Sana çok salevât-ı şerîfe getiriyorum. Acaba bunu ne kadar yapmam gerekir?» diye sordum. ''-Dilediğin kadar yap.'' cevabını verdi. ''–Duâlarımın dörtte birini salevât-ı şerîfeye ayırsam uygun olur mu?'' diye sordum. ''Dilediğin kadarını ayır. Ama daha fazla yaparsan senin için hayırlı olur.'' buyurdu. «–Öyleyse duâmın yarısını salevât-ı şerîfeye ayırayım.» dedim. ''–Dilediğin kadar yap. Ama daha fazla yaparsan senin için hayırlı olur.'' buyurdu. Ben tekrardan: ''–Şu hâlde üçte ikisi yeter mi?'' diye sordum. ''–İstediğin kadar. Ama artırırsan senin için daha hayırlı olur.'' buyurdu. «–Öyleyse duâya ayırdığım zamanın hepsinde Sana salevât-ı şerîfe getirsem nasıl olur?» deyince: «–O takdirde Allah bütün sıkıntılarını giderir ve günahlarını bağışlar.» buyurdu.” (Tirmizî, Kıyâmet, 23/2457)
Tastamam eksiksiz bir şekilde dua etmek için dahi salavat getirilmesinin önemini vurgulayan Peygamberimiz (SAV), namazdan sonra Allah’a hamd etmeden ve salat getirmeden dua eden birini aceleci olarak tanımlamıştır. Sonra o adamı yanına çağırdı ve şöyle buyurdu:
“Biriniz duâ edeceği zaman önce Allah Teâlâ’ya hamd ü senâ etsin, sonra Peygamber’ine salât ü selâm getirsin. Daha sonra da dilediği şekilde duâ etsin.” (Tirmizî, Deavât, 64/3477)
PEYGAMBERİMİZ (SAV)'İN TAVSİYE ETTİĞİ SALAVAT...
SALAVATIN MANASI:
“–«Allâh’ım! (İbrâhîm’e ve) âline salât (rahmet) ettiğin gibi Muhammed’e ve âline de salât et. Şüphesiz Sen övülmeye lâyık ve yücesin. Allâh’ım! (İbrâhîm’e ve) âline hayır ve bereket lutfettiğin gibi Muhammed’e ve âline de hayır ve bereket ihsân et. Şüphesiz Sen övülmeye lâyık ve yücesin!» deyiniz.” (Buhârî, Deavât 32; Tirmizî, Vitir, 20; İbn-i Mâce, İkâme, 25)
SALAVATIN TÜRKÇE OKUNUŞU:
-Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahim. İnneke hamidün mecîd.
-Allâhümme barik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ barekte alâ İbrahîme ve alâ âli İbrahim. İnneke hamidün mecîd.
HADİS-İ ŞERİF: “Yanında anıldığım kişi bana tam bir salât ü selâm getirmezse o benden değildir, ben de ondan değilim. Allâh’ım! Benimle alâkasını devam ettirenle Sen de alâkanı devam ettir. Benimle alâkasını kesenle Sen de alâkanı kes.” (Deylemî, el-Firdevs, III, 634)